Başka bir dünya mümkündür!

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
MÜCADELE! MÜCADELE!
22277.jpg

Başka bir dünya mümkündür!
Zeki Bulduk’un Edebiyat Mevsimi Roman Atölyesi’nde “Modern Dünyanın Kapısında Mistik Roman Kahramanları” başlıklı..

10 Aralık 2010 Cuma 15:00
Zeki Bulduk’un Edebiyat Mevsimi Roman Atölyesi’nde “Modern Dünyanın Kapısında Mistik Roman Kahramanları” başlıklı büyüleyici konuşmasını Dünyabizim sunuyor.
Roman Atölyesinde konuşmalar gayet güzel ve verimli idi. Fakat Zeki Bulduk'u hiç tanımayanlar, hiç dinlememiş olanlar biz Dunyabizim.com'daki müdavimlerinin, tiryakilerinin sıkça yaşadığı hâli yaşadılar o gün.
Zeki Bulduk sürelere sığmayan uzun konuşmasının ilk bölümünü yapabildi o gün. Kalan kısımlarını kendisinden Dünyabizim'de sunmasını rica ettik. Önümüzdeki günlerde Kazancakis'in kahramanlarını Zeki Bulduk'tan okuyabileceksiniz.
Biz Dünyabizim'de Zeki Bulduk cümlelerini takip edenler Zeki Bulduk için önce Allah'a şükrediyor, sonra da yazarın kendisine teşekkür ediyoruz. (GYY)
Şimdi, işte o konuşma:
Yoksa, “mesellerle konuşurum” diyen İsa haklı mıydı? İnsanlar hikâyeleri, masalları, meselleri, romanları neden bu kadar çok seviyorlardı?
Hani Şems, Mevlana’nın tam karşısına gelip: ”Bunlar nedir?” diye ünlediğinde, kitaplar tir tir titremişler miydi? Rivayet odur ki o kitaplar ya yakıldılar ; yahut Şems tarafından avludaki havuza atıldılar. Lakin, Mevlana, bir gram dahi eksilmedi kitap yükünden kurtulduğunda gam yükünden.
Genç Werther'in ilk baskısıEfsane söyleyip uykuya dalacaksak, -Hayyam’a kulak verip- neden söyler ya da neden dinleriz efsaneleri, kurguları? Neyi arıyoruz yazının büyüsünde?
Edebiyat-ı Cedide yıllarında cephede ölürken roman kahramanları “romanlar ne kadar da boşmuş!” deyip, kurşunun tende bıraktığı hevesle tüm kitaplarını yakıp gitmişlerken dünyadan; Türk Romanı kendi kalesine gol atarak başlıyordu yazılmaya.
Bir cevap arayışı…
Bir can sıkıntısını bertaraf etme hali…
Boş zamanlarda ne yaparsın? Sorusuna verilen düşüncesiz bir cevapken roman okumak; Genç Werther’i okuyanlardan intihar edenler oluyordu… Evet, Genç Werther kılığında ırmağın sularına bırakılan canlar!
Neydi romanda aradığımız?
Türkülerde bulamadığımız sevişme sahneleri mi?
Genç KafkaKutsal kitaplarda cevaplarıyla yetinmediğimiz cennet ve cehennem tasvirleri mi?
Roman, kullarını arayan bir tanrının kutsal kitapları mıydı yoksa?
Evet, yazı ayartıcıdır.
Kışkırtıcıdır.
Esrük edicidir. Harfler sayfalarda durdukları gibi durmaz; harp nizamına geçerler insanın beyninde.
Kafka ne demişti hani: “Zehirlemeyen kitap benim neyime!”
Roman kahramanları altın tas içinde sunulan zehrin taşıyıcıları mıdır?
Raskolnikov, Panagulis, Alyoşa, Don Qichotte, Jan Valjan, Zorba?...
Martin Eden intihar ederken; Mayakovsky’nin, Beşir Fuad’ın intiharı kadar canımızı neden yakar?
Tam da burada kurgu ile hayat birbirine bıçak çekecek kadar gerçektir roman. Hangisi asıl, hangisi gölge; hangisi hayal, hangisi gerçek? Okuyucu ayırt etmek istemez. Zira Martin Eden’in yüzü Mayakovsky’nin; Mayakovsky’nin yüzü Martin Eden’in yüzüdür artık.
İsa’nın yüzünün Yahuda’ya; Yahuda’nın suretinin İsa’ya dönmesi gibidir. Çarmıha İsa gerildi; yok efendim! Yahuda cezasını çarmıhta buldu! Diye tartışaduralım biz…
Hayat, topyekûn bir anlatıya evrilmiştir biz daha okumayı sökmeden.
