Bİr Kez GÖnÜl Yiktin İse

gamze

Üye
Katılım
1 Ağu 2006
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Bir gönülü yaptınısa
Er eteğin tuttunusa
Bir kez hayır ettinise
Binde bir ise az değil

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil

Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Belî kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil

Doğru yola gittin ise
Er eteğin tuttunusa
Bir hayır dua ettinise
Birine bindir az değil

Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka meta'ların satar
Yükü gevherdir tuz değil

YUNUS EMRE
 

doğuhan

Profesör
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
1,425
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
37
Konum
orta dünyalar
Bir kez gönül kırdı isen

Dünyalar da şah olsan
Paraya pula boğulsan
Gece gündüz namaz kılsan


Yaptıkların boşa bilsen
Bir kez gönül kırdi isen


Hanlar ,saraylar yapsan
Rengarenk urbalar taksan
Dünyaya kibirle baksan


Ettiklerin boşa bilsen
Bir kez gönül kırdı isen


Dost düşmanı tanımazsan
Bilki pişman olacaksan
Sen kendini ne sanırsan


Havaların boşa bilsen
Bir kez gönül kırdı isen


En doğrusu benim dersen
Yalnız kendin sever isen
Malını mülükünü de versen


Sen bitmişsin bilmez misen
Bir kez gönül kırdı isen



Boşa geçmiş her bir zaman
Dostu tanımadığın an
Bilki olur halin yaman


Çabaların boşa bilsen
Bir kez gönül kırdı isen



Cevher bilir bunlar geçer
Elbet dostun iyi seçer
Dost elinden zehir içer


Artık çare sen değilsen
Bir kez gönül kırdı isen


Not: Hedef alınmamıştır kimse
Yeterki herkes kendin bilse
 

th_garip

Üye
Katılım
10 Ocak 2007
Mesajlar
7
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
bu şiir yunusun değilmiydi ama güzel olmuş emeğinize sağlık
 

Hanne

Doçent
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
1,366
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah razı olsun çok güzel...kendin mi yazdın alıntı mı ?
 

izem

Asistan
Katılım
14 Kas 2006
Mesajlar
844
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tebrik ederim güzel olmuş şiirin ellerine sağlık:clap2:
 

B.ü.S.r.A

Doçent
Katılım
10 Ara 2006
Mesajlar
551
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
eline ve yüregine saglik jewel kardes cok güzel yazmissin:)
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bir Kez Gönül Yıktın İse...

besmele21rb.jpg

BİR KEZ GÖNÜL YIKTINISA

Bir kez gönül yıktınısa
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil


Bir gönülü yaptınısa
Er eteğin tuttunusa
Bir kez hayır ettinise
Binde bir ise az değil


Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk'ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil


Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Belî kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil


Doğru yola gittin ise
Er eteğin tuttunusa
Bir hayır dua ettinise
Birine bindir az değil


Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka meta'ların satar
Yükü gevherdir tuz değil
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
GÖNÜL KABE'SİNE HÜRMET

Gönül yıkmak kolay, gönül kazanmak hele hele yıkı-lan bir gönül evini tamir etmek çok zordur.
Hazret-i Mevlânâ, Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri'nin Hicâz'a giderken yaşadığı gönül hazırlığını şöyle anlatır:
"Bâyezîd, hac için yola çıktığı vakit, hilâl gibi süzgün, uzun boylu bir pîr gördü ki, onda velîlerin rûhâniyeti vardı.
Gözleri dünyâya âmâ, kalbi ise, güneş gibiydi. (Uk-bâya, yani ötelere açık idi.)
Bâyezîd, o pîrin karşısına oturdu. Pîr ona: «Ey Bâye-zîd, nereye gidiyorsun? Gurbet eşyasını (beden ema-netini) nereye taşıyorsun?» dedi.”
Bâyezîd de:«Hacca gitmek niyetindeyim; iki yüz dirhem de param var...» dedi. Pîr, Bâyezîd'e dedi ki:
Ey Bâyezîd! O dünyalığının bir miktarını Allah yolun-daki muhtaçlara, garîplere, bîçârelere dağıt! Onların gönüllerine gir ve duâlarını al ki; rûhunun ufku açılsın! İlk defa gönlüne haccettir! Ondan sonra rakîk bir gönülle o nâzik hac yolculuğuna devam et!.. Çünkü Kâbe, Al-lâh'ın hâne-i birri, yâni ziyareti farz olan, sevabı mûcib bir beyttir. Lâkin insan kalbi, bir sır hazînesidir. Kâbe, Âzeroğlu İbrahim'in binâsıdır. Gönül ise, Celîl ve Ekber olan Allâh'ın nazargâhıdır.
Eğer sende basîret varsa, gönül Kâbe'sini tavaf et!.. Taş ve topraktan yapılmış sandığın Kâbe'nin asıl mânâsı gönüldür. Sefere çıkacağın vakit, ilâhî bir hazîne olan insan-ı kâmil olmak talebi ile çık ki, gönlünün ufku açılsın!”
Her kim ekin ekerse, maksadı buğday almak olur. Saman zaten buğday ile husûle gelir ve buğdayın fire-sidir. Saman ekersen, buğday hâsıl olmaz. Öyleyse sen de insan-ı kâmil, rehber-i fâzıl ara; onun tâlibi ol!

