Bir Mekteptir İhvan

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Adem Özköse / Diriliş Postası


Bir Mekteptir İhvan


mursi-bedii.jpg









Ümmet-i Muhammed son İslâm Devleti olan Osmanlı’yı kaybetmiş, yüzyıllar boyunca Âlem-i İslâm’ın koruyucu kalkanı olan Hilafet makamı yıkılmıştı. Müslümanlar bir taraftan Batıcı sömürgeci güçlere karşı mücadele ediyor diğer taraftan da ümmetin kaybettiği siyasî birliği, özgürlüğü, dirilişi yeniden kazanmak için çözüm yolları arıyorlardı. İşte İhvan, bu şartlarda bir öğretmen olan Hasan el Benna ve altı arkadaşı tarafından 1928 yılında İsm

ailiye’de kuruldu.Hasan el Benna, İhvan’ı kurduğunda henüz 22 yaşında bir gençti. Bu genç adam ve arkadaşları sadece İskenderiye’nin, Kahire’nin sorunlarını kendilerine dert edinmiyorlardı. Zihin ve yüreklerindeki sınırlar da Mısır’la başlayıp Mısır’la bitmiyordu. Onlar sömürgeci devletlerin çizdikleri ulus devlet sınırlarına değil, inancımızın çizdiği sınırlara inanıyorlardı. Bundan dolayı da Kudüs, İstanbul, Kahire, Şam diye bir dertleri vardı.Hasan el Benna ve arkadaşlarının başlattıkları ıslah ve diriliş hareketi önce Mısır’da dalga dalga yayıldı. İhvan kısa zamanda yüz binlerce üyesi olan bir harekete dönüştü. Bir ümmet projesi olan İhvan’ın etki alanı kısa zamanda Mısır’ın sınırlarını da aşarak tüm dünyaya yayıldı. Asya’da, Avrupa’da, Balkanlar’da, Afrika’da bir nesil İhvan’ın önderlerinin eserleriyle yetişti. Hasan el Benna hem fikirleri hem de kurduğu teşkilatla Âlem-i İslâm’a yeni bir ruh, yeni bir anlayış, yeni bir dinamizm kazandırdı.

İslâm’ın sadece ibadete, sadece siyasete, sadece mücadeleye hapsedilmesine karşı çıkan Benna, İslâm’ın hayatın tüm alanlarını kaplayan bütüncül bir düzen olduğunu savunarak: “İslâm devlettir, ülkedir, hükümet ve toplumdur.

Güzel huydur, güçtür, merhamettir, adalettir. O kültürdür, kanundur, bilimdir, yargıdır. O maddedir, servettir, kazançtır, zenginliktir. O cihaddır, çağrıdır, askerdir, düşüncedir.”
diyordu.
Hasan el Benna Müslümanları, Batı’nın iç dünyalarımızı ve toplumsal hayatımızı mahveden kültür ve yaşayış tarzı yerine, Kur’;ân ve sünnetin fıtratımızla buluşturacak ışığına çağırıyordu. Onun çağrısı Âlem-i İslâm’ın sahih İslâm’la, kendi kültür ve tarihiyle yeniden buluşması için yapılan bir çağrıydı.Hasan el Benna fikirlerinin bedelini 46 yaşında uğradığı bir suikastle şehit düşerek ödedi. Fakat ümmetin yeniden dirilişi için verilen bu mücadele Hasan el Bennaların, Seyyid Kutupların şehit düşmeleriyle bitmedi. Onların şehadetleri milyonlarca Hasan el Benna’nın yetişmesine vesile oldu.

Hasan el Bennaların, Seyyid Kutupların yerlerini Mursiler, Bediiler aldı. İhvan şehit verdikçe güçlenen, büyüyen, etki alanını arttıran bir harekete dönüştü. İhvan’ın önderleri hepimize asaleti, yiğitliği, fedakârlığı yeniden öğrettiler. Yaklaşık yüz yıllık bir şehadet teşkilatı olan İhvan her Müslüman için bir mektep oldu.
2 gün önce Mısır zindanlarındaki İhvan mensuplarının ailelerine yapılacak yardımların organizesi için düzenlenen bir toplantı esnasında 13 İhvan lideri, Sisi’ye bağlı güçler tarafından infaz edilmişti. Bu vahşi infazın ardından İhvan Hareketi Mısır’daki mücadelede artık yeni bir aşamaya girildiğini ilan etti.

