Bedirhan Gökçe / Adın Ayrılık Olsun

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Bedirhan Gökçe

Doğumu: 21 Mart
şair, müzisyen, seslendirici.

1988 yılında günümüze seslendirdiği onlarca şiir ve müziklerle tanınmış sanatçıdır.
1988 yılında TRT'nin açtığı seslendirme sınavlarında başarı göstererek günümüze kadar seslendirdiği onlarca parçalarla ve şiirlerle tanınmıştır. Sanatçının onlarca sesli şiir kayıtları ile denemeleri olup, bu şiirlerini albüm haline getirmiştir. Sanatçı birçok özel kanalda şiirlerini seslendirdiği pogramlar yapmıştır. Bedirhan Gökçe 2003 yılında ise A.G.A adlı yönetmenliğini Andaç Haznedaroğlu'nun yaptığı TV dizisinde rol almıştır. Ayrıca TRT'de yayınlanan Bedirhan Gökçe ile gecenin kıyısında aslı programı sunmuştur.


Kendi dilinden Bedirhan Gökçe:
Ne zaman sorsalar özgeçmişiniz diye, bunalır ve özgeçmişten ziyade öz geleceğe talip olduğunu söyler ve debdebelerle dolu geçmişimin renksizliği içinde birazda sıkılarak başlarım anlatmaya öz olan geçmişimi en öz şekliyle.

1988 senesinde TRT'nin açmış olduğu seslendirme sınavlarına girdiğim sırada mankenliğe de başlamıştım, tipim çok iyi olmasa da iyi taşırdım kıyafetleri.
Reklam, film, belgesel derken, çok alakasız bir zamanda devlet memuru oldum... Memuriyetim boyunca "allahım bana öyle bir iş verki gece oturup gündüz yatayım" diye dua ettim... İleride bu duamın kabul olacağının bilinmezliği içinde...
Memuriyete bir türlü ısınamayan ben, 1993'te açılan özel radyolarla geceleri şiir okuyup gündüzün stresini atmaya başladım...


Ve 1995'in sonunda Hulki Cevizoğlu'nun samimi teklifi üzerine biran bile düşünmeden, Kanal 6'nın haberlerini okumak üzere istifa ettim memuriyetimden.
Üç sene sonra sesimin haberlerde anlamını yitirdiğini düşünerek gelen teklif üzerine radyo programımı Kanal A'da yapmaya karar verdim...
Yine aynı sene şiir kasetleri daha patlamamıştı ki bir şiir albümü yaparak sessizce yüzbinin üstüne çıkan albimüm ile ismimi iyice şiirleştirme imkanı buldum...


2000 yılının eylül'ünde Radyo Tatlıses'e başlamak üzere herşeyimi geride bırakarak Ankara'ya hüzün dolu bir vedanın ardından, geldim taşı toprağı "para-kadın-hırs" olan üçlü sac ayağının merkezi... İstanbul şehrine...
Bu arada "Kanal A" televizyonundaki "Damlayan Mısralar" adlı programıma da devam ettiğimi düşünürsek, Ankara-İstanbul otobanının dile gelmesi durumunda nasıl 9 kilo verdiğim en iyi şekilde anlatılmış olacaktır.


Ve ben Damlayan Mısralar adlı TV programımla Radyo-Televizyon Gazetecileri Derneği'nin "2000 yılı Radyo- TV Oskarları" ödülü ile Kültür-Sanat dalında yılın en iyi televizyon programcısı sıfatına sahip olma şansını yakalarken programımın kalitesi de nihayet tescillenmiş oldu...
Alâkasız görülsede ben aynı zamanda siyah kuşak kareteciyim.
Kısacası, şairin ifadesi ile "Biraz kül, biraz duman, o benim işte."
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ben-bunlari-yazarken-sen-yine-uyuyordun-bedirhan-gokce-r142635-sz380.jpg



