Bir gül yaprağı nasıl anlatılır ki?

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0

Bir gül yaprağı nasıl anlatılır ki? 11 Şubat 2011 - 23:31:23
12 Şubat 1984 idi; M.Sami Ramazanoğlu Hazretleri Hakk’a yürüdüğünde…
Bir gül yaprağı nasıl anlatılır ki? Elbette ancak himmet ile…
‘Biz azizan nesliyiz’ buyuran devletlülerin hürmetine… Ey himmet-i azizan! Niyazıyla…

Yıl 1892. Günümüzden 118 yıl evvel Adana’da mübarek bir hane kendisini şereflendirecek bir hayrülhalef evladı bekliyor. Oğuzların Üçok Boyu Halid bin Velid evladından Mücteba Ramazanoğlu, Adana eşrafından, zekâsıyla ilmiyle latifekarlığıyla cömertliğiyle tanınan kademli bir zat. Konağı, devlet erkanının uğrak yeri. İşte bu haşmetli konağın kapısı ısrarla çalınır bir gün. Her gördüğünü Hızır bilme edebini haiz evin direği Ümmü Gülsüm Hanıma zamanın kutbul aktabı olacak bir evlat müjdenelir ve ismi dahi vasiyyet edilir: Mahmut Sami!

11_Subat_2011_23_29_26_4437219501.jpg
Düstûr-ı zaman mefhar-ı âl-i Ramazan’dır
Dîdâr-ı Muhammed ruh-ı pâkinde ayândır
Sîmâsı bir ayine-i envâr-ı nihândır
Ey can kulak aç onda beyân özge beyândır

‘Senin nâsiyen senin ahlakın senin ilmin ne güzel…’

Bu velayeti doğumundan evvel tescil edilen temiz evlat, açıktan zikredilmediği, yalnız ehline malum olduğu üzre evlad-ı Rasulden bir ‘bedr-i hafâ’dır da aynı zamanda. Büyük bir itina ile bir gül fidanı gibi ihtimamla yetiştirilir. Gencecik halinde mahlukatın kendisine tazimi çevresinin dikkatinden kaçmaz. İstanbul Darül Fünun’da Hukuk tahsil eder. Madde Üniversitesinden birincilikle mezun olur. Hocası Ebul Ula Mardin, edebi hayası ve yüksek irfanıyla hiçbir akranına benzemeyen alnında apaçık bir iman nuru parlayan bu delikanlıya olan hayranlığını ve takdirini şöyle ifade eder: “Senin nâsiyen, senin ahlakın, senin ilmin ne güzel…”

‘Bize nasip olan sana da ihsan olunsun evladım’

Gümühanevi Dergahında hazırlık okuduktan sonra Mana diplomasını Es’ad Erbili Hazretleri’nin Kelamı Dergahı’ndan alır. Mana ilimlerinin pir-i ekmeli Es’ad Erbili Hazretleri de bu doğuştan istidadlı melek-sima evladını övmekle bitiremez. Sami Efendi gencecik yaşına rağmen görülmemiş bir gayret abidesi olarak tarifsiz hizmetlerde bulunur bu manevi baba ocağında. Burada mübarek bir zatın hasta yatağında hizmeti de Sami Efendi’ye verilir. Es‘âd Erbilî Hazretlerinin: “Mâ‘nen bizimle aynı mertebededir, lâkin bu vazîfe bize verildi” diye ta‘rîf ettikleri Hüseyin Efendi Hazretleri felç olunca: “Bu Zâtın hizmeti için kim tâlib olur?” diye ihvâna sual olunduğunda Sâmî Efendi hemen o zâtın hizmetlerine koşar. Sonunda Hüseyin Efendi Hazretlerinin: “Evlâdım, Cenâb-ı Hakk’a niyâz ediyorum; Allâhü azîmüşşân bize ihsân ettiklerini fazlası ile sana ihsân etsin!” şeklindeki duâsına mazhar olarak icazetlerini alıp Adana’ya dönerler.
11_Subat_2011_23_30_18_5286523700.jpg


‘Rabia Hanım evladımıza uygundur’

Mücteba Efendi can gözüyle beklediği evladı için üç talihli müstakbel gelin adayı seçmiştir. Sami Efendi, hadiseden haberdar olunca hemen mürşid-i kamiline danışır ve ‘Rabia Hanım evladımıza uygundur’ cevabı üzerine kutlu bir izdivacın izni alınır. Erkek evladın baba evinde oturması âdetten olmasına rağmen Sami Efendi bunu mahremiyeti muhafaza açısından uygun görmez ve bu düşüncesini babasına iletir. Evladından ayrılmak istemeyen pederleri kendileri için ayrı müstakil bir ev yaptırıncaya kadar beş uzun sene nişanlı kalır. Sonunda konağın bahçesine bir ev inşa edilir ve hasretlik tatlılıkla sona erer. Hakikaten Rabia Hanımefendi sanki Sami Efendi için özel olarak yaratılmış, her haliyle ona uygun bir hanımdır. Dinde vakar, muamelatta şefkat sahibi kavi bir müslümandır. Bu iki güzel insan kaim bir ibadet hükmündeki ömürlerini eşliklerinin Rableri katından bir ikram olduğu idraki içinde sürdürürler.