Bu yeni aşamanın içeriği hakkında açıklama yapılmasa da yayınlanan bildiride bundan sonraki süreçte devrimcilerin daha etkili yöntemlere başvuracağının sinyalleri veriliyor. Bu da Mısır’ı daha zorlu günlerin beklediğini, İhvan’ın bedeli ne olursa olsun zafere kadar bu mücadeleyi sürdüreceğini gösteriyor.
Yazımı Hasan el Benna’nın yıllar önce kaleme aldığı ve tam da içinden geçtiğimiz günlere denk düşen ifadeleriyle bitirmek istiyorum. Rahmetli İmam’ın aşağıdaki çağrısını tekrar tekrar okuyalım ve içimiz mücadele azmi ve umutla dolsun.Şehit Hasan el Benna diyor ki:

“Ey Müslümanlar, gevşemeyin, üzülmeyin, ümidinizi kesmeyin, boyun eğmeyin, yeryüzü ne Amerika’nın ne Rusya’nın ne İngiltere’nin ne de Fransa’nındır. Bütün yeryüzü Allah’a aittir. İyi son zalimlere, haddi aşanlara ve haklara tecavüz edenlere değil; sadece Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşıyanlara hazırlanmıştır.

Sözünden asla dönmeyecek olan Allah’ın vadine güvenin. Sadece Allah’a kulluk edin, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın ve dosdoğru olun. Birlik ve kardeş olun… Bundan sonra zalimlerin size karşı güçlerini birleştirmeleri sizi korkutmasın. İnsanların çoğu bilmese de Allah her şeye galiptir.”
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
“Ey Müslümanlar, gevşemeyin, üzülmeyin, ümidinizi kesmeyin, boyun eğmeyin, yeryüzü ne Amerika’nın ne Rusya’nın ne İngiltere’nin ne de Fransa’nındır. Bütün yeryüzü Allah’a aittir.



Evet yeryüzü ALLAHA AİTTİR... Çok doğru amma...

Allah yeryüzünün önemli bazı kısımlarını Amerikaya, Rusyaya, İngiltereye ve diğer hıristiyan ülkelere vermiş..


Bu tür yazılarla islam ve 1.5 milyar Müslüman hiçbir yere varamaz..
Bunlar boş içeriği kof yazılardır..
Taaa ki MÜSBET İLİMLERDE VE TEKNOLOJİDE batı ülkeleri, hıristiyanlara ulaşıp
Kendi silahlarını kendi ürtemeye başlayana kadar..

Bu gün dünyadaki tüm Müslüman ülkelerdeki savaşlar hırıstiyanlardan satın alınan
KALEŞNİKOFLARLA yapılıyor...
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Muhalefet partilerinin sırf muhalefet etmek için muhalefet ettikleri gibi, anlamsız cümleler yazmışsın...Neyi neden tenkid edeceğine karar ver, sonra düzgün cümlelerle meramını yazarsın..
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Muhalefet partilerinin sırf muhalefet etmek için muhalefet ettikleri gibi, anlamsız cümleler yazmışsın...Neyi neden tenkid edeceğine karar ver, sonra düzgün cümlelerle meramını yazarsın..


1.5 milyarlık İslam aleminin İLİM VE TEKNOLOJİDE..
Batı hıristiyanlarının 100 yıl gerisinde kaldığını anlayamadınız mı..??
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya

1.5 milyarlık İslam aleminin İLİM VE TEKNOLOJİDE..
Batı hıristiyanlarının 100 yıl gerisinde kaldığını anlayamadınız mı..??

İLİM ve teknolojinin batının eline geçmesinin ne büyük felaketlere yol açtığını anlamadıysanız, acil şifalar dilerim..İnsanların kafasına atom bombası atılmasının, milyonlarca insanın katlledilmesinin, Afrika halkının sömürülmesinin sebebi hikmeti, bu çok hayran kaldığınız Batının teknolojisi ve medeniyeti değilmi?Böyle bir sonuca uğramaktansa değil 100 yıl, 1000 yıl geri kalmayı tercih ederim.
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
İLİM ve teknolojinin batının eline geçmesinin ne büyük felaketlere yol açtığını anlamadıysanız, acil şifalar dilerim..İnsanların kafasına atom bombası atılmasının, milyonlarca insanın katlledilmesinin, Afrika halkının sömürülmesinin sebebi hikmeti, bu çok hayran kaldığınız Batının teknolojisi ve medeniyeti değilmi?Böyle bir sonuca uğramaktansa değil 100 yıl, 1000 yıl geri kalmayı tercih ederim.


