Bir zamanlar Refahçılar

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
Kahır ekseriyeti samimi, dürüst ve doğru insanlardı.

Az ama güçlüydüler.

Selam verdikleri zaman, onun 'sözlerin en güzeli' olduğunu hissederdiniz.

Ve onlar yalnızca bir yere geldiklerinde değil, bir yerden ayrılırken de selam verirlerdi.

Kendilerini, içlerine sızmış yamukların farkına varamayacak kadar işlerine kaptırmışlardı.

Oysa şimdi, yamuklara eskisi kadar kötü gözle bakılmıyor. 'Ne olursan ol, yine gel' düsturu 'her melaneti işleyebilirsin' anlamında kullanılıyor.



Onlar için 'En makbul yüz' sakal ve bıyığı bir arada barındırandı.

En azından 'bıyık' olmazsa olmaz mertebesindeydi.

Üniversiteye adım atan her genç 'Milli Görüşçünün' hevesi biran önce sakal bırakmaktı.

Kızlar başörtülü olmaktan gurur duyardı.

Tebliğ namaz kadar önemliydi.

Hep 'biraz daha takva nasıl olabilirime' kafa yorarlardı.

Parayla ilişkileri mesafeliydi.

Kazanma ve harcama konusunda, mezhepleri geniş değildi.

Denizde, havuzda, hamamda fark etmez; nerede suya girecek olsalar mutlaka 'haşemayla' girerlerdi.

Kadınlarının 'tesettür haşemayla' da olsa, erkek milletine yakın yerlerde suya girdiğine şahit olan yoktu.

Ezan okunduğun da, hazarda veya seferde fark etmez, cemaatle namazlarını güzelce kılarlardı.

Sesleri az çıkar, daha çok amelleri konuşurdu.



Artık onlar yok..

Selam ağız ucuyla veriliyor.

Sakal ve bıyık bırakma hevesi kalmadı.

Kızlarsa başörtüsünü kırpmanın, küçültmenin peşinde.

Davayı anlatmak, angarya mesabesine doğru hızla düşüyor.

Angarya olmasa bile tebliğ daha çok 'memur zihniyeti' ile yapılır oldu.

Müslüman cemaatlerde, 'biraz daha modern nasıl olurumun' büyük gayreti ve yarışı var.

Parayla aralarına, ne sevdikleri kişilerin ne de davalarının girmesine rıza gösteriyorlar.

Kazanma ve harcama konusunda 'her yol mubah' sayılıyor.

Haşema giyenler artık yok denecek kadar az.

Tesettür haşemasını giyen bayanlar için, erkeklerle yakın olmak dert değil.

Cemaatle namaz, hem çok zahmetli, hem lüks sayılıyor. En makbul olan 'farzlamak' veya zorlama fetvalarla, bazı vakitleri 'cem etmek'.

Artık amelin yerini 'boş sözler', tebliğin yerini nargile cafelerde kızlı erkeli ortamlarda 'geyik yapmak' aldı.



Geriye kalanlar

Hiç mi kalmadı o güzel nesilden?

Şayet kaldıysa onları hemencecik tanırsınız.

Arkaik bulunurlar.

Gerici ve yoz kabul edilirler.

Erkekler sakal ve bıyıklarından..

Kadınlar geniş pardösüleri, arkaya ve öne sarkıtılan başörtülerinden..

Geriye kalanları da, selamından, namazından, oturup kalkmasından tanırsınız.

Ama onları asıl, davasını ve yaşayışını 'kınayıcının kınamsından korkmadan' mertçe ve pervasızca savunmasından tanırsınız.

İnatçıdırlar bu hususlarda.

Duruşlarından 'pazara kadar değil mezara kadar' hali gürül gürül akar.

Kasım Tiryaki
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
güzel bir yazı anlayana . hollandadaki durumda bundan farklı değil
ama çoğu kişi bu yazılanları kabullenemez sanırım !!!!
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara



Artık onlar yok..

Selam ağız ucuyla veriliyor.

Sakal ve bıyık bırakma hevesi kalmadı.

Kızlarsa başörtüsünü kırpmanın, küçültmenin peşinde.

Davayı anlatmak, angarya mesabesine doğru hızla düşüyor.

Angarya olmasa bile tebliğ daha çok 'memur zihniyeti' ile yapılır oldu.

Müslüman cemaatlerde, 'biraz daha modern nasıl olurumun' büyük gayreti ve yarışı var.

Parayla aralarına, ne sevdikleri kişilerin ne de davalarının girmesine rıza gösteriyorlar.

Kazanma ve harcama konusunda 'her yol mubah' sayılıyor.

