Bir Cübbeliye Karşı Üç Cübbesiz

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
resized_41e75-4f24faruk_beser2.png


Dün bir hadis ve bir de tefsir hocası dost fakiri beraberce arayıp, üç malum zatın (Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Caner Taslaman; talib) bir televizyon programında, adetleri üzere hadislere ve özellikle de fıkha verip veriştirdiklerini söylediler, arkasından da hoca, bu insanlara cevap vermeyecek misin diye bizi tahrik etmeye çalıştılar. Aklıma hemen şöyle diyesim geldi; şimdiye kadar bu zevat hadisleri 'tarihin çöplüklerindeki bilgiler' olarak niteliyorlardı, hadisçi olarak ses çıkarmadınız. Şimdi fıkha da saldırınca, hoca bak senin alanına girdiler, konuş demeye getiriyorsunuz. Espri tabii.

Bu arada kavis içinde şunu söyleyeyim: Allah'ın Rasulü'ne nispet edilen bir söz, zayıf ise, elbette onunla amel edilmez ama birazcık edebi olan birisi onu çöplükteki bilgi olarak da niteleyemez. Şems'le Mevlana'yı hatırlayın, ona üstadın geldi demişler, müjde olarak çıkarıp cübbesini vermiş. Bir başkası, bu haberin yalan olduğu açık, neden cübbeni verdin diye sormuş, böyle bir haberin yalanına bile ben cübbemi veririm, doğru olsaydı varın siz hesaplayın, demiş. Umarım bunu da menkıbeyle hadis savunması olarak almazlar, sadece ifade ettiği nükte için söyledim.

İki aydır İstanbul'dan da televizyon ve gazeteden de uzağım, bu zevatın ne söylediklerini izlemedim, hala da söylenen bir iki cümle dışında bir şey bilmiyorum, ama önceden beri söyledikleri belli, söylesinler, çok da kale almamak lazım. İki sebepten dolayı: Birincisi böyle zatların sorumsuzca sözleri o kadar çok ki, hangi birisine cevap verebilirsiniz? Bunu yapmaya kalkarsanız ömrünüz kırılanları tamirle geçer, yeni bir şey yapamazsınız. İkincisi, bu biraz da normal bir durumdur. Tarihte de hep böyle olmuş. Müslümanların zayıf düştükleri ve nasla aklı birleştirme becerisi gösteremedikleri zamanlarda birileri aklı nassın önüne geçirmiş ve kendilerince samimi olarak bu vartadan çıkış yolu aramışlar. Şimdi bu insanların da bendeniz samimi olduklarını düşünüyorum. Ne var ki, bazen enaniyet, ucub ve kişisel zaaflar samimiyeti gölgeler.
Yunan felsefesinin İslam dünyasını istilası karşısında Mutezile ve İslam falasifesi/felsefecileri böyle doğmuş. Bunun aksülameli olarak da yine İslam mütefekkirleri nasla aklı birleştirme ihtiyacı duyup onlara gereken cevabı vermişler. Yani süreç tabii cereyan etmiş, fikir fikirle giderilmiş. Şimdi de olacağı budur. Yani bu çıkışlar hakikatin ortaya çıkması için bir bakıma olumlu bir tahrik olarak da görülebilir.

Ne var ki, seçilen platform da anlamlı. Oraya önce Cübbeli çıkartılıp alaylı tahriklerle aklına geleni söylemesi sağlanıyor, sonra da bunun tam öbür ucundaki cübbesizler konuşturuluyor ve izleyenlere, evet bunların söylediği daha makul dedirtilmeye çalışılıyor gibi. İşin bu tarafını da değerlendirmeye almak lazım. Tarihte bu işi en iyi İngilizler yapmış. İslam Dünyasındaki aykırı fikirleri sürekli desteklemiş ve Müslümanlar arasında kavgayı körüklemişler. Şu Kızılderili atasözü ne kadar da anlamlı değil mi: 'Bir gölde iki balık kavga ediyorsa oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir'. Şimdilerde DAİŞ de bu politikanın bir ürünü. 'Kuran İslamı' ucubesinin mucidi olan Sör Ahmet Han'ın da ilk çıkışında samimi olduğunu sanıyorum. Sonra İngilizler onu emelleri için kabiliyet görüp Sör unvanına kadar yükseltmişler. Bizimkileri de İngilizler destekliyor paranoyası yaşamıyorum elbet. Zaten onlar da hep belli bir kabiliyetten sonra meseleye el atarlar. Ama bu işin böyle bir ucu da var demek istiyorum.

