Bediüzzaman’a göre Hıristiyanlıkta beklenen aslına dönme hareketi nasıl olacaktır..

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Bediüzzaman’a göre Hıristiyanlıkta beklenen aslına dönme hareketi nasıl olacaktır..

Hıristiyanlığın Protestanlaşma sonrası manevi bir arayış neticesinde tevhide gireceğini belirten Bediüzzaman Hazretleri bu süreci , Hz.İsa (AS) ‘mın Efendimiz (SAV) ‘ e ümmet olacağına işaret eden Hadis-i Şerifin bir işareti olarak tefsir etmektedir :

“Nasrâniyet ya intifâ, ya ıstıfâ bulacak. İslâma karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, Purutluğa tâ geldi. Purutlukta görmedi ona salâh verecek. Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin bâzı yakınlaştı tevhide; onda felâh görecek. Sönmezse, safvet bulup İslâma mal olacak. Bu bir sırr-ı azîmdir. Ona remz ve işaret: Fahr-i Rüsûl demiştir: "İsâ, Şer’im ile amel edip ümmetimden olacak." (1) demektedir.


Hıristiyanlıkta Tevhid sürecinin başlaması için , bir geçiş sürecini andıran bu “yeni din” , Teslis Hıristiyanlığı ile İslam Dini arasında yer alacak “Tevhid esaslı bir Hıristiyanlığı” anımsatmaktadır :

Meselâ, "(Deccal) O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu öldürebilir, başka çare olamaz" (2) rivayet edilmiş. Yani, onun (Deccalın) mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek, ancak semâvî ve ulvî hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-i Kur’âniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nüzulüyle o dinsiz meslek mahvolur, ölür (Şualar, Sayfa 501)


Demek , Hıristiyanlarda bir semavi ve ulvi bir din zuhur ederek , yani Hıristiyanlık aslına rucu ederek Tevhidi kendine rehber edinecek , ve bu süreçte İslam ile ittifak edip Dinsizlik cereyanına (Deccaliyete) karşı birlikte mücadele edecekler :

“İşte böyle bir sırada, o cereyan (Deccal) pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak…..”, (3)

Diyebilirizki Bediüzzaman Hazretlerine göre ; Ahirzamanda Deccaliyetin (dinsizliğin) sonunun gelmesi ve dünyaya İslam’ın son bir kez daha hüküm sürmesi için Tevhid esaslı Hıristiyanlığın İslam ile ittihad etmesi gerekmektedir. O halde öncelikle Hıristiyanlığın Tevhidi kendisine rehber edinmesi için biz müminlerin İslamı Temsil noktasında Diyalog faaliyetlerini hem artırmalı hemde hızlandırmalıyız. (Allahualem bissevab)


(1) Sözler, Sayfa 644
(2) Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530.
(3) Mektubat ,Sayfa: 60
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
bir makale den alıntılardır

DİYALOG DÜŞÜNCESİ DOĞRU MU YANLIŞ MI?​
Son olarak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'na bağlı Kültürlerarası Diyalog Platformu'nun düzenlediği "Ortak Ata Hz. İbrahim'in Aydınlığında Dinler ve Barış Uluslararası Sempozyumu (Harran Buluşması)"nın ikincisi, Mardin'de 13 Mayıs 2004 günü yapıldı. Sempozyuma 11 dini önder ile Almanya, ABD, İsveç, İngiltere, İtalya, Fransa ve Türkiye'den birçok akademisyen katıldı ve konu tüm detaylarıyla tartışıldı.
Dört oturum halinde gerçekleşen sempozyumda, "Hz. İbrahim'in mesajında barış", "İbrahimi gelenekte barış", "Üç semavi dinde barış kahramanları" ve "Yarının dünyasında Hz. İbrahim'in mesajının yeri" gibi ana başlıklar altında "Dinler Arası Diyalog"un nasıl geliştirilebileceği üzerinde konuşuldu.
Bu gibi diyalog çalışmalarının yanında, toplumda bazı kesimler bu girişimlere karşı bazı çekinceler taşımakta, bu yaklaşımın birtakım sakıncaları olabileceğini düşünmektedirler. "Dinler arası diyalog" doğru mu yanlış mı? Bu sorunun en güzel cevabı şüphesiz kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'de ve Peygamber Efendimiz (sav)'in uygulamalarındadır.
.
.
.
.
.
http://www.fikiryazilari.net/islam_dunyasi/islam_dunyasi101.html
.
.
.
Ortak Amaç Doğrultusunda Biraraya Gelmek

Bugün, dünya üzerinde büyük bir fikri mücadelenin devam ettiği ve dünyanın iki kutba bölündüğü bir gerçektir. Ancak bu iki kutbun tarafları Müslümanlar ve Yahudiler-Hıristiyanlar değildir.

Bu iki kutbun bir tarafında, Allah'ın varlığına ve birliğine iman edenler diğer tarafında ise inkarcılar; diğer bir deyişle bir tarafında İlahi dinlere inananlar diğer tarafında da bu dinlere karşı olan ideolojileri savunanlar yer almaktadır.

Dini ve ahlaki değerleri hedef alan güç merkezlerinin, ellerindeki geniş imkanları birleştirdikleri ve dindar insanlara karşı ittifak halinde hareket ettikleri yaşanan bir gerçektir.

Bu ittifakı fikri anlamda etkisiz hale getirmek, dinsiz materyalist telkinlerin olumsuz, yıkıcı sonuçlarını ortadan kaldırmak, güzel ahlakın, mutluluğun, huzurun, güvenliğin, refahın hakim olduğu toplumları meydana getirmek için yegane bir yol vardır:

Yeryüzündeki vicdan sahibi insanların, samimi olarak iman eden Hıristiyanların, dindar Yahudilerin ve Müslümanların bu ortak amaç doğrultusunda biraraya gelmesi.

Dolayısıyla dinler arasında kurulacak olan diyalog, Hıristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin adalet ve barış arayışlarının, insanlığa faydalı olma isteklerinin doğal bir sonucudur.

Üç dinin mensuplarının arasındaki diyalog, sadece toplantılarla ve konferanslarla sınırlı kalacak bir ilişki değil, ortak değerleri savunan, aynı amaç için mücadele eden, ortak sorunlara köklü çözümler getirmeyi hedefleyen inançlı insanların birlikteliğidir.
 
Üst