Basım Yılı: 2010


Bedirhan kelimelerden ilaç yapar, ruhu onarmak için, kitapta da dev bir ecza dolabı var, yorulmuş herkes için...
AYŞENUR YAZICI

Bedirhan Gökçe, insanoğlunun temiz, asil, zarif, hassas ve güçlü duygularını en güzel ifade eden, en güzel dile getiren, en güzel sese büründüren bir ozan. Her dinleyeni, her okuyanı uzaklara, başka yerlere, özlediği yerlere götüren şiirleri, söyleşileri, yazıları, duygu, anlam ve değer yüklü. Şiiri şiirden daha fazla bir şey yapan güçlü sesiyle şiire değer katan, insanlara şiiri sevdiren bir ozan.
NASUH MAHRUKİ

Siz Bedirhan`ı şiir okurken tanıdınız...
Ben idealleri uğruna ters rüzgârlara rağmen sarsılmadan yürüyen bir insan olarak tanıdım onu.
İnanıyorum ki emanetini teslim edinceye kadar da böyle yürümeye devam edecek...
Ben onu böyle okuyorum, istedim ki sizde öyle okuyun onu.
Yolun açık olsun Bedirhan
Doç. Dr. NİHAT HATİPOĞLU

Bedirhan`ın sesi kadar sözü de çok etkili. Eğer Türkiye de Bedirhan gibi on tane radyo programcısı olsaydı, sanırım bizlere gerek kalmayacaktı.
Bedirhan huzur veriyor
Prof. Dr. Arif VERİMLİ

Evet;
Gözyaşı günahın rengini soldurur mu, diye soran.
Her ağlayan mazlum mudur, diye sorgulayan
80de çalınan çocukluğum 30 yıldır kayıp, diye hayıflanan
İki seven insanın sessizliği nasıl bir çığlıktır aslında,
diyebilen o kırılgan yürek karşımızda.

Ben Bunları Yazarken Sen Yine Uyuyordun Bedirhan Gökçenin yazarlık yönünü ön plana çıkarıyor ve insan şunu sormadan edemiyor:
Bu kadar güzel yazabilen bir kalem niçin günlük gazetelerde yazmaz?
Ne yapın edin, Bedirhan Gökçenin bu güzel ve kendine özgü yorumlarına kayıtsız kalmayın.

Ben Bunları Yazarken Sen Yine Uyuyordun
belki sizin de uyanmanıza vesile olacak kim bilir
 

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Her yönüyle sevdiğim birisidir Bedirhan Gökçe. Bunu her fırsatta söylerim. Sadece şiir okuması, yazması gibi yönleri değil. İnsanlığı, merhametli yüreği ile hatırlarım hep onu. Ondan çok şey öğredim. Kitap okuma özürlü biri olarak mutlaka bu kitabı okuyacağım ama..
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Bedirhan Gökçe'den kalplere şifa metinler

"Her ağlayan mazlum mudur, diye sorgulayan, 80’de çalınan çocukluğum 30 yıldır kayıp, diye hayıflanan, iki seven insanın sessizliği nasıl bir çığlıktır aslında, diyebilen “kırılgan yürek”ten duygusal metinler

