Bir Sifa Vesilesi :Müzik

dilhuba

Profesör
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
2,630
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Konum
Manisa
Web sitesi
mustafababuroglu.sitemynet.com
Kâinatta her şey titreşir. Dalga hareketlerini ortaya çıkaran titreşimlerinin herbiri, ses dalgaları olarak bilinir. Ses dalgalarının ritmik desenleri, musikiyi ortaya çıkarır. Bu açıdan varlıkların aktiviteleri sırasında çıkardığı ses titreşimleri, birer musikidir. Musiki sadece insana has değildir. Her varlık, musikisiyle birlikte yaratılır. Düşük frekanslı ses dalgaları ihtiva eden kuş, su ve rüzgâr, uyku esnasındaki insanın beyin dalgalarına yakın dalgalar ürettiğinden insanı dinlendirici tesirlere sahiptir.

Duyguları incelten ve gönlü yumuşatan müzik türleri, asırlardan beri tedavide kullanılmaktadır. Günümüzde araştırmacılar, beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılması konusunda hemfikirdir. Bu konuda yapılan birçok araştırma, doktor ve müzisyenlerin; depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalıklarına, migrenden uyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada tedavi gayesiyle müziği kullandıklarını göstermektedir.

Tarihte müzikle tedavi
Başta Müslüman hekimler olmak üzere, pek çok insan tedavi maksadıyla müziği kullanmıştır. İslâm dünyasında, daha 8. yüzyılın başlarında Fas'ın Fez şehrinde; 9. yüzyılda Bağdat ve Şam'da; 1279'da Halep'te akıl hastaları için birer hastahane açılmıştır. Bu hastahanelerde akıl hastaları, durumlarına uygun bir müzikle tedavi ediliyordu. Eski Türk toplumlarında, hastaları, müzik ve ritimle tedavi eden kişilere baksı ve kam adı verilirdi. Malik El-Mansur Seyfeddin Kalavun, 1284'te Kahire'de Mansuri Hastahanesi'ni kurmuştur. Bu hastahanenin, enstrümental müzik dinleyebilme imkânlarıyla donatılmış olması, hastaların kendilerini daha iyi hissetmelerini kolaylaştırmaktaydı. Ayrıca bu hastahanede çalıştırılan uzman hikâye okuyucuları, çeşitli hikâye ve mizahlarla hastaların tedavisine yardımcı oluyorlardı. Yine aynı hastahaneye, sesi güzel müezzinler çağrılır ve onlara ilâhiler okutulurdu. Böylece hastaların acılarının hafifletilmesine yardımcı olunurdu. Günümüzde de bu hastahanede aynı tür tedavi hizmetleri devam etmektedir. Bugün gelişmiş bazı hastahanelerde de tv, radyo ve bilgisayar donanımlarıyla aynı hizmet sunulmaktadır.



Selçuklu ve Osmanlı'da da müzikle tedavi uygulanmaktaydı. Edirne Bayezid Külliyesi'ndeki darü’ş-şifa, halen varlığını sürdüren Osmanlı eserlerinden biridir. Bu şifahanenin hastalara fasıl icra edilen bir sahnesi vardı. Büyük kubbenin altındaki şadırvanın suyu, fıskiyelerle etrafa saçılacak şekilde tanzim edilmişti. Şadırvandan çıkan sesle zenginleştirilmiş manzara, hastalar için rahatlatıcı bir atmosfer oluşturmaktaydı. Osmanlı topraklarında akıl hastalarının müzik ile tedavi edildiği 15. yüzyıl, Avrupa'da delilerin, 'İçlerinde şeytan var!' denerek yakıldığı bir dönemdir. Bu durum, Osmanlı tıbbının geldiği seviyeyi ve hastalara yapılan insanî muameleyi göstermesi bakımından, oldukça manidârdır.

