Başörtü yasağı devam ediyor farkında mıyız?

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor
05.09.2010 06:14
font_01.gif
font_02.gif
font_03.gif
font_04.gif



12787.jpg

Başörtüsüne özgürlük platformlarının başörtüsüne özgürlük talebiyle düzenledikleri basın açıklaması eylemleri devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar...

Van'da 155. Başörtüsü Eylemi
Van Hak ve Özgürlükler Platformu (VAHÖP) tarafından gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemi 155. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Kemal Çelen okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Öncelikle önümüzdeki Perşembe günü idrak edeceğimiz Ramazan bayramının tüm İslam alemine barış, kardeşlik ve mutluluklar getirmesini temenni ederken. Geçtiğimiz Cuma gününün dünya Kudüs günü olması hasebiyle de, özgür Kudüs de buluşma dileği ile bütün İslam âleminin Dünya Kudüs gününü kutlarız.
Rize ve Pakistan da meydana gelen sel afetlerinde hayatını kaybedenlere Allah tan rahmet kederli ailelerine de baş sağlığı diliyor. Felaketten mağduriyet yaşayanlara da Sabri cemil diliyoruz.
411 milletvekilinin oyu ile yapılan yasa değişikliğini anayasa mahkemesine götürerek iptal ettiren CHP, yaklaşan referandum sürecinde yine bu konuyu siyasi malzeme olarak ısıtıp kullanmaya devam etmektedir. Bu durum devam ettikçe de zihin altındaki düşünce kodlarını göstermekte ve nasıl sakat bir özgürlük anlayışı olduğunu ibretle izlemekteyiz. Bu en temel insan hakkının siyasi malzeme olarak kullanılmayıp bir an önce bu ayıptan Türkiye'nin kurtulması gerektiğini düşünüyoruz.
Sistemin hak ve özgürlükler konusundaki yasakçı zihniyeti sadece Müslüman halka olan din ve vicdan özgürlüğü kısıtlamaları ile sınırlı kalmamakta. Aynı zamanda etnik ayırımlarda da başlı başına ayrı bir zülüm görülmektedir. Yıllardır kangrenleşmiş Kürt sorunu halen bütün yakıcılığı ile devam etmektedir. Sorunun bir türlü çözüm aşamasına gelmemesinin sebebi ise devletin Kürt vatandaşını yok saymasından ve özlük haklarının verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü meselenin çözümünde şu ana kadar atılan adımlar yeterli olmayıp güçlü bir irade ile somut öneri ve pratikler ortaya konulması gerekmektedir. Öyle Ümit ediyoruz ki referandum sürecinden sonra, kan akmasını önleyecek, ülkemize barış ve kardeşliğin tesis edilmesi için yeniden harekete geçecek ve köklü çözümler için uygun zeminler oluşacaktır.
HSYK ve Ergenekon arasındaki derin ilişkiler, Ergenekon avukatlığını yapan HSYK nın Ergenekon davasını bitirme hesapları yaparak adeta bir parti şeklinde nasıl çalıştığı, ve referandum sürecini yönlendirme üzerine yapılan konuşmalar basına düşen ses kayıtları ile açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kaldı ki bu ses kayıtları bugüne kadar reddedilmediği gibi ses kayıtlarına ilişkin bir yalanlamada gelmemiştir. Söz konusu anlayışın yargının üst kademelerinde bulunmasını Tuzun kokması olarak görmekteyiz.
Türkiye 12 Eylül 1980 de, askeri vesayet rejiminin yapmış olduğu darbe anayasasının rövanşını 12 Eylül 2010 yapmaya hazırlanıyor. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkından, sendikal özgürlüklerin genişletilmesine, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verilmesinden, yüksek askeri şura kararlarının yargı denetimine açılmasına ve yüksek yargı kurumlarının seçim mekanizmalarının temsil kabiliyetini artıracak istikamette değiştirilmesine imkân tanıyan bu paketin kabulü halinde bile, Türkiye'nin anayasa sorunu tam anlamıyla çözümlenmiş olmayacaktır. Fakat Türkiye'nin etnik, milliyetçi ve ideolojik dayatmacı bir anayasa sorunu vardır. Anayasalar toplumda bulunan tüm kesimlerin taleplerini karşılamalıdır. Oysa 1924 Anayasası, 27 Mayıs Anayasası, 12 Mart değişikliği, 12 Eylül Anayasası hepsi ya askeri darbelerin ürünü ya da toplumun taleplerini gözetmek yerine resmi ideolojik kimliği topluma dayatan darbeci zihniyetin ürünüdür.
Öyle görülüyor ki darbe anayasasının 30. yıl dönümünde, zail olmasına etki edebilecek anayasa değişikliği malum çevrelerin hoşuna gitmemekte, öyle ki anayasa değişikliğinin referandumda geçmemesi için her türlü çabayı sarf etmekteler. Ergenekon terör örgütünün bu propagandayı da bazı partiler aracılığı ile yapması da madalyonun bir başka yüzünü teşkil etmektedir. Anayasada yapılan bu değişikliği her ne kadar yeterli görmesek de, Askeri vesayet rejiminin duvarında küçük de olsa bir gedik açacağına inanıyoruz. Dolayısıyla yapılan bu değişiklik önemsenmeli ve halkımızı bu konuda kendisini ya darbe taraftarlığı ya da hak ve özgürlükler taraftarlığı şeklinde vicdani bir muhasebe ile konumlandırmasını bekliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Hakkâri'de imamlık yapan Aziz Tan'ın öldürülmesi Doğu ve Güneydoğuda şiddet ve gözyaşının sona erdirilmesine gölge düşürmüştür. Yapılan saldırıyı kınıyor, yeniden bölgede hortlatılmak istenen faili meçhul cinayet ve kargaşanın önüne geçilmesi için, Aziz Tan'ın faillerinin bir an önce bulunup adalete teslim edilmeleri gerekir.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde ülke basınında genişçe yer alan Van'daki Ak parti ve CHP mitinglerine katılan vatandaşlara bir kısım başka partililerce hakaret edilmeleri, tartaklanmaları, bayanlara sözlü sataşmada bulunmaları kamuoyu nezdinde çok çirkin görülmüştür. İlimizde son zamanlarda oluşan ve Türkiye'ye örnek olabilecek farklı düşüncedeki sivil toplum örgütlerinin bir araya gelip oluşturdukları BAKAH (barış ve kardeşlik için toplumsal mutabakat) hareketindeki sinerjiyi, kışkırtma ve tahriklerle bitirme çalışmalarına pirim verilmemelidir. Bununla beraber referandumda halkın sandık başına gitmemesi yönünde tehdit sayılabilecek boyutta bir ağır üslup ile hareket edilmesini, vatandaşın iradesine ipotek koymak istenmesini de insan hak ve hürriyetlerine aykırı ve ayıp sanacak bir davranış olarak buluyoruz. Bu tarz muhalefet anlayışının bölgemizdeki barışa katkı sağlamayacağı gibi zihinlerde ayrıştırıcı ve güvensizlik sarmalına yol açacağını düşünüyoruz.
Geçen hafta Mustazaf–Der Adana şubesine kimliği belirsiz kişi veya kişilerce bir saldırı düzenlenmiştir. Saldırıyı yapanlar bir an önce tespit edilip adalete teslim edilmelidirler. Sivil toplum kuruluşlarına yönelik yapılan bu tür saldırıları toplumun kalbine atılan kurşunlar olarak değerlendiriyor. Yapılan bu saldırıyı da kınıyoruz.
Bir birimizin haklarına saygılı ve tam anlamıyla hak ve hakikat endeksli bir anayasa temennisi ile…
21966.jpg


