Barok Dindarlık

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
Barok Dindarlık— "Signore Modernista!"
Bertolucci'nin Novecento (1976) adlı başyapıtından aklımda kalan en çarpıcı repliklerden biridir bu!
— "Bay Modern!"
İnsanın alışkanlıklarından kurtulması ne de güçtür.
Bir kere ezbere, sözlü aktarıma alışmışsanız, aslâ sözün yazılmasından hoşlanmazsınız. Yazarken kamış ve hokka kullanıyorsanız, daktilolardan nefret edersiniz, gün gelip parmaklarınız daktilo tuşlarında gezinmeye başlamasın, bu sefer bilgisayar klavyesine tahammül edemezsiniz.
Her defasında yenilik sizi rahatsız edecektir. Yenilik, yani şimdi.
Muhafazakârlığın en büyük açmazı budur. Muhafazakâr bilinç, elindekilere sımsıkı sarılır ve yeni olan her şeyden rahatsız olur. Çünkü o yenilikleri ve değişiklikleri algılayacak ve bu algının süratiyle başedecek enerjiden yoksundur.
Ah nerede o eski zamanlar!
Düşünce geçmişten güç almak yerine bir çırpıda geçmişi kutsamaya (nostaljiye) evrilir. Eskinin görece kıymeti —hiç de farkında olunmaksızın- 'alışkanlık'la ölçülmeye başlar. Geçmiş ister istemez eleştiriden uzak tutulur; "ya hep, ya hiç"in mantığı alır götürür kitleleri.
Ceddin deden, neslin baban.... surlar dövülür. Yeni-Çeri bile eskir. Eskidiği için de değerlenir.
Şimdi gün ışığı kadar ürkütücüdür. Geçmiş ise anarahmi kadar huzur verici.
Bay Modern'in sevimsizliği yabancı olmasındandır. Sükûneti bozar çünkü. [Almanca'daki 'Gast' (misafir) sözcüğünün asırlar önce bir diğer anlamının da 'Feind' (düşman) olması bir tesadüf müdür?]
Yabancılardan hep korkmuştur insanoğlu. Yeniden, Yenilikten. Şimdi'den.

* * * Endüstri devriminin sonuçları Avrupa'yı en derin çelişkileriyle yüzyüze getirmişti.
20. yüzyılın Kayzerlere de, Çarlara da, Sultanlara da ihtiyacı yoktu; onların yerini Führerler, Duçeler, Ebedî Şefler almıştı.
Ne zaman insanın ve/veya toplumun güven hissi zedelenirse otoritenin demir yumruğu o an sevimli gelmeye başlar. Korku dağ gibi yürekleri eritir, onları kuzu gibi uysallaştırır.
Derken, insan haysiyeti uzun süre korkuya dayanamaz. Nefes alamaz çünkü. Özgür olmak ister. Bu yüzden de isyan eder. Devirir. Önüne gelen ne varsa yıkar, herşeyin altını üstüne getirir. Aşırı güven özgürlüğe hasret bırakır insanı. Acziyet ve korku ise otoriteye.
Bu salınım arasında insanlık tarihi yazılır. Bir yanda korkuya tahammül edemeyenler nezdinde haklılık kazanan kudret ve kuvvet, öte yanda meşrû gücün sultasından gına getirenler nezdinde özgürlük.
Klasik-Barok karşıtlığının temelinde de bu çelişki vardır.
Düzen ve nizam yeknesaklaşmaya görsün, yıkılması kaçınılmazdır. Kaos mu, kriz mi sardı ortalığı, kozmosun ihtişamı o an bir mesih suretinde tecessüm ediverir. Nizam ve intizamın heybeti.
Her türlü sulta'nın, otorite'nin vaadi nizam ve intizamdır, meşruiyeti ise korku ve acziyet. İstikameti ise geçmişedir. Güç geçmişte olduğu için. Muhafazakârlık özü gereği geçmişe kaçar. Korumak ister. Anılarını ve gücünü. Değilse, oları yeniden elde etmek ister. Korunmak ister çünkü.
Özgürlük ise güçsüzlükten değil, bilakis güçten kaçışın adıdır.
Nereye? Geleceğe. Özgürlük şimdi'den kaçışın başka bir formu.
Türkiye'de sağ geçmişe, sol ise geleceğe kaçmaktan hoşlanır. Çünkü ikisi de şimdi'den korkar. İki tarafın da en büyük düşmanıdır Bay Modern.

