Bediüzzaman Haz. talebelerinin, Hocaefendi hakkındaki düşünceleri

  • Konbuyu başlatan SaLtan
  • Başlangıç tarihi
S

SaLtan

Guest
Zaman zaman bu meselede sorular gelmesi bizi bu küçük çalışmaya itti. Biz Ebul Yüsr(kolaylığın babası) olmayı tercih ederiz. Ebul Usr(zorluk babası) olmak marifet değil. Ehl-i Sünnet dairesindeki her kişiye muhabbet ölçümüzdür. Geçmişteki ihtilafları kaşımak değil, onların arkasındaki hikmet kaneviçesini görmektir hüner. Üstadımızın talebeleri sarraftır..Cevherin kıymetini bilir onlar. Hocaefendi hakkında dedikleri bunun ispatı. Şimdi bu güldestesi ile sizi başbaşa bırakalım. Eğer alakanıza mazhar olursa, hocamızın o güzide ağabeylerimiz hakkındaki görüşlerine de başka bir çalışmada yer vermek istiyoruz. Tevfik Allah’tan…



1.Mehmed Kırkıncı Hocaefendi; Aksiyon’da ki röportajında: “Üstadın bir ifadesi var, “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir.” Hayali konuşmuyoruz ki, yaptığı ortada. Bizden yüz adım önde gidiyor. Allah payidar etsin. Uzun ömürler versin. Hamiyeti yüksek, hamiyetperver, vatanperver, şefkatli bir insan.

Birçok meziyeti Cenabı Hak onda derc etmiş”(1)diyor hocamız hakkında. Hocaefendiye yazdığı bir mektupta “Bu kudsi hizmetinizi değil ki biz, felekler ve feleklerdeki melekler dahi tebrik ediyor.”(2) diyen Kırkıncı Hoca, Gönül Damlaları adlı eserinde ise Hocaefendi için; “Letafetli bir lebib ve fesahatli bir edip”(3)tâbirini kullanmaktadır. Hocaefendiye gönderdiği ve 1997 Ramazan bayramında Zaman gazetesinde “Her ehl-i hamiyeti ağlatan zulüm” adıyla yayınlanan bir mektuplarında Kırkıncı Hocaefendi şöyle demektedir; “Sizi iki cihanda bahtiyar etmeye vesile olacak kutsi hizmetinizde Cenab-ı Hakkın size yüz binlerce sadık mücahitleri hayrul halef olarak bahşetmesi en büyük tesellimizdir.” Ve şöyle devam eder: “Muhterem efendim, sizin saffet ve masumiyet içerisinde geçirdiğiniz hayatın sayfa ve yaprakları gayet açık ve parlaktır. Katiyyen bu gibi hadiseler mir’at-ı kalbinize toz konduramaz ve hizmetinizi gölgeleyemez. Zira bu gayretinizi bütün Anadolu ve âlem-i İslam, hatta cevv-ü sema ve fezayı âlem alkışlıyor, belki kâinat dahi memnun, mesrur oluyor.”(4) Artı Haber adlı dergide bir soru üzerine şöyle diyor: “Fethullah Hoca çok muhterem bir zattır. On sene benim yanımda kaldı. Devletin yapması gerekenleri yapıyor. Okullar açtı, çocuklar orada Türkçe öğreniyorlar, Müslüman oluyorlar. Onu baş tacı etmek lazım. Zaten ben onun çocukluğunu bilirim, müşfik, devletine bağlı. Hatta milliyetçilik namına benden biraz daha ileriydi.(5)”

Hocaefendiye Nurlardan ilk bahseden Mehmed Kırkıncı hoca olmuştur. Hocaefendi Rotterdam sohbetinde ondan bahsederken şöyle der: “Bana Risale-i Nur’u tanıtan da o oldu. Abimizdi, hamimizdi. Hâlâ da hâlisane hizmet eder -kendisi nasıl düşünürse düşünsün- ama düşüncesi oydu: Ellerini dizlerine vurur; “Hocaefendi akıbetimden çok endişe ediyorum” derdi.



