Bir Elif miktarı yalnızlık...

EFSUNNUR

Üye
Katılım
8 Kas 2006
Mesajlar
60
Tepkime puanı
0
Puanları
0
agac1qwax4ub4yx4.gif





Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikâyesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında Sınırsız Olan’ı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor, 'hesabı yalnız verilen imtihanımızı.' Aksine; her hikâye altını çiziyor yarımlığımızın.

Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, 'yalnızlığın mahsus olduğu varlığa' duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır. Yalnızlık, şaire 'Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge. / Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.' satırlarını yazdıran o müstearsız histir. O his ki; kalabalıklarda yaşanan bir tenhalıktır. Tenhalığımız, bize güç verebilir, gücümüzü de alabilir. Melankolik hisler içinde arabesk bir yalnızlığı tercih edersek, ruhumuz günden güne zayıflayacaktır. Ama mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp 'yegâne' olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.

Sevdiklerimiz oldu, sevenlerimiz de oldu. Gidenler, dönenler oldu; gidip de dönmeyenler de. Doğanlar, ölenler oldu. Güneş bir görünüp bir kayboldu. Kayan yıldızlar dileklerimize umut oldu. En büyük hatamız, geçici olana 'her şeyim' demek oldu. Bir insan, bir eşya, bir mekâna 'her şeyim' dediğimizde, onu yitirmekle elimizde 'hiçbir şey' kalmamış oldu. Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? 'Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda? ' Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avcumuzu açıp Tek Olan’a dua ederken, küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?

Düştüğünde 'acımadı ki' diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin özgül ağırlığını bir başka kalb taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken, bir başka kalbte nasıl beka bulabiliriz? Ve nasıl anlatabiliriz kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir 'çare' bulabilmekte. Hiçbirimizin 'yağmur'u sözcük biçiminde uymuyorken birbirine, hepimizinkinin uyduğu bir üçüncü yağmuru bulmalı. Etrafımızdaki insan yoğunluğuna rağmen, ruhumuzun pergelini 'tek' olanda sabit tutup, insanlar arasında bir 'sınırlı' gibi yaşamalı.

İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hattâ bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da olur. En çok emeğimizin geçtiği, fedakârlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, 'sürekli değişen' anlamına gelen 'kalb'e sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamıyla 'güvenli' olmayacaktır. Hasılı bu dünyada insana dair ne varsa, hep bir yanı yarım ve bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlam katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz şahsî menkıbemizi yaşarız. Küçük hayatlarımız ve yalnızlıklarımız birbirine eklendiğinde kanaviçe misali, hal diliyle 'herkesin her şeyi' olan varlığı ifade ederiz.

'Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.' Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize 'yegane' olanı işaret ediyor. 'Alâka-i kalbe lâyık olmayanlara' haddinden fazla bağlanırken, yenilgi üstüne yenilgi yaşadığımızı anlatıyor. Ne nefis sadık bir yâr, ne de dünya kalıcı bir diyarken, tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor. Şu mısralar da bu bağı ne güzel özetliyor: 'Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi. / Kimsesiz kaldım medet, ey kimsesizler kimsesi.'

Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikâyesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla iç içe... Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte 'Tek ve Bir' Olan Varlık’a ışık tutuyor. Hz. Muhammed (sas) 'in Hira'daki, Gandhi'nin Hindistan'daki ve Bediüzzaman'ın Barla'daki yalnızlığı gibi... İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışarıdaki seslerden uzaklaşarak 'yalnız'lığın şuuruna varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak. Issız yerlerde kendi için bir evren olabilmek...Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek...

 

seher

Doçent
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
1,038
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
38
Konum
...
Efsunnur Mevla razı olsun inşallah...emeğine sağlık çok gzl :clap2:


Mevla cümlemize yalnızlığımızda O'nu anlamayı nasip etsin...(âmin)

İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlam katabilir, muhtaçlığını azaltabilir.

Ve inş.böyle insanlar çıkarsın karşımıza Rabbim
 

emmargah

Profesör
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
3,348
Tepkime puanı
6
Puanları
0
eyvallah kardeş çok güzel ama keşke alıntı yaparken yazarı ya da kaynağı belirtsek daha iyi olur gibi:)
 
Katılım
15 Kas 2007
Mesajlar
84
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Konum
istanbul
Elif Gibi Yanlizim

Elif Gibi Yanlizim...
Ne Esrem Var ,ne Otrem..
Ne Beni Durduran Bi Cezmi.....
Nede Bana Ben Katan Bir Seddem Var...
Ne Elimi Tutan Bir Harff.....
Nede Bana Anlam Katan Bir Harekem.....
Kalakaldim Sayfalar Ortasinda.........
Iste Boyle Ben Gibi.........
Bir Okuyan Bekledim Hifz Eden Belki......
Bir Dostun Golgesini Aradim Medd Gibii.....
_________________
 

muğlakgölge

Profesör
Katılım
19 Nis 2008
Mesajlar
997
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
42
Bİr Elİf Mİktari Yalnizlik

Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikayesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında sınırsız olanı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor hesabı yalnız verilen imtihanımızı. Aksine; her hikaye altını çiziyor yarımlığımızın.

Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, yalnızlığın mahsus olduğu varlığa duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır. Yalnızlık, şaire
'Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge.
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı'
satırlarını yazdıran o histir. mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp yegane olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.

Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda? Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avucumuzu açıp tek olana dua ederken, küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?

Düştüğünde acımadı ki diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin ağırlığını bir başka kalp taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken bir başka kalpte nasıl beka bulabilirdik? Ve nasıl anlatabilirdik kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, bizim çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir çare bulabilmekte.

İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hatta bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da, En çok emeğimizin geçtiği, fedakarlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, sürekli değişen anlamına gelen kalbe sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamiyle güvenli olmayacaktır. Bu dünyada insana dair ne varsa hep bir yanı yarım, bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlama katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz kişisel menkıbemizi yaşıyoruz

Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.diyor Molla Cami. Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize yegane olanı işaret ediyor.. Ne nefis sadık bir yar, ne de dünya kalıcı bir diyarken tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor.

Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikayesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla içiçe... Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte 'tek ve bir' olan varlığa ışık tutuyor.. İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışardaki seslerden uzaklaşarak ´yalnız´lığın bilincine varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak.Issız yerlerde kendisi için bir evren olabilmek...Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek...

'Ne nefis sadık bir yar, ne de dünya kalıcı bir diyarken tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor.

Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi.....
 

seyyah_acem

YEŞİL TUAL
Katılım
25 Haz 2007
Mesajlar
766
Tepkime puanı
53
Puanları
0
yazı çok güzel ve duygulu olmuş. yalnızılığı elifle anlatmak ve anlatılanı okumak keyifliydi.
her insan yalnız ve her insanın kimseye anlatamayacağı hüzünleri var. bu hüzünler ancak yalnızlıkla güzelleşir anlam bulur.
teşekkürler muglak gölge kardeşim.
 
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
75
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Kimsesiz hiç kimse yok herkezin var kimsesi
kimsesiz kaldım medeeet
EY kimsesizler kimsesi........

allah razı olsun
 

GÖK GÖZLÜM

AŞKIM SEN OL RABBİM
Katılım
8 Nis 2008
Mesajlar
591
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Konum
yaşadığım yerde
'Ne nefis sadık bir yar, ne de dünya kalıcı bir diyarken tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor.

Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi.....

__________________

bu kimselerin içinde allah yanlız bırakmasın bizleri.....
 
Üst