* * * İtalya tarihinin çelişkilerini okumak bakımından Bertolucci'nin Novecento'su kadar şiddetle tavsiye edebileceğim bir diğer film de Visconti'nin Leopar'ı (1963).
İkincisi bir soylunun gözünden İtalya.
Sabrı olanlar seyretsinler, bilhassa modernliğin özünün ve dinamiklerinin ülkeden ülkeye nasıl çeşitlenebileceğini görmek isteyenler...
Yorumlamak için yorulsunlar.

* * * Türkiye'de din üzerinden kendini konumlayan bir siyasî hareketin 40 yıl boyunca kitlerere vaadini ifade etmek için seçtiği isimlerin ortak paydasının ne olduğunu hiç düşündünüz mü?
Neymiş o isimler, hatırlayalım:
— Nizam, Selamet, Refah, Fazilet, Saadet...
Bu dört kelimenin dördünün de ortak anlamı şudur: emniyet, yani güvenlik. Karşıtıysa malum. Korku.
Dine bağlılık, zorunlu olarak yasalara bağlılığı gerektirir. Nizam ve intizam isteğini.
Bu kavramların toplumsal karşılıklarının hiçbiri burada ve şimdi mevcut değildir. Nizam mı arıyorsunuz, geçmiş'e. Selâmet mi, refah mı, fazilet mi, saadet mi istiyorsunuz, yine mazi'ye! (Lider mi arıyorsunuz, yine geçmişe!)
Peki ya 'şimdi'?
Şimdi başkalarınca ele geçirilmiştir. Bize ait değildir. Ötekidir. Değiştirilmesi gerekir. Hiç değilse geçmişle irtibatlandırılmak zorundadır.
Gelecek, ancak şimdi'nin üstünden atlanabilirse mümkündür, yani sıçranabilirse.
Dindarlık ve muhafazakarlık son iki asırdır geleceğe yürüyemedi, sadece sıçramak istedi.

* * * Şimdi'den mahrum bir dindarlıktı bu! Burada değildi. Geçmişte yaşayan ve geleceğin aynasında geçmişini görmek isteyen bir muhafazakarlık... Her ne pahasına olursa olsun güven arayan ve ne yazık ki bu zaafı sebebiyle Batılılaşma öcüsüyle modernlikten uzak tutulması kolay olan bir dindarlık...
Artık bugün yeni yeni şimdi'nin dindarlığı kendini göstermeye başlıyor.
Şimdi ve burada varolmaya karar vermiş görünen bir dindarlık bu seferki.
Geleceğe sıçramak değil, yürümek, belki koşmak isteyen bir dindarlık.
"Signore Modernista!" diye suçlanacak bir dindarlık.

* * * Şimdi'nin dindarlığında etkin unsur artık toplum değil, birey olacak.
İtaatten çok isyanı, uyumdan çok ayrıksılığı, düzenden çok düzensizliği seçmek zorunda kalacak. Bu nedenle de nizam, selamet, refah, fazilet ve saadet vaadlerinin yerine burada ve şimdi'yi talep edecek...
Klasik formların baydığı ruhları besleyecek barok bir dindarlık bu...
Çizgisel değil gölgesel... en-boy değil derinlik... tektonik değil atektonik... Uyumlu değil, uyumsuz.
Tanrı'nın işaretlerini artık tarlalarda, bahçelerde, çiçek ve böceklerde değil, caddelerde, metrolarda, mağazalarda, konserlerde, stadyumlarda da görmek isteyecek bir dindarlık bu.
Görmüyor musunuz, Tanrı artık şehirde! Hem de şimdi, şu anda, ve burada.
Biraz dikkat ediniz görürsünüz; biraz kulak kabartınız duyarsınız. Korkmayın uzatın elinizi, hemen dokunursunuz.
Geçmişin değil, bugünün tanrısı.
Hissetmiyor musunuz, yanıbaşınızda.


Dücane Cündioğlu
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
erbakancılar bu yazıyı okudu mu
çok çok kızıcaklar
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Korakedemik yazıyı anlamadan hükmünü vermiş bile.Bir daha okunmasını tavsiye ederim.Dücanenin yazıları dar siyaset anlayışından uzak kalınmadan anlaşılmaz.<
 
Üst