...
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Josef Schmidh "Hayatta büyük zenginlik, mutlu ol-maktır. Daha büyük zenginlikse başkalarını mutlu et-mek ve bu sevinci paylaşmaktır." der. Yunus Emre'miz de "hepsinden iyicesi bir gönüle girmektir." diyor.
"Tezkîretü'l-Evliyâ" kitabından insanın Hak katında değerini ifâde eden bir kıssa:
Tâbiînden âlim, fâzıl, muhaddis ve sûfî Abdullah bin Mübârek, haccı îfâ ettikten sonra Mekke'de Harem'de yakaza hâlinde iken semâdan iki melek gelir. Biri diğe-rine:"Bu sene 600 bin kişi haccetti. Hepsinin haccı, Şam'da Ali bin Muvaffak ismindeki bir ayakkabı tâmir-cisinin yaptığı amelin hürmetine makbûl oldu. Bu kişi hacca gitmeğe niyet etti, lâkin gidemedi. Onun yaptığı bir amel hürmetine bu kadar hüccâcın haccı kabul edil-di." der. Abdullah bin Mübârek uyku ile yakaza arası olan bu hâlden uyanınca, merak ve hayret içinde kaldı. Şam kervanı ile Şam'a gitti. O zâtı bulup sordu: "Sen hacca gitmediğin halde ne amel işledin?" Ali bin Muvaffak, Abdullah bin Mübârek gibi meşhur bir zâtı karşısında görünce şaşırdı. Heyecânından bayıldı. Kendisine gel-diğinde şöyle anlattı: "Otuz sene hacca gitmeyi arzu eder dururdum. Eskicilikten 300 dirhem para birik-tirdim. Hac yolculuğuna niyet ettim. Hâmile karım: "Komşudan et kokusu geliyor; bana bir parça et ister misin?" dedi. Komşuma gittim. Durumu anlattım. Kom-şum ağladı: "Yedi gün oldu ki, çocuklarım açtır. Yolda ölü bir hayvan buldum. Ondan bir parça kestim. Şimdi onu kaynatıp onları avutuyorum. Helâl bir gıdâ bulamaz isem, mecbûrî onu yedireceğim. İsterseniz vereyim, fa-kat bu kaynayan et, bunlara ölümle burun buruna gel-dikleri için helâl, size ise haramdır." dedi.
Ali bin Muvaffak devamla: "Bunu duyunca, sanki içimden bir parça koptu. Bin bir zorlukla biriktirdiğim bu 300 dirhemi ona verdim; "Yâ Rabbî, hac niyetimi kabul et!.. diye Rabbime ilticâ ettim." dedi. Bunun üzerine Abdullah bin Mübârek: "Rabbim bana rüyâda doğruyu bildirmiş!" dedi.

...
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bu hâdise, Rahmân ve Rahîm olan Rabbimizin bize gösterdiği bir merhamet bereketidir. Rüyâdaki zuhûra-la hacdan misâl verilmesi, ibâdet hayâtında da merha-metin ne derece mühim bir rol oynadığını ifâde etmek-tedir.
Şimdi de Süleyman Hilmi TUNAHAN (k.s)'ın bir üniversite talebesine verdiği nasihatlarına kulak vere-lim:
1. "Allah yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evladım, ağzın laf ediyorsa dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan "söz" olur ve seni cennete gö-türür, tutmazsan "köz" olur.
Elinle doğru ol. Kolunu, muzırda değil yardım işinde kullan. Tartıyla iş yapıyorsan terazinde, ölçüyle iş yapı-yorsan metrende ve litrende doğru ol. Doğrunun doğ-ruluğu bütün sülalesine akseder, hepsini hayra götürür.
2. İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en halis ziynet alçakgönüllülüktür. Mütevazi olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır.
Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset et-meden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasın-dakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah'ın huzuruna fesatla çıkılmaz.
Memur olduğun zaman, sana gelen vatandaşlara sa-kın yüksekten bakma, yanına geleni ayakta bekletme. Yanında, daima bir sandalye bulundur ve oturtuver. Biraz dinlendirdikten sonra halini sor, işini hallet. Sakın ha "bugün git yarın gel" deme! İşini, o gün bitir. Eğer öy-le yapmazsan on parmağım yakanda olacaktır.
Eğer memursan ve başında müdürün varsa, haset etmeden say, kıskanmadan sev.

