Baran Dergisi

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B48.jpg

Selam ile…

Kuşatma, sömürge, işgal yok!” diyor kuklalar!

“Yok!” diyorlar demesine ama, işgal, sömürü, kuşatma gerçektir; ve tehlike açıktır.

Irak’ta çocuk, kadın, genç, ihtiyar katledilen iki milyondan fazla Müslüman Arap gerçektir.

Günde dört-beş çocuğun Yahudi devleti tarafından katledildiği Filistin gerçektir.

Afganistan gerçektir.

Ve bu işgale yardım ve yataklığın, Anadolu topraklarındaki işbirlikçiler eliyle yapıldığı gerçektir.

İncirlik işgal ve terör üssü gerçektir.

İsrail uçaklarının Türkiye semalarından geçerek Suriye’deki Müslümanları bombaladığı gerçektir.

Ülkemizin açık hava kerhanesine döndürüldüğü gerçektir.

TSK’nın bir türlü “Mücahid Mehmedçik” olamadığı, hâlen terörist NATO üyesi olduğu gerçektir.

Ekonominin İMF’ye, Dünya Bankası’na bağlı olduğu ve elli milyar sıcak para olmasa çökeceği gerçektir.

Medyanın işgal medyası olduğu ve sömürgeci adına insanımız üzerinde psikolojik savaş yürüttüğü gerçektir.

Uluslararası anlaşmalar ve ikili anlaşmalar” adı altında işgalin gizlendiği, görünmezleştirildiği ve kalıcı kılınmaya çalışıldığı gerçektir.

Amerikan büyükelçisinin sömürge valisi gibi hareket ettiği gerçektir.

Türkiye’nin Waşington büyükelçisinin Kübalılardan, Venezuelalılardan, Uruguaylılardan ve diğer kesimlerden müteşekkil Amerikan rejimine muhalifleri, Türk büyükelçiliğinde toplayarak, Amerika’nın iç politikasındaki sorunları konuşmak için kahvaltı yaptığını düşünebiliyor musunuz?

Yani Türkiye’nin Waşington büyükelçisinin Amerika’nın bağımsızlığına ve içişlerine müdahale ettiğini hayal edebilir misiniz?

Ve bunu yaparken bütün Amerikan medyasını peşine taktığını?..

Gizlenmeye çalışılsa da tehlike açık ve gerçektir. Hiçbir şey saklı değil.

Ülkemizin ve insanımızın emperyalizmin aracı yapılmaya çalışıldığı gerçektir.

Demokrasi götürme”nin, götürülen ülkenin yerle bir edilmesi, yer altı ve yerüstü zenginliklerinin yağmalanmasında tarihinin de yağmalanması demek olduğu gerçektir.

Özgürleştirme”nin aslında köleleştirme, insanları kendi ülkelerinde terörist diyerek hapse tıkma, işkenceden geçirme ve tecavüz etmek mânâsına geldiği gerçektir.

Emperyalizmin “Kürt Sorunu” başta olmak üzere “hiçbir sorununuzu benim iznim olmadan, benim çıkarlarıma aykırı bir şekilde kendi başınıza çözemezsiniz!” dayatması gerçektir.

Devrimci-kurtuluşçu İslâm’ın gerçek temsilcisi ve ülkenin gerçek iç dinamiği İBDA Mimarı’nın yok edilmeye çalışıldığı gerçektir.

Korkmadan bakabilene, tehlike bu kadar açık ve gerçektir.

İnsanlığın bir tane yakın tehdidi vardır:

Sömürgeci ve işbirlikçileri!

Sahibinin sesi medya borazanlarının ve medya maymunlarının entelektüel gevezelikleri bu gerçeği gizleyemez.

İslâm coğrafyası işgal atındadır. Bu işgale direnen milletler katlediliyor; soykırım uygulanıyor. Bizden de “dilsiz şeytan” olmamız isteniyor.

Tehlike ve tehdit bu kadar açık ve yakın olduğuna göre, savaş da kaçınılmazdır!

***
5 Aralık; İslâm tarihinin ve İBDA mücadele tarihinin altın sayfalarından biri…

Düşmanın bir asır sonra ilk defa mağlubiyeti tattığı gün!..
O’nun ifadesiyle, “Hiçbir savaş, Bedir Savaşı’nın topuğuna dahi ulaşamaz! Bu kayıtla söylüyorum ki, hiçbir savaş da bugünle kıyaslanamaz!