haksöz haber
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
Yasak Devam Ediyor, (D)uyuyor musunuz?
05.09.2010 17:55
font_01.gif
font_02.gif
font_03.gif
font_04.gif



21976.jpg

Özgür-Der Antalya Temsilciliği 5 Eylül 2010 tarihinde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Antalya Kapalı Yol Havuz yanında, 11.00'da gerçekleştirilen basın açıklaması Gülendam Pektaş tarafından okundu.



Basın açıklamasında "Başörtüsüne özgürlük", "TRT'de bir programa alınmayan başörtülü konuk", "Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'ya açılan davalar", "Pakistan'a yardım çağrısı" konuları üzerinde duruldu.
BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜNE SON VERİN
Gülendam Pektaş konuşmasına başörtüsü yasaklarının halen devam ettiğini hatırlatarak başladı. Başörtüsü yasaklarının zulüm, işkence, insanlık dışı bir uygulama olduğunu ve yasağın devam ettirilmesini kınadığını, yasakların bir an önce sonlandırılması gerektiğini söyledi.
Basın açıklamasında CHP'nin başörtüsü yasağını ortadan kaldıracak 'Kadınların saçlarının tamamını örtmeleri şart değilmiş, bir kısmını açıkta bırakabilirlermiş! Böylece uzlaşma sağlanabilirmiş' formülü hakkında şu açıklamada bulunuldu:
"Vesayetçi ve dayatmacı zihniyetin Mü'min kadınlara yaptığı bu çözüm önerisini, kısaca şöyle ifade etmek mümkündür: 'İslami tesettüre riayet etme ısrarından ve Allah'a itaat etme ilkesinden vazgeçin, bizim istediğimiz gibi giyinin, mesele böylece çözülmüş olsun!'
Önce CHP Sözcülerinden Sencer Ayata'ya şu soruyu soralım:' Militarist değerleri 'modern din' gibi benimseyen CHP, insanların kıyafetlerini tesbit etme hakkını kimden almaktadır? Kendi hayat tarzlarına 'müdahele edileceği korkusunu taşıdıklarını' söyleyen CHP'li aydınlar, yıllardır Müslümanların hayat tarzlarına müdahale ettiklerini niçin unutmaktadırlar?"
TRT'DE YASAKÇILAR ARASINDA
Geçtiğimiz günlerde TRT'de bir programa başörtülü olduğu için alınmayan Zeynep Yıldız'a yapılanların hangi zihniyetin eseri olduğu soruldu: "TRT bir iftar programında başörtülü bir yazarı davet edebiliyorken normal yayın akışında başörtüsünden dolayı Zeynep Yıldız'ı yayına kabul etmemesi acaba hangi zihniyetin eseridir?"
YARGI KEYFİLİKTEN UZAK OLMALI
Daha sonra Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'ya açılan dava hakkında şu ifadelere yer verildi: "Her fırsatta yargının kuşatılmak istendiğini, ellerinin kollarının bağlanmaya çalışıldığını iddia edenlerin icraatlarına baktığımızda net biçimde karşımıza keyfilik tablosu çıkmakta. Asla hesap vermeyen, çelişkili icraatlarını izah etme gereği bile duymayan ama toplumun tüm kesimlerini ve her kurumu kendi egemenliği altında tutma eğilimi taşıyan bir işleyiş görüyoruz. Akıl almaz işlem ve eylemlerinin dahi tartışılmasına, eleştirilmesine asla tahammülü olmayan bir ruh hali ile karşı karşıyayız."
PAKİSTAN'A YARDIM ELİNİMİZİ UZATALIM
Basın açıklamasının sonunda ise Pakistan'daki sel felaketi için yardım çağrısında bulunuldu: "Bölgede baş gösteren salgın hastalıklardan korunmak için gereken ilaç ve tedaviye yönelik tıbbi malzeme eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir. Bu konuda tüm halkımızı bir kez daha kardeş ülke Pakistan için yardımda bulunmaya çağırıyoruz. Yardımlarımızı düzenli bir şekilde sürdürmeye devam edelim."
21977.jpg