Haşema giyenler artık yok denecek kadar az.

Tesettür haşemasını giyen bayanlar için, erkeklerle yakın olmak dert değil.

Cemaatle namaz, hem çok zahmetli, hem lüks sayılıyor. En makbul olan 'farzlamak' veya zorlama fetvalarla, bazı vakitleri 'cem etmek'.

Artık amelin yerini 'boş sözler', tebliğin yerini nargile cafelerde kızlı erkeli ortamlarda 'geyik yapmak' aldı.




Kasım Tiryaki


Bence "ne oldu da böyle oldu?" derseniz, olan şu.
Ali imran suresi 103 bunun ipucunu bize çok güzel veriyor:
"Bölünmeyin, parçalanmayın, yoksa gücünüz gider.."

Birde yazarlar şu hususlarda özellikle uyarıyorlar: DÜNYEVİLEŞME.
İslami kanat (Buna siyasal kanat desek daha doğru niteleme olur) muhalefette iken sınsıkıydı, birbirine bağlıydı.
Ama iktidara gelmeleri gerçekten kabus oldu ve dünyevileşme oldu, çözüldüler.

Bugün çok beğensekte takdir etsekte iktidara gelen ERDOĞAN -bilmiyorum ama- dini hassasiyetini rahatlıkla sürdürebiliyormu? Şüphem var.
Hanımlarının yabancı erkeklerle tokalaşmasından tutun daha bir dizi tavizler iktidar taviziyle olmakta.
Buda bizi zayıf düşürmekte...

(Yorumumda hata varsa bu hata benimdir. yanlış bildiklerimi tenzih ederim)
 

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
daha bir dizi tavizler iktidar taviziyle olmakta.

Taviz vermek için iktidar gerekli değildir bunu nasıl bağdaştırdınız?
siz hiç hayatınızda taviz vermedinizmi ıtri kardeşim?
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara
Taviz vermek için iktidar gerekli değildir bunu nasıl bağdaştırdınız?
siz hiç hayatınızda taviz vermedinizmi ıtri kardeşim?

Amanna..
Hatasız kul mu olur?
Elbette bizimde sürçmelerimiz çok.
Ama konu açılan yazı siyasi bir hareketi irdeliyordu, bende orayı biraz cahilce konuşuverdim.

Tavizin en tehlikelisi ve büyüğü iktidarı sürdürmek için yapılandır. Türkiye tarihi ve geri tarih bunun örneklerile doludur.
Selam ile..
 

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
Ama konu açılan yazı siyasi bir hareketi irdeliyordu

Evet irdelemiş çok da güzel irdelemiş..
ozamanın ruhu malesef herşeyde olduğu gibi ozamanda kaldı
o kadar çok değiştiki ki zamanla birlikte..
o yüzden kimse alınganlık yapmasın bu yazı üzerinden.

Itri kardeşim baz şeylere çamur atmak çok kolaydır ancak o atılan çamur haksız yere atılmışsa vebali de büyüktür..
Fütursuzca siyasetçiler için zanla birlikte söylenen sözler eğer aslı yoksa ahirette ayaklarımıza takılır.

Yazınızdan anlaşılıyor ki iktidardan memnun değilsiniz
tarih birçok örneklerle dolu dediniz
evet biz hastaneden yönetilen,bunama devresinde dahi desteklerle ayakta duran başbakanları da gördük..
imam hatiblerimizin kapanmasına sebeb olan anlaşmalara imza atan hükümetleri de gördük