99 devrim sürecinin devam ettiğinin şuuruyla, 5 Aralık zaferinin Kumandan’ını ve bütün gazilerini selamlıyoruz!..

www.barandergisi.com
 
Katılım
22 Eki 2007
Mesajlar
33
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Osman Halid: Kuşatan Biziz Kuşatılan Onlar!
"Anti-amerikancı şuurun her geçen gün biraz daha geliştiği, farklı kesimden samimi vatansever inananların bu şuur etrafında aynı çizgide buluştuğu bugün artık “kuşatılmışlık” hissini sömürgeci ve işbirlikçileri yaşamakta!.. Renk vermemeye çalışsalar da hakikat bu!.."

Röportaj;
Ağır Ceza Eski Hâkimi,
Gültekin Avcı:
"Genelkurmay hiçbir zaman Amerika’ya hakiki mânâda itiraz edemez!"

Baki Aytemiz: Tecavüzcü Medya
"Türk medyası, yaşanan tecavüzlerden mesuldür, kışkırtıcılık yapmıştır, azdırmıştır, tecavüzü teşvik etmiştir, azmettirmiştir; suçu, sapıklaştırdıkları kişinin itirafları ile sabit olmuştur."

Kâzım Gökbayrak: Kendinden Zuhur Ve Özgüven
"Kendi kendimize inşa ettiğimiz psikolojik bariyerlerimizi yıkmak da bizim elimizde, bizim cehd sarf etmemizle olacaktır. Nasıl inşa ettikse öyle yıkacağız. Kendimizi tanımamız ve kendimizin müsbet değişimi için uğraşmamız gerekiyor. Emeksiz bir şey yok."

Dr. Hakkı Açıkalın: Milli Güvenlik Konseptini Kırmak:
Türkiye Vak'ası
"Karayılan gelsin, Bayık gelsin, o gelsin, bu gelsin. Eee ne olacak? Zekî geldi, ne oldu? Kürd halkı bitti mi? Talebleri bitti mi? Savaş bitti mi? Asker teröristi muhatab almazmış! Bak hele; Talabanî'yi de saymıyordun, şimdi Irak Devlet Başkanı."

Cumali Dalkılıç: Amerikan İmajı Ve Cengiz Çandar
Oğuz Gürses: “Cemiyet Ah Cemiyet, Yok Edilen Ruhiyle...”
Mustafa Saka (Dilemma): Protez Devlet - Probeter Cumhuriyet
Şükrü Sak (Bloknot): Ahmet Hakan’ın Adını Nereye Yazalım?
Nazif Keskin: Ahlâksız Batı ve Ahlâksız İşbirlikçileri
Av. Ali Rıza Yaman: "Erkek-Kadın , Boğa-İnek"
Dilmurat: Büyük Mücahide Kurmanjandatka

İslâm Dünyasından: Irak İslâm Ordusu'nun Açıklaması...
Usâme Bin Ladin'den Avrupa'ya Mesaj...
Kültür-Sanat: Bir Dizifilm Vesilesiyle; "Karayılan" Destanı
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B49.jpg

Selam ile…

Amerika’nın son işbirlikçi kadrosu AKP, ikinci beş yılını da dışarıda geçiriyor. Amerika’nın kayıplarının faturasını komşu ülkelere kesmek için geziyorlar. Bir doğu, öbürü batı, öteki kuzey istikametlerde, Amerika’ya cehennem olmuş dünyayı söndürmeye çabalıyorlar.

Öte yandan içeride bütün meseleler birilerinin afra tafralarına mevzu olmuş; öylece duruyor.

Başörtüsü, Anayasa, Kürt meselesi, ekonomi, hukuk, eğitim vs… Aklınıza ne gelirse!..

Bütün bu içişlerinde her adım atışta karşımıza hep aynı kişi çıkıyor.

Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Ross Wilson!

Bu adam aynı zamanda içeride yetkili gösterilen kadrolara iş buluyor, buyuruyor, rapor tutturuyor. Her resepsiyonda, kuliste, davette, kokteylde boy gösteriyor. Turuncu balkabakları kimi zaman maçlarda yer alırken, bu tür toplantı ve davetleri de kaçırmıyor.

Kemal Tahir’in “Esir Şehir İstanbul” romanında anlattığı işgal manzaraları… Bir yanda havaya kaldırılan kadehler; bir yanda vur patlasın çal oynasın havaları!

Yetkili ve etkililer dışarıda; büyükelçi bütün işlerde söz sahibi ve işbaşında!

İçişlerini idare Wilson’a bırakılmış!

1915’lerde Amerika’ya Osmanlı’nın büyükelçisi olarak gönderilen vatansever insan Ahmet Rüstem Bey, Amerika’nın Ermeni meselesi üzerinden yaptığı baskıları püskürtürken, Amerikan vahşetinin dünyadaki misâllerini Amerikalıların yüzüne vuruyordu. Memleketinin haysiyet ve şerefi için mücadele ediyordu. Rüstem Bey, okyanusun onbinlerce km ötesinden çektiği bir telgrafta, kendisinden haber alınamazsa akıbetinin takip edilmesini istemiş ve can güvenliğinin tehlikede olduğunu bildirmiştir. Rüstem Bey, Amerika’da “istenmeyen adam” ilân edilmişti. Ve sonunda sınır dışı edildi.

