Beni bir balık yuttu!

ankakusu

Asistan
Katılım
28 Kas 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
İSTANBUL KÖYÜ
Benim hikâyem bir gemide başladı . Kalabalık mı kalabalık bir gemi. Gemi kalabalık ya bazıları gemide fazlalık yapıyorlarmış, ne hikmetse bu fazlalıkların bulunup gemiden atılması gerekiyormuş. Kura çektiler, bana çıktı. “Sen bu gemide fazlasın seni denize atacağız”, dediler.

“Yahu ne gerek var, her ne kadar sizlerle anlaşamıyorsam da hepimiz burada geçinip gidiyoruz” dememe kalmadan beni denize attılar. Koskoca bir derya, ne yapar insan burada, yüzmede bilmiyorum. Hangi yöne gitsem! Nasıl yapsam da kurtuluşa ersem! Merakta ediyorum deryayı, hem de çok merak ediyorum. O kocaman gemileri taşıyan, üstünde oluşturduğu rüzgârlarla
onları istediği yere sevk eden deryayı çok merak ediyorum. Gemiden bakıp görülmüyor da, ancak yüzeyinden bir şeyler görüyorsun ama aslı görülmüyor. Neler var acaba derinliklerinde?
Bir balık geldi, kocaman bir balık beni yuttu. Onun karnında üç gün deryaları dolaştım. En derin yerlerinden, en bilinmedik köşelerine kadar gezdirdi beni. Büyük bir hayranlıkla, zaman zaman şaşkınlıkla O deryanı n tüm güzelliklerini onunla gezdim, gördüm.

Hep anlattı bana O deryayı, gücünü kudretini, özelliklerini, o her şeyi nasıl taşıdığını, aslında kendi varlığının da O’ndan olduğunu anlattı. Takatim kalmamıştı bu güç ve güzellik karşısında , “Ne ayıp”, dedim kendi kendime. “Her şeyi O yüklenmişken, tüm canlılara O hayat verirken, hepsini taşıyıp varlıklarını sürdürmelerini O sağlarken sen varlıktan dem
vuruyorsun, ne ayıp” dedim. “Vazgeç”, dedim kendime, “Bu benlikten vazgeç”, “ Doğrusu bu apaçık bir sapkınlık, şaşkınlık”, dedim. Bir yanılgı seninki…

Artık ölmek üzereydim utancımdan, bir yandan da içim içime sığmıyordu, O deryada ölüp O’nda yok olmaktan , O’na karışmaktan daha güzel hiçbir şey olamaz diye seviniyordum. Tam o sırada, ne ölü nede diri bir haldeyken beni bir karaya çıkardı bıraktı. Baktım sağlam, güvenli bir mekân. Başucumda bir ağaç, daha önce gördüklerime benziyor ama değil. Bu bambaşka türde bir ağaç. Üzeri her türlü yiyeceklerle dolu, baktıkça içi açılıyor insanın. Her meyvesi şifa, cana can katıyor, tekrar canlandım ve dirildim.

Kıyıya geldim, deryada kendi aksime baktım. Eski halime benziyorum ama farklı. Eskisi gibi görünüyor ama o eski ben değil. “Ne güzel” dedim, “O’nun diriltmesi ile hayat bulmak ne güzel”, “O’nunla olmak ne güzel” . Bu deryada gemilerle dolaşırken görememiştim O’nu. Uykuda gibiymişim. O’nun güzellikleri karşısında erimeden, yok olmadan, sonra yine onun lütfü ile keremi ile uyanmadan O’nu görememişim.

Sonra bir kuş geldi, ”Tamam, artık canlanmışsın, gözlerinde açılmış, artık benimle gelebilirsin” dedi. “nereye
diye sorayım mı?” dedim, “Sor “dedi, “Artık sorabilirsin. Artık karaya çıktın ya, şu gördüğün Kâf Dağı’dır, ben de Anka
Kuşu’yum, seni O dağın ardına götüreceğim. Sen zaten oralısın”. “Götür beni”, diye inledim, “Al götür beni O dağın ardına, yücelere götür. Yüreğimde bir özlem var, yangın var. Başından beri O dağın özlemi, O dağın kokusu imiş beni çeken. Hep onu aradım, O dağın ismi var cismi yok diyorlardı, bense olmaz öyle şey, ismi varsa cismi de vardır diyordum. Cismi varsa da ona yol
yoktur diyorlardı, olmaz dedim bir yol olmalı, olmazsa bu zulüm olur demiştim. Beni gemilerinden bu yüzden attılar. Yada o gemide artık yapamayacağım için O beni gemiden çıkardı” Aldı beni Kâf Dağı’nın ardına doğru gitmeye başladık, az gittik, uz gittik, çok gittik, bense her seferinde dönüp baktığımda bir arpa boyu yol gittiğimi zannettim. Aslında çok yol almaktaydım fakat görünen manzarayla kıyaslayınca…

Baktım ki görünenler hep O deryada, O deryanın akisleri, şuleleri. Görünüşleri farklı fakat hepsi aynı yerden aynı hakikatten. Hepsinde görünen O. Hem bu suretlerle görünüyor, hem de hepsi aynı deryadan. “Ne güzel” dedim, “Elhamdülillah”, “Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim, sübhanallah”, “Sana şükürler olsun ey her şey olan ve her şeyde görünen”. Bir ara düşer gibi oldum, şaşkına dönmüştüm gördüklerimden, seyrettiğim güzellik sarhoş etmişti beni. “Sıkı tutun bana” dedi “Sıkı tutun, başını kaldırıp durma, iyice sarıl, tek vücut gibi olalım” dedi,”Yoksa düşersin”. Bir zaman sonra “Haydi” dedi, “Benim gibi yap sen de. Sana, bana öğretildiği gibi gösterdim her şeyi, sende aynısını yaptıkça korkma, özgürce uç”. Tüm suretler tek tek gelmeye başladılar, bir anda hem hepsi var hem de yoklar. “Dikkatli bak” dedim kendime, “Dikkatli bak. Bak biraz önce balıktı, hani seni yutan.
Şimdi Ankâ oldu, Kâf oldu, Hep görünen O oldu”.
Dedim ya sözün başında, her şey böyle başladı, beni bir balık yuttu!

Birdenbire de kardeşimiz yazmış meraklısına....
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
ankakuşum..eline yüreğine sağlık...
 

Nur-i Ayn

Üye
Katılım
24 Ara 2006
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Bende o deryaya dalsam,banada bir zümrüt-ü anka kuşu mihmandar olsa..
 
Üst