Başbakan Yardımcısı Akdoğan: Erbakan yanlış, Gülen ve Erdoğan ise doğru yolda!!!

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Başbakan Yardımcısı Akdoğan: Erbakan yanlış, Gülen ve Erdoğan ise doğru yolda!!!

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: Erbakan yanlış, Gülen ve Erdoğan ise doğru yolda

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın 2010 senesinde kaleme aldığı “Erbakan, Gülen ve Erdoğan…” başlıklı yazısında Erbakan’ı kuşatıcı olmamakla eleştirip, Gülen ve Erdoğan’ın "dışa açık" siyasetine övgüde bulunması dikkat çekti.


İslami Analiz/Haber Merkezi
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın 2010 senesinde kaleme aldığı “Erbakan, Gülen ve Erdoğan…” başlıklı yazısında Erbakan’ı kuşatıcı olmamakla eleştirip, Gülen ve Erdoğan’ın "dışa açık" siyasetine övgüde bulunması dikkat çekti.

Yalçın Akdoğan’ın Yenişafak’ta “Yasin Doğan” mahlasıyla yayınlanan yazısı (30 Eylül 2010) şöyle:

Uzun yıllar önce bir yazı yazmış, Necmettin Erbakan Hoca ile Fethullah Gülen Hoca arasındaki üslup ve yöntem farklılığına değinmiştim. Refahyol hükümeti döneminde ve 28 Şubat sürecinde daha bariz hale gelen farklılık, Erbakan Hoca''nın genelde içe dönük mesajlar, Gülen Hocaefendi''nin ise dışa dönük mesajlar veriyor olmasıydı. Birincisi özellikle kendi tabanının hassasiyetlerini, ikincisi ise özellikle farklı olan, dışarıda olan insanların hassasiyetlerini gözeterek konuşuyordu. Bu yüzden Erbakan farklı kesimleri kucaklamakta zorlanıyor, daha içe kapalı bir görünüm veriyordu. Gülen ise dışa açık, farklılıkları kucaklayan bir görünüm sergiliyordu.

Genelde dini oluşumlar içe dönüktür, siyasi oluşumlar dışa açıktır. Katı kimlik ve aidiyet özelliklerini cemaatlerde, daha gevşek ve esnek bağlılığı partilerde görürüz. Partiler insanlara yaşamın her alanına yönelik buyruklar sunmaz, her konuda bağlayıcı kurallar önermez. Cemaatlerin ortaya koyduğu görüş, partilere göre daha bağlayıcı olabilir.
Cemaat ile parti arasındaki sosyolojik farklılık ortada iken, Refah Partisi''nin bir cemaat gibi hareket ettiğini, üyelerinin ve seçmenlerinin her davranışına karışmaya meyilli olduğunu gördük. Erbakan Hoca da bir parti başkanı değil, üyelerinin yaşantısına nizam veren bir cemaat lideri gibi davranıyordu. Bu pozisyon, ister istemez söylemlerin de içe dönük olmasına, belli bir grubun hassasiyetlerinin önplana çıkartılmasına sebep oluyordu. Gülen hareketinin ise kendi içinde belli düzeyde bir bağlılık ve sıkı ilişki olmasına rağmen, ortaya konan söylemlerin daha dışa açık, daha kuşatıcı, daha esnek olduğuna şahit olduk. Hatta
Fethullah Gülen''in 28 Şubat sürecindeki bir kısım değerlendirmeleri bu üslup farklılığı sebebiyle çok tartışma konusu yapıldı. Bu söylem ve yöntem farklılığı, Erbakan ve partisi için kötü, Gülen Hareketi için iyi bir sonuç ortaya koydu.

Fethullah Gülen''in farklı toplumsal kesimlerin duyarlılıklarını gözardı etmeyen, onların halet-i ruhiyelerini nazara alan, sürekli dışarıya açık olan tutumu daha büyük bir kitle tarafından dikkate alınmasına sebep oldu. Erbakan hocanın dışarıyı ürküten, içeriyi motive eden söylemleri, hareketi giderek marjinalleştirdi. Çünkü sadece kendi tabanına hitap eden, sadece belli bir kesimin hassasiyetlerini gözeten, kendi içinde popülizm yapan tavırlar ateşli bir taraftar kitlesi üretiyor, ama genelde daha büyük bir kitleyi ürkütüyor.
Böylece Erbakan''ın siyasetçi olduğu halde siyasi davranamadığını, Gülen''in ise mevcut yapıyı ve şartları daha fazla dikkate aldığını, iktiza-yi hale muvafık hareket ettiğini gördük.
Bu benzetme üzerinden gidersek, Başbakan Erdoğan''ın kendi kitlesinin hassasiyetlerini önemseyen ancak tüm toplum kesimlerinin duyarlılıklarına hitap eden bir tutum sergilediğini görüyoruz. Erdoğan, içe dönük hamaset konuşmaları yapıp, kendi kendini gaza getiren, dışarıdakileri dışarıda kalmaya mahkum eden bir tarzı tercih etmiyor.
İnandığı değerler ve ilkeler üzerinde hiçbir tavize izin vermiyor, ancak kendisi gibi inanmayanların, farklı düşünceye sahip olanların kaygılarını da anlamaya ve onların endişelerini gidermeye çalışıyor. Halkoylaması sonrasında yüzde 42''nin hissiyatını anlama noktasındaki pozitif söylemleri bu çerçevede değerlendirilebilir. Kendi kendini gaza getirerek, içe dönük hamaset yapanların marjinal kalmasına en güzel örnek BDP''nin durumudur. Yüzde 5-6''ları geçemeyen BDP giderek daha fazla keskinleşiyor, keskinleştikçe ise Türkiye gerçekliğinden ve kitlesellikten uzaklaşıyor.

AK Parti ve Erdoğan, içeriyi ve dışarıyı aynı anda kucaklayabildiği, tüm hassasiyetleri aynı anda gözetebildiği için her seçimde oyunu artırıyor, her geçen gün toplumsal desteğini yükseltiyor.

Halkoylamasının ardından bayat ezberini tekrar eden ve topluma korku yayan MHP''nin anlayamadığı gerçek, işte biraz da burada gizli. Siz kendi kitlenizle gönül bağını kopardığınız, onların hassasiyetlerinden uzaklaştığınız anda nasıl küçülmeye mahkumsanız, toplumun tüm kesimlerine açılamadığınız, onları muhatap almadığınızda da marjinal kalmaya mahkum olursunuz.

Gülen''in büyük bir sosyal harekete, Erdoğan''ın ise büyük bir siyasi harekete önderlik yapması öne çıkardıkları doğru yöntem ve üslup ile insanları kazanan bakış açısından kaynaklanıyor...


http://islamianaliz.com/haber/basba...anlis-gulen-ve-erdogan-ise-dogru-yolda/13366/
 
Üst