Kırkıncı hocamız, Aksiyon dergisinin kendisiyle yaptığı röportajda Hocaefendi ile alakalı şunları söylüyor: "1956'da tanıştık, 1966 yılına kadar beraber iman ve Kur'an'a ait hakikatleri okuduk. Bu süre içinde aramızda tatlı bir uhuvvet ve muhabbet teessüs etmişti. Onunla birlikte geçirdiğimiz zamanları tahattur ettikçe kendimi firdevsi bir saadet içerisinde hissediyorum.



Hocaefendi, gençliğinde ilim ve hikmetin feyyaz bir aşığı idi. Hilkaten dürüst, halim, iffetli bir genç idi. Müşfik ve merhametli idi. Her nutku bir belagat ve fesahat şaheseriydi. Hocaefendi, bizden bin adım ileri attı. Hariçteki hizmetleri ile de milletimizin dışarıdaki itibarını artırdı. Bediüzzaman Hazretleri'nin 'Size kat'iyyen ve çok emarelerle ve kati kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükümet, âlem-i İslam’a ve dünyaya karsı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak, mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini mefahir-i tarihiyesini onun ibraziyle gösterecektir' sözüne masadak oldu."


"Bazen cumaları müftü efendiden izin alarak herhangi bir camide vaaz ederdi Hocaefendi. Sabahtan öğleye kadar risaleden bazı yerleri ezberler, kürsüye çıkar, kekelemeden konuşurdu. Bak ben kekeliyorum ama onda kekeleme yok. İşte onları ezberleye ezberleye kendine bir hal geldi. Öyle bir hafızası var ki, 1966'ya kadar beraber bulunduğumuz her şey hafızasında. Onun vaaz ve nasihatleri en duygusuz insanı bile heyecana getirip ağlatır.

Dünya zevkleri onu hiçbir zaman aldatmadı. İbadetine düşkündü, geceleri teheccüd namazını kılar ve secdeye kapanarak bu millet için dua ederdi. Dalalet ve sefahat girdabına düşen, dini ve milli seciyelerini kaybeden gençlerimiz için ağlar ve necatları için halisane niyaz ederdi. İslamiyet’in neşir ve tebliğini farz telakki eder ve bunu ifaya çalışırdı. Bu çalışmasında da muvaffak oldu.


Onun en bariz meziyetlerinden birisi de vatan ve milletini çok sevmesi idi. Kendisi için değil milleti için yaşar ve düşünürdü. O nedenle, onun hizmetlerini çekemeyenler, ona karşı olanlar memleketin, milletin dostu değil. Kendisine yapılan saldırılara rağmen azim ve sebatla, sabır ve tahammülle taviz vermeden davasını takip etti. Bir gün adaletin zulme, hakkın batıla galebe edeceğine inanıyordu. Fikir ve irfanla ve neşriyatla insaniyete hizmet etmeyi gaye edinmişti. Hoşgörü sahibi idi. Muhaliflerine bile kat’iyyen düşman nazarı ile bakmazdı. Hakikate muhalif hiçbir menfi harekette bulunmamıştır. Yüzlerce ve binlerce gencin fazilet ve irfanına vesile olmuştur. Bu ağır vazife, genç yaşta saçlarının ağarmasına sebep olmuştur."(6)



Kırkıncı Hoca, “Hayatım- Hatıralarım” adlı anı eserinde risalelerin Hocaefendi üzerindeki etkisine şöyle değiniyor; “Feyz kaynağı olan Risale-i Nurları tahkik ve tetkik ettikten sonra Hocaefendi yepyeni bir hususiyet kazanmış oldu. Risale-i Nur’daki cevherler onun ruhunu alevlendiren bir mürşid-i azam oldu. Risale-i Nur’un rahle-i tedrisinde istidatlarını yoğurdu. Onun düsturlarını kendisine meslek ittihaz etti. Hocaefendi o cevherleri aşk mayası ile yoğurarak gençlerimize verme bahtiyarlığına erişti. Şimdi ise hizmeti bütün dünyanın gözlerini kamaştıracak bir hal aldı. Çağımızda iman ve İslam aksiyonunun müstesna temsilcilerinden biri oldu.”(7)



Kırkıncı Hocaefendi şunları da ifade etmekte: Yıllar sonra annesinin vefatı üzerine Osman Hoca ve Ahmet Şahin’le birlikte taziye için gittik. Üç-dört saat yanında kaldık. Çok güzel sohbetler oldu. Birkaç gün önce bir rüya görmüştüm. Rüyada geniş bir bina, ucu bucağı görünmüyor, zemini de halı gibi döşenmiş. Hoca efendi birden yanımda durdu ve binayı bana anlatmaya başladı.



