Bediüzzaman'ın Papa'ya mektubu "Hristiyan ruhanileri ile ittifak"

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bediüzzaman'ın Papa'ya mektubu "Hristiyan ruhanileri ile ittifak"

Bediüzzaman Said Nursi, dinsizlik akımına karşı Hıristiyanlarındindarlarıya işbirliği yapmayı tavsiye etmiş, bu yönde girişimlerde bulunmuştu.

DİNSİZLİK ADINA BERABER MÜCADELE


Bu niyetini şu cümlelerde açıklamıştı: "Şimdi ehl-i iman, değil Müslümankardeşleriyle, belki Hıristiyanın dindar ruhânîleriyle ittifak etmek ve medar-ı ihtilâf meseleleri nazara almamak, nizâ etmemek gerektir. Çünkü küfr-ü mutlak hücum ediyor."
Bediüzzaman Hazretleri, 1950'de, Roma'ya, Papa XII. Pius'a, Risale-i Nur'da Allah'a iman, Kur'an'ın mucize oluşu, Peygamber Efendimizin peygamberliğini anlatan bölümlerin de yer aldığı Zülfikar adlı eseri gönderir. 22 Şubat 1951'de Vatikan'dan teşekkür mektubu gelir.

PAPA'DAN GELEN TEŞEKKÜR MEKTUBU


Teşekkür mektubu Emirdağ Lâhikası'nda şu şekilde yer almaktadır.
"Papalık Makam-ı Âlîsi Kalem-i Mahsusu
Başkitabet Dairesi
Numara: 232247
Vatikan, 22 Şubat 1951


Efendim,


Zülfikar nâm el yazısı olan güzel eseriniz İstanbul'daki Papalık makam-ıvekâleti vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edilmiştir. Bu naziksaygınızdan dolayı gayet mütehassis olduklarını bildirirken, üzerinizeCenâb-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur ettiklerini arza müsâraat eylerim.

Bu vesile ile saygılarımı sunarım efendim.

İmza


Vatikan Bayn Başkâtib


THOMAS MICHEL'DEN SAİD NURSİ'YE ÖVGÜ


Vatikan temsilcisi Thomas Michel de 23-27 Mart tarihleri arasında Bursa'da düzenlenen Bediüzzaman'ı anma toplantısında Bediüzzaman Hazretlerinin mektubunu şöyle yorumlamıştı:
"Bugün birlikten bahsetmek kolay, ama Said Nursi bundan 60 sene önce eserini Vatikan'daki bir papaza gönderdi. Bunu göndererek birlik ve beraberliğe vurgu yaptı. Üstad'ın o mektubunun İkinci Vatikan Konsülü ile ilişkisi vardı. Bu eserden sonra toplanan ikinci konsülde, Müslümanlarla kendilerinin düşmanının ortak olduğu sonucuna varıldı. İhtilafı ortadan kaldırıp ahlaksızlıkla mücadele etmek ve insan hürriyetini sağlamanın amaç olduğu görüşüne varıldı."
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Aslında bu mektup ve bundan 60 yıl önce alınan bu tavır bir yol ve yönteme işaret.
Papalık Batıda ki ahlaksızlığın yayılmasından mutlu değildir
İnançsızlığın yayılmasından da mutlu değildir
Husumeti ayrılıkları bir kenara bırakıp
İnsanlığın ortak düşmanı ahlaksızlığıa fuhuşa dinsizliğe karşı birlikte ortak tavır alabilme
Bu yöntem belki de şiddetin önüne geçebilir
Şimdilerde diyalogdan ortak çabalardan bahsetmek kolay
60 yıl önce bu yolu işaret etmek ise
Ancak Bediüzzaman gibi çağını delip geçen müstesna şahsiyetler ile mümkündü
 

mustafaceylan

Asistan
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
396
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
40
Aslında bu mektup ve bundan 60 yıl önce alınan bu tavır bir yol ve yönteme işaret.
Papalık Batıda ki ahlaksızlığın yayılmasından mutlu değildir
İnançsızlığın yayılmasından da mutlu değildir
Husumeti ayrılıkları bir kenara bırakıp
İnsanlığın ortak düşmanı ahlaksızlığıa fuhuşa dinsizliğe karşı birlikte ortak tavır alabilme
Bu yöntem belki de şiddetin önüne geçebilir
Şimdilerde diyalogdan ortak çabalardan bahsetmek kolay
60 yıl önce bu yolu işaret etmek ise
Ancak Bediüzzaman gibi çağını delip geçen müstesna şahsiyetler ile mümkündü


niye mutlu değillerki?!

