yazılı metinlerin, içlerinde ruhu taşıyan bedenler gibi olduklarını, tasavvufî eserleri kaleme alan ariflerin de kendilerine ihsan edilen manaların buralarda ifadesini bulduğunu vurguluyor.
Tasavvuf geleneği içerisinde yetişmiş ariflerin, kitap yazma hevesi ve modasıyla kaleme sarılmadıklarını, aksine kendilerine ‘yaz’ diye ilham yoluyla emrolunduğu için yazdıklarını vurgulayan Mahmud Erol Kılıç, hatta bazı ariflerin hiç yazma niyeti taşımadıkları halde, aldıkları emir gereği mecburen yazdıklarını ifade ediyor.
“Biz eserlerimizle seyr ü sülûk yaptırırız”
Mevzubahis eserlerin o yüksek tasavvufî manalara ilgi ve alaka uyandırmak adına bir takım araçlar olduğunu belirten Kılıç, İbn Arabî Hazretleri'nin şu sözüne dikkat çekiyor: “Bizim eserlerimizden her gün birkaç sayfa tetebbu edenlere biz seyr ü sülûk yaptırırız.”
Mahmud Erol Kılıç, sufi müelliflerin manalara işaret ettiklerini, dolaylı anlatım tekniği kullandıklarını ve bendenizin sandığı gibi bazı gizli kalması gereken hususları sayıp dökmediklerini, bütün söylenecek şeyleri söylemediklerini, zira hallerin kâle (söze) sığmayacağını ifade ediyor.