İslâm medeniyetinin bayraktarlığını yapmış Selçuklu ve Osmanlı'da da müzikle tedavi uygulanmaktaydı. Edirne Bayezid Külliyesi'ndeki darü’ş-şifa, halen varlığını sürdüren Osmanlı eserlerinden biridir. Bu şifahanenin hastalara fasıl icra edilen bir sahnesi vardı. Büyük kubbenin altındaki şadırvanın suyu, fıskiyelerle etrafa saçılacak şekilde tanzim edilmişti. Şadırvandan çıkan sesle zenginleştirilmiş manzara, hastalar için rahatlatıcı bir atmosfer oluşturmaktaydı. Osmanlı topraklarında akıl hastalarının müzik ile tedavi edildiği 15. yüzyıl, Avrupa'da delilerin, 'İçlerinde şeytan var!' denerek yakıldığı bir dönemdir. Bu durum, Osmanlı tıbbının geldiği seviyeyi ve hastalara yapılan insanî muameleyi göstermesi bakımından, oldukça manidârdır. Şifahânede musiki ile tedavi gelişmiş olup, hangi makamın hangi hastalıklara iyi geldiği bile tespit edilmiştir. Osmanlı hekimlerinden şair Sururi Hasan Efendinin Taat-ü’l-Emcize adlı eserinde, bu makamlar ve kullanıldıkları hastalıklar teferruatlı şekilde açıklanmıştır (Tablo 1). Ayrıca, farklı rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bu makamların, günün hangi saatlerinde dinlenildiği de önemlidir. Meselâ nihavent makamı öğleden sonra daha tesirliyken, rast makamı gece ve seher vakitlerinde daha tesirlidir.
Musiki ile tedavi, son beş yüz yıldır, hem Doğu'da, hem de Batı'da terk edilmişti. Ancak son 20-30 yıldır tıp dünyasında bu konuda muazzam bir merak oluşmuştur. Ülkemizde Türk müziğinin kronik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılmasına dair çalışmalar, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma Enstitüsü Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Birimi'nce yürütülmektedir. Bu birimin yaptığı bir çalışmada; Türk müziğindeki nihavent ve rast makamlarının akıl hastaları ile felçlilerin tedavisinde, hüseyni makamının ise, otistik ve spastik hastaların tedavisinde olumlu neticeler verdiği gösterilmiştir. Türk musikisi ile tedavide; tar, ud, ney, kopuz, rebab, dombra ve kıl kopuzu gibi enstrümanlarla birlikte su sesi de kullanılmaktadır.

Müzik: bir şifa vesilesi
Vücudumuzun ortalama % 60'ı sudur. Bu sebeple su, vücudumuzdaki ses ve titreşimler için hârika bir iletkendir. Biz sadece kulaklarımızla değil, her bir hücremizle bu titreşimleri duyuyoruz. Her türlü karmaşa ve gürültü, bizi strese sokar, moralimizi bozar ve ümitsizliğe sevk eder. Neticede bunlar bağışıklık sistemimizi zayıflatır. 90 desibelden daha yüksek frekanstaki sesler, strese ve işitme kaybına yol açmaktadır. Dr. Pierce J. Howard, çok yüksek titreşimli müziğin, alkol ve uyuşturucu gibi, şuura tesir edip bize uyuşukluk verdiğini, sonrasında bizde bağımlılık yaptığını belirtmektedir. Anne karnında dinlenen şeyler, cenine tesir etmektedir. İşitme, cenin daha 16 haftalıkken gelişir. (Secde: 32/9) Anne karnındaki bebeğin, hamileliğin belli dönemlerinde duyduğunu ve duyduklarının tesiri altında kaldığını biliyoruz.
New York Strang Kanser Önleme Merkezi'nden Mitchell L. Gaynor, müziğin şifaya vesile olan gücü konusunda şunları söylemektedir: "Gün geçtikçe, daha fazla doktor, ahenkli seslerle sağlık arasında bir bağlantı olduğunu görmekte. Eğer uyumlu insanlar, uyumlu titreşimler ve ahenkli seslerle dolu bir ortamda bulunuyorsak, kendimizi iyi hissetmeye başlarız. Şahsen ben, insanların hayatlarını her yönden iyileştiren ve değiştiren, ahenkli ses ve müzikten daha kuvvetli bir şey bulamadım." Araştırmalar, Mozart ve Vivaldi'den dinletilen müziğin, ceninin kalb atış hızını yavaşlattığını, beyin dalgalarını sakinleştirdiğini ve tekmelerini azalttığını göstermiştir. Ancak rock ve pop müziğin cenini rahatsız ettiği ve tekmelerini artırdığı görülmüştür."
İnsan sesi, kıymeti bilinmeyen şifa aracıdır. Sese, her bir hücreye ve organa tesir etme kuvveti verilmiştir. Musikinin vesile olacağı şifaî tesiri başlatmak için yapılacak iş, güzel müzikleri dinlemek ve Kur’ân okumaktır. Şifa kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim'den aşağıdaki âyetler, bu konuya işaret etmektedir:
"Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler, gönüller (kalb ve dimağ) verdi. Ne az şükrediyorsunuz." (Secde: 32/9)
"Allah sizi analarınızın karınlarından öyle bir halde çıkardı ki hiçbir şey bilmiyordunuz. Öyle iken size kulaklar, gözler, kalbler (ve dimağ) verdi ki şükredesiniz." (Nahl: 16/78)
"De ki: Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller (kalb ve dimağ) veren O'dur. Sizin şükrünüz ne de az!" (Mülk: 67/23)
Toronto Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Keith Moore, İnsan Embriyolojisi isimli kitabında, insan embriyosunun ilk önce işitme (kulaklar) nimetiyle donatıldığını, sonra ona görme (gözler) nimetinin sunulduğunu, daha sonra da hissetme, anlama ve zihnî melekelerin (gönül ve dimağ) verildiğini ifade etmektedir. Bu sıralama Kur’ân-ı Kerim'in yukarıdaki âyetlerinde belirtilen sıralamayla paralellik arz eder.
Kur’ân-ı Kerim'in, dinleyenlere şifa olduğunu Efendimiz (sas) mübarek sözleriyle teyid etmiştir. Florida'daki Akbar Kliniği'nden Dr. Ahmed Kadi, usulüne uygun okunan Kur’ân'ın şifa verici tesiri hakkında araştırmalar yapmaktadır.