'Enaniyet, ucub ve kişisel zaaflar' dedik, bir örnek vereyim; yetkili hadis hocalarımızın bu zevat ile cebelleşmeyi belki de zül saydıkları için olacak, bunlar hadisleri 'çöpe atıyorlar' da buna ses çıkarılmıyor. Bunu hadislerin beşer bir peygamberin sözü olduğu için değil, tevsiklerine güvenilemeyeceği gerekçesiyle yapıyorlar. Ama bunu yaparken de Hz. Ömer'in, hadisler gibi bir senedi dahi bulunmayan 'bize Kur'an yeter, başka kitaba gerek yok' sözünü mesnet alıyorlar. Menâkıp, megâzi ve tarih kitaplarındaki bilgilerin tevsik bakımından hadislerden çok gerilerde olduğu ve bunlardaki bilgiler üzerine hüküm bina edilemeyeceği her ehli ilmin malumu iken bu kabil kitaplarda Ebu Hanife'ye ya da Buhari'ye yapılan hakaretleri mesnet alıp, bakın bugün bizler eleştiriliyorsak biz de Ebu Hanife ve Buhari gibi büyük olduğumuz için eleştiriliyoruz demeye getiriyorlar. Çok çirkin. Daha da çirkini, meselâ Ebû Hanife'ye, akılcı yaklaşımı sebebiyle can simidi gibi tutunan bu zevat, akılcılıkta o kadar ileri gidiyor ki, yeri geldiğinde “Ebû Hanife ne anlar Kur'an'dan!” diyebiliyor. Yani bunlar “büyük”leri sadece üzerlerine basarak yükselecekleri basamaklar olarak görüyorlar.

Bütün mesele usulsüz ve mesnetsiz konuşma meselesi, yazdıklarını çizdiklerini önce ilmi mahfillerde tartışıp 'rusûh' elde ettikten sonra konuşabilme sabrı ve tevazuu gösterememe meselesi, enaniyet meselesi. Kur'an-ı Kerim'in, Hz. Peygamber'in ve Sünnet'in yerini ve kadrini hakkıyla takdir edememe meselesi.
Şunu da söyleyeyim, fıkhın ne olduğunu bilmeyen insanların onu DAİŞ'in mesnedi olarak göstermeleri de bir cehli mürekkeptir. DAİŞ fıkhı ve mezhepleri reddediyor, Kur'an-ı Kerim ayetlerini fıkhetmeden doğrudan anladığını sandığı için bunu yapıyor. “Müşriklerin tamamını öldürün, onları gördüğünüz yerde boyunlarını vurun' anlamındaki ayetleri yanlış anladıkları için yapıyor. Fıkıh 'Kelamı anlamaktır' efendiler, bunu anlamayanların hali de budur.

Pazar günü Sünnet ile başlayalım inşallah.

Twitter@farukbeser
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
ben, bu 3 zevatın , samimi olduklarına inanmıyorum...... taslaman belki, bir ayar, felsefeci olduğu için, dini ilimleri olmadığından konuşuyor olabilir,,, lakin diğer 2si, apaçık, aldıkları görevlerini icra ediyorlar...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Müslümanların Dinde geldiği tuhaf noktaya ve hâle ibretle bakın diyoruz !
Üç "RABITA ve TASAVVUF MUNKİRİ" ne, yine bir RABITA ve Tasavvuf Munkiri ile cevap veriliyor ve onu görüşlerinden bir cacık olacağı umuluyor !
İşte, şaşkın ördeklik buna diyorlar beyler buna !..
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Müslümanların Dinde geldiği tuhaf noktaya ve hâle ibretle bakın diyoruz !
Üç "RABITA ve TASAVVUF MUNKİRİ" ne, yine bir RABITA ve Tasavvuf Munkiri ile cevap veriliyor ve onu görüşlerinden bir cacık olacağı umuluyor !
İşte, şaşkın ördeklik buna diyorlar beyler buna !..