Dedim: “Buraya gelmeden önce böyle bir rüya gördüm. Tabiri nedir?”



Dedi: “Estağfurullah, siz daha iyi bilirsiniz.”



Ben de “Sizin hizmetinizden çok gelişeceğine işarettir” dedim.



Hocaefendi: “Bu sizin hizmetiniz , sizin , sizin...”diye ağlamaya başladı.


İzmir’de hapisteyken Nazım Gökçek, Necmettin Bey ziyaretine gideceğiz. Gitmeden öncede bir rüya gördüm. Rüyada Cebrail, elinde bir masa saati. Bana “Al bunu Fethullah Hocaya ver.” Ziyaretine gittiğimizde bu rüyayı anlattım. “Hocam, bunu işittikten sonra 10 sene hapiste kalsam hiç aldırmam” dedi.Yüz yetmiş ülkede okul yapmak ne demek?Cebrail’in rüyadaki saati bu işte...


Ben, “Cenabı-ı Hak, Bediüzzaman’ı kendisini anlatmak için yaratmış, Fethullah Hocayı da hizmet için yaratmış.” diyorum. Benim inancım bu...(8)



Kırkıncı Hocanın hizmetlere dair gördüğü iki rüyasını Hocaefendi bir sohbetinde şöyle anlatıyor: “Benim öteden beri hep kendisine saygı duyduğum bir zat. 5–10 yaş benden ilerde olmasının yanı başında aynı zamanda 5–10 sene evvel de Hazret-i Bediüzzaman’ın dünyasına erken uyanmış olması itibarıyla benim saygı hisleri, saygı duygularıma bir o kadar daha saygı ilave ettiren bir insandır. İki sene evveldi, bu müesseselere gelmişti. Bana iki enfes şey anlattı. Bunlardan bir tanesi şuydu: Gözyaşlarıyla, 60 yaşındaki insan hıçkıra hıçkıra anlattı. Az belki ayrı gibi görülebilirdi. Ben görmem de, o da görmez, başkaları görebilirdi. Şafii-Hanefi ayrılığı, Şafii-Maliki ayrılığı içinde biraz da metotta, usulde değişik yollarla aynı hedefe varma ayrılığı gibi bir şey. “Etturuku ilallah bi adedi enfasi halaik” Allah’a giden yollar mahlûkatın solukları sayısınca. İşte bundan nasiplilik içinde mini bir farklılık, bir ayrılık. Tabii bunu neye söylüyorsun. Çünkü “Sizin hizmetiniz” deyip de, başarıları ifade ederken böyle bir insanın o başarıları gözyaşlarıyla ifade etmesi çok manidardır. Dedi ki; “Bu müesseseleri gördüm. Her birisi dünyayı idare edecek büyük saraylar gibi geldi. O saraylarda beni gezdirdiler. Bir yere gelince o saraylarla alakalı insanları, görünce, anladım ki meğer dünyayı idare eden o saraylar bu hizmet ve bu hizmetin arkasındaki insanlarmış” dedi. Ve hıçkıra hıçkıra ağladı. Ve sonra arkasından ayrı bir şey anlattı: “Gördüm ki yine” dedi. “Anadolu seller içinde, seylâplar içinde. O seller binaları önüne katıp bir kütük gibi sürükleyip götürüyor. Ve herkes endişe telaş içinde. O esnada ümitlerin ayakta kalması düşünülemez. Herkes sarsık, belki her vicdanda yeis yaşanıyor. Fakat o esnada nereden çıktığı belli olmadan birden Bediüzzaman belirdi. O selin içinde, sizin yurtlarınızı, pansiyonlarınızı, evlerinizi, kaya gibi kucaklıyor, selin önüne koyuyor ve bir baraj yapıyor. GAP barajı gibi bir baraj yapıyor. Derken sular çekildi. Zararlı olma durumu inkitaa uğradı. Ve faydalı bir baraj haline geldi. Anadolu da seylâpların erozyonundan kurtuldu.” Bunlar iki sene evvel derin duygularla, coşkun heyecanlarla anlatıldı.”