Amerika’ya teşekkür etmek için her köşede karşısına Amerikalı çıkmasını dileyen şimdiki alçakların Rüstem Bey’den örnek alacağı bir şey yoktur. Onlar vatansız ölecekler ve ebediyen lanetlenecekler!

Başörtüsü, Kürt meselesi vs her hususta birer cevval kesilenler, mesele Amerika olunca, işbirliği daha fazla nasıl koyulaştırılabilir, nasıl ilerletilebilir onun çarelerine bakarlar. Buyurulan işi de anında yerine getirip, teşekkür bekleyen Amerikalıya hadım olurlar.

Vatanın bölünmez bütünlüğünden dem vurup düşman gördüğüne çakıl taşını bile çok görenler; memleketi üslerle donatıp emperyalizmin hizmetine verirler.

Ulusalcı geçinen milliyetçi kesim de “aman içinde İslâm olmasın” kaygısıyla efendilerine işbirlikçilikte itibar davası güderler.

Bütün kesimlerin hainlerini, hemen her yerde bu sömürge valisinin etrafında pervane olmuş görürsünüz. Hiç de utanmazlar!..

Bu büyükelçinin derhal “istenmeyen adam” ilân edilmesi şart olmuştur. Bu adamın kovulması, bağımsızlığın kazanılmasının ilk adımı olacak; görevine devam etmesi ise bağımsızlığın kocaman bir yalan olduğunu bir kez daha gösterecektir.

***
Türbanlı kızı yaka paça kürsüden indirten binbaşı ve kaymakamın Amerika ile herhangi bir sorunu yoktur. Ve bunlar hiçbir hukukî takibata uğramazlar. Ama bir alevi çocuğun, okulunda öğretmeni tarafından alevi olduğu için azarlanması, bunların aklına hemen hukuku getirir.

Ehl-i Sünnet Müslümanların oyuyla iktidara gelen AKP, 5 yıllık dönem boyunca oy aldığı kitlenin hiçbir sorununa kulak vermezken, kendisine kat’i surette oy vermemiş, alevisi de dahil bütün kesimlerin en ufak sorunlarına dahi hemen eğilirler.

Bu da yetmiyormuş gibi Ertuğrul Günay gibi “ithal” siyasetçi tiplerin ağzından Sıvas olayları bahane edilerek Ehl-i Sünnet kitleye hakaret edilir.

***
Ürdün’den çalışmalarıyla aramıza katılan Defne Bayrak hanımefendi, bir süredir çeşitli meşgalelerinden dolayı ara verdiği çalışmalarına tekrar başlamıştır. İnşallah kendisinin güzel ve verimli çalışmalarını sizlere ulaştıracağız.

Bu sayımızda 25 yaşlarına geldikten sonra varlığından haberdar olduğumuz Saddam Hüseyin’in Türk torununun hikâyesini okuyacaksınız. Mesut Torun, Musul’da Amerikalılarla yaşadığı kahramanca çarpışmada şehid olan Uday’ın oğlu…

Irak’ın savaşan evlatlarına, devlet başkanından en küçük neferine, şehidine ve gazisine selâm olsun!

Yaşasın Kurtuluş Savaşımız!

 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
50. SAYI TÜM BAYİLERDE!

B50.jpg



Kurban Bayramınızı
tebrik eder,
nice inkişaflara,
müjdelere ve zaferlere
vesile olmasını
Allah’tan niyaz ederiz.

50. Sayı Çıktı!..
Bayinizden İsteyiniz...

Osman Halid: Ya Amerika’nın Yanındasın
Ya Karşısında!
"Halkının yüzde 90'ının Amerika'dan nefret ettiği bir ülkenin Genelkurmay Başkanı işgalciye, “senin burada ne işin var?” diyeceğine, işgali meşrulaştırıcı ve adetâ işgalinden dolayı sömürgeciye teşekkür edici ifadeler kullanarak aslında suç işlemektedir."

Röportaj:
Gazeteci - Yazar Mustafa ÖZCAN: Tanzimat’ta Batıcıların Yaptığını, AKP İslâmcılar Arasında Yapıyor!
"Belirsizlik politikası var AKP’nin kimliği noktasında. Bu ise kitlelere zarar veriyor. Yani AKP’nin kendisini çok net bir şekilde tanımlaması lazım. Kitlelerin de onu öyle algılaması lazım. O zaman rahat bir durumda oluruz. Yani AKP’yi değerlendirmede. İnsanlar o zaman istedikleri şekilde tercihlerini yapsınlar. AKP’ye oy veren verir, desteklemeyen desteklemez. Ama dediğim gibi bu noktanın aydınlanması lazım. Gayri İslâmî bir yapının İslâm adına desteklenmesi kitleleri başkalaştırıyor, dönüştürüyor, bir yerlere sürüklüyor. Bu noktanın aydınlanması lazım."