21978.jpg

21979.jpg

21980.jpg


Basın Açıklamasının Tam Metni:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,
"Biz o (Kur'an)'ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, o gece Rab'lerinin izniyle her iş için iner de iner. Esenliktir o, tâ tan yeri ağarıncaya kadar." (Kadir Suresi)
Sayın basın mensupları, hak ve özgürlükler konusunda desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız. Özgür-Der Antalya Temsilciliği adına hepinize hoş geldiniz diyorum.
Biz Müslümanlar, zulüm devam ettiği müddetçe, zalimin karşısında yılmadan, yıkılmadan, eğilmeden her seferinde "hakkı" söylemeye devam edeceğiz. "Hakkın" olduğu yerde sinmenin, korkmanın ve yorulmanın olmayacağını çok iyi biliyoruz.
"Haksızlıklar" karşısındaki hak arama mücadelemiz için bu gün yine burada toplanmış bulunuyoruz. Başörtüsüne karşı yasak ve baskılar halen devam ediyor. "Başörtülü kadınların her alandaki bütün haklarını elde etmesi gerektiği" talebimizi açık ve net bir şekilde tekrar ortaya koyuyoruz. On milyonlarca insanın Müslüman kimliğinin inkârı anlamına gelen başörtüsü yasağı zulümdür, işkencedir, insanlık dışı bir uygulamadır. Yasağın her alanda devam ettirilmesini şiddetle kınıyoruz.
Başta, başörtüsü olmak üzere, ülkemizde inanca ve özgürlüklere yönelik baskılar, dayatmalar ve engellemeler devam etmektedir. Hal böyleyken, insanların mesailerinin neredeyse tamamını birincil dereceden bu baskı ve dayatmaları ortadan kaldırmaya yönelik, net, açık, hiçbir çözüm önerisinde bulunmayan bir siyasal argümanın gerçekleşmesi için harcamaları, hayallerinin büyüklüğüne delalet etmektedir. Acaba, ne zaman kurgulanmış bu hayallerin çözüme ciddi bir katkı sağlamayacağını fark edecekler? Mesailerini ve imkânlarını ne zaman özgürlük mücadelesi hususunda sağlıklı bir şekilde kullanacaklar?
Tarih boyunca insanlar; ya kendi nefislerine zulmetmiş, ya da müstekbirlerin zulümlerine muhatap olmuşlardır. Peygamberlerin tebliğine karşı direnen kavimlerin ilk sloganları şudur: "Biz atalarımızın yolundan ayrılmayız." Zulme ve şirke dayanan sistemlerini, bu slogan ile korumaya çalışmışlardır. Atalar dini, geçmişe karşı beslenen ölçüsüz saygı ve sevgi üzerine kurulan batıl bir dindir. Türkiye'de resmi ideolojiyi ve jakoben lâiklik anlayışını ön plana çıkaran bazı bürokratların; keyiflerine göre tanzim ettikleri yönetmeliklerini öne sürerek, mü'min kadınlara zulmettikleri sabittir. Bu zulüm, hafife alınabilecek bir cinayet değildir. Terörün ta kendisidir. Mü'min kadınların tesettürüne müdahale etmek , aynı zamanda İslâm'a karşı açılan bir savaştır. İslam'a olan bağlılıklarının zaruri bir neticesi olarak başını örten genç kızlara; yıllardır zulmedilmesini savunan CHP sözcüleri, geçtiğimiz hafta 'Başörtüsü yasağını biz kaldırırız' demeye başlamışlardır. CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Başkanı Sencer Ayata'nın açıkladığı türban formülüne göre 'Kadınların saçlarının tamamını örtmeleri şart değilmiş, bir kısmını açıkta bırakabilirlermiş! Böylece uzlaşma sağlanabilirmiş'
Vesayetçi ve dayatmacı zihniyetin Mü'min kadınlara yaptığı bu çözüm önerisini, kısaca şöyle ifade etmek mümkündür: 'İslami tesettüre riayet etme ısrarından ve Allah'a itaat etme ilkesinden vazgeçin, bizim istediğimiz gibi giyinin, mesele böylece çözülmüş olsun!'