2. M. Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Bayram Yüksel ağabeylerin imzası bulunan bir yazıdan; “Evrensel bir ufuk turuna doğru gelişen bu hizmet-i külliyede muhterem Hocaefendi kardeşimizin de ilahi lütuf ve mevhibenin bir tecellisi olarak büyük hisse ve nasibi varolduğu açıkça ortada ve herkesçe müsellemdir. Hatta şu hususu ehemmiyetle tebarüz ettirmek isteriz ki; Kendisi, Hizmet-i Kur’aniye ve İslamiye noktasında bu kadar geniş imkâna -maddeten ve manen- sahip olmasına rağmen sırf ahenk-i umumiyi muhafaza ve şirket-i maneviye hukukuna riayeti şiar edindiğinden bizatihi Risalelerin neşrine girmemiş, hakikatte bir vücud-u maneviyenin azaları kabul ettiği Nur kardeşlerinin neşir hizmetlerini kendi hizmeti telakki edip, kamyonlarla Nur Risalelerinin sevkiyle, nurların her tarafta neşriyle, dolayısıyla genç nesillerin imdadına koşmuş ve hazret-i Üstad zamanından beri devam ede gelen hizmetlerin devamını teyit ve takviyede bulunmuştur. Ve ayrıca geniş dairelere müteveccih Türkiye’de ve hariç memleketlerde ihyasına vesile olduğu maarif hizmetleri, neşriyat sahaları ise, bütün ehl-i iman tarafından kemal-i takdirle karşılanmaktadır.”(9)



2-Zübeyir Gündüzalp:Cemal Uşşak bey anlattı; “Hocaefendinin 1995’te Moral FM ve Nesil matbaalarını ziyaretinde M. Emin Birinci ağabey: “Ne kadar biz uyduk o ayrı konu. Zübeyir ağabey; “Hizmetle alakalı meselelerde Fethullah Hocaefendi kardaşımla istişare edin. Onun fikirleri musibtir.’ demişti deyince, Hocaefendi: “Estağfirullah! Zübeyir ağabey iltifat etmiş” dedi.



Hocaefendi Edirne’de vazifeli iken İstanbul’da Zübeyr ağabeyi ziyarete gelirmiş. Şöyle anlatıyor: “Zübeyr abi çok ciddi, sevgisini dışarıya vurmazdı. Yanına gider gelirdim. Bir iki defa da bana nasihat etmişti. Ben çok müstağniyim, param yok, gider cami penceresinde yatarım. Param varsa, gider otelde yatarım. Sonra üstü kapalı bana “kardeşim” dedi “Üstad, Hastalar Risalesinde “gençlik ve sıhhat önemli iki gaflet unsurudur” diyor. Dersane çok önemlidir.” Sonra öğreniyorum ki, Kırkıncı Hocaya da diyor: “Geldiğinde dershanede kalsın.”



Mehmed Kırkıncı Hocaefendi 22. 10. 2003 tarihinde Erzurum’da Kümbet medresesinde bu konuda bize şunları söylemişti: “Zübeyir abi bana dedi ki “Hocaefendiye söyle, İstanbul’a gelip geçerken bana misafir olsun.” Hocayı o kadar sevmişti ki… Onun da (Hocaefendinin) ağabeylere saygısı öyle ki… Bambaşka bir şey canım.”