Tamammm...

buyurun 100 yıl geride kalınız ,zaten kalmışsınız..!!
Ama ondan sonra batı, hıristiyanlar Müslümanları sömürüyor, Müslümanları
öldürüyor, Afganistana girdi ,Iraka girdi ,milyonla Müslüman öldürdü..
Suritede iç savaş çıkardı Yüzbinlerce Müslüman öldü diye AĞLAŞMAYIN..

BATI EFENDİNİZ SİZLER KÖLESİNİZ BATI NE İSTERSE YAPACAKSINIZ..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83

1.5 milyarlık İslam aleminin İLİM VE TEKNOLOJİDE..
Batı hıristiyanlarının 100 yıl gerisinde kaldığını anlayamadınız mı..??
Güzel kardeşim.. Kızgınlığını anlıyorum zira bazı problemlere ısrarla gözlerin kapatılması seni öfkelendiriyor. Bu öfke, gönlünde iman ve ümmet derdi olduğunun göstergesidir. Çare açık seçik ortada iken başı çekenlerin bu çareyi Allah adını ve Kitabını kullanarak perdelemesi çok korkunç.. Herkesin bunu görmesini bekliyorsun.. Bu beklenti çok bence.. Çok olmaması gerek ama çok işte.. Üstüne üstlük seni islam düşmanı olmakla, Kur'an düşmanı olmakla, din düşmanı olmakla suçlar dururlar.. Çünkü rahatlar. Çok rahatlar.. Tuzları kuru.. Nasıl olsa başka müslümanlar ölüyor, onlar sürünüyor.. Ve bu durum kendi başlarına gelmeden bu sorgulamaları yapmazlar.. Çünkü tuzların kuru olması, doğru düşündüklerinin ıspatı oluyor.. Ümmet derdi yok, öfke yok.. Bir öfke varsa da bu, kendileri gibi düşünmeyenlere karşı işliyor.. Bir insan aynı delikten tekrar tekrar sokulur mu? Evet, sokulur.. Niye? Çünkü kendi nefsi sokulmuyor ki! Başka müslümanın buralardan tekrar tekrar sokulması rahatsız etmiyor.. Hatta bir şey daha söyleyim: Aynı delikten sokulanların sorgulamaya başlaması bile bu kafayı rahatsız eder ve ''çizgiden saptılar'' gibi yorumlara sevkeder.. Bu mekanizma böyle işliyor..

Sana bir dost tavsiyesi.. Asla ve kat'a bu düşük nitelikten dolayı İslama karşı bir soğukluk gelmesine müsade etme.. Şunu bil, İslamı zamane ümmeti temsil etmiyor, edemez.. Düşük niteliğin sebebi akılsızlıktır.. O büyük medeniyeti kuran ana unsurun tevhidi tefekkür ve bu perspektiften aklı işletmek olduğunu kabul edemiyorlar.. Ezbercilik almış başını gidiyor.. Kahramanlar üzerinden yönetilen bir ümmet var.. Kanalize ediyorlar.. Ve koyun sürüleri gibi önümüzde açılan boşluklardan akıyoruz.. İnsanın kollarını makas gibi açarak DURUN NEREYE GİDİYORSUNUZ BU SOKAK ÇIKMAZ SOKAK diye bağırası geliyor ama faydası yok, seni ezer geçerler, gene o sokaklara akarlar.. Bu böyle..

Eskiden bir erdem vardı.. Nefsî farkındalık vardı. Şimdi o da yok.. Şöyle: Eskiden birileri bir fikir üretirdi.. Birileri gene bu fikri eleştirirdi.. Eleştiriyi kabul etmeyen taraf, burnunun üstüne düşünce ayağa kalkar, nefsini kırar, gider o eleştirileri ciddiye alırdı. Kendine çeki düzen verirdi. Hata ettik derdi.. Erdemden kastettiğim tavır budur.. Şimdi bu erdem yok.. Fikir hareketleri o kadar beyinsiz oldu ki aynı muz kabuğuna basıp ayağı kayıyor, kalkıyor aynı kabuğa gene basıyor, kalkıyor gene, gene, gene.. İnsan bu korkunç gafleti görünce çıldırası geliyor.. Kendini helak etmek doğru değil,, Allah'ın Kur'an'da zikrettiği ayet, işliyor, hepsi bu.. Ne diyor ''biz akletmeyen toplumların üzerine pislik yağdırırız.'' Bitti bu kadar.. Nur yağacak diye beklesin dursunlar..