...
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
İnsanlar muhteliftir. Bazısı daha kabiliyetli, bazısı da-ha yakışıklıdır. "Ben niye onun yerinde olmayayım" de-me, elindekinden de olursun. "Allah bana bir verirse, arkadaşıma, komşuma iki versin." diye düşünürsen, se-ninki üç olur. Eğer arkadaşın veya komşun böyle düşün-müyorsa, onunki ikide kalır.
Senden daha iyi hizmet edecek olan varsa, maka-mını ona ver. İşte vatanperverlik budur.
3. Çalışkan ol, üretici ol. Zira Peygamber Efendimiz "Çalışmak ibadettir." buyuruyor. Evladım, alınteri ol-madan hiçbirşeyin kıymeti bilinmez. Tarlanı ek, mah-sülünü al, komşuna ver, ağaç dik... Sadaka-i cariye, iyi evlat yetiştirmek, ilmi eser bırakmak ve ağaç dikmektir ki, ağaç dikmek en efdalidir. Bunun için biz, heykel dik-meyeceğiz, yeşil ağaç, yeşil âbide dikeceğiz.
Bir dut ağacı 400 sene, ceviz ağacı 700 sene, kesta-ne ağacı 900 sene, çınar ağacı 1500 sene yaşar. Ihlamur ağacı dik, çiçeği şifalıdır.
Bursa'da Osman Gazi'nin ve Orhan Gazi'nin diktiği bin senelik çınarlar var. Ben bekârken, her sene bir ağaç dikerdim. Şimdi evliyim ve yengen için de her sene bir ağaç dikiyorum.
Ben reklam sevmiyorum, kendini methetmek gibi oluyor. Bu yüzden herkese söylemedim, fakat sen bil. Benim Fatih ve Beyazıt Camii yanında birer tane çınar ağacım var.
4. Bildiğini öğret, temiz ol ve temizliğinle örnek ol. Münevver kişi, münevvir kişi demektir. Öyleleri var ki, üç fakülte bitirir de, hasedinden, kıskançlığından (do-layı) hiçbir şey öğretmez. Gerçek münevver, bildiğini yapan ve öğreten kişidir.
Temizlik, ibadettir ve imanın yarısıdır. Eğer sokakta birisi hata yapmışsa (yola pislik yapmışsa) sen, onu ayağının ucu ile örtüver...
5. Günde en az iki kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, Cennetin Firdevs kapısını açmaktır. Bu beş maddenin en kolayı, fakat en "içten geleni" de budur. Bir gönül ka-zanmak, 40 vakit namaza bedeldir. Bir gönül kırmak ise, 40 vakit namazın sevabını kaybettirir.
Ben sabahları kalkarken, "Ey Allah'ım, bana, bugün bir kişiye iyilik yapmak nasip eyle" diye dua ederim. Evden çıktığında veya eve dönerken karşından gelen ilk kişiye selam ver. Onun vermesini beklersen olmaz, ev-vela sen ver. İşte o zaman, o da sana karşılığını vere-cektir. Veren el, alan elden, sunan gönül, alan gönülden azizdir."
Allah hepimizi gönül erlerinden eylesin.
Fadıl Özdemir

MUHABBETLE
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
CIMG6076hac......JPG