Cemal Uşşak Bey anlatıyor: “Bir gün Bekir ağabeyin Kığılı Pasajındaki yazıhanesindeydik. Arka odada Zübeyir ağabey de, diğer ağabeyler de vardı. Birisi İzmir’den bir haber getirmiş; “Fethullah hoca Kestanepazarından ayrıldı” demişti. Zübeyir ağabey bunu duyunca dizleri üzerinde doğruldu ve şöyle dedi: “Fethullah Hocaefendi kardeşim fevkalade isabet etmiştir. İnşallah bundan sonra Nur’un izzetine münasip bir tarzda hizmetine devam edecek.”(10)



3-Sungur ağabey: Rahmi Erdem beyin hazırladığı “Beyaz Gölgeler” adlı eserde Sungur ağabey Hocaefendi hakkında şöyle demekte: “Rahmi bey kardeş, bu zaman da hakikat-i Kur’aniye’de saf tutan kardeşlerimizin manevi hüviyetini bendeniz ihatadan acizim. Bilhassa Fethullah Efendi hakkında fikir ve kanaatimi rica ettiniz. Daha önce de “o zatlarla arkadaş olmak, kardeş ve beraber olmak hepimiz için birer mazhariyettir. Bir lütf-u ilahidir. Böyle masum ve yıldız misal zatlarla daima iftihar ederiz. Onlar bizim şeref tacımız” demiştim. Fethullah Hocaefendi, deruhte ettiği hizmet-i Kur’aniye ve İmaniyesi, bir ve beraberlik içinde bulundukları kardeşleri ve arkadaşlarıyla âlemşümul bir hizmeti kucaklayan, gençliğin ve nesillerin imdadına maarifi ilahi ile koşan âli himmet ve kerimüssıfat bir mübarek zattır. Hz.Üstadımız, Kastamonu Lahikasında bir mübarek talebesi için “kalemi gibi kalbi de harikadır.” dediği bu manaya, Hocaefendi ve mübarek kardeşleri de mazhar ve masadak olduğunu gösteriyorlar. Onlar ahirzamanda âlemi ışıklandıracak bu nur-u Kur’anın mübarek, halis hameleleri olarak takdir ve tebrike sezadırlar. Hepimiz ve hep beraber bu nur-u Kur’an ağacının etrafında Rahmet-i ilahiye ile bulunmak nimetine mazhar olmuşuz. Malumunuz böyle hayatlarını İslamiyet’e, milletin saadet ve selametine halisane ve fedakarane bir surette adayanlar o hulus ve vüsat içinde çalışanlar; nihayette Hakkın keremi ile bir millet olarak ebediyet ve beka bulacaklardır inşallah. Belki onlar bunu da gaye yapmadan yalnız rıza-i ilahinin hudutsuz fezasında yol almak emelindedirler. Bu öyle bir nimet ve lütuftur ki Allah onu dilediğine verir.” (11)



Cemal Uşak beyefendi 1996 Eylül ayında bir trafik kazası geçiren Sungur ağabeyi hastanede ziyaretinde, Sungur ağabeyin: “Şimdilerde Hocaefendi ve hizmetine birçokları müspet bakıyorlar. Keşke 20 sene önce de böyle bakabilselerdi, ne iyi olurdu.” dediğini nakletmişti. Yine Cemal beyin nakline göre; “1972’li yıllarda Hocaefendiye izafeten; “Hocaefendiye Hazret-i İsa (AS) diyorlar” diye bazı kimseler serişte ederek Hocaefendiyi suçluyorlar, itham ediyorlar ve camiadan dışlamaya çalışıyorlardı. O yıllarda Sungur ağabey de Mehmed Feyzi ağabeye gidip; “Hocaefendi hakkında bazıları böyle söylüyor. Ne diyorsunuz?”diye soruyor. Mehmed Feyzi ağabey de tebessüm ederek: “Kardeşim olur böyle haller. Bana da söylüyorlar. Etrafımdakiler beni de öyle gördüklerini söylüyorlar. Bunun bir fitne yönü, fesat yönü veya zararlı bir yönü yoktur. Velayet makamlarında tıpkı makam-ı Hızır gibi her bir peygamberin makamı vardır. Makam-ı İsa da vardır. Bir takım zatlar ya İsa meşrep olurlar. Veya makam-ı İsa’ya çıkarlar. O zatları sevenler de, kendi kalp ayinelerinde o zatı ayn-ı İsa gibi görür. Bu, o zatın ya makam-ı İsa’da olduğuna delalet eder. Veya o zatın İsa meşrep olduğuna delalet eder.” diyor.