siz hala hristiyanlık denince Yüce Allah katından inen hak din olarak düşünüyorsunuz.ne yazık ki hristiyanlar dinlerini koruyamadılar ve şeytana uyup onu tahrif ettiler.nefislerine uyduğu gibi değiştirdiler.şuanki tüm hristiyanlar sapıklık ve dalalet içindedir.eğer öyle olmasa islamı kabul ederlerdi!
bu yüzden hristiyan veya yahudi veya ateist veya satanist hepsi birdir.tek amaçları vardır oda islamla yani Allah ın diniyle savaşmak,müslümanları ahlaksızlaştırıp azdırmak ve Tek olan Yaratan ımıza ibadet etmemizi engellemektir.
o yüzden ben onların ahlak naraları atmalarına asla inanmam.onlar ahlaksızlığın en büyüğünü her gün yapıyorlar!
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Üstad Hz'leri hakiki kitab ehline(şirk
koşmayan)herkese TEBLİĞ de
bulunmuştur.Şu muhakkak bilinmelidir ki
sırrı ihlasa ve sunnete dayanan ve
şahısperestlikten ziyade şahsı maneviyi
temsil eden üstadımızın pak ve kitabi girişimi başkadır,malum cereyanın diolog
adını verdikleri girişim başkadır.bu
meş'um cereyanın hatasıyla Üstadımız
mesul olmadığı gibi,bundan sonrada hem
dahilde hem haricre kitab ehline Nurcular
olarak tebligatımız devam edecektir.Üstadımızdan gördüğümüz
şekil şudur : Birincisi: Şubat 1951'de Üstad'ın izin ve
müsaadesiyle talebesi İnebolulu
Salahaddin Çelebi, İslam hattıyla yazılmış
Risale-i Nurlardan derlenmiş Zülfikar
kitabını, Hıristiyanlığın bir nevi dinî reisi
olan Papa'ya, müellifi Hz. Bediüzzaman namına göndermiş. Zülfikar kitabını
teslim alan Papalık Başkatibi de, Hz.
Üstad'a mektupla şu mukabelede
bulunmuştur. "Papalık Makam-ı Âlisi Kalem-i Mahsusu Başkitabet No: 232247 Vatikan Dairesi 22 Şubat 1951 "Efendim! "Zülfikar nam el yazısı olan güzel eseriniz,
İstanbul'daki makam-ı vekâleti
vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edil*
miştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet
mütehassis olduklarını bildirirken,
üzerinize Cenab-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur
ettiklerini arzeylerim. Bu vesileyle
saygılarımı sunarım efendim. İmza Vatikan Beyin Başkatibi" Emirdağ
Lâhikası, s. 62.; Mufassal Tarihçe-i Hayat,
C. 3, s. 2042. Papa'ya gönderilen Zülfikar kitabı neydi,
neden bahsedi-yordu? Cevap: Zülfikar kitabı üç ana bölümden
ibaret çok harika bir kitaptır. Bu
bölümler: 1. Kur'an'ın Allah(cc) kelamı olup
mu'cizatlı olduğu. 2. Risalet-i Muhammediyenin
hakkaniyetinin harika hüccet ve delillerle
ispatı. 3. İnsan öldükten sonra, tekrar dirilip
haşrolunacağının is-patlarından ibaret bir
kitap. Nur risaleleri içinden hususiyle bu kitabı
seçip göndermesinin herhalde ve elbette
bir mana ve bir hikmeti vardı. Kur'an,
Risalet-i Ahmediye ve haşir gibi, imanın
üç büyük rükünlerini Hıristiyan aleminin
reisine tebliğ etmesi herhalde bir vazife idi. İkinci Teşebbüsü: 1953 yaz aylarında,
yanına üniversiteli talebelerinden birisini
alarak, İstanbul Fener Patriği
Athenagoras ile görüşmüştür. Bu
görüşmede Hazret-i Üstad Patrik'e
sormuş: "Hıristiyanlığın din-i hakikisi olan tevhid ve nübüvveti kabul ettiğiniz gibi;
Hz. Muhammed'i(asm) de peygamber ve
Kur'an-ı Kerim'i de kitabullah olarak