Kahramanlar dönüşürken okuyucunun kemikleri çatırdamaya başlar. Yazar-kahraman-okuyucu elele vermez; metnin-dünyanın-hayatın imarını yapan yekbeden olmuşlardır aslında. Çokseslilik değil, müşahit olan çokgöz vardır artık.
Genç Balzac, 25 Yaşında. Resim 1820 Ressam: Achille DevériaTuhaf; Homeros mu kör, yoksa Yunan panteonundaki tanrılar mı? Öyle ya annesiyle sevişen oğul; temiz eşinin ihanetini görmeyen mukadder tanrılar… Kahramanlar, yazarlarının sakat çocukları gibi çıkarlar meydana zaman zaman; bazen de acımasız dilleri olup okuyucuyu döverler Bazarovleyin, Hikmet’in diliyle.
Bunlar Tehlikeli Oyunlardır. Zira, roman kahramanı oyuna geldiğini, az sonra yazarı tarafından öldürüleceğini anladığında başkaldırır sisler arasından Unamuno’nun başına geldiği gibi. Bir de vicdanlı yazarlar vardır bu oyunda. Öldürecekleri kahramanları için ağlamaya başlarlar binbir özürle Balzac olup; Lakin, Balzac o kanlı canlı kahramanları ölüme göndermezse borçlarını ödeyemeyecektir!
Edepsiz kahramanlar! Uluorta soyunur, ayaküstü sevişir, söve söve konuşurlar.
Ne son bakışta aşkın iliklerimize kadar ürperten güzelliği; ne Günaha Son Çağrı’nın sebatı ve kini vardır onlarda. Aleladeler, hayat kadar basit ve yalınlar işte. Kurt Wonnegout romanları kadar yalın; hani ne diyordu ihtiyar otomobil satıcısı: “Hayat böyledir adamım!”
Yazanlar, önlerindeki malzemeye bakıp, yeni bir dünya kurarlarken biraz cila mı çektiler aceba? Hani Rum ressamlarıyla Çinli ressamların iddiaya girmeleri gibi…
Belki de “Başka dünya mümkün!” sloganını sevme sebebimiz, alelade olanın dışına çıkmak isteğindendi. Bu yüzden Ursula Le Quınn ile Odoculuk fikrine kapılıp dünyadan sürgün edilen yirmi milyon azılı suçluyla birlikte Ay’a çıktık ve soya fasulyesinden ekmekler yapıp, fizikte dünya bilim insanlarını yendik.
Ferit Edgü, Taraf Gazetesi röportajıEvet, başka dünya mümkündür! Roman hiçbir şey öğretmemişse bunu öğretmiştir inatçı dünyamıza.
Roman kahramanına ne kadar benzesekte; roman kahramanı ne kadar bize benzese de, bir yırtılma anı, bir başkalaşım vardır; okuyucuya katışan bir görünmez maidir o “başka dünyalar mümkün!” fikriyle akmaya başlar damarlarımızda.
Ferit Edgü 40 yaşındadır. Sartre’a benzeyemedim, diye yakınır. Ama, der; kendime benzedim! Sartre’a olan saygımı ise yitirmedim.
Tamam, Sartre küçük gözlükleri olan bir filozof-yazar-ihtiyar eylemci… Hadi canım! Mandarinler’deki o küçük, küçücük yazıları yazıp insanların kafasına varoluşçuluğu taş gibi indiren kahraman kim peki?!
Ben Simone’nin yalancısıyım. Tam da burada, roman aleminde kıyametin koptuğu yerde durup geriye bakıyorum: Varoluşçulukla koşut bir saldırı vardı dünyaya:Modernizm. Modernizmin kapısında durup, son büyülü kahramanlarını dünyanın aynasının ve ar’ının kırıldığı yere bırakan üç yazar görüyorum. Saint Exupey, Nikos Kazancakis ve Herman Hesse.
Nikos KazancakisKüçük Prens, Zorba, İsa ve Siddhartha… Modern dünyaya, varoluşçuluğun taşını yemiş inatla dönen dünyaya yakışmayacak kadar mistikler. Naif, vahşi, mahrem, vazgeçmiş ama asla mücadele etmekten vazgeçmemiş asil ruhlar.
Bir uçtan öbür uca insanlığımız Küçük Prens’ten Zorba’ya doğru salınıp duran kayıp, duru, saf, dimdik durmayı bilen ve Modernizm’in aynasında bölünmemiş yekpare insanın ruhu.
Ve Zorba gelsin meydana!


Zeki Bulduk hem yazdı hem konuştu
 
Üst