Kıymetli yazar Cüneyd Suavi Bey 2–11–2001 tarihinde Adapazarı’nda görüştüğümüzde Sungur ağabeyin bir mecliste Hocaefendi için: “Kardeşim, büyük evliyadır” dediğini nakletmişti.



4-Tahiri Mutlu: Cüneyd Suavi bey, merhum Tahiri ağabeyle Hocaefendi arasındaki münasebeti şöyle anlatmıştı: “Tahiri ağabey vefatında Hizmet vakfı mütevellisindeki yerine Hocaefendiyi vekil bırakmıştı. Hocam, Tahiri ağabey tarafından müthiş seviliyordu.”



Hocaefendi bir sohbetinde Tahiri ağabeyin kendisine verdiği bir hediyeden bahsediyor: “Yazdığı şeylerden Mesnevi-i Nuriye de vardı, bana hatıra vermişti. 80 ihtilalinde birisi benim evimden almış, onları çatıya koymuş, yağmurda çürüdüler, tamir edilir mi diye çok uğraştım, hatıra kendi el yazısı, fakat maalesef.”



5-Hulusi Yahyagil: Üstadın talebelerinden Salih Özcan beyin nakline göre Hulusi ağabey merhum Hocaefendi için:"Bu gence dikkat edin, ilerde istikbal vaat ediyor” demiş. Hocaefendi 1983’de Elazığ’da Hulusi Yahyagil ağabeyi ziyaret ettiğinde Hulusi ağabey Üstadın İktisat risalesinde bahsettiği kerametli baldan bir kaşık teberrüken hocamıza vermiş. Hocaefendi bunu şöyle anlatıyor: “Albay Hulusi Bey'e uğradım 83’de. Yani Üstad vefat ettikten tam 23 sene sonra. Hulusi Abi merhum yine bana bir yemek kaşığı bal verdi, o baldan. Bitmemiş daha”



Hocaefendi bir sohbetinde Hulusi ağabeyle alakalı bir hatırasını şöyle anlatıyor: “Hulusi abinin oğlu vefat etmişti. Biz taziye için orda bulunuyorduk. Bize güzel şeyler anlattı. Ve "Bütün menba-ı varidat benim için bir yönüyle o işin prizması olan Hz. Bediüzzaman’dır. Yani Kur'an nur ışıkları içinde akar gelir ona. Ve bizde ondan aldık onu. Sünnet akar gelir biz ondan aldık." Böyle anlattı.”



6- Bayram Yüksel: 1997’de dar-ı bekaya irtihal eden Bayram ağabeyin teveccühü hakkında Hocaefendi şöyle diyor: “Bayram abi enfes şeyler anlattı bana. “Tamamen bu neşri size devredelim” dedi. Bunlar hep Allah'ın lütfu…”



7- Bekir Berk: İslam Davasının meşhur avukatı merhum Bekir Berk bey ile Hocaefendinin karşılıklı büyük sevgi ve saygıları vardı. Burada buna kısa bir hatıra ile değinelim. Muhammed Nur Sungur beyefendi anlatıyor:1986’da Fethullah Hoca hacca gelmişti. O zaman evimiz vardı,ticaretle uğraşıyorduk. Hac dönüşü Cidde’de hocayı misafir ettik. Tabii o sırada hergün Bekir Berk ağabey gelip gitti.Aralarında karşılıklı olarak müthiş bir muhabbet ve hürmet vardı. Sohbetleri oluyor, eski hatıralarını yâd ediyorlardı. Bir gün Bekir Ağabey ayrılırken Hocaefendinin onun ardından; “Hey kafesteki koca aslan” dediğini hiç unutamam.(12)



