Ce: Bediüzzaman'ın Varisi Kim??
s.a
Bedizzaman ın varisinin kim oldugu Risale i Nurda gayet açık var..
f.gülen olmadigi da kesin....
Öncelikle f.gülen riasale i nur a muhalefet ediyor.. Nasıl varis olacak..?
Ben kimin varis oldugu hakkinda bir kaç numune vereyim isteyen kardeşlerim Risalei nurdan benden daha cok ve daha iyi meyveler bulabilir;
“Hulûsî Bey, benim ‘yegâne ma’nevî evlâdım ve medâr-ı tesellîm ve hakíkí vârisim ve bir dehâ-yı nûrânî sâhibi olacağı muhtemel olan’ birâderzâdem AbdurRahmân'ın vefâtından sonra, Hulûsî aynen yerine geçip o merhûmdan beklediğim hizmeti, onun gibi îfâya başlamasıyla; ve ben onu görmeden epey zamân evvel Sözler'i yazarken, onun aynı vazîfesiyle muvazzaf bir şahs-ı ma’nevî bana muhâtab olmuşcasına, ekseriyyet-i mutlaka ile temsîlâtım onun vazîfesine ve mesleğine göre olmuştur. Demek oluyor ki, bu şahsı, Cenâb-ı Hak bana hizmet-i Kur'ân ve îmânda bir talebe, bir muîn ta’yîn etmiş. Ben de bilmeyerek onunla, onu görmeden evvel konuşuyormuşum, ders veriyormuşum.”2
“Aziz âhiret kardeşim ve hizmet-i Kur'ân'da gayretli arkadaşım ve ders-i esrâr-ı îmânîde zekâvetli ve ferâsetli talebem. VE VEFÂTIMDAN SONRA SADÂKATLİ VÂRİSİM, BİRÂDERZÂDEM...”3
“Benim vârisim olan sen!”4
“Cemâata Sözler’i okumak zamânında, sendeki hissiyyât-ı âliyye ve fazla inkişâf ve fedâkârâne hamiyyet-i dîniyye galeyânının sırrı şudur ki: Velâyet-i kübrâ olan verâset-i nübüvvetteki makám-ı teblîğin envârı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur'ân Said'in vekîli, belki ma’nen aynı hükmüne geçtiğin içindir.”5
“İkinci ru’yân ise: Sana ve Müslümanlara büyük bir beşârettir. Ve sarıklılara ehemmiyetli bir itâbdır. Onuncu safta iken imâmetin çok ma’nidârdır. İnşâallah, Cenâb-ı Hak seni, âlî bir mertebe olan İmâmlık Mertebesine mazhar eder. Sizi yanımda hâzır edip, sizinle şimdilik bir kaç kelime konuşacağım.”6
“Sizin gibi hakíkata yetişmiş ve hakíkattaki hakíkí tesellî ve esâslı sevinci bulmuş zâtlara, envâr-ı îmâniyyenin ve esrâr-ı Kur’âniyyenin neşirlerine karşı ehl-i dalâletin ve şeytânların desâisle tehâcümünden neş'et eden müşkilât ve gam ve kedere karşı sabır ve metânet ve hüzün ve ‘Merak etme!’ demeye ihtiyâc hissetmem.”7
“Aziz kardeşim, çendan Abdülmecid benim nesebî kardeşim ve yirmi sene talebemdir. Fakat, ne o, ve ne hiç birisi ‘BENİM HULÛSÎM’e yetişmiyor. O mektûblar (ekseriyyet-i mutlaka) senin nâmınla yazılmış ve sana gönderiliyor.”8
“Bütün mektûblarımda ‘Aziz sıddîk kardaşlarım’ dediğim zamân, muhlis HULÛSÎ saff-ı evvel muhâtabların içindedir.”9
“Birden ânî bir nükte kalbe geldi. Kur'ân'a ve îmâna âit her şey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun, kıymetçe büyüktür. Evet, saâdet-i ebediyyeye yardım eden, küçük değildir. Öyleyse, ‘Şu küçük bir nüktedir; şu îzâha ve ehemmiyete değmez’ denilmez. Elbette şu çeşit mesâilde en birinci talebe ve muhâtab olan ve nüket-i Kur'âniyyeyi takdîr eden İbrâhîm Hulûsî, o nükteyi işitmek ister. Öyleyse dinle…”10
“Hulûsî ise, Şâh-ı Geylânî, İmâm-ı Rabbânî ve Şâh-ı Nakşibend gibi nice zevât-ı mübârekenin mâzîden şiddetle bastıkları adımlarının kuvvetiyle istikbâlde coşup fışkıracak olan menâbiu’l-envârı, mumâileyh ayrı bir meslek, bir meşrebde olduğu hâlde, her türlü vezâife tercîh ederek, ‘Dahîlek yâ Dellâl-ı Kur’ân!’ nidâ-yi âşıkáne ve müştâkánesiyle dehâlet etmesi; fevkalâde bir tefeyyüze mahzar olduğuna ve olacağına yegáne delîl ve hüccettir. Onun içindir ki, Risâletü’n-Nûr ve Mektûbâtü’n-Nûr’a birinci muhâtablığı hakkıyla ihrâz etmiştir.”12
Barla Lâhikası, s.8.
3 Barla Lâhikası, s.271.
4 Mektûbât, s.20.
5 Barla Lâhikası, s.255.
6 Barla Lâhikası, s.378.
7 Barla Lâhikası, s.263.
8 Barla Lâhikası, s.321.
9 Barla Lâhikası, s.26.
10 Mektûbât, s.322.
12 Barla Lâhikası, Tenvîr Neşriyât, s.198-199.
Selametle Allah muininiz olsun
pür kusur duanıza muhtaç kardeşiniz
s.a