Bunları düşünmeliyiz.

durmuş göktekin

Paylaşımcı
Katılım
16 Ağu 2009
Mesajlar
185
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
88
Bunları düşünmeliyiz!

Para harcamak lezzet haline geldi. Tüketme kültürü diye bir şey türedi. Ardından başka bir şey getirdi. Olmayan parayı harcama zevki. Elde, avuçta para yok. Kazanma ihtimali yok olmayan harcanıyor. Olmayan parayı harcamaktan zevk alanlar var. Böyle bir hayat yaşıyoruz. 18 yaşını dolduran, nüfus kâğıdı alır gibi kredi kartı alıyor kendine. Bir kısım insanlar bankaların kayıtlı kölesi haline döndü. Devlet vatandaşını 65 yaşında emekli ediyor. Vatandaş ölmeyecekmiş gibi 120 ay borca giriyor. Borç yiğidin kamçısı mıdır, sopası mıdır, bıçağı mıdır bilmiyorum. Bu, atasözü. Peygamber (sav)’in de sözü var; “ahrete borçlu giden, cennetin kapısında bekler” buyuruyor. Serbest piyasanın işgal orduları gelip, beyinlerimizi işgal etti. Kazanmadan para harcama hastalığına yakalandık. Para yoksa şahsiyet harcanıyor. Namaz kılarken Allah’ın huzurundayız da, para harcarken kimin huzurundayız? Namazda, hacda, bütün ibadetlerde kalbimiz Allah iledir. Yiyecek mi tüketiyoruz, biz mi tükeniyoruz? Taaa, Sivas’tan, Erzurum’dan, Trabzon’dan, Kars’tan peynir gelir. İmkân dâhilinde alırız, o peynirle günlerce idare ederiz. Çocuk, beğenmediği peyniri sofraya koyarsan yemez. Rabbim bunun hesabın sormaz mı bizden? Neden kadınlarımız bu eskimedi yenisine gerek yok demesinler. Mümin annenin, mümin eşin özelliği bu değil midir? Yavrum, henüz önümüzdeki peynir bitmedi, markete gitmeye gerek yok! Niçin demeyelim. Mutfaklarımızı neden depoya döndürelim. İyi yemekten değil, çok yemekten hastalandık. Suphanallah.. Bal, reçelden ucuz hale geldi! Elhamdülillah mı diyelim, hafizan Allah mı diyelim insan şaşırıyor. Hâlbuki biz müminiz, Ümmet-i Muhammediz! Dengeli yaşamalıyız. Vasat ümmetiyiz. Maaşımıza göre bir hayat standardı kurmayı niye beceremeyelim ki. Çocuk; üç yaşında değil, üç aylık değil, yeni doğmuş, bir avuç çamaşırı var. Buna rağmen özel gardolap alınıyor. Bunları sepete koysan sepette kaybolur. Çocuğun o kadar çok eşyası var ki, koyacak yer bulunmuyor. Biz, başımıza dert arıyoruz. Hâlbuki dert, giydiğimiz elbisede, yediğimiz yemekte, soframızda, yaşamamız için kurduğumuz evlerimizin her yerinde. Bir tüketme ölçümüz olmalı. Misal; zorunlu- gerekli-zevkli. Ekmek zorunlu, zeytin peynir gerekli, çokoprens zevklidir. Bunlarda haramlık yok. Zorunlu dururken, zevkli şeylere yatırım yapmak haramdır. Ölen adamın evindeki israfın hesabını kim verecek? Adam ölmüş, kabre konmuş, biz 40-50 kişi toplanıp akşam, ölen adamın evinde kendimize ziyafet çekiyoruz. İnsanoğlu bu kadar gülünç duruma düşer mi? Hiç olmazsa ağlar gibi durun. Kebapçıdan 50 parça kebap siparişi verilmiş, kebapçı kamyonetle getiriyor servisi. Düğün varmış gibi. İkindi vakti cenazeyi gömdük, şimdi etini yiyoruz. Şeytan ne hale getirmiş bizi görüyor musunuz? Meleklerin önünde gülünç duruma düştük. Şeytan bizi maskaraya çevirdi. Bunlardan Allah’a sığınmalıyız. Düğünleri bir tarafa bırakalım. Ahirette ağır yüklerin altında ezileceğimizi unutmayalım. Allah, dünyada ne yarattı ise hepsi helal. Hatta anamızın sütünden daha helal..Çünkü anamız kızsa, sütünü, yoğurdunu her şeyini haram edebiliyor. Ama Allah hiçbir şeyi haram etmiyor bize. “Mümin kullarıma helal olsun” buyuruyor. Yiyip içmekten, midelerimiz harap oldu. Giyim tutkunluğumuzdan dolayı borç-harç içinde kaldık. Huzurlu oturmak için ev aldık. Kapısını kapatınca ne yapacağız bu borçları demeye başladık. Bunları söylemek için mi alır insan evi? Sosyal statümüzü yükseltmek için bazen öyle yanlış işler yapıyoruz ki, sonra şaşkınlık içinde kalıyoruz. Mademki yarın hesap vereceğimize inanıyoruz. Neden zamanı lüzumsuz yerlerde harcıyoruz. Bunları hangi kategoride konuşacağız. Düşünmeyecek miyiz? Bu dosya yarın bir yerde açılacak muhakkak! Nereden açılmasını istersiniz? Eğer dosyamız israftan açılırsa, şeytanın koridorunda bekleyeceğiz. Kırk haneli bir köyde Sultan Ahmet camisinin taklidini yapmışlar. Ölülere mi namaz kıldıracaklar bilmiyorum. Bayramda herkes köye gelirmiş de cami cemaati almazmış. İki rekâtlık bayram namazı için yer bulunamıyormuş da onun için yapmışlar. O muhteşem cami için harcanan para, köyün asıl geleceği olan gençlerin yetişmesine harcanmalıydı. Yarın ahrete gideceğiz. Hakikatlere uzak kalmış bir nesil varken kubbelere para harcamak doğru değildir. Ölçüsüz yaşayan, bunalıma giren insanlardan intihar edenler oluyor. Geride yetim kalan çocukların hesabını kim verecek? İnanç sistemimizde; israf edenleri, yersiz harcama yapanları Allah ikaz ediyor. Yarın Allah’ın huzurunda hayatımızın hesabını vereceğiz. Bunları düşünmeliyiz!
07. 12. 2015
Durmuş Göktekin
 
Üst