serdengeçtı
Yeni
- Katılım
- 14 Eki 2006
- Mesajlar
- 1,777
- Tepkime puanı
- 67
- Puanları
- 0
Bediüzzaman hazretleri anlatıyor. Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misale girdiğim de . Biri geldi, dedi:"Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor."Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve a'sârın meb'uslarından her asrın meb'usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki:"Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et."Ayakta durup dedim:"Sorun, cevap vereyim."biri sordu: "Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva verdirdiniz ki, birinci harbi umumudeki (1.Dünya Savaşı)mağlubiyetinize sebep vererek şu elim şu musibetle hükmetti?
Dedim: "Mukaddemesi üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmalimizdir: salât, savm, zekât."Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı mevzilerde cephelerde.. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene harbi umumide aç bırakarak oruç tutturdu, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı.bütün malımız zayi oldu harbi umumide.El cezâu mincinsi'l-ameliile hükmetti .yani her cezanın cinsnii kendi ameliyle verilir ile hüketti..
"Mükâfat-ı hâzıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neşet eden müşterek musibet, mâzi günahını sildi."Evet başa gelen zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri insanın, biri kader-i İlâhî'nin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adalet eder. bizim başımıza gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, bizim yapmadığımız bir işle bize zulmediyorlar. Fakat kader, bizlerin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle bizleri hem terbiye, hem hatalar kefaret ediyor. Bu meselemizde, insanın zulmünden ziyade, kaderin adaleti ve hikmet-i İlâhiyenin sırrını düşünmeliyiz."
Bende bu hakikati okuduktan sonra düşündüm kalben ve lisanen dedim’ örtü allahın kuranla sabit olan bir emri ve islamın bin dört yüz senelik bayraktarlarından birisidir. Hilalden sonra en mukaddes görülen şiarlardandır. Kadının siperi, kalasıdır. İffetinin abidesidir. Zillete karşı korunmaları için kuran tezgâhında dokunmuş müminelerin zırhıdır. Hal böyle iken örtü allahın emri iken, kader adalet edip zulme rıza göstermezken, bu örtü zulmüne neden müsaade etti, bu zalimleri ve münafıkları ve ahmakları okullarına örtülü olarak gitmek isteyenlerin üzerine neden musallat etti, insan zulüm eder kader adalet eder hükmüne göre başlarına gelen bu musibette kaderin nasıl bir adaleti var. Zalimler neden bu örtülülere zulm ediyorlar. Bu örtülülerin hangi gizli hatalarına mukabil Allah bu zalimlerin eliyle örtülülere zulm ederek kaderi ilahiye noktasında adalet ediyor. Düşündüm nasıl ki bela ağızdan çıkan söze bakar öylede bela ve musibet de hal ve hareketlere de bakar. Hal ve hareketlerle bela celbedilebilir. Bu zulme rıza göstermeyen nefsim ve kalbimle beraber zulme maruz kalanlarda dinlesin ki kaderin ince derin sırlarını bilmeden kadere şekva edip ve isyana girmesinler. Örtülülerin bu zulme maruz kalmasında en büyük vebalin ve mesuliyetin kendilerine ait olduğunun, başlarına gelen musibetlerin ve zulme kendilerinin kadere fetva verdiklerinin, kendilerine ve islama zulm etmelerinin cezası olarak zalimler onlara musallat edilerek zalimlerin eliyle allahın adalet ettiğini gösterir delillerinden bir kısmını burada zikrediyoruz.
1. Ey Peygamber! Hanımlarına ve kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine alsınlar. Bu onların tanınmamaları ve incinmemeleri için en elverişli olan budur. allah bağışlayandır. Esirgeyendir. Emrinin ruhuna zıt, okuyan örtülüler tarafından kurana göre değil, modaya göre, heva ve heveslere göre erkeklerin beğenisine göre bir tesettür ortaya çıkarıldı. Bırak tanınmamayı dikkat çekmek için her türlü giyim ve kuşama girildi. Tesettür içinde setr edilmek yerine pazarlamacı oldular. İhtiyaç gördükleri ilimleri almak için sadece üniversite kapılarını tutular medreselerde iffet, takva, izzetlerini muhafaza ederek iman ilmi tahsil etmeyi ihtiyaç görmediler. Doktor olmak iman doktoru olmaktan üstün tutuldu. Amellerinde sadece rızayı ilahi yoktu, Onlar sadece doktorluk istemiyorlardı para, kariyer, tevecüh, iltifat, ekonomik özgürlük, prestijde istiyorlardı. ilim sahibi olundukça ihtiyaçlar büyüdü iş ihtiyacı, kariyer ihtiyac,ı araba ihtiyacı, moda kozmetik ihtiyacı ve gibi bu ihtiyaçlar için çok rüşvetler verildi mukaddesattan.tanındılar incindiler şefkat madeni olan kalpleri ayaklar altında zillet çekti.