Eğer hastaysanız, doktora gider ve tedavi olursunuz. Eğer fiziken hastaysanız, doktorun yazacağı reçete üç aşağı beş yukarı bellidir. Ama bazen ruhen kendinizi pek iyi hissetmezsiniz. O zaman herkesin kendine göre bir çaresi vardır. Kırılmış ruhu tedavi etmek öyle kolay değildir.
Gecenin bir vakti radyoyu açıp şöyle tok sesli, içinize seslenen, hüznü keyifli hale getiren bir ses duyarsanız.
O ses sol yanım acıyor anne derken, sol yanınız gerçekten acıyorsa.
O ses size kitaplardan, ozanlardan aşka ve sevdaya dair şiirler okuyorsa.
Hem taşralı hem kentli dinleyiciyi aynı frekansta buluşturuyor ve sizi hayata bağlayan bir şeyler söylüyorsa, bilin ki o ses, o söz, o yorum, Bedirhan Gökçe’dir.
Onu dinlediğinizde kendinizi daha iyi hissedersiniz. Yorgunluğunuz geçmiş, kelimeler şifanız olmuştur. Hayata daha sıkı sarılabilirsiniz. Yaşama umudunuz geri gelmiştir. Prof. Dr. Arif Verimli, “Bedirhan'ın sesi kadar sözü de çok etkili. Eğer Türkiye de Bedirhan gibi on tane radyo programcısı olsaydı, sanırım bizlere gerek kalmayacaktı. Bedirhan huzur veriyor...” diyor. Ayşenur Yazıcı, “Bedirhan kelimelerden ilaç yapar, ruhu onarmak için, kitapta da dev bir ecza dolabı var, yorulmuş herkes için...” öğüdünde bulunuyor.
Nasuh Mahruki, “Bedirhan Gökçe insanoğlunun temiz, asil, zarif, hassas ve güçlü duygularını en güzel ifade eden, en güzel dile getiren, en güzel sese büründüren bir ozan. Her dinleyeni, her okuyanı uzaklara, başka yerlere, özlediği yerlere götüren şiirleri, söyleşileri, yazıları, duygu, anlam ve değer yüklü. Şiiri şiirden daha fazla bir şey yapan güçlü sesiyle şiire değer katan, insanlara şiiri sevdiren bir ozan” tarifinde bulunuyor. Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, “Siz Bedirhan'ı şiir okurken tanıdınız... Ben idealleri uğruna ters rüzgârlara rağmen sarsılmadan yürüyen bir insan olarak tanıdım onu. İnanıyorum ki emanetini teslim edinceye kadar da böyle yürümeye devam edecek... Ben onu böyle okuyorum, istedim ki sizde öyle okuyun onu. Yolun açık olsun Bedirhan...” diyor.
Evet; Gözyaşı günahın rengini soldurur mu, diye soran, her ağlayan mazlum mudur, diye sorgulayan, 80’de çalınan çocukluğum 30 yıldır kayıp, diye hayıflanan, iki seven insanın sessizliği nasıl bir çığlıktır aslında, diyebilen “o kırılgan yürek” bu kez duygusal metinleriyle karşımızda.
Tıpkı radyo mikrofonlarında olduğu gibi, kitap sayfalarından okuduğunuz zaman da mutlaka size hitap eden, boğuluyorum dediğiniz anda oksijen tüpü gibi yetişen, aşka ve hayata dair çıkmazlarınızda size ışık tutan metinler var Bedirhan Gökçe’nin yazılarında.
Bu eserin kefili intihar etmekten onu dinleyerek vazgeçen ünlüler ile milyonlarca seveninin bildiği “meşhur radyo kapanış konuşmalarının” müdavimleridir…
Ben Bunları Yazarken Sen Yine Uyuyordun belki sizin de uyanmanıza vesile olabilir, kim bilir.

(Haber 7)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kırık Kalpler Ahı
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?
Kim bilir ne bekliyor, kalır mıyım ölür müyüm?
Ne malum dünya gözüyle, bir daha görür müyüm
?