Zamanında Erdoğan Mısır'a gitti ve bazı şeyler söyledi. Dinlemediler.. Niye dinlemediklerini çok iyi tahmin ediyorum ama boşver..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Tamammm...

buyurun 100 yıl geride kalınız ,zaten kalmışsınız..!!
Ama ondan sonra batı, hıristiyanlar Müslümanları sömürüyor, Müslümanları
öldürüyor, Afganistana girdi ,Iraka girdi ,milyonla Müslüman öldürdü..
Suritede iç savaş çıkardı Yüzbinlerce Müslüman öldü diye AĞLAŞMAYIN..

BATI EFENDİNİZ SİZLER KÖLESİNİZ BATI NE İSTERSE YAPACAKSINIZ..
Bu yaklaşımı doğru bulmuyorum..

Kaldınız değil, kaldık...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
İLİM ve teknolojinin batının eline geçmesinin ne büyük felaketlere yol açtığını anlamadıysanız, acil şifalar dilerim..İnsanların kafasına atom bombası atılmasının, milyonlarca insanın katlledilmesinin, Afrika halkının sömürülmesinin sebebi hikmeti, bu çok hayran kaldığınız Batının teknolojisi ve medeniyeti değilmi?Böyle bir sonuca uğramaktansa değil 100 yıl, 1000 yıl geri kalmayı tercih ederim.
Bu doğru değil. Teknolojiye, bilime suç bulmak doğru değil.. Tevhid idraki olmayan ellerde zulme dönüşüyor.. Bilim yüzünden yok oluyoruz yaklaşımı bize zarar verir.. Sopaya değil, sopayı elinde tutanın kalbine ve beynine bakacaksın. Problem bilim değil, tam tersine bu bilimin küffar elinde olmasıdır.. Bizim suçumuz ise bu bilimi üretemeyiş olmamızdır, küffarın bilimde bizi geçmesini mal mal seyretmiş olmamızdır suçumuz..

Bütün bu hal vaziyetten 100 yıl geride kalmayı tercih etmek akıl kârı değil.. Bu nasıl bir tespittir yahu aklını başına al.. Koşmaya başlamak yerine geriye gitmeyi tercih edemezsin..

Bak, bir mekteptir İhvan, diyor.. Neyin mektebi? 100 yıl geride kalmayı tercih etmenin mektebi mi? İzah edelim, bu konu bir fırsattır..
 

Muhtazaf

Profesör
Katılım
22 Ocak 2014
Mesajlar
1,866
Tepkime puanı
87
Puanları
0
Konum
Almanya
Web sitesi
www.facebook.com
Gelişen teknoloji barış huzur getiriyor mu?
Hasan Türkel

Dünyada teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor.
Peki; teknolojinin gelişmesinin motor gücü ne?