kabul ederseniz ehl-i necat olacaksınız." Patrik Athenagoras cevabında: "Ben
kabul ediyorum." deyince, Bediüzzaman:
"O halde siz bunu dünyanın diğer ruhani
reislerine de söylüyor musunuz?" Patrik: "Söylüyorum amma, onlar kabul
etmiyorlar" demiş.(m.fırıncı.) Bediüzzamanın Papa'ya gönderdiği
Zülfikar kitabıyla, Hıristi-yanların başı ve
reisine yazılı bir tebligatta bulunduğu
gibi, şu Fener Patriği'ne de şifahi bir
tebligatta bulunmuştur. Şu iki mühim
teşebbüs, yani İslam dini adına İslamın temel akidesini tebliğinde olsun,
yazımızın üst taraflarında eserlerinden
yaptığımız alıntılardaki manalar olsun
dinimize, İslam akidesine ters düşen
yanlış bir şey var mıdır?.. Şeriat, usuliddin
ve akaid ilimlerine dayanarak "Vardır!" diyen varsa, hemen fikir meydanına
çıksın görüşelim. Kuytu köşelerde,
karanlık mihrakların emirber neferliğinde
fısıltı ile şeriatsız bir şekilde
konuşmasınlar. Mayıs 1953: İstanbul'a gelen
Bediüzzaman'ın üç ay kadar kalması Bediüzzaman'ın Patrik Athenagoras'la
görüşmesi....(kronolojiden) Üstad Hazretleri İstanbul'a geldiğinde
Patrik Athenagoras'a giderek, odasına
girdiği zaman Patrik ayağa kalkarak
hürmetle yer göstermiş. Üstad Hazretleri,
ona demiş: "Allah'ın bir olduğuna
inanıyor musun? Resul-i Ekremin (A.S.M.) son Peygamber olduğunu tasdik ediyor
musun?" O, cevaben "Evet." demiş. " Öyle
ise bunları etbaına tâmim ve tebliğ et!"
deyince, Patrik, ezile büzüle: "O zaman
beni bu makamda tutmazlar, yapamam."
deyince Üstad Hazretleri derhal kalkıp, dışarı çıkmış. (Nakleden zübeyir gündüzalp....)
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Mektubda tam olarakn ne ifade edilmiş...Mesela işaratül icazda , ehli kitaba dediği ''Muhammed Aleyhisselama iman etmelisiiniz'' demiş mi? Şimdi küfrü mutlak değil ''ehli kitab'' hücum ediyor..Nereye? ..Afganistana, somaliyei Maliye, Iraka, lübnana, Sudana...Üstad zamanında sovyetlerin materyalist felsefesi hücum ediyordu...<Ama şimdi mutlak küfür değil Ehli kitab küfrü , dünyaya nizamat vermek için bir çok ülkeyi fiilen işgal edip, hucum ediyor..Üstadın sözünü anlayıpta , günümüzde yapılan fiili taaruzları görmemek, neyle i,zah edilir..Risale okumalarında değişik vecihlerle karşılaşabiliyoruz...
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Üstad Hz'leri hakiki kitab ehline(şirk
koşmayan)herkese TEBLİĞ de
bulunmuştur.Şu muhakkak bilinmelidir ki
sırrı ihlasa ve sunnete dayanan ve
şahısperestlikten ziyade şahsı maneviyi
temsil eden üstadımızın pak ve kitabi girişimi başkadır,malum cereyanın diolog
adını verdikleri girişim başkadır.bu
meş'um cereyanın hatasıyla Üstadımız
mesul olmadığı gibi,bundan sonrada hem
dahilde hem haricre kitab ehline Nurcular
olarak tebligatımız devam edecektir.Üstadımızdan gördüğümüz
şekil şudur : Birincisi: Şubat 1951'de Üstad'ın izin ve
müsaadesiyle talebesi İnebolulu
Salahaddin Çelebi, İslam hattıyla yazılmış
Risale-i Nurlardan derlenmiş Zülfikar
kitabını, Hıristiyanlığın bir nevi dinî reisi
olan Papa'ya, müellifi Hz. Bediüzzaman namına göndermiş. Zülfikar kitabını
teslim alan Papalık Başkatibi de, Hz.