Radyoda Sezen Aksu söylüyor, dışarıda kar yağıyor…
Bardağımda sıcaklığı ıhlamurun, tadı damağımda bir garip kayganlık, içimde duyguların hasat sonu harmanı, savruldukça toza dönüyor her şey ve kağıt kesiği bir acıya dönüyor dokunduğum her yer …
2010’un ilk yazısı bu, bugün mağazadaki kız söyledi “elim hâlâ alışmadı 2010 yazmaya” diye “benim de dilim alışmadı" dedim, çıktım…
Oysa nelere alışmıyordu insan! Ne alışamam dediklerimize, NE UNUTULMUŞ VAATLERE…
Ne hayatta yapmam, yaptıramazlar denilenlere…
Ne “görmesem ölürüm” deyip görmeyince ölmediklerimize
Evet belki ölünmüyor ama adına da yaşamak denmiyor ayrıca, biyolojik olarak hayat devam etse de psikolojik olarak öyle değil işte
Nelere alışıyor insan, alıştıkça şaşırdığı ne çok şeye
Siz kaç ayrılık yaşadınız mesela?
Kaç insanın çığlıkları var içinizde?
Kaç kişiyi öldürdünüz dilinizden dökülen hançer ucu sözlerinizle?
En son hangi ayrılıkta kaldınız, kimi gömdünüz yüreğinizde bir yerlere?
Bir yerlerde ağladığını bildiğiniz kaç kırık kalbin ahı var üzerinizde?
Nelere alışıyor insan değil mi?
El de ayıplayıp, el de kınayıp, elinizde kalan ne çok ilahi adalete…
Ama buna da alışacak buna da katlanacak bunu da unutacaksın.
Neleri unuttuğunu hatırlasan, ne demek istediğimi anlayacaksın…
Dışarıda kar yağıyor, senenin İstanbul’a düşen ilk karı, sanki daha alımlı olacağını biliyor gibi sokak lambasına doğru gidiyor, sallana süzüle ahenkle…
Oysa o kadar yol alıp sonra ‘ıslak asfaltta’ çapı kadar yer tutup gideceğini ve yarın onu benden başka kimsenin hatırlamayacağını bilmiyor bile…
Nasıl diyordu şair;
“Bu gece yılbaşı….
Dışarıda kar yağıyor, dışarıda kar
Ve Tütüyor gözlerimde
Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar
Peki biz nasıl başlamıştık bu yazıya:
Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?
Kim bilir ne bekliyor, kalır mıyım ölür müyüm?
Ne malum dünya gözüyle bir daha görür müyüm?
Pişman değilim ama göçtüm kederden
Düşman değilim ama çöktüm erkenden
(Haber 7)
 

Nihle

Profesör
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
1,981
Tepkime puanı
468
Puanları
0
Çok değerli bir kitap olacağı kanaatindeyim ..
 

SeNoL

MUEYABYA
Katılım
16 Kas 2006
Mesajlar
4,867
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Kocaeli
Zaman nasıl geçiyor, tam 18 sene geride kalmış,
O gün yeni doğan bugün reşit olmuş.
O gün reşit olan bugün yolun yarısına Tarancı olmuş.
Örneğin, o gün 12 yaşında bir çocuk olan Burak bugün 30 yaşında bir adam olmuş…

Zaman nasıl acımasız ilerliyor,
Ne zaman başlamıştık radyoya?
Bir Ağustos akşamının Ankara yazında,
Şimdi nerdeyiz?
Bir Aralık akşamının İstanbul ayazında…
Tam 18 sene…

Ne çok insan eksiliyor hayatımızdan, ne çok insan ekleniyor yeniden.
Kimilerini toprağa gömüyoruz bu sürede, kimilerini yüreğe…
Zincirlikuyu’ya eş bir mezarlık var içimde kimseler bilmez;
Ne çok acı, ne çok ölüm, ne çok kaza, ne çok sevda…
Çizip geçenler, yakıp geçenler, yıkıp geçenler …
O gün Memur olan tanıdıklarımın bildiği ben,
Bugün tanımadıklarımın bildiği “tanınmış” ben…

Şiir dinleyerek, şiir okuyan
Kitap okuyarak kitap yazan ben…
Ne çirkin bir sözdür bu “ben”
Nereye getiriyorum sözü…
18 SENE ÖNCE BANA DESELERDİ Kİ;
Sen bir gün bu ülke de şiir okuyarak isim olacaksın, güler geçerdim;
Çünkü kim şiir okuyarak “isim” olmuştu ki, ben de olayım,
Şarkı değil türkü değil ŞİİR…
Hele bir de kitapların olacak deselerdi;
“Sıyırdı yazık, kendi haline bırakayım” der sessizce orayı terk ederdim.
Hele hele Facebook’un olacak deseler,
Dalga geçiyor diye Face’ine tükürürdüm.

