“SAPITICI İMAMLAR”:
Meydanı boş bulan sapıtıcı imamlar türedi. Sûret-i haktan göründüler. Müslümanları kendi etrafına toplayınca kendi dinlerini ilân ettiler ve böylece bu üç noktadan İslâm kalesini içten yıkmaya başladılar.
Bu sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman uleması olsun, hepsi de sûret-i haktan göründüler, İslâm’ın önderi, kurtarıcısı gibi göründüler. Saf ve temiz müslümanlar büyük kitleler halinde onlara iltihak etti ve intisap etti. Şu kadar var ki, aslında sûret-i haktan görünen bu deccaller bu kitleleri görünce asıl hüviyetlerini ortaya koydular. Etraflarında kendilerine göre bir kalabalık görünce, hepsi de ayrı ayrı dinlerini ilân ettiler. Kurdukları dini ayakta tutabilmek için İslâm dininin haram kıldığı hükümleri helâl saydılar. Dinlerini bu şekilde ayakta tutmaya çalıştılar ve kitleler halindeki müslümanları hem kurdukları dine çekerek imandan ettiler, diğer taraftan dünyalıklarını soydular ve yoldular.
İşte Deccal bunu yapamaz. Deccal’den beter oluşları, sûret-i haktan görünüşlerinden oldu. Böylece birçok müslümanları hem imanlarından soydular, aldılar, hem dünyalarını hem âhiretlerini yok ettiler.
Nitekim onların sapıtması ile yoldan sapanların âhirette cehenneme düştükleri zaman bu sapıtıcılara şöyle söyleyecekleri Âyet-i kerime’de haber verilmektedir:
“Siz bize sağdan gelir, sûret-i haktan görünürdünüz.” (Saffat: 28)
Firavun, âhirette avanesinin önünde cehenneme gittiği gibi, bu sapıtıcı imamlar da küfre kaydırdığı kimselerin hepsinin cehennemde öncüleridir.
Oysa Allah-u Teâlâ’nın dini İslâm dinidir. Onun hükümleri ayrıdır. Hepsi de halkı o kadar soydular ki, hepsinin trilyonları var. Trilyonlar vurdular, bankalar kurdular. Allah-u Teâlâ ile harbe tutuştular. Hazret-i Allah’a ve Resul’üne hasım kesildiler. Hem din-i mübin’e hem de vatanımıza ihanet ettiler. Hem dini hem vatanı parçalamak istediler ve bu zümreler müslümanlara karşı cephe aldılar, düşman kesildiler.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Âhir zamanda öyle kimseler türeyecektir ki bunlar dinlerini dünyalığa alet edeceklerdir. İnsanlara karşı koyun postuna bürünmüş gibi yumuşak ve güzel huylu görünürler. Dilleri şekerden bile tatlıdır, amma kalpleri kurt gönlü gibidir.
Aziz ve Celil olan Allah-u Teâlâ (bu gibi kimseler için) şöyle buyurur:
‘Bunlar acaba benim sonsuz affediciliğime mi güveniyorlar, yoksa bana karşı meydan mı okuyorlar? Ululuğum hakkı için, onlara öyle ağır bir musibet vereceğim ki, aralarında bulunan yumuşak başlılar şaşakalacaklardır.” (Tirmizi)
O zamanın kurtları koyun postuna bürünerek halkın karşısına çıkarlar.
Hep yalan söylerler, hiç utanmazlar.
Dini ve devleti tahrip etmek için ihaneti apaşikâr yaparlar.
İyileri yok etmek, kötüleri ve kötülüğü ortaya koymak, düzeni bozmak için tahripleri çoktur.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bunları görüyordu, biliyordu. Açık veya kapalı olarak bize tarif buyuruyor. Bunlar yeryüzünde büyük fesad çıkaranlardır.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde bunların âkıbetlerini şöyle duyuruyor:
“Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını hangi deliğe tıkılacaklarını yakında görecekler.” (Şuârâ: 227)
Bu zulümlerin cezasını böyle çekecekler. Fakat onlar iman etmedikleri için böyle bir felâketten habersizdirler.