Önce CHP Sözcülerinden Sencer Ayata'ya şu soruyu soralım:' Militarist değerleri 'modern din' gibi benimseyen CHP, insanların kıyafetlerini tesbit etme hakkını kimden almaktadır? Kendi hayat tarzlarına 'müdahele edileceği korkusunu taşıdıklarını' söyleyen CHP'li aydınlar, yıllardır Müslümanların hayat tarzlarına müdahale ettiklerini niçin unutmaktadırlar?'
Dün, çarşaflı parti üyelerine rozetler takan, daha sonra da meydanlarda çarşaf yırtıp üzerinde horon tepen; yine daha dün başörtüsü ile alakalı Diyanetten fetva sorulmalı diyenlere tepki gösterip, "LAİK DEVLET FETVALARLA YÖNETİLEMEZ" diyenlerin, bugün Diyanetin bu konudaki yayınladığı fetvalardan habersiz, konuyu Diyanet İşleri Başkanlığına götürmeye kalkmaları "BAŞÖRTÜSÜ SORUNUNU BİZ ÇÖZERİZ" demelerindeki samimiyetsizliklerini ortaya koymaktadır.
Başörtüsü sorununu çözmek için birilerinden medet ummak yerine önce çözümün bizden başladığını görmek gerekiyor. Bildiğimiz üzere Diyarbakır'da 2009-2010 eğitim-öğretim yılında okula başörtülü giden Ece Nur Özel, okul yönetimince mevcut okulundan uzakta başka bir okula sürgün edilmişti. Yeni okuluna da başörtüsüyle giden Ece Nur'un 12 Haziran'da yapılan Seviye Belirleme Sınavı'na başörtülü bir şekilde girmişti. Sınavın geçerli sayılıp sayılmayacağı konusundaki meraklı bekleyiş, sınav sonuçlarının açıklamasıyla son buldu. Başörtülü Ece Nur'un SBS sınavının geçerli sayıldığını öğrenen Murat Özel, konunun emsal teşkil ettiğini söyleyerek, velilere çocuklarına sahip çıkmaları çağrısı yaptı. "Yasağa boyun eğmek yerine hakkımızı aramamız gerekiyor. Başörtülü olmak suç değil. Asıl suç işleyenler yasakçılar. Şayet bu konuda duyarlı davranıp çocuklarımızın haklarını daha yüksek sesle savunursak, geri adım atmazsak böyle sonuçlar alabiliyoruz. Bu sebeple tüm velilerden kızlarını yasakçılar karşısında yalnız bırakmamaları çağrısı yapıyorum" dedi. Biz de buradan Ece Nur kardeşimizi, ailesini ve onlara destek olan herkesi haksızlıklara karşı mücadele ettikleri için tebrik ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde başörtüsüne karşı yasakçı bir tavır da devlet televizyonu olan TRT'den geldi. TRT'de yayınlanan 'Can Veren Pervaneler' programına konuk olarak davet edilen Edebiyat ve Müzik araştırmacısı Zeynep Yıldız başörtülü olduğu gerekçesiyle yayına alınmadı.
Programın başlamasına dakikalar kala kendisini yayına alamayacakları bilgisi verildi. Merak ve ısrarını kararlılıkla sürdüren Yıldız'a, ilerleyen dakikalarda başörtülü olduğu için programa alınmadığı bilgisi verildi. TRT bir iftar programında başörtülü bir yazarı davet edebiliyorken normal yayın akışında başörtüsünden dolayı Zeynep Yıldız'ı yayına kabul etmemesi acaba hangi zihniyetin eseridir?
Maalesef başörtüsü sorunu üniversite kayıtlarının başladığı bugünlerde yoğunlaşarak devam ediyor. Yasakçı üniversite yönetimlerinin dayatması olan başı ve boynu açık fotoğraf talebi ilkel ve kabul edilemez bir uygulamadır. Görece özgürlük alanlarının açılmaya, militarizmin ve yargı vesayetinin geriletilmeye çalışıldığı ve toplumun bu konuları tartıştığı bir süreçte, bazı üniversite yönetimlerinin yasakçı tavırlarını devam ettirmeye çalışması, kesinlikle kabul edilemez ve tavır alınması gereken bir haksızlıktır.
