Süveydam
Aşk-ı Gül
- Katılım
- 22 Ocak 2010
- Mesajlar
- 287
- Tepkime puanı
- 71
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
Kahır ekseriyeti samimi, dürüst ve doğru insanlardı.
Az ama güçlüydüler.
Selam verdikleri zaman, onun 'sözlerin en güzeli' olduğunu hissederdiniz.
Ve onlar yalnızca bir yere geldiklerinde değil, bir yerden ayrılırken de selam verirlerdi.
Kendilerini, içlerine sızmış yamukların farkına varamayacak kadar işlerine kaptırmışlardı.
Oysa şimdi, yamuklara eskisi kadar kötü gözle bakılmıyor. 'Ne olursan ol, yine gel' düsturu 'her melaneti işleyebilirsin' anlamında kullanılıyor.
Onlar için 'En makbul yüz' sakal ve bıyığı bir arada barındırandı.
En azından 'bıyık' olmazsa olmaz mertebesindeydi.
Üniversiteye adım atan her genç 'Milli Görüşçünün' hevesi biran önce sakal bırakmaktı.
Kızlar başörtülü olmaktan gurur duyardı.
Tebliğ namaz kadar önemliydi.
Hep 'biraz daha takva nasıl olabilirime' kafa yorarlardı.
Parayla ilişkileri mesafeliydi.
Kazanma ve harcama konusunda, mezhepleri geniş değildi.
Denizde, havuzda, hamamda fark etmez; nerede suya girecek olsalar mutlaka 'haşemayla' girerlerdi.
Kadınlarının 'tesettür haşemayla' da olsa, erkek milletine yakın yerlerde suya girdiğine şahit olan yoktu.
Ezan okunduğun da, hazarda veya seferde fark etmez, cemaatle namazlarını güzelce kılarlardı.
Sesleri az çıkar, daha çok amelleri konuşurdu.
Artık onlar yok..
Selam ağız ucuyla veriliyor.
Sakal ve bıyık bırakma hevesi kalmadı.
Kızlarsa başörtüsünü kırpmanın, küçültmenin peşinde.
Davayı anlatmak, angarya mesabesine doğru hızla düşüyor.
Angarya olmasa bile tebliğ daha çok 'memur zihniyeti' ile yapılır oldu.
Müslüman cemaatlerde, 'biraz daha modern nasıl olurumun' büyük gayreti ve yarışı var.
Parayla aralarına, ne sevdikleri kişilerin ne de davalarının girmesine rıza gösteriyorlar.
Kazanma ve harcama konusunda 'her yol mubah' sayılıyor.
Haşema giyenler artık yok denecek kadar az.
Tesettür haşemasını giyen bayanlar için, erkeklerle yakın olmak dert değil.
Cemaatle namaz, hem çok zahmetli, hem lüks sayılıyor. En makbul olan 'farzlamak' veya zorlama fetvalarla, bazı vakitleri 'cem etmek'.
Artık amelin yerini 'boş sözler', tebliğin yerini nargile cafelerde kızlı erkeli ortamlarda 'geyik yapmak' aldı.
Geriye kalanlar
Hiç mi kalmadı o güzel nesilden?
Şayet kaldıysa onları hemencecik tanırsınız.
Arkaik bulunurlar.
Gerici ve yoz kabul edilirler.
Erkekler sakal ve bıyıklarından..
Kadınlar geniş pardösüleri, arkaya ve öne sarkıtılan başörtülerinden..
Geriye kalanları da, selamından, namazından, oturup kalkmasından tanırsınız.
Ama onları asıl, davasını ve yaşayışını 'kınayıcının kınamsından korkmadan' mertçe ve pervasızca savunmasından tanırsınız.
İnatçıdırlar bu hususlarda.
Duruşlarından 'pazara kadar değil mezara kadar' hali gürül gürül akar.
Kasım Tiryaki
Az ama güçlüydüler.
Selam verdikleri zaman, onun 'sözlerin en güzeli' olduğunu hissederdiniz.
Ve onlar yalnızca bir yere geldiklerinde değil, bir yerden ayrılırken de selam verirlerdi.
Kendilerini, içlerine sızmış yamukların farkına varamayacak kadar işlerine kaptırmışlardı.
Oysa şimdi, yamuklara eskisi kadar kötü gözle bakılmıyor. 'Ne olursan ol, yine gel' düsturu 'her melaneti işleyebilirsin' anlamında kullanılıyor.
Onlar için 'En makbul yüz' sakal ve bıyığı bir arada barındırandı.
En azından 'bıyık' olmazsa olmaz mertebesindeydi.
Üniversiteye adım atan her genç 'Milli Görüşçünün' hevesi biran önce sakal bırakmaktı.
Kızlar başörtülü olmaktan gurur duyardı.
Tebliğ namaz kadar önemliydi.
Hep 'biraz daha takva nasıl olabilirime' kafa yorarlardı.
Parayla ilişkileri mesafeliydi.
Kazanma ve harcama konusunda, mezhepleri geniş değildi.
Denizde, havuzda, hamamda fark etmez; nerede suya girecek olsalar mutlaka 'haşemayla' girerlerdi.
Kadınlarının 'tesettür haşemayla' da olsa, erkek milletine yakın yerlerde suya girdiğine şahit olan yoktu.
Ezan okunduğun da, hazarda veya seferde fark etmez, cemaatle namazlarını güzelce kılarlardı.
Sesleri az çıkar, daha çok amelleri konuşurdu.
Artık onlar yok..
Selam ağız ucuyla veriliyor.
Sakal ve bıyık bırakma hevesi kalmadı.
Kızlarsa başörtüsünü kırpmanın, küçültmenin peşinde.
Davayı anlatmak, angarya mesabesine doğru hızla düşüyor.
Angarya olmasa bile tebliğ daha çok 'memur zihniyeti' ile yapılır oldu.
Müslüman cemaatlerde, 'biraz daha modern nasıl olurumun' büyük gayreti ve yarışı var.
Parayla aralarına, ne sevdikleri kişilerin ne de davalarının girmesine rıza gösteriyorlar.
Kazanma ve harcama konusunda 'her yol mubah' sayılıyor.
Haşema giyenler artık yok denecek kadar az.
Tesettür haşemasını giyen bayanlar için, erkeklerle yakın olmak dert değil.
Cemaatle namaz, hem çok zahmetli, hem lüks sayılıyor. En makbul olan 'farzlamak' veya zorlama fetvalarla, bazı vakitleri 'cem etmek'.
Artık amelin yerini 'boş sözler', tebliğin yerini nargile cafelerde kızlı erkeli ortamlarda 'geyik yapmak' aldı.
Geriye kalanlar
Hiç mi kalmadı o güzel nesilden?
Şayet kaldıysa onları hemencecik tanırsınız.
Arkaik bulunurlar.
Gerici ve yoz kabul edilirler.
Erkekler sakal ve bıyıklarından..
Kadınlar geniş pardösüleri, arkaya ve öne sarkıtılan başörtülerinden..
Geriye kalanları da, selamından, namazından, oturup kalkmasından tanırsınız.
Ama onları asıl, davasını ve yaşayışını 'kınayıcının kınamsından korkmadan' mertçe ve pervasızca savunmasından tanırsınız.
İnatçıdırlar bu hususlarda.
Duruşlarından 'pazara kadar değil mezara kadar' hali gürül gürül akar.
Kasım Tiryaki