Normal ördeklik yapınız o zaman, sahifeler sizin dinliyoruz.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Beşer şaşarın şaşması hatemcilerin şaşmasından daha büyük değildir!

Yazıya yüzde yüz katıldığım için getirmedim, islamoğlu na karşı farklı bir ses diye getirdik. Yoksa hepsine karşı doğru cevapların takipçisiyiz.
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Beşer şaşarın şaşması hatemcilerin şaşmasından daha büyük değildir!

Yazıya yüzde yüz katıldığım için getirmedim, islamoğlu na karşı farklı bir ses diye getirdik. Yoksa hepsine karşı doğru cevapların takipçisiyiz.

Özel soruları özel bir şekilde cevaplamakla insanlar şaşar beşer olmazlar. Bu özel soruları özel bir şekilde cevaplayanları şaşar beşer ilan etmek, edenleri daha da berbat bir konuma getirmiştir, ya sapıktırlar ya da küfür içerisindedirler. Mesela sen de bunlardan birisisin, böyle bir kelime kullandığından ötürü. Anladın.

Soru soruyor:

"Namaz kılarken kıyam, secde ve rüku halinde iken dahi bazen rabıtanın derinliğinde şeyhim önüme geliyor, onu da önüme alarak kıyamımı, secdemi ve rukümü eda ediyorum namazlarımda, bu mahzurlu mudur?"

Rabıtanın bu halinin yanlış bulunmasıyla birisi şaşar beşer olacaksa sanırım böyle bir ithamdan dolayı Talip de küfrü kuşanacaktır değil mi?

Buyurun iki kelimeyle söyle, Rabıta nedir???
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
"Namaz kılarken kıyam, secde ve rüku halinde iken dahi bazen rabıtanın derinliğinde şeyhim önüme geliyor, onu da önüme alarak kıyamımı, secdemi ve rukümü eda ediyorum namazlarımda, bu mahzurlu mudur?"

Şeyhin öne gelmesi, paranın, fuhuşun, pazarda gezmenin öne gelmesinden daha ehven değil midir. Sonuçta aklına hiç bir şey getirmeden namaz kılan insan olduğunu sanmıyorum. Namaz kılarken akla daha başka neler neler gelir anmak bile istemiyorum.
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Şeyhin öne gelmesi, paranın, fuhuşun, pazarda gezmenin öne gelmesinden daha ehven değil midir. Sonuçta aklına hiç bir şey getirmeden namaz kılan insan olduğunu sanmıyorum. Namaz kılarken akla daha başka neler neler gelir anmak bile istemiyorum.

İyi ise devam edin, Allah ile beraber şeyhine de kıyam et, rüku et istersen onun adına niyetlen... Buyur güzel yapıyorsun...
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
BEŞER bu özel soruyu, "tevhid" ekseninde ele alıp ibadetin sadece Allah'a ait olacağından hareketle böyle bir rabıtanın yanlışlığından bahsetmesini "şaşar" olarak lakaplandırıyorsanız,

Cübbeli'nin nice sohbetlerinde cübbeliyi İslam dışı kılmanız gerekliydi çoktan öyle değil mi?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ben de rabıta edenlerdenim, kardeşlerim de yaptılar, "muhabbet" farz olan bir ameliyedir bütün müslümanlara, lakin ben bundan daha başka rabıta yaptım haftanın belli günlerinde...

Rabıtanın esası muhabettir. Esası bu. Şekli rabıtaya takılmış olabilirsiniz ki, oda esasen muhabbetten başka bir şey değildir. Siz nesine takıldınız? Şunu sabırla dinleyebilir iseniz, bunun üzerinden konuşabiliriz itiraz noktalarınızı. Madem rabıtaya bu denli karşısınız bence itirazlarınıza cevap olabilecek şu sohbeti de dinleyin ki, rabıtadan ne anladığımızı bilin

 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Özel bir sorudan bahsettik, BEŞER de bu soruya ilaveten, o halin uygun olamayacağını dillendirdi, bundan ötürü BŞER'i şarar ilan edersiniz Cübbeli'nin nice küfürlerini de onaylamanız gerekecektir.

