Belaya Sabır - Nimete Şükür

Kajin

Paylaşımcı
Katılım
10 Haz 2006
Mesajlar
240
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Belaya sabir, nimete şükür.Halin iki durumdan
başka yorumlanamaz. Onlar, belâ ve nimet halidir.

Belâ içinde isen sabretmeye çalış.
Sabretmeye çalışmak, her insan için
en az yapılması gereken bir vazifedir.
Bundan sonra sabırlı olmak var.
Zorla sabretmek, pek iyi sayılmaz.
Bizzat haliyle sa bırlı olmak daha iyidir.
Ama güzeli rızadır. Bun dan sonra uysallık
gelir. Uysal olmak, bir insan sa hibi için en
iyi şeydir. Kendini yok görüp kadere teslim
olmak da iyi dir, ama herkes bunu yapamaz.
Bu, varlığını ilahî varlığa veren zümrenin işidir.

Sana gelen nimet olduğu takdirde şükür yolunu
tutman gerekir. Bu şükür ise üç şekilde olur:
Dille, kalple ve bütün duygularla.

Dil İle Şükür: Bütün nimetlerin Allah'ın
olduğunu itiraf etmek. Nefse, kuvvete, halka,
güç ve kuv vetine bir pay çıkarman şükrü bozar.
Birçok vasıta ile sana iyilik yapılabilir. Bunları da
ALLAH (c.c.) tarafın dan yaratılmış birer sebep bilmen
gerek. Çünkü dış görünüşte her ne kadar bazı
sebepler ve delil ler varsa da bunların ötesinde
ilahî kudreti sezmen gerek.

Her şeyi yapan Allah'tır; yaradan,
veren, getiren O'dur. O, şükredilmeye
herkesten daha lâyıktır. Neden sebeplere
bağlanmak doğru görülsün? Asıl sebebi de
yaratan ALLAH (c.c.) olduğuna göre şükre hak
kazanacak olan da ALLAH (c.c.) *(cc.) olmalı, değil mi?

Sana bir hediye gelse., o hediyeyi getiren
güzele mi bakman lâzım?.. Ona mı nimet
sahibi diye itibar göstermen gerek? Hayır,
asıl o hediyeyi sana gönderene şükür ve
saygılarım takdim etmen ge rekir.
Nimeti getireni görüp onun esas sahibini
unutuyorsan şu ayetin bildirdiği zümreye
dahil olursun:

-"Onlar, dünya hayatının dışını bilirler,
bunun ötesinden gafildirler."


Akıllı kimse, işin sonunu bilendir.
Sebeplere bağlanan kısa akıllıdır.
Dışa bağlanıp işin iç alemi ni unutmak
bir cahillik sayılır.

Kalp île olan Şükür: Bu bir itikat işidir.
Buna inanmak lâzımdır. Kopmaz bir manevî
bağa sarılmak gerektir. O bağ şöyle gelişmelidir;
bilmelisin: içinde ve dışında durmanda veya yürümende
ne gibi tad ve iyilik varsa hepsi Allah’ındır. Hatta yaptığın
şükür bile. Kalben bunları bildikten sonra dilin ona bir
tercüman olmalıdır.

Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin şu ayetlerine
iyice inanmalısın. Çünkü kalpten bunlara
inanmış olman bir şükürdür:

"Sizde olan bütün nimetler Allah'tandır.
ALLAH, dışınıza ve içinize nimetlerini bol bol sermiştir/'


"Allah'ın nimetlerim saymakla tüketemezsin."

Bunlara inanmış olan bir iman sahibi için Allah'tan
başka yardımcı ve şükre layık kimse düşünülebilir mi?

Duygulara olan Şükür: Bu da bütün duyguları
ibadetle kullanmakla olur. Şunu da ilave edelim ki
Allah'ın emirleri dışında hiçbir sese kulak vermemek
lazımdır. Bu durumda nefis, şeytan ve şahsî arzu
uyulmaması gereken şeylerdir. Allah'tan gayri hiçbir
şeye uymamak lâzımdır. Hele Allah'a ibadet eder gibi
bir şeye tapmak hiç olmaz. Bu yapıl dığı takdirde zalimler
içine girilmiş olur. Bu züm reye zalim denildiği gibi haksızlıklar
için cebir kullanan demek de olur. Allah'ın emri dışında başkasına
emir vermek, bir zor kullanma olmasa dahi zulümdür.
Bu hali insan şahsi için yapsa da zulüm olur.
Bu yol, salih ve yararlı insanların yolu sayılmaz.
Bunlar hakkında ilahî hüküm şudur:

"Allah'ın emri haricinde hüküm veren fasıktır.”

denir, diğer bir âyetle ise kâfir olduğu beyan edilir.