peki daha iyisini gösterebilir misiniz?
ta
 

|SEÇKiN|

Profesör
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
812
Tepkime puanı
133
Puanları
0
Konum
İstanbuL
yazı güzel, doğru tespitlerde bulunuyor... da,
bunu refahçılar ile sınırlandırmak bana gerçekçi gelmiyor.
aslında bu islâm'ı hayat tarzı olarak benimseyenlerin kısm-i azamisinin evrimidir diyebiliriz.
***
çocuktum henüz... 60'lı yılların sonu. emekli olan bir ormancı köyüne döndü. henüz 13-14 yaşlarında bir kızı vardı köye döndüğünde. ve bu yaşlarda ilk kez bir kız köyde başı açık olarak dolaşmaya başladı. duyuldu her taraftan ve adeta kıyametler koptu. eyvah dediler, kıyamet kopacak. bu nasıl olurdu, insan hiç utanmaz ar etmez miydi? şehir kültürüyle büyümüş bu kız, kısa zaman içinde köyde damgalı bir...... muamelesi çekilmeye başlandı. o sülalenin insanları adeta cemiyet içine çıkamaz oldular.
***
sora ben gurbete çıktım. tahsil hayatım, memuriyet hayatım derken takriben otuz yıl sonra köyüme ziyaret için gittiğimde şunu gördüm: köyden üniversite kazanıp okuyan 20 yaşlarında genç bir kız Rabb-i Tealanın inayetiyle tesettüre bürünüp köye döndüğünde baba annesi ona şunu söyledi: "aa kızım, bu ne hal! yoksa sen 'hu'culara mı karıştın!"
***
hani rahmetli üstad demişti ya, "insan bu su misali, kıvrım kıvrım akar ya!"
evet, insanlar sürekli kıvrılıyor, eğriliyor, evrimler geçiriyor... bu evrilen, eğrilen, kıvrılan kalplerin çoğunluğu paris istikametinde kıblesini arasa da, bazen de bunun tersi oluyor, kıblesi paris olanlar kâbeye doğru istikamet tayin ediyor. Rabbimizin buyurduğu gibi, "Ve tilke'l-eyyam-i nudaviluha beyne'n-nas"
***
ezcümle, burada konu müslümanın bizatihi kendisidir... daha ötesi, insan'dır, insanımızdır...
Refahçı kardeşler de sadece onlardan bir parçadır. ama ana temanın bütünü değiller.
şümul geniştir, haksızlık etmeyelim!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
--Bir zamanlar...--- diye yazılan yazının son kısmı --REFAHÇILAR-- değil de -- MİLİ GÖRÜŞÇÜLER--- olarak yazılmalıydı diye düşünüyorum. Evet, o zamanlar bunların hiç biri bal tutmamıştı ve iktidar ve dünya nimetlerinden hiç birinin haberi yoktu ! Ne zaman ki, bir-kaç kez koalisyonlarla hükümet oldular yani, bal tuttular, samimiyetlerinden ortada eser kalmadı. İşin özeti budur.
 

|SEÇKiN|

Profesör
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
812
Tepkime puanı
133
Puanları
0
Konum
İstanbuL
parmağını henüz yalama fırsatı olmayan abileri şimdilik muaf tutalım iksir, sorasına Allah kerim! :)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
parmağını henüz yalama fırsatı olmayan abileri şimdilik muaf tutalım iksir, sorasına Allah kerim! :)

Ha onlar mı, onlara da aynı gözle bakıyoruz arkadaşım biz, hiç merak etme ! Seyyid-i Kâinat Sebeb-i Mevcûdat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde -----------------------------------------------------------------------------------------------------------“Devlet malı (hazine) belirli çevrelerin menfaati yapıldığı zaman...” (Tirmizi) -------------------------------------------------------------------------Buyurarak zamanımızı ve yaşanan hadiseleri mucize olarak haber vermiştir.Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak, devlet kasasını, hazinesini aralarında taksim edecekler ve bunu istedikleri gibi kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.Devleti idare edenler, halka âit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar ve bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek. Böyle bir şey hiçbir mslüman gözlerine kapyabilir mi ? Bütün yedişkleri ve içtikelri haram olanalrdan hiç kimseye hayır gelmez.
 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Aslında içerik itibariyle yazının tamamı doğru, ancak yazar kanaatimce reel bir değerlendirme yapamamış..konuya tepeden bakıp doğru ve net yorumu tespit edememiş..biraz da (yanlış yönde) kişiselleştirme (grupsallaştırma) hatasına düşmüş..Yazarın bahsettiği yanlışlar, yıpranmışlıklar ve değişmişlikler esasında tüm İslami cemaatler ve muhafazakar parti tabanlarında fazlasıyla mevcut. Bu hatalar sadece eski Refahçılara diğer bir tabirle Milli Görüşçülere münhasır değil..Kaldı ki yazıda bahsedilen hatalardan en az nasibini alanlardır Milli Görüşçüler..Diyorum ki; acaba yazar (kendisi de farkına varmadan) Milli Görüş davasını bir kenara bırakıp milliyetçi muhafazakar (sağ) çizgiyi benimsemiş olan ve yıllar önce yer aldığı cepheyi ve çizgiyi değiştiren malum siyasi partinin tabanından mı bahsetmiş acaba diye düşünmemek elde değil.. Bence Milli Görüş'e gönül vermiş olanlar, tüm müslümanlar içerisinde hala en takva grubu temsil etmektedir..Zira öyle bir yol ki bu, Numan Kurtulmuş gibi (bazı güç odaklarınca ikinci bir yenilikçi hareketin mimarı rolü verilen) sahte Milli Görüşçülerin bile bu davayı yıpratmalarına izin verilmeyecek gibi görünüyor...Prof Dr Necmeddin Erbakan daha bir hafta önce bir basın toplantısıyla Milli Görüş mensuplarını uyararak kendilerine gelmeleri hususunda tarihi bir tenbihatta bulunmuştur..

