Besmelenin anlamı nedir?”

asiL

Üye
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Besmelenin anlamı nedir?”


Besmele Kur’ân’da 114 defa nâzil olan bir âyettir. Bu âyette Allah üç ismiyle zikredilir. Müslümanlar bu âyeti dillerinden düşürmezler ve böylece her hayırlı işte Allah’ın adını anarak Allah’ın kudretine, inayetine ve merhametine sığınırlar. Mânâsı, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla demektir.

Bedîüzzaman Hazretleri On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makam’ını Besmeleye ayırır; Besmelenin rahmet noktasında parlak bir mânâsını altı sır içinde izah eder. Bu sırlar üzerinde kısaca duralım:

Birinci Sır: Kâinat simasından, yeryüzü simasına, yeryüzünden de insan simasına; yani kâinattan insana, yani arştan ferşe bir nuranî satır gibi uzanan kâinatla ilgili üç İlâhî hakikat vardır. Bunlar: 1- Ulûhiyet, 2- Rahmâniyet, 3-Rahîmiyet.

Kâinatın her yanında, bütün varlıkların birbirlerine karşı yardımlaşmaları, dayanışmaları, birbirine saygı, sevgi ve ilgi duymaları Ulûhiyet mührünün tezahüründen başka bir şey değildir. “Bismillahirrahmânirrahim”de bulunan Allah lâfzı, böyle yüksek tezahürlerle bize kendisini gösteren Ulûhiyet sıfatına bakmaktadır. Yeryüzündeki bitkilerin ve hayvanların idaresi, terbiyesi ve işlerinin düzenlenmesinde görülen birbirine benzemeklik, uygunluk, düzgünlük, incelik, lütuf ve merhamet ise bize Rahmâniyet imzasını göstermektedir. Besmeledeki “Rahman” ismi de, Rahmâniyet sıfatına delâlet etmektedir. İnsanın manevî mahiyetinde ve simasında bulunan nezaket duyarlılıkları, şefkat incelikleri ve merhamet pırıltıları ise bize Rahîmiyet sikkesini bildirmektedir. Besmeledeki üçüncü isim olan “Rahîm” ismi ise Rahîmiyet sıfatına işaret etmektedir.

İkinci Sır: Kur’ân, mahlûkatın bütününe hâkim olan Vâhidiyet içinde akılları boğmamak için, her bir şeyde Ehadiyet cilvesini gösteriyor. Meselâ bütün dünyayı kuşatan güneşi dev cüssesiyle algılamak gayet geniş ve kapsamlı bir nazar gerektirdiğinden; nazarı geniş olmayan kitlelere güneşin zatını unutturmamak için, her bir parlak şeyde yansımaları vasıtasıyla güneşin zatı gösterilmelidir.—Temsilde hata olmasın—Cenâb-ı Hakk’ın Ehadiyet itibariyle her bir şeyde, husûsan her bir canlıda, husûsan insanın mahiyetinde bütün isimleriyle bir cilvesi bulunduğu gibi; Vahidiyet itibariyle de her bir ismiyle bütün kâinatı kuşatmaktadır. İşte “Bismillâhirrahmânirrahîm” kelimesi, Cenâb-ı Hakk’ın bütün kâinatı kuşatan Vahidiyeti içinde akılları boğmamak ve kalplere Cenâb-ı Hakk’ın Zatını unutturmamak için Ehadiyet mührünün “Allah, Rahman ve Rahîm” isimlerinden müteşekkil üç mühim kaynağını göstermektedir. Yani bu üç ismin her bir şeyde kolayca görünen tecellîleri ısrarla nazara verilmekte ve kalplerin Cenâb-ı Hakk’ı unutmaması sağlanmaktadır. Bu üç ismin, bir İslâm nişanı olan Besmele içerisinde hayatımıza girmiş olması ve her hayırlı işin başında dilimizden düşürmememiz bundandır.