Üstad'a mektupla şu mukabelede
bulunmuştur. "Papalık Makam-ı Âlisi Kalem-i Mahsusu Başkitabet No: 232247 Vatikan Dairesi 22 Şubat 1951 "Efendim! "Zülfikar nam el yazısı olan güzel eseriniz,
İstanbul'daki makam-ı vekâleti
vasıtasıyla Papa Hazretlerine takdim edil*
miştir. Bu nazik saygınızdan dolayı gayet
mütehassis olduklarını bildirirken,
üzerinize Cenab-ı Hakkın lütuflarını dilediklerini tebliğe beni memur
ettiklerini arzeylerim. Bu vesileyle
saygılarımı sunarım efendim. İmza Vatikan Beyin Başkatibi" Emirdağ
Lâhikası, s. 62.; Mufassal Tarihçe-i Hayat,
C. 3, s. 2042. Papa'ya gönderilen Zülfikar kitabı neydi,
neden bahsedi-yordu? Cevap: Zülfikar kitabı üç ana bölümden
ibaret çok harika bir kitaptır. Bu
bölümler: 1. Kur'an'ın Allah(cc) kelamı olup
mu'cizatlı olduğu. 2. Risalet-i Muhammediyenin
hakkaniyetinin harika hüccet ve delillerle
ispatı. 3. İnsan öldükten sonra, tekrar dirilip
haşrolunacağının is-patlarından ibaret bir
kitap. Nur risaleleri içinden hususiyle bu kitabı
seçip göndermesinin herhalde ve elbette
bir mana ve bir hikmeti vardı. Kur'an,
Risalet-i Ahmediye ve haşir gibi, imanın
üç büyük rükünlerini Hıristiyan aleminin
reisine tebliğ etmesi herhalde bir vazife idi. İkinci Teşebbüsü: 1953 yaz aylarında,
yanına üniversiteli talebelerinden birisini
alarak, İstanbul Fener Patriği
Athenagoras ile görüşmüştür. Bu
görüşmede Hazret-i Üstad Patrik'e
sormuş: "Hıristiyanlığın din-i hakikisi olan tevhid ve nübüvveti kabul ettiğiniz gibi;
Hz. Muhammed'i(asm) de peygamber ve
Kur'an-ı Kerim'i de kitabullah olarak
kabul ederseniz ehl-i necat olacaksınız." Patrik Athenagoras cevabında: "Ben
kabul ediyorum." deyince, Bediüzzaman:
"O halde siz bunu dünyanın diğer ruhani
reislerine de söylüyor musunuz?" Patrik: "Söylüyorum amma, onlar kabul
etmiyorlar" demiş.(m.fırıncı.) Bediüzzamanın Papa'ya gönderdiği
Zülfikar kitabıyla, Hıristi-yanların başı ve
reisine yazılı bir tebligatta bulunduğu
gibi, şu Fener Patriği'ne de şifahi bir
tebligatta bulunmuştur. Şu iki mühim
teşebbüs, yani İslam dini adına İslamın temel akidesini tebliğinde olsun,
yazımızın üst taraflarında eserlerinden
yaptığımız alıntılardaki manalar olsun
dinimize, İslam akidesine ters düşen
yanlış bir şey var mıdır?.. Şeriat, usuliddin
ve akaid ilimlerine dayanarak "Vardır!" diyen varsa, hemen fikir meydanına
çıksın görüşelim. Kuytu köşelerde,
karanlık mihrakların emirber neferliğinde
fısıltı ile şeriatsız bir şekilde
konuşmasınlar. Mayıs 1953: İstanbul'a gelen
Bediüzzaman'ın üç ay kadar kalması Bediüzzaman'ın Patrik Athenagoras'la
görüşmesi....(kronolojiden) Üstad Hazretleri İstanbul'a geldiğinde
Patrik Athenagoras'a giderek, odasına
girdiği zaman Patrik ayağa kalkarak
hürmetle yer göstermiş. Üstad Hazretleri,
ona demiş: "Allah'ın bir olduğuna
inanıyor musun? Resul-i Ekremin (A.S.M.) son Peygamber olduğunu tasdik ediyor
musun?" O, cevaben "Evet." demiş. " Öyle
ise bunları etbaına tâmim ve tebliğ et!"
deyince, Patrik, ezile büzüle: "O zaman
beni bu makamda tutmazlar, yapamam."
deyince Üstad Hazretleri derhal kalkıp, dışarı çıkmış. (Nakleden zübeyir gündüzalp....)