Müziğin tıbbî faydaları
Müzik, beynin mezolimbik bölgesindeki merkezleri uyararak, endorfin, oksitosin ve enkefalin gibi nöro-transmitterlerin salgılanmasını tetikler. Açıkça görülmektedir ki, yaratılıştan beynimize, uyumlu ve ritmik seslere cevap veren bağlantılar konmuştur. İnsanlar müzik kulağına ve güzel sese sahip olmasa da, seslerin ahenkli şekilde söylenmesine karşı duyarlıdır. Müziğin moleküler seviyede nasıl bir mekanizmayla tedavi edici tesirlere sahip olduğu günümüzde yeni yeni anlaşılmaktadır. Yapılan birçok araştırmada, sakinleştirici melodilerin endişe ve korkuları gidermeye, tansiyonu düşürmeye ve kalb atış ritmini yavaşlatmaya vesile olduğu anlaşılmıştır. Müziğin; stres hormonu kortizolün sentezini yaklaşık % 25 azaltmaya, vücudun tabiî kas gevşeticileri endorfinlerin salgılanmasını artırmaya, ameliyat sonrası sancıları hafifletmeye, böylece sakinleştirici ve ağrı kesici ilâçlara olan ihtiyacı azaltmaya, ameliyatlı hastaların daha hızlı ve hafif ağrılı bir şekilde iyileşmelerine, soğuk algınlığını önlemeye, bağışıklık sisteminin savaşçı maddeleri imiglobin A’nın % 14’e çıkmasına ve ilâç almadan doğumu kolaylaştırmaya vesile olduğu bilinmektedir. Müziğin ayrıca, yoğun bakımdaki prematüre bebeklerin gelişmesine, çocukların beyinlerinin nöral (sinirsel) bağlantılarının uyarılmasına ve çevreye olan hassasiyetlerinin artmasına, hafızalarının güçlenmesine, tansiyonlarının 5 birim kadar düşmesine, kalb atış ritimlerinin azalmasına, kardiyak (kalbe ait) kan çıkışının düzeltilmesine, kas gerilmesini gevşetmeye, ilâç kullanılmadan ağrı ve rahatsızlıkların azaltılmasına vesile olduğuna dair bazı tespitler vardır.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde stresi azaltma konusunda yapılan bir araştırmada, hastalar kendi başlarına veya rehberlerinin yardımıyla seçtikleri bir müziği dinlediklerinde, depresif ruh hallerinde düzelme olduğu görülmüştür. Kendilerine müzik dinletilmeyen kontrol grubunda ise, sekiz hafta boyunca herhangi bir iyileşme görülmemiştir. Kişinin sağlık durumuna göre, bazı müzikler, hafif egzersizlerin yapılmasında yardımcı olmaktadır. Müzik ayrıca, parkinsonlu hastaların ruh hallerinin ve hareket kabiliyetlerinin iyileşmesine, kemoterapi almakta olan hastaların mide bulantılarının hafiflemesine yardımcı olmaktadır. Müziğin, hastanın ruh halinin iyileşmesinde, çevresiyle diyalogunun gelişmesinde, başarılı olmasında, daha kontrollü yaşamasında, duygularını ifade edebilmesinde ve hafızasının gelişmesinde vazife görür. Müzikle tedavi, ailelerin ve bakıcı durumundaki kişilerin hastalarla iyi münasebetler içinde olmalarına yardım etmektedir.