Üçüncü Sır: “Besmele”, bütün kâinata hâkim olan Rahmet hakikatinin arşına yetişmek için mü’minin elinde bir vesile, bir şefaatçi ve bir miraç hükmündedir.

Dördüncü Sır: Mahlûkatta Allah’ın bir olduğunu gösteren sayısız birlik mühürleri vardır; fakat varlıklar ve sebepler içinde boğulduğunda insan, Allah’ın birliğine akıl erdiremez hale gelebiliyor. Bundan dolayı, her bir varlıkta Allah’ın birlik mühürlerini göstermek gerekiyor. Tâ ki, şaşırmadan Cenâb-ı Hakk’ın varlığına ve birliğine inanmak mümkün olsun. Varlıklara en cazibedar nakış, en parlak nur, en şirin tatlılık, en sevimli cemal ve en kuvvetli hakikat olan Rahmet ve Rahîmiyet mührü bunun için konmuştur. Bu Rahmetin kuvveti, insana Allah’ın bir olduğu inancını vermeye yeterlidir. İşte “Besmele”, Rahmetten Allah’ın birliğine ulaşan bu sırrın bir adıdır.

Beşinci Sır: “Besmele” ile insan, manevî simasının işaret ettiği Rahman ismine ulaşır.

Altıncı Sır: Hiçbir şeye muhtaç olmayan Cenâb-ı Allah’ın rahmet hazinesinin en birinci anahtarı “Besmele”dir.

28.11.2006 SÜLEYMAN KÖSMENE/YENİASYA GAZETESİ/FIKIH GÜNLÜGÜ'DEN ALINTIDIR

E-Posta: [email protected]
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
b424.gif

b425.gif

b426.gif
Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyecikler ile birkaç hakikatı nefsimle beraber dinle. Çünki ben nefsimi herkesten ziyade nasihâta muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim sekiz sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avâm lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.

Birinci Söz
[FONT=Verdana, Helvetica, sans-serif][/FONT]

Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. Bil ey nefsim, şu mübarek kelime İslâm nişanı olduğu gibi, bütün mevcûdâtın lisan-ı haliyle vird-i zebanıdır. Bismillah ne büyük tükenmez bir kuvvet, ne çok bitmez bir bereket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak dinle!. Şöyle ki:
Bedevî Arab çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himeyesine girsin. Tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedârik edebilsin. Yoksa tek başıyle hadsiz düşman ve ihtiyâcatına karşı perişan olacaktır. İşte böyle bir seyahat için iki adam, sahraya çıkıp gidiyorlar. Onlardan birisi mütevazi idi. Diğeri mağrur... Mütevazii, bir reisin ismini aldı. Mağrur, almadı... Alanı, her yerde selâmetle gezdi. Bir katı-üt tarîke rast gelse, der: "Ben, filân reisin ismiyle gezerim." Şakî defolur, ilişemez. Bir çadıra girse, o nam ile hürmet görür. Öteki mağrur, bütün seyahatinde öyle belalar çeker ki, târif edilmez. Daima titrer, daima dilencilik ederdi. Hem zelil, hem rezil oldu.
İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hâcâtın nihayetsizdir. Mâdem öyledir; şu sahranın Mâlik-i Ebedî'si ve Hâkim-i Ezelî'sinin ismini al. Tâ, bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremeden kurtulasın.
Evet, bu kelime öyle mübarek bir definedir ki: Senin nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete rabtedip Kadîr-i Rahîm'in dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçı yapar. Evet, bu kelime ile hareket eden, o adama benzer ki: Askere kaydolur. Devlet namına hareket eder. Hiçbir kimseden pervası kalmaz. Kanun namına, devlet namına der, her işi yapar, her şeye karşı dayanır.
Başta demiştik: Bütün mevcûdât, lisan-ı hal ile Bismillah der. Öyle mi?
Evet, nasılki görsen: Bir tek adam geldi. Bütün şehir ahalisini cebren bir yere sevketti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin; o adam kendi namıyla, kendi kuvvetiyle hareket "etmiyor. Belki o bir askerdir. Devlet namına hareket eder. Bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de her şey, Cenâb-ı Hakk'ın namına hareket eder ki; zerrecikler gibi tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar. Demek herbir ağaç, Bismillah der. Hazine-i Rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor. Her bir bostan, Bismillah der. Matbaha-i Kudret'ten bir kazan olur ki: Çeşit çeşit pekçok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor. Herbir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar Bismillah der. Rahmet feyzinden bir süt çeşmesi olur. Bizlere, Rezzak namına en lâtif, en nazif, âb-ı hayat gibi "bir gıdayı takdim ediyorlar. Herbir nebat ve ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök ve damarları, Bismillah der. Sert olan taş ve toprağı deler geçer. Allah namına, Rahman namına der, her şey ona müsahhar olur. Evet havada dalların intişarı ve meyve vermesi gibi, o sert taş ve topraktaki köklerin kemâl-i sühuletle intişar etmesi ve yer altında yemiş vermesi; hem şiddet-i hararete karşı aylarca nâzik, yeşil yaprakların yaş kalması; tabiiyunun ağzına şiddetle tokat vuruyor. Kör olası gözüne parmağını sokuyor ve diyor ki: En güvendiğin salabet ve hararet dahi, emir tahtında hareket ediyorlar ki; o ipek gibi yumuşak damarlar, birer asâ-yı Mûsa (A.S.) gibi
b427.gif
emrine imtisâl ederek taşları şakk eder. Ve o sigara kâğıdı gibi ince nazenin yapraklar, birer aza-yı İbrahim (A.S.) gibi ateş saçan hararete karşı</SPAN>
b428.gif
âyetini okuyorlar.</SPAN>