Anlamsız ve boş bir cevap olmuş serdengeçti
Üstad her fırsatta dinsizliğe karşı ehli kitap dindarları ile ruhanileri ile (hristiyan alimleri) birlikte adım atılması gereken durumları işaret etmiştir
Hristiyanları bir düşman olarak ifade eden bir sözü var mı?
Bugünün istila ve işgal politikası hristiyanlık değil Emperyalist politikalar gereği
Derdiniz ne ben doğrusu anlamış değilim
İnsanlar hristiyan veya yahudi diye potansiyel düşman mı?
Böyle ilkel ve zekadan yoksun düşünceler nereden üretilir?
Müslümanları potansiyel terörist ve düşman olarak gören işgal devletlerinin mantığıyla örtüşüyorsunuz
O zaman yaptıkları az bile????
Müslüman ne yahudiyi ne hristiyanı düşman tehdit olarak görmez
O dinine karşı yapılan tecavüzlere cevap vermekle sorumlu
Bediüzzaman'ı okumayanlar onu anlatmaya çalışıyor.Üstadın zındıka dediği ortak düşman değişmiş değil


""Hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.""
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Serdengeçti şu cümlesini açıklmalı:

Üstad Hz'leri hakiki kitab ehline(şirk
koşmayan)herkese TEBLİĞ debulunmuştur

Serdengeçtinin cümlesinin mevhumu muhalifinden hakiki kitab ehlinin şirk koşmadığı anlamı çıkıyor..Serdengeçti bunu mu demek istedin?üstadın yaşadığı yıllar çok uzak değil....Pygamber aleyhisselamdan bu güne , şirk koşmayan ehli kitab varmıymış? Şirk koşmayana tebliğin bir anlamı mı var? Asıl tebliğ şirk koşannlara yapılır....şaşılacak bir mantık!!!!
Sedengeçti açıklasında bizde ona göre yazalım ..
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
şimdi şöyle olmuş, Üstad gezgin bir derviş gibi olduğundan, geze geze teslise girmemiş, Hz İsanın getirdiği tahrif olunmamış islam ile Hz Musanın getirdiği tahrif olunmamış islamın müntesiblerini bulup tek tek tebliğde bulunmuş. Çok zor olmuş tabi hapislerde sürgünlerde bu iş ama fırsat buldukça yapmış... Papaya da Zülfikarı göndermiş ama siz bakmayın adının zülfikar olduğuna, islama girmeyen, Allah ve rasulune düşman olan küffarın tepesine inen Hz Alinin kılıncıyla aynı taşıması tamamen tesadüf, zaten zülfikar tevhidden, ahirete imandan ve marifetulahdan bahsetmez, genelde millet nasıl imana(!) gelmiş masallarını anlatır ve seviyeli bir tebliğde bulunur bu hristiyan ve yahudi kafirine... o yüzden serdengeçti kardeş te onu söylüyor... Boş beleş konuşuyor işte...

demokrat manifesto ise tebliğin el kitabını yazdığından, hocalarından "3 derste seviyeli tebliğ nasıl yapılır" ı her daim ders aldığından Üstad ne derse desin, nasıl yaparsa yapsın farketmez. Abileri ne dediyse odur. Zira insanları islama davet için gelmiş Hz Peygamber, tebliği Allahdan aldığı emirlere göre değil, haşa sümme haşa kafasına göre yaptı, o yüzden dinin sahibinin tebliğ usulunu bu zamanda değiştirmekte beis yoktur deyip hamakatin tepelerinde gezersiniz...


ya da Üstad tebliği tüm insanlığa eserleriyle yapmış, Hz Peygamberin dahilde ve hariçteki küffara karşı tebliğ usulune tam sadık kalmış, risale-i nurlar bir akaid kitabı olduğundan papaya göndermiş ve nasıl iman etmesi gerektiğini bildirmiş, mefhum muhalifiyle eger allah'a ve ahiret gününe islamın bildirdiği şekilde iman etmez, Allah ve rasulunun haram kıldığını haram, din-i islamı da hak din olarak kabul etmezse cehennemin dibine gideceğini bildirmiş dersiniz, tercih sizin...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yine aynı terane ! Yok Hıristiyan ruhanilerle ortak hareketmiş te yok efendim onlarla diyalogmuş, şuymuş-buymuş !
Müslümanların günümüz itibariyle Hıristiyanların hiç bir şeyine ihtiyaçları yoktur! Saçmalamayı bırakın da adam gibi İslâmı yaşamaya bakın yaşamaya !
 

usame49

Paylaşımcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
156
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Üstadın hristiyan ruhanileri dediği teslise girmemiş, mesela havari Barnaba nın yazdığı incile uygun şekilde iman etmiş, kendini öyle muhafaza etmiş iseviler ile mevcut papalık personelini bir tutarsanız iş böyle karışır...

Zamane düşmanı dinsizliktir ve demokrasi eliyle yayılır. Önce düşmanınızı tanıyın, sonra onun silahlarını... Sonra Üstadı belki anlarsınız aklınız yeterse...
 
Üst