Bizim Halimiz

Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bizim Halimiz
İşte Allah’ın tevcihatı… İşte Rasulullah’ın talimatı… Ya kendi kendilerini Müslüman zanneden zavallı bizler!.. Bakıyorsunuz ki, Kur’an ve hadis anlayışımız müsteşriklerin veya onların talebelerinin anlayışının aynisi… Bakıyorsunuz, var oluş ve hayat felsefemiz şuradan buradan derlenmiş, Grek, Latin, Roma, Avrupa, Amerika felsefesinin aynisi! Bakıyorsunuz hayat nizamımız, kanunlarımız, şeriatımız o memleketlerden getirilmiş ithal malı… Bakıyorsunuz ahlakımız, adabımız, gidişatımız, dinden uzaklaşan mücerred madde medeniyetinin beslendiği o çirkefler menbaı kokmuş gölden. Hangi dinden bahsediyorsunuz?.. Allah için bütün bunlardan sonra kendimizi Müslüman mı sanıyoruz?!.. Bu böyle bir zan ki, günahı açıktan küfrün günahından daha ağır. Biz bu halimizle İslam’a leke sürüyoruz.
İslam bir nizamdır. Bambaşka ve özel bir nizam… Düşünce ve i’tikat yönünden hayatın çevreyle irtibatını sağlayan nizam yönünden bu irtibatın esas ümdesini teşkil eden, ahlak kaideleri, siyasi iktisadi, içtimai prensipleri bulunan bir sistem. O, bütün beşeriyete kumanda etmek, önderlik yapmak için gelmiş ilahi bir sistemdir. Elbette yeryüzünde bu sistemi hedefine doğru götüren bir kitle bulunacaktır. –Önce de belirttiğimiz gibi- Böyle bir kitlenin dışardan ithal etme yabancı nizamlarla yönetilmesi kumandanlık tabiatiyle tenakuz teşkil etmez mi? Hem de nasıl?.. Geldiği günden beri bu nizam insanlığın iyiliğini hedef edinmiştir. Bugün veya yarın ne zaman olursa olsun, insanları bu sistemle hükmetmeye davet ederler, onların hayrı için bunu yapmaktadırlar. Fakat… Şimdi durum daha kritiktir. İslam insanlık için gayet elzem dir. Bugün beşeriyet ne çekiyorsa içinde kıvrandığı bozuk düzenlerden çekiyor. Bu ilahi nizamdan başka beşeriyeti kurtaracak bir düzen yoktur meydanda… Onun beşeriyetin hayatında üstüne düşen vazifesini tamamiyle yapabilmesi, insanlığı bir kere daha kurtarabilmesi için bütün özellikleriyle tekrar hayata hakim olması lazımdır.
İnsanlık çeşitli sahalarda tabiat güçlerini idaresi altına alarak büyük zaferler kazandı. Teknik, tıp ve müsbet ilimlerde geçmişe nazaran harika sayılacak baş döndürücü keşifler yaptı ve halen de bu zaferlerinde dev adımlarla ilerlemektedir. Fakat bütün bunlar onun hayatına ne gibi şeyler getirebilmiştir? Onun ruhi hayatında neler icra edebilmiştir? Daha doğrusu insanlığa saadet iksirini sunabilmiş midir?
İnsanlar mesut mudurlar? Huzur yüzü görüyorlar mı? Selamet nedir biliyorlar mı? Buna vereceğimiz cevap korkunç bir “Hayır” olacaktır. Bütün bunlar insanlığa bedbahtlık, korku, buhrandan başka bir şey getirmemiştir. Ruhi buhranlar, asabi krizler ve en son noktasına kadar da müthiş cinayetler, korkunç cinsi sapıklıklardan başka hiçbir şey vermemiştir. İnsanlık hayatın gayesi, varlığın hedefi bakımından, yani manevi değerler yönünden, sanıldığı gibi hiç de ilerlemeler kaydetmemiş, bilakis gerilemiştir. Çağdaş medeni kişinin kafasındaki hayatın gayesi, varlığın hedefi; ve İslam’ın nazarındaki hayatın gayesi, varlığın hedefi arasında karşılaştırma yaptığımızda yirminci asır insanının gittikçe elim bir bataklığa battığını!.. İnsanın kendisi ve varlığı hakkındaki düşüncelerinde mel’un bir şekilde gittikçe alçaldığını!.. İhtimal ve istekleri bakımından alçalıp, küçüldüğünü görürüz. Bu düşüş beşeriyetin muzdarip kalbini yiyip bitiriyor!.. Hayret, yorgun ruhunu tehdit ediyor… İnsanlık Allah’ı bulamıyor. Onu kendi yanlış tutumu Allah’tan uzaklaştırıyor. Allah’ın nizamının gölgesinde yürüyünce her zaferi insanları Allah’a yaklaştıran bir adım olan ilim, ruhunun değişmesinden dolayı beşeriyeti fersahlarca Allah’tan uzaklaştırdı. İnsanoğlu ruhunun çılgınca aradığı hakikat nurunu bulamıyor. İnsan kendi fıtratıyla kainatın kanunları, kendi hareketiyle kainatın hareketi arasındaki nizamı sağlayacak olan şamil, kamil bir sistemi bulamıyor…
İşte bu insanlardan bir kısmı insanları Allah’ın dosdoğru nizamından uzaklaştırmak için çalışıyorlar. İslam’a bağlanmayı, ileriyi onda görmeyi “Gericilik” (!) sanıyorlar. Ya cehaletlerinden, yahut da kötü niyetlerinden dolayı, beşeriyeti ilerleteceği, terakki ettireceği gibi huzur ve sükuna da ulaştıracak olan Allah sisteminden uzaklaştırmak istiyorlar… Bizler bu sisteme gönülden inanıp bağlananlar… İnsanlığı nereye ve niçin davet ettiğimizi biliyoruz. Biz beşeriyetin bu günkü hal-i perişanını görüyor, düştüğü çirkefli, pis bataklığın iğrenç kokusunu duyuyor ve yakında hemen şuracıktaki yüce ufuklarda, bu kızgın çöl güneşinin altında yüreği kavrulanlar için beliren temiz, parlak tepeyi görüyoruz!.. Ve biliyoruz ki, eğer beşeriyetin kumandası, önderliği bu ilahi nizama devredilmezse, yahut bu ilahi sistem onu bizzat kendisi almazsa, insanlık tamamen tarihiyle, bütün manasıyla bu korkunç uçuruma doğru tepetaklak yuvarlanacaktır!..
Bu yolda atılan ilk adım bu nizamın temeyyüz edip diğerlerinden ayrılmasıdır. Ve bu nizama bağlı olanlar, Allah nizamının temizliği ve selameti için civarında bulunan müstevli cahiliyet prensiplerinden tevcihatını almamalıdırlar. Ve bu hali Allah’ın izniyle Müslümanların, beşeriyetin kumandasını bir kere daha eline almasına kadar devam etmelidir. Allah kullarına daha çok acır. Şurda burda cahiliyet propagandasını yapan insanlık düşmanlarının eline onu bırakır mı hiç?.. İşte Allahü Taâla’nın Kitab-ı Keriminde ilk Müslüman cemaatına öğretmek ve telkin etmek istediği hakikat budur.



Seyyid KUTUB (Fizilal-il Kur’an cild: 2 s.377)
 
Üst