Bedîüzzaman, hayatı boyunca, tekfir etmekten kaçınmıştır ve sadece iki kişiyi mürted olmakla suçlamıştır:
Birincisi, Ziya Gökalp?dir ki, hakkında mülhid tabirini kullanmaktadır ve inkârcı demektir.
İkincisi de, Mustafa Kemal?dir ki, hakkında, mürted, Süfyan, habis ruh ve benzeri ağır tabirleri kullanmaktadır. Bu görüşünü mahkemelerde de ifade etmiş ve gizlememiştir. Zaten Mustafa Kemal?in kendisi de Müslümanlıktan yüz çevirmek gerektiğini, 1927?de yayınlanan Nutuk?daki şu ifadeleriyle teyid etmektedir:
Efendiler! Bütün beşeriyetin, tecrübe, ma?lûmât ve tefekkürde te?âlî ve tekemmülü (yükselmesi ve ilerlemesi), Hristiyanlıktan, Müslümanlıktan,
Budizmden sarf-ı nazar ederek (vazgeçerek, (dikkat edilirse Yahudilikten bahsetmiyor)) basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş âlemşümul sâf ve lekesiz bir dinin te?essüsü (kurulması) ve
insanların şimdiye kadar kavgalar, levsiyât (pislikler), kaba arzu ve iştihâlar arasında bir sefâlethânede yaşamakta olduklarını kabul ederek
bütün vücudları ve zekâları zehirleyen ufunet (kokuşmuşluk) tohumlarına galebe etmeğe karar vermesi gibi şerâ?itin husûlünü müstelzim olan
bircihânşümûl ittihâdî hükümet (şartların oluşmasını gerektiren bir hükümet) tahayyülünün (hayal etmenin) tatlı olacağını inkâr edemeyiz.
(Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara, 1927, sh. 509).
http://t.co/DXckmEHYVW
Birincisi, Ziya Gökalp?dir ki, hakkında mülhid tabirini kullanmaktadır ve inkârcı demektir.
İkincisi de, Mustafa Kemal?dir ki, hakkında, mürted, Süfyan, habis ruh ve benzeri ağır tabirleri kullanmaktadır. Bu görüşünü mahkemelerde de ifade etmiş ve gizlememiştir. Zaten Mustafa Kemal?in kendisi de Müslümanlıktan yüz çevirmek gerektiğini, 1927?de yayınlanan Nutuk?daki şu ifadeleriyle teyid etmektedir:
Efendiler! Bütün beşeriyetin, tecrübe, ma?lûmât ve tefekkürde te?âlî ve tekemmülü (yükselmesi ve ilerlemesi), Hristiyanlıktan, Müslümanlıktan,
Budizmden sarf-ı nazar ederek (vazgeçerek, (dikkat edilirse Yahudilikten bahsetmiyor)) basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş âlemşümul sâf ve lekesiz bir dinin te?essüsü (kurulması) ve
insanların şimdiye kadar kavgalar, levsiyât (pislikler), kaba arzu ve iştihâlar arasında bir sefâlethânede yaşamakta olduklarını kabul ederek
bütün vücudları ve zekâları zehirleyen ufunet (kokuşmuşluk) tohumlarına galebe etmeğe karar vermesi gibi şerâ?itin husûlünü müstelzim olan
bircihânşümûl ittihâdî hükümet (şartların oluşmasını gerektiren bir hükümet) tahayyülünün (hayal etmenin) tatlı olacağını inkâr edemeyiz.
(Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara, 1927, sh. 509).
http://t.co/DXckmEHYVW