Dedim: "Mukaddemesi üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmalimizdir: salât, savm, zekât."Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı mevzilerde cephelerde.. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene harbi umumide aç bırakarak oruç tutturdu, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı.bütün malımız zayi oldu harbi umumide.El cezâu mincinsi'l-ameliile hükmetti .yani her cezanın cinsnii kendi ameliyle verilir ile hüketti..
"Mükâfat-ı hâzıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neşet eden müşterek musibet, mâzi günahını sildi."Evet başa gelen zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri insanın, biri kader-i İlâhî'nin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adalet eder. bizim başımıza gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, bizim yapmadığımız bir işle bize zulmediyorlar. Fakat kader, bizlerin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle bizleri hem terbiye, hem hatalar kefaret ediyor. Bu meselemizde, insanın zulmünden ziyade, kaderin adaleti ve hikmet-i İlâhiyenin sırrını düşünmeliyiz."
Bende bu hakikati okuduktan sonra düşündüm kalben ve lisanen dedim’ örtü allahın kuranla sabit olan bir emri ve islamın bin dört yüz senelik bayraktarlarından birisidir. Hilalden sonra en mukaddes görülen şiarlardandır. Kadının siperi, kalasıdır. İffetinin abidesidir. Zillete karşı korunmaları için kuran tezgâhında dokunmuş müminelerin zırhıdır. Hal böyle iken örtü allahın emri iken, kader adalet edip zulme rıza göstermezken, bu örtü zulmüne neden müsaade etti, bu zalimleri ve münafıkları ve ahmakları okullarına örtülü olarak gitmek isteyenlerin üzerine neden musallat etti, insan zulüm eder kader adalet eder hükmüne göre başlarına gelen bu musibette kaderin nasıl bir adaleti var. Zalimler neden bu örtülülere zulm ediyorlar. Bu örtülülerin hangi gizli hatalarına mukabil Allah bu zalimlerin eliyle örtülülere zulm ederek kaderi ilahiye noktasında adalet ediyor. Düşündüm nasıl ki bela ağızdan çıkan söze bakar öylede bela ve musibet de hal ve hareketlere de bakar. Hal ve hareketlerle bela celbedilebilir. Bu zulme rıza göstermeyen nefsim ve kalbimle beraber zulme maruz kalanlarda dinlesin ki kaderin ince derin sırlarını bilmeden kadere şekva edip ve isyana girmesinler. Örtülülerin bu zulme maruz kalmasında en büyük vebalin ve mesuliyetin kendilerine ait olduğunun, başlarına gelen musibetlerin ve zulme kendilerinin kadere fetva verdiklerinin, kendilerine ve islama zulm etmelerinin cezası olarak zalimler onlara musallat edilerek zalimlerin eliyle allahın adalet ettiğini gösterir delillerinden bir kısmını burada zikrediyoruz.
1. Ey Peygamber! Hanımlarına ve kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine alsınlar. Bu onların tanınmamaları ve incinmemeleri için en elverişli olan budur. allah bağışlayandır. Esirgeyendir. Emrinin ruhuna zıt, okuyan örtülüler tarafından kurana göre değil, modaya göre, heva ve heveslere göre erkeklerin beğenisine göre bir tesettür ortaya çıkarıldı. Bırak tanınmamayı dikkat çekmek için her türlü giyim ve kuşama girildi. Tesettür içinde setr edilmek yerine pazarlamacı oldular. İhtiyaç gördükleri ilimleri almak için sadece üniversite kapılarını tutular medreselerde iffet, takva, izzetlerini muhafaza ederek iman ilmi tahsil etmeyi ihtiyaç görmediler. Doktor olmak iman doktoru olmaktan üstün tutuldu. Amellerinde sadece rızayı ilahi yoktu, Onlar sadece doktorluk istemiyorlardı para, kariyer, tevecüh, iltifat, ekonomik özgürlük, prestijde istiyorlardı. ilim sahibi olundukça ihtiyaçlar büyüdü iş ihtiyacı, kariyer ihtiyac,ı araba ihtiyacı, moda kozmetik ihtiyacı ve gibi bu ihtiyaçlar için çok rüşvetler verildi mukaddesattan.tanındılar incindiler şefkat madeni olan kalpleri ayaklar altında zillet çekti.