Konuyu toparlamak adına son olarak deriz ki; son dönemlerdeki müslüman erkek ve hanımların (tabirimi hoş görün) yozlaşması, menfi yönde değişime uğramış olması ve ehl-i dünya profiline daha yakın görünümde bulunmaları belli bir gruba veya cemaate münhasır değildir...Kaldı ki tüm gruplar ve cemaatler içerisinde bundan en az pay alan ve en az değişime uğrayan hala Milli Görüş mensuplarıdır...Yazar ve yazıya hak verenler düşündüklerinde bunu çok iyi görebileceklerdir..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Aslında içerik itibariyle yazının tamamı doğru, ancak yazar kanaatimce reel bir değerlendirme yapamamış..konuya tepeden bakıp doğru ve net yorumu tespit edememiş..biraz da (yanlış yönde) kişiselleştirme (grupsallaştırma) hatasına düşmüş..Yazarın bahsettiği yanlışlar, yıpranmışlıklar ve değişmişlikler esasında tüm İslami cemaatler ve muhafazakar parti tabanlarında fazlasıyla mevcut. Bu hatalar sadece eski Refahçılara diğer bir tabirle Milli Görüşçülere münhasır değil..Kaldı ki yazıda bahsedilen hatalardan en az nasibini alanlardır Milli Görüşçüler..Diyorum ki; acaba yazar (kendisi de farkına varmadan) Milli Görüş davasını bir kenara bırakıp milliyetçi muhafazakar (sağ) çizgiyi benimsemiş olan ve yıllar önce yer aldığı cepheyi ve çizgiyi değiştiren malum siyasi partinin tabanından mı bahsetmiş acaba diye düşünmemek elde değil.. Bence Milli Görüş'e gönül vermiş olanlar, tüm müslümanlar içerisinde hala en takva grubu temsil etmektedir..Zira öyle bir yol ki bu, Numan Kurtulmuş gibi (bazı güç odaklarınca ikinci bir yenilikçi hareketin mimarı rolü verilen) sahte Milli Görüşçülerin bile bu davayı yıpratmalarına izin verilmeyecek gibi görünüyor...Prof Dr Necmeddin Erbakan daha bir hafta önce bir basın toplantısıyla Milli Görüş mensuplarını uyararak kendilerine gelmeleri hususunda tarihi bir tenbihatta bulunmuştur..

Konuyu toparlamak adına son olarak deriz ki; son dönemlerdeki müslüman erkek ve hanımların (tabirimi hoş görün) yozlaşması, menfi yönde değişime uğramış olması ve ehl-i dünya profiline daha yakın görünümde bulunmaları belli bir gruba veya cemaate münhasır değildir...Kaldı ki tüm gruplar ve cemaatler içerisinde bundan en az pay alan ve en az değişime uğrayan hala Milli Görüş mensuplarıdır...Yazar ve yazıya hak verenler düşündüklerinde bunu çok iyi görebileceklerdir..

Yok, Yok !.. Sizin burada bahsettiğiniz kadar SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK değil o Miilli Görüşçüler ! Siz çok yanlış bilyorsunuz.
 

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
Refahçı kardeşler de sadece onlardan bir parçadır. ama ana temanın bütünü değiller.
şümul geniştir, haksızlık etmeyelim!

Zaten yazan kişi ana temanın bütünü içinden Milli Görüşüşü yazmış
başlığa dikkatinizi çekerim..
teşbihte hata olmaz;bu şunun gibi tabiatta oluşan tahribatlar yerine tabiatın bir parçası olan artık üretilmeyen bir meyve veya yetiştirilmeyen bir ağacı konu alıp özetlemek gibi.
yazar aynen bunu yapmış
 

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
Yazarın bahsettiği yanlışlar, yıpranmışlıklar ve değişmişlikler esasında tüm İslami cemaatler ve muhafazakar parti tabanlarında fazlasıyla mevcut. Bu hatalar sadece eski Refahçılara diğer bir tabirle Milli Görüşçülere münhasır değil..

Yed-i Beyza kardeş iyi diyorsunuz da yazarın bahsetti bir zamanlarki Refah döneminde başka muhafazakar parti varmıydı ki onlarda zamanla tahribata uğramış olsunlar.