8-Ahmed Feyzi Kul: Merhum Cahid Erdoğan anlatıyor: Rahmetli Ahmet Feyzi Kul abi, pek vaiz beğenmezdi. Kendisine ne Tahir Hoca’yı ne de Yaşar Hoca’yı dinletmem mümkün olmadı. Zaten kendisi de alim bir zattı. Hocaefendi’nin İzmir'e gelişinin tahminen üçüncü haftasıydı. Ben vaaza giderken yolda Ahmet Feyzi abi ile karşılaştım. Nereye gittiğimi sorunca vaaza gittiğimi söyledim. “Beraber gidelim” dedim, kabul etmedi. Israr ettim. Beni çok sevindirdi. Çok fazla ısrar edince teklifimi kabul edip geldi. Vaaz bitti, Cuma namazı kılındı, cemaat boşalmaya başladı. Ben de malzemeleri toparlıyorum. Baktım, Hocaefendi oturuyor, Ahmet Feyzi abi de birkaç saf arkada oturuyor. Hocaefendi yerinden doğrulunca o da ayağa fırladı ve koşup Hocaefendi’yle musafaha ettiler. Aralarında neler konuştular bilmiyorum; fakat bildiğim bir şey varsa Ahmet Feyzi abinin bu vaaza gelişinden gayet memnun olmasıydı. Çünkü biraz sonra yanıma gelip, "Sen haklıymışsın, bu diğerlerine benzemiyor" demişti. Bu cümleyi vaaza gelmeden evvel ben ona söylemiştim ve şimdi o da aynı kanaati benimle paylaşmış oluyordu..(13)



8-Abdülkadir Badıllı: “Bu makamda hak adına ve bitarafane bir muvazene ile şöyle diyebilirim ki; Fethullah hocanın vasıtasıyla iman ve hidayete ermiş, İslamiyet nuruyla ahlâklarını düzeltmiş binlerle insan vardır. Bunun yanında hocanın şahsî kemalatı, tevazu’u, edep ve ubudiyeti de çok yüksek mertebelerdedir. Bu hakikat muvacehesinde Fethullah Hoca, en az bin Muşlu Molla kadar İslâma hizmet etmiş, eserleri de meydandadır, her ne ise..”(14)



9-Abdullah Yeğin Ağabey: Abdullah Yeğin, Fethullah Gülen Hocaefendi ile eskiden tanışmaktadır: “Üstad’ın talebeleri Hizmet Vakfı’nın mütevelli heyetine aza oldular. Tahiri Ağabey vefatına yakın bir zamanda ‘ben mütevelli heyetini bırakıyorum. Fethullah Hoca var, ben yerime onu tayin edeceğim.’ dedi. Vakfın tüzüğüne göre üç kişi tayin edilir, mütevelli heyeti de onlardan birini seçerdi. Tahiri Ağabey istifa edince Fethullah Hoca seçildi. Eskiden de tanırdım ben Fethullah Hoca’yı. Hatta ziyaretine gittik Edirne’de, İzmir’de… Ben Adana’da iken yanımıza gelmişliği vardı. Epey bir zamandır görüşmedik fakat onun da gayesi İslamiyet’tir, başka bir şey değil.”(15)



KAYNAKLAR



1-Aksiyon Sayı–37



2-Gönül Damlaları:231-Mehmed Kırkıncı-Timaş Yayınları



3-Gönül Damlaları-sf:201



4-Gönül Damlaları:231–232



5-Artı Haber – sayı 1, sf.19



6- Aksiyon-Sayı:412



7-Hayatım- Hatıralarım-sf:96- Zafer Yayınları- İst-2004



8- Nur’un Büyük Kumandanı-İhsan Atasoy-s:118-119-Nesil Yayınları-İst-2006



9-Özel dosyamızda mevcuttur.



10- Nur’un Büyük Kumandanı-İhsan Atasoy-s:379-380-Nesil Yayınları-İst-2006



11-Beyaz Gölgeler-sf:204–205-Timaş Yayınları



12-Hayatını Davasına Adayan Adam- İhsan Atasoy-s:227-228-Nesil Yayınları-İst-2006


13-http://tr.fgulen.com/a.page/basindan/dosyalar/a14934.html

14-http://www.ittihad.com.tr/ifhamname.htm


15- Aksiyon-Sayı:588



16- Hocaefendinin muhtelif sohbetleri
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Bayram YÜKSEL Abimiz (RA) cenazesinin bizzatihi Hocaefendi tarafından

kılınmasını istemiş ve büyük bir kalabalıkla ISPARTA ULU Camisinde bu görev

yerine getirilmiştir.
 
Üst