On yılı aşkın bir süredir uygulanan ve salt üniversiteler ile sınırlı kalmayan başörtüsü yasağı, inançlarımızı artık yaşamımızın her alanından mümkünse uzaklaştırmaya, değilse içeriğini sulandırmaya çalışan despotik bir uygulamaya dönüştü. Başörtülü gençleri 'ikna odaları'nda inançlarını yaşamaktan vazgeçirmeye çalışan zihniyet, asimetrik psikolojik savaş tekniklerini kullanarak yüz binlerce gence travmalar yaşattılar. Umutlar, idealler, özlemler, hedefler, emekler, fedakârlıklar İslami değerlere olan düşmanlıktan dolayı, kamusal yalanlarla yok sayıldı, hiç edildi.
Artık bu utanç derhal sona erdirilmelidir. Mağdur edilmiş gençlerin hakları vakit geçirmeden tazmin edilmeli, onlardan özür dilenmeli ve yasağı uygulayan ya da uygulatanlar da hesap vermelidirler!
Bu ülkede haksızlıklar karşısında seslerini yükseltmeye çalışanlar ise bir şekilde susturulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Bunun bir örneğini de geçen hafta yaşadık. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı ve üyelerinin şikâyeti üzerine Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'nın, Ergenekoncuların ve Balyozcuların tahliye edilmesini eleştiren 19 Haziran 2010 tarihli basın açıklamasına dava açtı. 5 Yargıtay üyesi ve bir hâkimin şikâyeti üzerine açılan 6 davada Rıdvan Kaya'nın, "Adli Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs", "Hakaret", "Kurul Halinde Çalışan Kamu Görevlilerine Görevlerinden Dolayı Hakaret" ve "Sesli Yazılı veya Görüntülü Bir İleti İle Hakaret" suçu işlediği iddia ediliyor.
Her fırsatta yargının kuşatılmak istendiğini, ellerinin kollarının bağlanmaya çalışıldığını iddia edenlerin icraatlarına baktığımızda net biçimde karşımıza keyfilik tablosu çıkmakta. Asla hesap vermeyen, çelişkili icraatlarını izah etme gereği bile duymayan ama toplumun tüm kesimlerini ve her kurumu kendi egemenliği altında tutma eğilimi taşıyan bir işleyiş görüyoruz. Akıl almaz işlem ve eylemlerinin dahi tartışılmasına, eleştirilmesine asla tahammülü olmayan bir ruh hali ile karşı karşıyayız.
Yaşasın başörtüsüne özgürlük…
Yaşasın düşünceye özgürlük…
Yaşasın tüm mazlum halklara özgürlük…
Mübarek Ramazan ayının son haftasına girdiğimiz bu günlerde, Allah(c.c)'dan bizlere mücadele azmi ve sabır ihsan etmesini bir kez daha niyaz ediyoruz. Adaletin ve barışın hakim olduğu, zulmün, kanın, gözyaşının ortadan kalktığı bir dünyanın kurulması için direnen tüm mazlumlar için tek sığınağımız olan Allah'c.c)'dan yardım diliyoruz. Tüm müslümanların mübarek Ramazan Bayramını bu temennilerle kutluyoruz.
Uluslararası yardımın yetersiz kaldığı Pakistan'da yaşanan sel felaketinin boyutları her geçen gün artıyor. Pakistan'da yaşanan sel felaketinden tahminen 14.5 milyon kişi etkilenmiş ve bu rakamın yaklaşık 6.5 milyonu acil yardıma muhtaç, yaşam mücadelesi vermektedir. Sel felaketinin beraberinde getirdiği; yiyecek, barınma, temiz içme suyu, alt yapı ve hijyen eksikliği ülkede giderek büyüyen bir sıkıntı haline gelmektedir. Bölgede baş gösteren salgın hastalıklardan korunmak için gereken ilaç ve tedaviye yönelik tıbbi malzeme eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir. Bu konuda tüm halkımızı bir kez daha kardeş ülke Pakistan için yardımda bulunmaya çağırıyoruz. Yardımlarımızı düzenli bir şekilde sürdürmeye devam edelim.
Allah'a emanet olun.
 