 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yed-i Beyza kardeş iyi diyorsunuz da yazarın bahsetti bir zamanlarki Refah döneminde başka muhafazakar parti varmıydı ki onlarda zamanla tahribata uğramış olsunlar.


Daha anlaşılır ve kısa belirtmek gerekirse;
Yazar "eski refahçı" olarak tanımladığı kesimin; sonrada bölünüp ayrılan şu an ki iktidar partisinin tabanı olduğunu kendisi yazdığı halde farkedememiş...Milli Görüş tabanı dahil her kesimde ehl-i dünya hayat tarzına kayış var ise de, Milli Görüş'ten kopan halihazırdaki kesim bu konuda başı çekmekte...dikkati bu yöne çekmek istemiştik..
 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yed-i Beyza kardeş iyi diyorsunuz da yazarın bahsetti bir zamanlarki Refah döneminde başka muhafazakar parti varmıydı ki onlarda zamanla tahribata uğramış olsunlar.


Bu arada; ihtilal sonrası tekrar siyasi hayata geçilen 1983 yılından beri; sizin bildiğinizin aksine muhafazakar parti tanımına uyan sadece Refah Partisi yok idi..Diğer partilerin tabanlarında da çok büyük kitleler halinde dindar kesimler ve cemaatler bulunmakta idi..

Örneğin Fethulla Gülen Hocaefendi cemaati tarihin hiç bir döneminde Milli Görüş partilerini desteklememiştir, ilk olarak Özal'ın, 1999 seçimlerinde Ecevit'in, 2002 seçimlerinden bu yana ise Ak Parti'nin tabanı konumunda oldular...Bunun gibi yeni Asya'cılar olarak bilinen Risae-i Nur grubu (cemaati) de her dönem Demirel'in kurduğu partilerin tabanı konumundaydılar, Süleymancı tabir edilen cemaat ise aynen diğerleri gibi hiç bir zaman Milli Görüş'ün tabanı olmadılar...Dolayısıyla Refah Partisi döneminde de, başka muhafazakar parti yok gibi görünüyor ise de, diğer siyasi partilerin içerisinde çok büyük islami kitleler bulunuyordu...Bu da konunun ayrı bir boyutu...
 

Süveydam

Aşk-ı Gül
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
287
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yaş
38
Daha öncede belirtttiğim gibi yazan kişi Refahçıları konu almış
Asyacılar vs cileri değil
Eski bir Milli Görüşcü olarak çok da yerinde bir yazı diye düşünüyorum
hatta o günlerin özlemini bile çektim
gocunacak bir durum yok vesselam
elbette her topluluk illaki tavizler yozlaşmalar vs. ler yaşamıştır
yazar da burada Milli Görüşü kaleme almış
ters olan ya da zorunuza giden şey nedir onu anlayamadım?
 

feridun41

Asistan
Katılım
21 Ara 2006
Mesajlar
341
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Konum
kocaeli
Web sitesi
www.turaneli.net
değişmeyen mi kaldı partiler ideoloji düüşkünleri arasında sağdan sola... herkes değişti..
refahçılar değişti değişenler akp ci oldu... mhpliler değişti chp li gibi oldu...
bilmem neden?? kimden??
 
Katılım
29 Tem 2010
Mesajlar
39
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Daha öncede belirtttiğim gibi yazan kişi Refahçıları konu almış
Asyacılar vs cileri değil
Eski bir Milli Görüşcü olarak çok da yerinde bir yazı diye düşünüyorum
hatta o günlerin özlemini bile çektim
gocunacak bir durum yok vesselam
elbette her topluluk illaki tavizler yozlaşmalar vs. ler yaşamıştır
yazar da burada Milli Görüşü kaleme almış
ters olan ya da zorunuza giden şey nedir onu anlayamadım?

Size bir itirazımız sözkonusu değil..Zira belirttiğiniz gerekçe (kendi içinde) haklı..
Bizim eleştirimiz yazı sahibinedir..
Yazıya itiraz etmemizin gerekçesi; belki, tüm İslami kesimlerde meydana gelen bu ehl-i dünya hayata kayma noktasında sadece Milli Görüş tabanının örnek verilmiş olmasıdır..Yazıyı okuyanlarda; ana tema olan "değişim"in sanki sadece Milli Görüş tabanına mahsus bir yıpranmışlıkmış gibi algılanması durumu sözkonusu olabilir...İtiraz noktamız; (her ne kadar beyan ettiğiniz üzere baz alınan kesimin Milli Görüş kesimi olduğu gerçeği ortada ise de) yazı içerisinde diğer kesimlere de mutlak surette (bir cümle ile de olsa) vurgu yapılması gerekirdi düşüncesidir..
 
Üst