***
Emin olun 18 sene öncesinin Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi arasında sadece 18 sene yok.
Tencere kapağından, çanak antene geçilen süreçte, artık walkman yok, fotoğraf makinasına poz almak yok, merdaneli çamaşır makinesi yok, mektup yok, tebrik kartı yok, yok, yok.

İşte sene 2010 ve kitabım var … “Ben bunları yazarken, Sen yine uyuyordun” dördüncü kitabım.
(Gidip alırsanız sevinirim)
Sene 2010 ve bir facebook’um var… Ama diğer BEDİRHAN GÖKÇE’ler ile hiçbir alakam yok.
(Girip beğenirsen sevinirim)

Bu adrese tıkladığınızda doğruca Bedirhan Gökçe facebook RESMÎ hayran sayfasına ulaştınız demektir:
http://www.facebook.com/pages/Bedirhan-Gokce/174177279278066



Kaynak : http://bedirhangokce.com/yazilar.php?ID=65
 

Nokta

Profesör
Katılım
3 Ağu 2010
Mesajlar
1,386
Tepkime puanı
305
Puanları
0
Kitabı çok merak ettim, güzel şiirler, yazılar..
 

Sessiz Vaveyla

EL Kârda Gönül Yârda
Katılım
21 Eki 2010
Mesajlar
236
Tepkime puanı
58
Puanları
0
Konum
Beyaz Şehir
Bedirhan Gökçe diyince aklıma ne geliyor, şiire başlama nedenim.... Allah yolunu açık etsın....
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Bedirhan Gökçe / Delikanlı



Basım Tarihi : 03 - 2011

Delikanlının Silahı Yüreğidir, O Da Tutukluk Yapmaz!
Koltukları kaldırıp kanatları açarak, hafiften vücut kaslarını göstererek, siyah takım içine beyaz gömlek giyerek, biraz da göğüs ileri, kümbet geri yürüyerek delikanlı olunmuyor!
Olsa olsa bitirim bir tip oluyor.

Bele silah takarak onu da her fırsatta ucundan göstererek, ben yerine ısrarla “biz” sözünü kullanıp bir âlemden bahsettiğinin altını çizip, oranın raconunu hissettirerek; “kodum mu oturturum!” şeklinde yürüyerek, ağız dolusu küfürle dolaşıp, paltonun yakasını kaldırarak yürümekle de delikanlı olunmuyor.

Olsa olsa görenlerin şerrinden Allah'a sığındığı “mafya kılıklı” tipler oluyor…
Demek ki delikanlılık kılık kıyafetle, “kodum mu oturturum!” demekle olunmuyor.

DELİKANLI,
EĞER YÜREĞİ VARSA O GÜN, O DAKİKA, O AN, GETİRİP ORTAYA KOYUYOR.

ÇOK KONUŞULAN BİR KONU, İLK DEFA YAZILDI
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Delikanlının Silahı Yüreğidir, O da Tutukluk Yapmaz!
 

_Berceste_

bir tutam delilik...
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
6,798
Tepkime puanı
1,525
Puanları
0
DELIKANLIyim diye gecinenlere kapak olsun ...
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
131989.jpg


Sen söyle,

Sedası kulağımda, edası nazarımda,

Göçmen kuşlar gibi çırpınan kadın,

Dağlanmış yüreğimi mısralar soğutmazken,

Yelkovanın boyuna akrepler soyunmuşken,

Seni seven bu yürek seninle yorulmuşken,

Hangi terazi tartar -sana olan sevgimi,

Hangi bakış götürür şu aklımı başımdan,

Çiçek açma çağımda dallarımı kırmışken,

Şiir yazan ellerim ellerine hasretken,

Hiç mi için sızlamaz,

Kayalardan tuz çalıp şu yarama basarken...

Severken ayrılmayı kimde gördün sen,

Severken terk etmeyi oyun sandın sen...
 
Üst