Efendi, siz huy edinmişsiniz. İşinize gelmeyen bir hatıra nakledildi mi hatırayı anlatan yalancı ve iftiracı oluyor. Bu kaçıncıdır?
Üstadımız soru sormazdı, ilmi o şartla verildi, dersiniz, Esad Erbili Hz.lerinin halifesi olan Mahmud Sami efendi ve Musa Topbaş efendilerden başka türlü haber gelir: Said Nursi Hz.leri, Esad Erbili'yi Kelami degahında ziyaret eder, sorular sorardı. Konuşmalardan mağrur olduğu yerde de Esad Erbili hz.leri o sormadan sorularına kerameten cevap verirdi.
Siz ayağa kalkar, hayııırrr külliyen yalan dersiniz. İftira atıyorlar diye karşılık verirsiniz.
Üstadımız, kimseden Tarikat dersi filan almadı dersiniz; yine aynı çevreden Said Nursi Hz.leri, Esad Erbili'den Kadiri dersi almıştı haberi ulaşır. Ya da Said Nursi merhumun "en birinci sınıf talebelerimdensin" dediği Ali Faik Yurtöven Hocaefendi Feyz Dergisi'ne anlatır:
"Bağdat'ta Seyyid Muhammed Yusuf Efendi bana "Şimdi Bediüzzaman ne yapıyor" dedi. "Efendim şimdi Bediüzzaman serbest bırakıldı, eserlerinin, telifi ve dağıtımı ile ilgileniyor" dedim. "Ben Bediüzzaman'ın ilk şeyhiyim" dedi. "Bizim yanımıza 14-15 yaşlarında gelmişti, O'na İlm-i Ledûn bu kapıda nasip oldu" dedi. Üstat Şama gittiğinde Seyyid Muhammed Yusuf Efendi ile tanışmış ve Ehli Beyt'ten olan bu zata intisap etmiş.
Siz ayağa kalkar, hayııırrr külliyen yalan dersiniz. İftira atıyorlar diye karşılık verirsiniz.
Kadir Mısıroğlu, Nemika Sultanın damadından, kendi evinde olan hadiseyi hatıra olarak nakleder. Der ki Said Nursi Hz.leri, Abdulhamid Han'a olan taarruzlarından pişman olmuş, torunu Nemika Sultandan dedesi namına, helallik ve özür dilemiştir.
Siz ayağa kalkar, hayııırrr külliyen yalan dersiniz. İftira atıyorlar diye karşılık verirsiniz.
Şeyh Şerafeddin efendi tarafı anlatır: Eskişehir hapishanesinde, Şerafeddin efendinin Said Nursi'nin talebelerini kendine bağlamaya çalışması diye bir olay yoktur. Şerafeddin efendi, uzun zaman Said Nursi ve talebelerini geri çevirdiği gibi, o hapishanede bulunma amacı da farklıydı. Vedalaşmak ve bir takım emanetleri sahiplerine vermek ve hapistekileri teselli etmek için orada bulunduğunu söylemiştir. Yani konu risalenin iddia ettiği gibi "nurcu" talebe avlaması tarzında geçmemiştir.
Siz ayağa kalkar, hayııırrr külliyen yalan dersiniz. İftira atıyorlar diye karşılık verirsiniz.
Şeyh Said'in torunu, amcasından nakleder: "Şeyh Said'in oğulları Şeyh Selahattin ve amcam Şeyh Ali Rıza Efendi ikisi de 1959'da görüşüyor Said Nursi ile. Ancak bu görüşmeyi Nurcular yazmadı. O görüşmede Said Nursi amcamlara diyor: '1950 yılına kadar şuurum yerinde ben düşüncelerimi kaleme almışım, fikrime güvenirdim. 1950 yılından sonra benden habersiz talebelerim bazı hususları söylemiştir. Ben bu davada yokum. Eğer isterseniz tayin edeceğim bir vekil bu hususları çok güzel anlatır. Altı talebem var. Bunlardan birisini vekil seçmem için kuvvetim yerinde değil. Kolhisara geleceğim hangisini beğenirseniz ben onu vekil tayin edeceğim'
Yine, o görüşmede Nursi merhum demiş ki: “Ben Van’da iken Şeyh Said’in mektubu bana ulaştı. Beni de bu hizmete davet etti. Ben de mektubuna cevaben dedim ki bana görev ver ki ben de bu hizmete buradan katılayım. Mektubun ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Sonra Şeyh Said tutuklandı. Benim mektubumdan dolayı beni de götürürler dedim ama beni götürmediler. Bunun üzerine ağladım sızladım. Sonra istedim ki Şeyh Said oğullarını göreyim. Bugün bana nasip oldu beni kardeş kabul etsinler. Ben bu manevi üzüntüden kurtulayım. Beni manevi evlat kabul etsinler. Ben de manevi evlat olarak huzura çıkayım. Kolhisar’a gelip kalacağım. Altı talebem içinde hangisi uygun görülürse onu vekil tayin edeceğim.' "
Siz ayağa kalkar, hayııırrr külliyen yalan dersiniz. İftira atıyorlar diye karşılık verirsiniz.
Maşallah, cümle alem yalancı ve iftiracı, bir nurcular dürüst ve doğrucu...
Bu kadar farklı insanı, bu kadar birbirinden bağımsız çevreleri yalancılıkla iftiracılıkla suçlayabilmek için gerçekten esaslı bir halet-i ruhiyeye sahip olmak lazım!
Huy olmuş sizde.
İşinize gelmedi mi, yalancı deyin. Zındıkanın ilhadın adamı gösterin. Sizin aleyhinize hatıra anlatan herkes bencil, hodfüruş, enaniyetli, kıskanç, benliğini kırmamamış, Ard niyetli, nuru söndürmeye çalşıyor vs... Maşallah.