Bediüzzaman Sempozyumu yapıldı

HENGAMe

Yeni
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
268
Puanları
0
Yaş
41
HAYATTAKİ TALEBELERİ DE KATILDI

Sempozyumun Sinan Erdem Spor Salonunda gerçekleşen açılışına binlerce insan katıldı. Açılışta Bediüzzaman'ın halen hayatta olan yakın talebelerinden Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Said Özdemir ve Mehmet Fırıncı da hazır bulundu.

40 ÜLKEDEN 245 AKADEMİSYEN GELDİ

Sempozyuma ABD, Rusya, Nijerya, İran, Suudî Arabistan, Hindistan ve Filipinler dahil, 40'a yakın ülkeden gelen 245 akademisyen, "İnsanlık onuruna lâyık bir geleceğin inşasında ilim, iman ve ahlâkın yeri ve rolü" konusunu irdeleyecek.

İLİM, İMAN VE AHLÂK MODELİ

Sempozyumda tüketim ahlâkı, kültür ve din farklılıklarından kaynaklanan problemler, sosyal adalet, milliyetçilik gibi pek çok konu tartışmaya açılacak. Bu konularda uygulanabilir bir ilim, iman ve ahlâk modelinin esasları araştırılacak.

Risale-i Nur Talebelerinin kitapları suç aleti sayılıyordu

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Başkasının kasaturası, tabancası, bıçağı suç unsuru sayılırken, Risale_i Nur talebesinin takkesi, seccadesi, okuduğu kitap suç aleti sayılıyordu” dedi. Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi ve manevi mirası Risale_i Nur eserlerinin daha iyi anlaşılması için İstanbul İlim ve Kültür Vakfı (İİKV) tarafından düzenlenen 9. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu başladı. Binlerce kişinin katıldığı sempozyum dinleyicileri arasında Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatta olan talebeleri Mehmet Fırıncı, Abdullah Yeğin, Said Özdemir ve Mustafa Sungur da yer aldı. Programa katılan Bülent Arınç, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Bedüzzaman’ın talebeleriyle selamlaştı. Bedüzzaman’ın hayatıyla çok önemli bir örnek olduğunu ifade eden Bülent Arınç, Said Nursi’nin, sahabe hayatını kendisine örnek alan, büyük bir İslam alimi olduğunu belirtti. Arınç, yeni neslin o günleri ve o günlerde çekilen sıkıntıları bilmediğini dile getirdi. O dönemki gazetelerde, “Nurcular basıldı, suç aleti olarak tespih takke ve risale müsadere edildi” şeklinde yayınlar yapıldığını hatırlatan Arınç, “Gözaltına alınan suç aletleriydi bunlar. Bir başkasının kasaturası, tabancası bıçağı kaması suç aleti sayılırken, Risale-i Nur talebesinin evlerinde okuduğu kitaplar ve o sırada namaz kılıyorlarsa başlarındaki takkeler, seccadeler suç unsuru olarak görülüyordu” ifadesini kullandı.


Said Nursî özgürlük savaşçısı

Bediüzzaman Sempozyumunda yapılan konuşmalardan kısa notlar:

Kadir Topbaş: Bediüzzaman Said Nursi’yi anmaya vesile olan sempozyumun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bediüzzaman dünyaya yayılan sesimiz olmuştur. Buradaki topluluk bunun en büyük şahididir.

Eşsiz sevgi ve hoşgörü sahibi bir insandı Bediüzzaman. Toplumun sorunlarına duyarsız kalamazdı ve kalmadı da. İnanıyoruz ki, onun fikirleri her çağda taze ve ölçü olacaktır.

Bediüzzaman “Bizim üç büyük düşmanımız var: Cehalet, zaruret, ihtilaf. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahıyla cihad edeceğiz” dedi.

Öte yandan “Biz muhabbet fedaileriz, husumete vaktimiz yoktur” da onun önemli bir sözüdür.

Hüseyin Çelik: Bu ülkede yıllar yılı Kürtler, Aleviler ve dindarlar ötekileştirildiler.

Bediüzzaman her şeye rağmen şiddete, kaba kuvvete tenezzül etmedi. “Müsbet hareket” dediği demokrasi içerisinde fikir mücadelesini sürdürdü.

Tarihte bir önemli insanlar olmuştur, bir de değerli… Önemli insanlar makam mansıplarıyla önemlidirler. Makamları gidince önemleri de gitmiştir. Ama değerli insanlar öldükten sonra bile kıymetleri bilinmiş, hep hayırla yad edilmişlerdir. İşte Bediüzzaman bu değerli insanlardandır. Bugün buradaki bu tablo da bunun ispatıdır.

Prof. Dr. Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Başk. Yard.): 100 sene önce “Henien leküm” diye sesleniyor Bediüzzaman. Ne demek bu? Yani “Kutlu olsun, mübarek olsun, tebrik ederim” demek. Zamanındaki insanlar onu anlamayınca, o da mazi derelerinden “telsiz telgrafla” istikbale, bizlere böyle sesleniyor. Bizim şimdiki hizmetimizi tebrik ve takdir ediyor yani.

Bana “Bütün bu yaşanan güzel tabloları tek bir cümle ile özetleyin” deseniz Bediüzzaman’ın şu cümlesini zikrederim: “Nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrının tahakkuk etmesi.” Çünkü o Rus polisiyle arasında geçen diyalogda da o müjdeyi vermişti: Müslümanlar inşallah “nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını tahakkuk ettireceklerdir.” Kur’ân’ın nüzulünün 1400. Sene-i devriyesini idrak ediyoruz. Ne demişti Bediüzzaman: “Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi ittiba-ı Kur’ân’dır.”

Bir Diyanet Camiası üyesi olarak çok dikkatimi çeken bir tespitimi, duygumu da paylaşmak istiyorum: Diyanetin arşivlerine baktık. Risale-i Nurlar geçmişte çok defa mahkemelere verilmiş, Diyanet’ten de bilirkişi raporu istenmiş ve Diyanet de raporlar vermiş. Ne mutlu ki, bugüne kadar Diyanet’ten Risale-i Nurlar hakkında verilen 17 adet bilirkişi raporunun hiçbirinde Risale-i Nurların aleyhinde tek bir cümle bile sarfedilmemiş. Bunu, Diyanet’in tarihçesine bir şeref levhası olarak geçmek gerekiyor.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-

Allah (CC) emeği geçen kardeşlerimizden ebeden razı olsun..

Risale-i nurları tüm dünyaya duyurma azminde ve çabasında olan kardeşlerimizi Rabbim (CC) korusun kollasın inşaallah..
 
Üst