Mutluluğun, sevginin, paylaşımın artması, dünyada açlığın, sefaletin bitirilmesi, savaşların, ölümlerin, cinayetlerin, sömürünün sona erdirilmesi, baskının, zulmün önlenmesi mi?
Ya da soruyu tersinden soralım;
Teknolojideki baş döndürücü gelişme arttıkça, dünya insanlığının temel sorunları, çelişkileri azalıyor mu?
Yoksa artıyor mu?
İlk sorudan başlayalım.
Hızlı gelişen teknolojinin itici gücü, hedefi ne?
Daha çok Kar!
Daha çok Para!
Daha çok Güç!
sorunun ikinci bölümü;
Teknolojinin gelişmesi insanlığın temel sorunlarını çözüyor mu?
Hayır.
İnanılır gibi değil ama artırıyor!
Tabi ki insanlığın temel sorunlarını artıran, teknolojinin gelişmesi değil. Gelişen, geliştirilen teknolojinin kullanım şeklidir.
Günümüzde, teknolojinin geliştirilmesi hedefi, insanlığa hizmet değil, karı, kazancı, rantı, sömürüyü artırmaktır.
Bilgisayarların gelişme hızı.
Cep telefonlarının gelişme sürati.
Uçakların, füzelerin artan hızları.
Afrika'daki açlara yiyecek ve ilaç ulaştırma hızını artırıyor mu?
Gelişen teknoloji, madenleri, ormanları, zenginlikleri sömürülmüş, geri bıraktırılmış ülkelerin, gelişme seviyelerini, gelişmiş ülkelerin seviyelerine yaklaştırmaya hizmet ediyor mu?
Gelişen teknoloji, savaşları, ekonomik krizleri, hırsızlıkları, tecavüzleri, kadına şiddeti, çocuk sömürüsünü önlüyor azaltıyor mu?
Gelişen teknoloji, kültürlü, sanatsever, yardımsever, okuyan toplumlar olmamızı sağlıyor, toplumları, sanatsal etkinliklere, yardımlaşmaya, toplumun sorunlarıyla ilgilenmeye yönlendiriyor mu?
Hepsine birden hayır!
Ayrıca azaltmıyor, artırıyor.
Teknoloji, kar ve sömürü amaçlı geliştirildikçe; insanlar, yeni teknolojiyle yapılan ürünlerin peşinden koşturularak, daha çok sömürülüyor.
Niçin?
Çünkü; sömürüyü artırma amaçlı geliştirilen teknoloji, dünyadaki gelir dağılımını, ellerindeki para ve güçle dünyayı yöneten zenginlerin ve onların şirketlerinin lehine değiştiriyor.
Zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasında makası açıyor.
Ülkelerde, bir avuç zenginle, milyonlarca fakir arasındaki uçurum giderek büyüyor.
Bir bütün olarak bakıldığında dünya çok zengin. Ama paylaşıma bakıldığında zengin ülkelerin ve zenginlerin, çöpe attıklarıyla bile aslında dünyadaki açlık biter, onların havaya savurdukları israf ettikleriyle yoksul ülkelerin, ülkelerdeki yoksulların ilaç, tedavi, eğitim, sosyal güvence sorunları çözülür.
Bırakın dünyanın süper gücü olan ülkeleri, bizim ülkemizde bir akşam yemeği, bir gecelik eğlence için, bir asgari ücretlinin bir kaç yıllık ücreti tutarında hesap ödeniyor.
Günümüzde kötü amaçlarla kullanıldığında insanlığın başbelası olan Nitro Gliserin'in, kontrollü şekilde patlatılması yöntemi olan dinamiti ve daha sonra daha gelişmiş patlayıcıları icat eden Alfred Nobel, bu buluşunun kullanılmasıyla, insanlığın yaşadığı zararları ve çektiği acıları gördükten sonra, büyük vicdan azabı çekmiş. Ve ölümünden sonra, servetinin önemli bölümünün insanlığa bilim, sanat, kültür ve barış alanında hizmet edenlere ödül olarak verilmesini istemişti.
İlk Nobel Barış Ödülü, barışçı yazar Bertha Von Suttner'e 'Silahları Bırakın' adlı kitabıyla verilmişti.
Teknoloji niçin geliştirilmeli?
İnsanlığa hizmet için.
Gelişen teknoloji niçin kullanılmalı?
İnsanlığa hizmeti artırmak için.
İnsanlar, gelişen teknolojiyi de kullanarak, niçin çalışmalı?
İnsanlığın mutluluğu için. Üretim yapmak ve yaptığı üretimle, kendi mutluluğunu sağlamak, yani mutlu olmak için.
Peki bu anlamda doğru yolda mıyız?
Mutlu olmak için mi çalışıp, kazanıyoruz?
Çalışmak, kazanmak bizi mutlu ediyor mu?
Yoksa insanlık, kazanmak hırsıyla, kazanmanın amacının 'mutlu olmak' olduğunu unutup, daha çok daha çok daha çok kazanmanın peşinden koşarak, insani değerlerinden uzaklaşıp, robotlaşıyor, makinalaşıyor mu?
Sosyalizm'in felsefesi; sömürüyü ortadan kaldırıp, insanlığı mutluluğa ulaştırmaktır. Sovyetler Birliği'nde, 8 saatlik çalışma süresini 4 saate indirme, 4 saatlik mesai süresiyle, ülkenin ihtiyaçlarını karşılama hedefi vardı. Böylelikle, çalışanlar kendilerine kalan 4 saatte, kültür, sanat, bilim alanlarında veya kendi istedikleri başka alanlarda, serbestçe vakit geçireceklerdi.
Böylelikle, kendilerini mutlu edecek uğraşılara girebileceklerdi. Ama bu hedefe ulaşılamadı.
Teknoloji, insanlığa barış, huzur, adaletli paylaşım getirmek için geliştirilmeli.
Getiriyor mu?
Gelişen teknoloji, insanları kendisi ve birbiriyle, anlamsız ve acımasız yarışa değil, (semavi dinlerde de istendiği gibi) paylaşıma, paylaşımla mutlu olmaya hizmet etmeli.
Ediyor mu?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Tek çare tasavvufi perspektiftir..
 
Üst