Bu işin sonu da iyi olmaz. Netice ilahî bir azap olan
cehenneme kadar götürür. O cehennem, akla gelen
basit ateş gibi değildir. Onu tutuşturacak şey, kükürt taşı
ve insandır. Dünyanın hafif ateşine bir'an dayanmak imkansızdır.
Ahire tin büyük aza bına nasıl dayanılır? Nefse uyar, halka tapar,
Hak kı bırakırsan gideceğin yerin cehennem olacağını unutma.

O gün orada:

"Kurtuluş, kurtuluş.."

Diye bağırmak fayda getirmez.
Her ne kadar:

"Allah... Allah... Allah..."

Denilse yine seni çıkaran olmaz.
Ancak imanın elden gitmemişse
bir zaman yanar, sonra çıkarsın.
Ancak günah kadar yanmak lâzımdır.

Nimet ve belâ halinde ol ve onların icaplarını
yerine getirmeye bak. Bütün ömrün bunların
dışında değildir. Yukarıdan beri anlattığım gibi
her şeyin has hakkını öde.. Belâya sabret..
Nimete de şükür...

Belâ halinde insanlara şikâyette bulunma.
Bu halinde en ufak bir sıkıntı hali dahi belli
etmemeye çalış. Halini kimse bilmesin.
Hakkı itham etme. Hikmetine karışma.
Nimetini boşa götürme. Dün ya ve âhiretle
işlerine yarayacak şeyleri seç.
Eğer bir derdin varsa ALLAH (c.c.) istemedikten
sonra kimse şifa veremez.

'Derdi ALLAH (c.c.) verdi; şifayı kul verdi' deme.
Derdi veren ALLAH, şifa sebebini de veren
yine O. Aksi halde Hakk'a eş koşmak olur.
Halbu ki O'na mülkünde ortak yoktur.

O'nun izni olmadan iyilik ve kötülük olmaz.
Ne gelir olur ne de gider. Gerek afiyet gerek
gayrı hepsi O'nun emriyle olur. Gerek dış âleminde
gerekse iç âleminde insanlara fazla kıymet verme.
Herkesi olduğu kadar değerlendir. Netice de onlar da
senin gibi bir kuldur. Allah'ın isteği olmasa senin hiçbir
şeyin zayi olmaz. Bu hallerde sana dü şen en büyük iş,
sabretmek ve razı olmaktır. Çünkü Hakkı bırakıp halka
koşmak haramdır, yasaktır.

Hakkı her Kötülükten tenzih et. Nefsin şerrin den ona
sığın. Tevhid yoluna gir. Onun birliğini itiraf et. Nefsin
elinden kurtulman en büyük iştir;buna çalışman lâzımdır.
Taa ömür sona erip nefsin bitinceye dek sabırlı ol;
Hakkın emirlerine uy.

Elbet darlık gider. Bir gün olur darlık kalkar.
Nimet gelir; saadet selamet yolları açılır.
Peygambe rimizin (s.a.v.) halini düşün.
Diğer peygamberlerin başına gelenleri dinle.
Bilhassa Eyyûb Peygamberin hali senin için en
büyük derstir. Hepsinin sıkın tısıgitti; hem de gecenin
gündüze karşı yok olankaranlığı gibi. Yaz olunca kaybolan
kışın soğuğu gibi. Her şeyin bir zıddı vardın Her şeyin bir
sonu ve her şeyin bir bitim tarihi olur.
Sabır, her iyiliğin anahtarı hükmündedir.

Bir Hadis-i Şerifte:

"Bir vücut için kalp ne ise iman sahibi için de sabır odur."


Buyuruldu. Diğer yerde ise:

"Sabır, imanın hepsidir.” Buyurulmuştur.

Şükür, nimetin saklanma kabıdır.
Gelen her nimet bir muhafazaya muhtaçtır.
Muhafaza edilmezse yok olup gider.
Nimetlere şükür etmediğin zaman elinden
hepsi gider. Bu anlatılanlar, büyük öğütlerdir;
bunları oku. İbret al. İnşaALLAH (c.c.) birgün kurtulursun.
[*]



[*]Abdulkâdir Geylani “Fütuhul Gayb” s:199



***



Vehb bin Münebbih der ki:

- Havarilerden birinin elindeki
kitaptan şu parçayı yazıp aldım:
“Eğer önünde bir bela yolu açıldı ise buna sevin.
Çünkü peygamberlerin ve Salihlerin yoluna koyuldun
demektir. Buna karşılık eğer önünde bir rahatlık
yolu açılmışsa buna ağla. Çünkü peygamberler ile
Salihlerin yolundan ayrıldın demektir.”
[*]



[*] Tenbihül gafilin s:250-251

 
Üst