Bediüzzaman hazretlerinin orduya bakışı.

raptor252

Üye
Katılım
30 Eki 2006
Mesajlar
118
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
trabzon
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN ORDUYA BAKIŞI
Bediüzzaman Hazretleri bazıları müstesna olmakla beraber ordunun şahs-ı manevisi en sonda dine himayetkâr davranacağını bildirir ve der ki:

«Rahmet-i İlâhiyeden ümid kesilmez. Çünki: Cenab-ı Hak, bin seneden beri Kur’anın hizmetinde istihdam ettiği ve ona bayraktar tayin ettiği bu vatandaşla*rın muhteşem ordusunu ve muazzam ce*maatini, muvakkat ârızalarla inşâallah peri*şan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazife*sini idame ettirir…» (Mektubat sh: 326)

Üstteki parçanın devamında, Bediüzzaman Hazretleri elyazma eserinde kendi el yazı*sıyla yaptığı bir ilâvesinde; Türk Ordusu kuvvetini kendi milleti aley*hinde değil, İslâm Dünyasının selâmet ve zaferinde kullanıp büyük vazifeler göreceğini ihbar sadedinde şöyle der:

«Kılıncını ayağına vurdurmaz, düş*manına vurdurur. Kur’ana hizmetkâr eder. Ağlayan âlem-i İslâmı güldürür.»

Yine ordu ile alakalı bazı beyanlardan kısa nümuneler verelim:

«Eski Harb-i Umumîden biraz evvel, ben Van’da iken, bazı dindar ve müttakî zatlar ya*nıma geldiler. Dediler ki: “Bazı kumandan*larda dinsizlik oluyor. Gel, bize iştirak et. Biz bu reislere isyan edeceğiz.”

Ben de dedim: “O fenalıklar ve o dinsiz*likler, o gibi kumandanlara mahsustur. Ordu onunla mes’ul olmaz. Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya karşı kılıç çekmem ve size işti*rak etmem.”

O zatlar benden ayrıldılar, kılıç çektiler; neticesiz Bitlis hâdisesi vücuda geldi. Az za*man sonra, Harb-i Umumî patladı. O ordu, din namına iştirak etti, cihada girdi, o ordu*dan yüz bin şehidler evliya mertebesine çıkıp beni o dâvamda tasdik edip kanlarıyla velâ*yet fermanlarını imzaladılar.» (Şualar sh: 360)

«Bir rivayette, “İslâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek”[10] denilmiş.

bunun bir tevili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu’yu vatan yapmadığından, o zaman*daki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.

Gariptir, hem çok gariptir: Yedi yüz sene müddetinde İslâmiyetin ve Kur’ân’ın elinde şeref-şiar, bârika-âsâ bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı istimal etmeye çalışır! Fakat muvaffak olmaz, geri çe*kilir. Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor diye rivayetlerden anlaşılıyor.» (Şualar sh: 596)

Halk Parti hükümeti zamanında 1947 lerde parti genel sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı mektubun bir kısmında Bediüzzaman Hazretleri ordunun şerefini korumak için şu hususu hatır*latır:

«Eğer şimdi siz kâtib-i umumî olduğunuz hamiyetperver, milliyetperver adamlar, şim*diye kadar cereyan eden ve medeniyet hesa*bına mukaddesatı çiğneyen usulleri muhafa*zaya çalışıp, üç dört şahsın inkılâp na*mında yaptıkları icraatı esas tutarak mevcut haseneleri ve inkılâp iyilikle*rini onlara verip ve mevcut dehşetli ku*surları millete verilse, o vakit üç dört adamın seyyiesi üç dört milyon seyyie olup bu kahraman ve dindar milleti ve İslâm ordusu olan Türk milletinin geçmiş asır*lardaki milyarlar şerefli merhum ordularına ve milyonlarla şehidlerine ve milletine büyük bir muhalefet ve ervahına bir mânevî azap ve şerefsizlik olmakla beraber; o üç dört inkılâpçı adamın pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun kuvvet ve himmetiyle vücut bulan haseneleri o üç dört adama verilse, o üç dört milyon iyilikler, üç dört haseneye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehşetli kusurlara kefaret olamaz.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 219)

«Eskişehir’de, tayyareciler ve subaylar ve askerlere de aynen şu dersi vermişti: “Bu tayyareler, birgün İslâmiyete büyük hizmet edecekler. Farz namazlarınızı kıl*sanız, kılamadığınız zaman kaza etseniz, as*ker olduğunuz için herbir saatiniz on saat ibadet, hususan hava askeri olanların bir sa*ati, otuz saat ibadet sevabını kazandırır. Yeter ki kalbinde iman nuru bulunsun ve imanın lâzımı olan namazı ifa etsin.”» (Tarihçe-i Hayat sh: 466)

İşte bu ifadelerden müslüman milletin evladı olan ordu bütünü ile menfi olmadığı ve asayişi, hakkaniyeti ve tarihi şerefimizi koruya*cağı anlaşılıyor.
 
Üst