bakış

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2009
Mesajlar
4,717
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
İstanbul-Pendik
Sn arifan yolcusu,yüzde birbuçuğun sorununu neden burada açıyorsun.Böyle ufak tefek işlerle neden uğraşıyorsun....(!)
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
şu yalan dünyada 3-5 kişi de kalınsa hakkı savunmaya devam etmek lazım,
nitekim bugün sesleri çıkmasa da birçok yerde eylemler devam rdiyor...
forumda da alt kategorilerde 'hicab davası' altında bir başlığımız olsaydı çok hoş olurdu...
velhasılı kelam unutmamak lazım...
 

Ah Min'el AŞK

Kıdemli Üye
Katılım
7 Haz 2008
Mesajlar
5,481
Tepkime puanı
1,108
Puanları
113
Web sitesi
askinelinden.wordpress.com
Akyazıda,Ankara,sakarya ve bazı sehirlerde aylardır devam eden protestolar var.Her hafta cumartesi günleri oluyor.Beklide 200 hafta olmuştur başlayalı.Ama bizim medyamız sağolsun hiç görmüyor.Kör oluveriyorlar işlerine gelmeyince..Vakit hemen her hafta kıyıda köşede de olsa duyuruyor yasağı..
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Rabbim bu kadar genç kızın ahını yerde bırakmayacaktır...
Allah'ın izniyle ömrümüz yettiğince Hakk'ın emirlerini hiç bir kulun emrine değişmeyiz...
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Sn arifan yolcusu,yüzde birbuçuğun sorununu neden burada açıyorsun.Böyle ufak tefek işlerle neden uğraşıyorsun....(!)