Sami Efendi sünnet-i seniyyeye çok riayetkar bir aile reisi, hanımı da ona uygun bir zevce-i müberekedir. Konakta sinilerle pişip gelen yemeklere dokunmazlar. Birkaç zeytin ve bulgur pilavıyla hamd ü senalar içinde günlerini geçirler. Dünyanın haramından geçtikleri gibi helalinden de geçiverirler. Bir zat düşünelim; zamanın kutbul irşadı ama önce hanımının odasına kapıyı tıklatmadan girmeyen bir zerafet timsali. Geceleri ama bila istisna, hanımının elini eline alıp muhabbetle gözlerinin içine bakıp musafahalaşan ‘Allah gecemizi müberek etsin’ diye duada bulunan, zevcesinin kendini ‘Kibâr-ı evliyâ’ olarak andığı bir veli. Sanki saadet asrında Fahr-ı Kainat Efendimizle Hatice Validemizi seyrettiren bir letafet tablosu… İhvana öyle hizmetli. Hanımannenin elinden yedikleri taam ile irşad olan nice talihli insan bu rahmet hanesinden beslenmiş.

Bu güzel aileden Bedia ismini verdikleri bir zarif evlat ve ondan da Sami Melahat ve Şeyma isminde hayırlı hafid ve hafideler yeryüzünü çiçeklendirmiştir.

1979 yılı Ekim ayında hasretiyle yandığı Medine-yi münevvere’ye hicret vaki oluyor. Medine’de yaşadığı müddetçe ayaklarını uzatmayan, ayaklarını kıvırarak oturup yatmaktan dizleri bükülü şekilde kireçlenen ve ancak vefatından sonra düzeltilebilen Kutbül irşad Mahmut Sami Ramazanoğlu... 12 Şubat 1984’te vefatından önce kendisini uğurlamaya İbrahim a.s. Cebrail a.s. Veysel Karani Hazretleri refik olarak gelen Fahrul urefâ Bedr-i hafâ Hazret-i Sami…

11_Subat_2011_23_31_00_5861474872.jpg
Hem-hâlet-i Peygamber-i zişan harekâtı
Vermekte tarîk ehline tahkîk berâtı
Geçmektedir Allaha ibadetle hayâtı
Bezminde tadar gamzedeler azbı furâtı


Çok hayrül halef evladı olmuştur Sami Efendi’nin; hepsi birbirinden mümtaz. Fakat biri vardır ki mahfiyette ve mahviyette kimse ona akran olamaz. O da doğuştan velidir. Hem ana hem baba cihetinden Rasul-i zişan silkinden zarif-i evliyadandır. Üstazından tevarüs ettiği bir ahlakı vardır ki emsali bulunmaz ve onu üstaz-ı âlîlerinden sonra hilafet makamına taşır. Rabbinin, kalblerinden dünyalık şeyler için kini hasedi söküp attığını işaret buyurduğu sadr-ı selim sahiplerindendir. Kimsenin elindekine haset etmez. Kardeşlerinin hallerine derecelerine makamlarına kendinden çok sevinir. Onlarla iftihar eder. Onları öne çıkarır. Sami Efendi kendisine ‘Halifemsin’ buyurduğunda beli iki kat olan bu şah-ı mahviyyet, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’dir.

Eyyâm-ı şeb-efrûzda bir merd-i sıyâmî
Mihrâb-ı ubûdiyyet-i ulyâda kıyâmî
Yoksullara imdâd eli düşkünlere hâmî
Tevhîd-i Hudâ rehberibir zât-ı kirâmî
Hayrül halef-i Es’ad-ı dergâh-ı Kelâmi
Fahrul urefâ ber-i hafâ Hazret-i Sâmî

Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri Silsilede emaneti Es’ad-ı Erbilî Hazrelerinden almış ve Yahyalılı Hacı Hasan Efendi Hazretlerine teslim-i emanet eylemiştir. Rabbi zülcelalimiz şefaatlerine nail, âli sırlarını takdisen hayırlı hizmetlerini bütün evladına nasib ü meyesser etsin inşallah.



Ali Ramazan Sönmez

 
Üst