...
“Bir kez gönül yıkmak, Kâbe'yi yıkmaktan daha kötüdür. Çünkü Kâbe, Azer oğlu Halil'in (Hz. İbrahim'in) yapmış olduğu binadır. Gönül ise Celîl-i Ekber, Yüceler Yücesi Allah'ın nazargâhıdır.”
Gönlü Kâbeleşmiş bir insan, asla gönül kıramaz. Bir kırsa, bin defa ağlar, gözyaşları ile kırıkların iltiyamına merhem sürer. Hiç aklına bile getirmeksizin gönülleri yıkanların göğüs kafesinde ise bir gönül Kâbe’sinin var olduğu akla-hayale bile gelmez, getirilemez. Hele bir de bu kırılan, salih bir müminin kalbi ise? İhlal edilen hukuk samimi bir Müslüman’ın hukuku ise? Gıybetle çiğnenen et, makbul bir kulun eti ise… İşte vay o zaman!
Evet, Kâbe’nin yıkılıp yeniden yapılması mümkündür; ne var ki kırılan bir gönlün, -onarılması mümkün olsa bile- iz bırakmaksızın tamir edilmesi mümkün değildir. Bir kalbin kırılmasını, Kâbe’nin değil, Arş’ın yıkılması olarak almak ve algılamak daha dinî, daha insanî ve daha aklî gözükmektedir.
Gönül Kâbe, onu yıkmaya teşebbüs edenler de Ebrehe’dir. Nasıl ki gurur ve kendini beğenmişlik Firavun’da, servet köleliği Karun’da sembolleşmişse, bir müminin kalbini kıranlarda Kâbe’yi yıkmaya çalışan Ebreheler gibidir. Kâbe’yi yıkmaya teşebbüs eden ve muazzam fil ordusuyla Mekke yakınlarına kadar gelince, Allah’ın gönderdiği Ebabil kuşlarının attığı pişmiş kızgın taşlarla helak edilen Ebrehe... Kor gibi yakıcı, ağu gibi zehirleyici, mızrak gibi delici ve balyoz gibi kırıcı sözlerle insanların gönüllerine saldıran gözü kara, kalbi taşlaşmışlar birer Ebrehe’dir ki, çoğunlukla takdiri ilahi tarafından başlarına belalar yağmadan ölmezler, hem bu dünyada ve hem de mahşerde büyük acılara müptela olurlar.
Gönül bir arş haline nasıl gelebilir, ne ile?
Gönlü arş haline getirmekte zorundayız başkada çaremiz yok, zira Yunus’un dediği gibi: “Temiz et gönül evini! / Yâr gelecek kondurmaya...”
Cevap iki kelime: Kuran ile Ehlibeyt ile. Bu formülü Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Size iki ağır emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı ve diğeri de itretim Ehlibeytimdir, bunlara sarıldığınız sürece asla yoldan çıkmazsınız.”Kuran’ı iyice okumalı, anlamlı ve amel etmeli, Kuran’ı anlamak ve ona göre de davranmak için Ehlibeytin sonsuz ilmine müracaat etmeli.
Nebi’nin bildirdiğine göre: “Her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası da Kuran okumaktır.” İnsan kalbi Kuran ile cilalandığı nisbette Arş’ı gösteren bir mücella ayna kesilir, Kâbe hakikati ile özdeşleşerek yeryüzünde Kâbe misyonu görmeye başlar. Kalbin Kâbeleşmesi ve Arşlaşması, Kuranlaşmasına bağlıdır.
Kalp için bir başka cilayı da İmam Sadık (a.s) şöyle açıklıyor: “Hiç şüphesiz bakır paslandığı gibi kalpler de paslanır; o halde onu istiğfar ile parlatın.”
Lâyığı olmaya boş şeylere kalbini bağlayan adam, kalbine ihanet ediyor demektir. Sonuçta bir kalbe en büyük zulmü başkası değil, aslında kalp sahibi yapar. Bunun içindir ki imam Ali (a.s) Kumeyl duasında “zelemtu nefsi-benim kendim kendime zulmettim” diye buyuruyor. Günahlar kalbe atılan çamurlardır, kirletir; zulmetlerdir, karartır; dumanlardır, is-pas yapar. Öyleyse sürekli istiğfar etmeli, gece yarılarında her kes uykudayken yüce Allah’ın karşısında ağlayarak tövbe etmeli, tövbe etmeli ki kalp Allah’ın evi olabilsin. Aksi takdirde gözler görmesi gerektiğini göremeyecek ve kulaklar da duyulması gerekeni duyamamaktır, bir ömür yaşar lakin niçin geldiğini bilmeden ölümle kozasından çıkıp uçması gerekirken tırtıl olarak kaldığından yere çakılır, çakılır ve yetmiş yıl sürecek bir dereke doğru sürüklenir.
...
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Emir-ül Müminin Ali (a.s) buyurmuştur: “Hiç şüphesiz Allah’tan sakınmak ve takva ehli olmak, kalplerinizin hastalığının devası, gönüllerinizin körlüğünün basireti, bedenlerinizin hastalığının şifası, göğüslerinizin bozulmasının ıslahı, nefislerinizdeki pisliğin temizliği ve gözlerin pusluluğunun cilasıdır.”
Gönül yaratılışı itibariyle potansiyel bir Arş mahiyetindedir, fakat gönül arşını filizlendirmek icab eder. Gönül arşı ise yakin, ihlâs, tanıma, peşi sıra sevgi, tam bir teslimiyet ve bolca ibadet ile filizlenir. Kalp dünya ve dünyanın içindeki her şeyden kendisini soyutlamalı, mâsivâ denilen ağyârdan bütünüyle arınarak, en çok Allah’ı sevmeli, en çok onu övmeli, en çok onu istemeli, en çok ona koşmalı ki böylelikle gerçekte Allah’a beytullah haline gelebilsin. Aksi takdirde, en çok neyi seviyorsa, gönül arşındaki kürsüye o oturur. O zaman da kalp Allah’ın evi olmaktan çıkarak şeytanın, heva ve hevesin evi olur.
“Hevâsını kendisine ilah edineni görmedin mi?!” (Câsiye-23)
Hevayı kendisine yol edinenlerin ise kalbi katılaşır ve böylece tamamen Allah’ın sevgisinden uzak olur. Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurmuştur: “Üç şey kalbi katılaştırır: Boş ve (nefsanî eğilimlerini okşayan) şeyleri dinlemek (haram müzik ve film gibi), (zevk için ve ihtiyacı olmadığı halde) ava çıkmak, sultanın (güç sahiplerinin) kapılarında dolaşmak (onların dünyalarından nasiplenmek için sürekli onlarla haşir neşir olmak).”
Evet… Allah, insana en yakın dost ve en candan yardır; ama ilahî dostluğa insan tarafından liyakat kesbedilmelidir. Nasıl ki Allah insan ile kalbi arasına girer, hatta kişiye şah damarından daha yakındır.
“Biliniz ki Allah kişi ile kalbi arasına girer.” (Enfâl -24).
“Biz insana şah damarından daha yakınız.” (Kâf -16) ayetlerinin anlatmak istediği çok açıktır. Öyle de kullara düşen vazife, o yakınlığın hakkını vermektir, o kurbiyyet-i ilâhiyyeyi aklen, hissen, kalben ve ruhen farkederek çaba ve gayretleriyle tüm benliğe hâkim kılmaktır. Allah’ın severek yarattığı kulların, mağzûbîn olarak ölmemesi için. Hiçbir gönül arşını sarsmaksızın, titretmeksizin, sallamaksızın, hırpalamaksızın, yıkmaksızın…
Gönül mabedinde en sevgili O olduğu halde yaşamak ve O’na mülâki olmak için can ata ata ölümü şafak sayar gibi beklemek.. En sonunda da vuslat!.. Kalp dediğin böyle olmalı ve böyle ölmeli... Arş-ı Rahman’a kanat çırpmalı, urûç etmeli...