Benim demek istediğim şudur:

İnsanları küçük bir takım ifadelerinden büyük büyük yargılamanın yanlışlığından bahsettim... Bunu yaptığınızdan bahsettim, lakin tasavvufun özellerinden adamlar insana secde ediyor bunların da hep uygunluğundan bahsediyorsunuz,

Yani, bize ne Cübbeli yakındır özel torpil olarak ne de Beşer yakındır,

Bize Kur'an yakındır, bize Sünnet yakındır bize sahih islam alimlerinin görüşü yakındır, kim bu üç güzel hale yakın kelam ediyorsa o da bize yakındır. Dediğimiz budur.

Şeyhler için belli zamanlarda eda edilen rabıtanın "muhabbetle" alakası yoktur, çünkü fiili olarak onun içerisinde bulunduk, muhabbet bütün müslümanlara Allah'ın bir emridir.
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ha şunu da söyliyeyim, rabıtayı İslam'a uydurma anlamında videolar paylaşanların 100'de 95'i yalancıdır. Tasavvufun müntesipleri tasavvuf içerisinde eda ettikleri rabıta ile anlatılanlar taban tabana zıttır. ---))))

İçtekiler tasavvufun rabıtasını icra etmekle doğrudurlar, videolarda rabıtayı islam'a uyduranlar ise yalancıdırlar...

Bu kadar yeterli olsun, siz devam edin, iyi günler.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Gördüğün gibi cevap veremedin yine. Çirkin sözler ile karakterini ortaya koydun ve gittin. Konuşmak ister gibi yapıyorsunuz, bir cevap görünce de saçma sapan şeyler söyleyip kaçıyorsunuz
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Gördüğün gibi cevap veremedin yine. Çirkin sözler ile karakterini ortaya koydun ve gittin. Konuşmak ister gibi yapıyorsunuz, bir cevap görünce de saçma sapan şeyler söyleyip kaçıyorsunuz

Çirkin sözler söylemedim, rabıtanın muhabbetle bir ilgisi ve alakası yoktur bunu sen de iyi biliyorsun lakin tarikatte icra edildiği haliyle rabıtayı da ifade eden olmayacaksın, çünkü bunun saçma olduğunu sen de biliyorsun. Dolayısıyla, bu hali ıskalayıp da rabita merkezli video paylaşanlar yalancılardır.

Ben de rabıta ettim bir kardeşim uzun bir zaman rabıta yaptı,

Kulluk ettiği Rabb'i insan temaşa etmek ister, O'na yükselmek ve ulaşmak ister, ben de bize ifade edilen zaman dilimleri içerisinde şeyhimi rabıta ile basamak kılar onun manevi himmetiyle Allah'a yaklaşmayı ve O'nunla beraber olmayı umardım. Çünkü şeyhimin yüzü, şekli, hali, zahiri görüntüsü Allah'ın yeryüzüne neşet etmiş bir tecellisi idi. Bir anlamda onu -şeyhimi- derin bir tefekkürle göz önüme getirerek Allah'ı temaşa eder bir vaziyete de gelirdim.

Böyle rabıta ederdik ki, halan yapılan rabıtalar da bu şekildedir...
 

_SALİM ERDEM_

Asistan
Katılım
28 Tem 2015
Mesajlar
252
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Konum
İstanbul
Şimdi şunu düşünüyorum:

Hadi ben bu halde rabıta yaptım. Bu o kadar acıklı bir durum değildir.

Şeyhimin bu halimi bilmesine rağmen, rabıtama mani olmayıp "Ben de kimim lan" diyemediğine ise hepten şaşarım... Beni daha çok bu ürkütür... Bunlar kendilerini ne sanıyor acaba..???
 
Üst