Mâdem her şey mânen Bismillah der. Allah namına Allah'ın ni'etlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi Bismillah demeliyiz. Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız...
Sual: Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiat veriyoruz. Acaba asıl mal sahibi olan Allah, ne fiat istiyor?
Elcevab: Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar ni'metlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta "Bismillah" zikirdir. Âhirde "Elhamdülillah" şükürdür. Ortada, bu kıymettar hârika-i san'at olan nimetler Ehad-i Samed'in mu'cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derketmek fikirdir. Bir pâdşahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün'imleri medih ve muhabbet edip, Mün'im-i Hakikî'yi unutmak; ondan bin derece daha belâhettir.

Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah nâmına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.
Bedîüzzaman
Said Nursî
(R.A.)
 

Red Baron

Aktifleşmemiş
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
189
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Besmelenin anlamı nedir?”
.......


Bu sırlar üzerinde kısaca duralım:

Birinci Sır: Kâinat simasından, yeryüzü simasına, yeryüzünden de insan simasına; yani kâinattan insana, yani arştan ferşe bir nuranî satır gibi uzanan kâinatla ilgili üç İlâhî hakikat vardır. Bunlar: 1- Ulûhiyet, 2- Rahmâniyet, 3-Rahîmiyet.

Kâinatın her yanında, bütün varlıkların birbirlerine karşı yardımlaşmaları, dayanışmaları, birbirine saygı, sevgi ve ilgi duymaları Ulûhiyet mührünün tezahüründen başka bir şey değildir....

.....

İyiki kısaca anlatmış.
Birisi Allah rızası için hepsini değil sadece yukarıdaki alıntıyı kısaca izah etsin.
 

Ya Leyl!

Asistan
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
260
Tepkime puanı
65
Puanları
0
İyiki kısaca anlatmış.
Birisi Allah rızası için hepsini değil sadece yukarıdaki alıntıyı kısaca izah etsin.