Gönül! Saçlarına vuruldun diye sakın inleme
Sevgili için perişanlık sana rahatlık olsun
Ben her zaman sadece sevginle huzur buldum
Öyleyse dert ortağım yalnız seni anmak olsun

Kalbimin süveydası eksilmez kıyamete kadar
Boşalmaz aşkından, sürekli özleminle dolsun
Senin gibi padişaha kavuşmak benim neyime
Benim gibi miskin bir dilenciye bu nasıl olsun

Bilirsin, Hafız kalbinde hep seni ister
Öyleyse istemeye ne hacet, istediğin olsun.
Yusuf Tazegün
MUHABBETLE
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin,
Tekkede manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada,
Cennetin, Cehennemin üstündesin.

hayyam
 

kızılkasırga

Profesör
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
1,708
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Konum
istanbul
*Bir günlü mü kırdın; ağlamalısın.Hele özür dilemesini bilmiyorsan;senden
dost olmaz,Senden yârân olmaz..ya incittiğin,kırdığın gönlü ALLAH
seviyorsa,RASULULLAH(S.A.V)seviyorsa,hatta arz-ü sema dahi seviyorsa!!Nerden
bileceksin,bilmiyorsun..Bilseydin ödün kopardı dokunmaktan..


*Dememiş miydin:Çok seversen;çok ağlarsın diye
!!AĞLIYORSAN NİÇİN SEVİNMEZSİN,ÇOK SEVİLDİĞİNE..
*Şimdinin kara perdesine bakma;az ilerideki ışığı öp.Dikenlerle meşgul
olma;GÜLLERİ kokla doya doya.Sevgiyi iç,kevser içmiş olacaksın.Ölürsen
sevgiden öl öl ve sevgiline kavuş!!Hem kime sevdalısın ki!!
 
Üst