New York Üniversitesi Nordoff-Robbins Müzikle Tedavi Merkezi'nden Dr. Clive Robbins, doğuştan spastik bir çocuğa, vücudunu nasıl dengeleyeceğini, kol ve bacaklarının hareketini nasıl koordine edeceğini ve nasıl iletişim kurabileceğini öğretmek için müziği kullanmış ve başarılı olmuştur. Bu konuda Robbins şunları söylemektedir: "İnsanın beynindeki sinir ağında ve kas fonksiyonlarında müziğe ve ahenkli sese belirgin bir yatkınlık vardır. Sessiz bir ortamda müzik, aklımızı harekete geçirmeye, dikkatimizi toparlamaya ve bazı beden fonksiyonlarımızın düzenlenmesine yardımcı olmaktadır." Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırmada, ameliyat esnasında uyanık kalan hastalara sevdikleri müzik dinletildiğinde, dinlemeyenlere oranla bunların daha az sakinleştirici ve ağrı kesiciye ihtiyaç duydukları görülmüştür. Müzik araştırmacıları, akıcı melodiler ve dikkat dağıtıcı ritmlerle, ameliyat sonrası sancı ve kronik ağrıların sebep olduğu rahatsızlıkların hafiflediğini belirtmektedir.
Louisville Üniversitesi Hemşirelik Okulu'nda yapılan bir çalışmada; uyuma problemi olan 25 kişiden 24'ünün, klasik ve modern müzik dinleyerek daha çabuk uykuya dalabildiği, daha uzun süre uyuyabildiği veya uyandıktan sonra uykuya daha kolay dönebildiği görülmüştür. Uyumak için kullanılan müzik, hafif bir ritme sahip olmalıdır. Bu tedavinin tesirini gösterebilmesi için, insan kendisini yoran ve dikkatini dağıtan bazı fiillerden uzak durmalıdır. Mozart Tesiri isimli kitabın yazarı Don Campbell, beyninde öldürücü bir kan pıhtısının olduğunu öğrenmişti. Günde yedi her birisinde 3-4 dakika, ağzı kapalı şekilde ses çıkarmış. Neticede damardaki pıhtının, yaklaşık 4 cm'den 3 mm'ye kadar indiği görülmüştür. Yeni bir beyin taramasına girmeden önce üç hafta boyunca bu tedaviye devam etmiştir. Campbell kitabında, müzikle ilgili şöyle demektedir: "Müzik gerçekten insanın ruh haline tesir etmekte. Daha anne rahmindeyken ses, müzik ve başka ahenkli titreşimlere maruz kalmak, sağlığımıza, öğrenme gücümüze ve davranışlarımıza tesir eder."
Allah, insana kulak ve işitme duyusu vermiştir. İnsan bu nimeti; kendisini ruhen ve mânen yükseltecek, gönlüne, zihnine ilham esintileri getirecek -başta Kur’ân'ın kendine has musikisi olmak üzere- güzel müzikleri dinlemede kullanmalıdır ki, her nimetin şükrünü kendi cinsinden ifade edebilsin.



Zülfe EYLES
 

ozdemir

Üye
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
68
Web sitesi
www.antiarabesk.com
çok önemli vede güzel bir yazı
yada ben müziği çok sevdiğimden bana öğle geldi..

tebrikler....
 

DJ MESNEVI

Doçent
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
1,462
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Müzik harma diyen arkadasları söyle bi alalim buraya..
 
Üst