En büyük daireden,en küçük daireye kadar;kainattan yeryuzune ve ondan da ınsanın yaratılısında kı mahiyete kadar herşeyde Allah'ın üç sikkesi vardır;
bunlar Uluhıyet Rahmanıyet ve Rahımıyettır

başta Uluhıyet Allah'ın ilahlığını temsıl eder ki O C.C kaınatta ki herşeyi teavun tesanud teanuk yardımlaşma dayanısma bırbırıne sarılma bırbırının ıhtıyacını karşılama ıstıdadı yetenegı ıle yaratmıstır.bu bakımdan O'nun Uluhiyeti herşeyi sarmış kuşatmıştır.yanı bır bakıma kainattakı hersey O'nun Uluhıyetının bır ayinesi aynası hukmundedır..O C.C bir bakıma İlahlığının tum yansımalarını kainatta gostermektedır..işte bu ayıneyı taşıyan Uluhıyet Bismillahırrahmanırrahımdekı Allah lafzını daa temsıl eder.
Bismıllahırrahmanırrrahımde kı bır dıger sikkede Rahmanıyettır ki Rahman lafzından gelır.Rahmanıyet Allah'ın sonsuz esırgeyıp koruyan herkezı rızıklandıran rahmetidir kı biz besmeledekı Rahman lafzı ıle bunu tasdık eder ve aczımızı Yaradan'a bıldırırız.besmeledekı dıger ucuncu sıkkede Rahımıyettır kı Allah kendısıne sıgınan aczını fakrını ubudıyet ıle kendısıne bıldıren kullarını engın merhametı ve şefkatı ıle kuşatır..biz besmeleyle bır bakıma ALLAH'IM emellerım arzularım ebedıdır fakat iktıdar cıhetıyle bır serce kusuna dahı yetısemıyecek kadar acız ve Sana muhtacım,karanlıkta kı bır mum gıbıyım eger SEN bıze merhamet etmezsen amellerım o mumum ışığı gıbıdır.en ufak ruzgarda bende sıratı mustakımınden sapanlardan olurum Senın Merhametın olmazsa bız kendı basımıza bır hiçiz deriz ve bunu tasdık ederız...bu bakımdan besmele tılsımlı bır anahtar olup yapacagımız her ısın evvelınde Rahman ve Rahım olan Allah'ın adıyla derız Yanı Allah'ım ben aczı ve fakrı nıhayetsız bır kulum.Sen benı Uluhıyetınle en guzel şekılde serfıraz kıldın Ey SONSUZ rızık verıcı ey sonsuz esırgeyıp koruyan ve ey sonsuz merhamet edıcı ve bagıslayan derız ve o kapıyı açmadan evvel bu mubarek besmele kelımesıyle o işi bereketlendırırız hem bu mubarek kelımeı nişan en kuvvetlı referanstır zıra besmele;onu gostermeden atıcagım adımlarda da bırbakıma kendı aczı ve fakrıyetımızı reddetmıs hem de bızı en guzel surette yaratan Halıkımıza karsı buyuk bır edepsızlık etmıs oluruz mesela bır saray kurulsa bızım ıcın ve o padısah bızı orada gorevlendırse ve desekı al sana bır kart bu kartla hangı kapıya gıodersen gıt gosterdıgınde her ısın hallolur fakat bız o kartı ıhmal etsek acaba demıs olmazmıyız benım haşa Senın kartına ıhtıyacım yokkı ben kendımde yapabılırım kendımde bu sarayda kartsız gezebılırm ıste boyle demekle koca sarayı bıze musahhar kılan Rabbımıze karsı nankorluk etmıs oluruz zıra bıze O kartı veren O oldugu gıbı bızı yaratan ve ıstedıgı gıbı tasarruf edıcek olan da yıne O'dur.bu bakımdan bız besmele ıle aczımızı fakrımızı ikrar etmıs ve o ısın hakkımızda hayrlı olmasını nıyaz etmıs oluruz aksı halde ıse şeytan gıbı gururlu hodgam hodendıs kendını begenen kıbırlı( Rabbım korusun ) kullardan olmazmıyız?!! inşaallah bu acız lısanımla bir parça da olsa açıklanmasına vesıle olabıldıysek ne mutlu.. Rabbım Ustadımızdan razı olsun...
 
Üst