Yüzde bir buçuk olduğunu nerden biliyorsunuz...?
Bu mesajınızı okuduğumda öyle cümleler boğazıma dizildiki edebin en güzel erdem olduğunu bildiğim için susuyorum...
Baş örtü sorununa bu gözle bakan insanlar olduğu müddetçe baş örtü sorunu zor çözülür...
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
eylemler yıllar önce de vardı
bir ara şubat soğuğu döneminde
3 kızımızı hapsi atmışlardı
şıp diye eylemler söndü...

seçim yaklaştı
eylemler çoğalıyor
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
eylemler çoğalıyor nedense hep seçim zamanı
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
Yüzde bir buçuk olduğunu nerden biliyorsunuz...?
Bu mesajınızı okuduğumda öyle cümleler boğazıma dizildiki edebin en güzel erdem olduğunu bildiğim için susuyorum...
Baş örtü sorununa bu gözle bakan insanlar olduğu müddetçe baş örtü sorunu zor çözülür...

bakış kardeşimiz orda bir ironi yapmış:)
halkımızı kastedmemiştir...
ak partili bi zevatın sözlerine gönderme yapıyor...
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
bakış kardeşimiz orda bir ironi yapmış:)
halkımızı kastedmemiştir...
ak partili bi zevatın sözlerine gönderme yapıyor...

Gönderme olsa bile böyle bir mesaj bana göre doğru değil...Mesela ben gönderme olduğunu bilmeden cevap verdim...Aynı şekilde benim gibi dışardan bakan birinin yanlış anlama olasılığı yüksek bir mesaj yazmış kardeşimiz...Onun için mesajlarımızı yazarken daha dikkatli olmalıyız...
 

bakış

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2009
Mesajlar
4,717
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
İstanbul-Pendik

Gönderme olsa bile böyle bir mesaj bana göre doğru değil...Mesela ben gönderme olduğunu bilmeden cevap verdim...Aynı şekilde benim gibi dışardan bakan birinin yanlış anlama olasılığı yüksek bir mesaj yazmış kardeşimiz...Onun için mesajlarımızı yazarken daha dikkatli olmalıyız...
Aynen kardeşim.Bende bu konuya dikkat çekmek için öyle yazdım zaten.Herkes laflarına dikkat etmelidir.Hele bakanlar daha fazla dikkatli olmak zorundadır.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Kendime soruyorum DÜŞÜNMEK için.

28 ŞUBAT olmasa idi bugün BAŞÖRTÜSÜ sorunu olabilirmiydi ?

28 ŞUBAT tan sonra oluşan SİSTEMATİK kurumsallaşmalar olmasa idi bugün BAŞÖRTÜSÜ sorunu olabilirmiydi ?

Vb.Vb.

REFAH YOL HÜKÜMETİ ne kazandır dı ?

REFAH YOL HÜKÜMETİ ne kaybettirdi ?

KAYBETTİRDİKLERİ belli zaten bunu ERBAKAN önceden tespitetmemişmiydi ?

BUGÜN YANİ YARIN İMAMHATİPLİLERE KATSAYI ENGELİNİ & BAŞÖRTÜSÜ ENGELLERİNİ ORTAYA KOYAN lar oylanacak SİSTEM in değiştirilmesi için SANDIĞA GİDECEĞİZ.ALLAH cc bizlere HAK yolunu açtıracak SİSTEMLERİN OLUŞMASI İÇİN VESİLE OLMAMIZI NASİP ETSİN.
 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Aynen kardeşim.Bende bu konuya dikkat çekmek için öyle yazdım zaten.Herkes laflarına dikkat etmelidir.Hele bakanlar daha fazla dikkatli olmak zorundadır.

Bakanlarda yazanlarda dikkat etmelidirler...
Zira kimse kimsenin iç alemini bilemez...
 

Ahver

Âsî İşgâl Kuvvetleri
Katılım
24 Tem 2007
Mesajlar
2,871
Tepkime puanı
701
Puanları
0
Başörtüsünün siyâsî bir malzeme olarak kullanılmasına artık bir son versek?

Sebepler ve sonuçlar olabilir elbette,ancak kapsamlı düşünecek olunursa başörtüsü meselesinin tarihinin 28 Şubat sürecinden çok daha eski olduğunu görürüz.

Yani o ne yaptı,bu ne yaptı beklentilerinden bugüne kadar bir sonuca varılmadı.Mesele bizim ne yaptığımızda.

Bu meselenin baş rol sahipleri yaşamaya devam ediyor,bir kısım insanlar da edebiyatını ve siyasetini yapıyor.Yoksa ne yaşayanlar yaşamakta olduklarını unutmuştur,ne de gerçek anlamda gündemine almayanlar başörtüsünü gündemine almıştır.

Özetle şu oluyor;yaşayanlar yaşamaya,konuşanlar da kendileri gerek duyduklarında konuşmaya devam ediyor.
 
Üst