Dr. Hakkı Açıkalın: IDIOT
"Tâ baştan beri, ‘Taraf olmayan bertaraf olur’ denmesinin ne kadar doğru ve ne kadar hayatî olduğunu anlamamız gerekiyor. Taraf olmadığımız zaman, biz de ‘ideolojiler kötüdür’ deyip kestirip atacak ve ‘moron’ kozamızda kalacaktık."

Ali Haydar Can : Alevî’nin Canı Can da,
Sünnî’ninki Patlıcan mı? -II-
"Sivas Olaylarını her vesile ile gündeme getirip bu ülkenin çoğunluk halkı olan Sünnîlerin ne kadar vahşî kaatiller ve Alevîlerin ne kadar mazlum ve masum insanlar olduğu propagandasını halâ sürdüren işgal medyası ise, Başbağlar katliamını hep örtmeyi tercih etti..."

Nazif Keskin : Yeni Anayasa Tartışmaları Üzerinden
Halka ve TSK’ne Karşı Psikolojik Savaş
"Amerikan emperyalizmi 1990’lı yıllardan itibaren halkımıza ve TSK’ya karşı psikolojik harp uygulamaktadır. Çünkü Anadolu topraklarında gizli işgallerini İBDA’ya rağmen sürdüremeyeceklerini anladılar. Yeni anayasayla yapmak istedikleri şey de farklı formülasyonlarla bu topraklardaki gizli işgallerini sürdürebilmektir."

Abdulmetin Torsun: Kim Asker Kim Değil;
Kim Kaçıyor?
"Askere gitmeyen, gitmek istemeyenler o kadar çok ki... En başta Bu ülkeyi sömüren 3000 AİLE var. Medya patronlarından tutunda, politikacı ve paşa çocukları bile var. Bunların bir kısmı askerliğini yapmamış, bir kısmı da 18 gün olmak üzere dolarla yapmıştır. Ulaşa bildiklerimizin bir kısmını aşağıda vereceğiz. Ama ondan önce şu hakikati bir dile getirelim!"

Süleyman Çiçek: Deniz Gezmiş’in Adını Nereye Yazalım?
“Cumhuriyet tarihi boyunca yüzde 99’u ile baskı altında tutulan ve binlercesi hapis, işkence ve ölüm cezasına çarptırılan Türk ve Kürt müslüman halk madde ve mânâda törpülenirken, Türk ve Kürt şövenistleri ve solcuları, doğrudan veya dolaylı biçimde resmî ideolojinin âleti mevkiinde değil miydi?”

Tavır Dergisi'nden İktibas: Büyük Doğu Evlâdı Sabahattin Zaim
Ömer Faruk Sorgun: Hocaların Hocasını “Gömdüler”
Baki Aytemiz: Bir Bıçak da Rahibe!
Ali Acar: 2008 -Fakirden Topla, Zengine Yama- Bütçesi
S. Eren: Ülkücüyüm, Ülkücüsün, “Ülküsüzler...”
Mustafa Saka (Dilemma): Yüz Yıllık Uyku
Şükrü Sak (Bloknot):"Onlar"ın Rüyâsı Bitti,
"Biz"im "Gerçeğimiz" Başlıyor...
İbrahim Doğulu: Mısır Halkı Uyanışta!

Ankara’daki Polis İnfazına Tepkiler Sürüyor

Gayya Kuyusunda Bir Parti; AKP

ŞARON N’oldu?
İslâm Dünyasından:
İngilizler Kaçıyor! BASRA İşbirlikçi Şiîlerde

Kültür-Sanat:
Kâzım Gökbayrak: Einstein Sergisi Vesilesiyle
Aydın Alkan: "Kürt Kültürü"-II- Berdel ve Ağalık
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B51.jpg


Selâm ile…

Bu sayımızla birlikte dergimiz BARAN, birinci yılını doldurmuş bulunmaktadır. Ayrıca Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in de şahadetinin yıldönümündeyiz.
Hemen belirtelim ki Saddam Hüseyin’in şahadetiyle BARAN’ın çıkışının aynı günlere denk gelmesi bir “tevafuk” değildir. BARAN’ın çıkışını tetikleyen bizzat Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in hunharca katledilmesidir. BARAN ve Saddam kelimeleri arasındaki kök alâkası göz önüne alınırsa BARAN’ın hangi şartlarda ve nasıl bir hissiyatla çıktığı daha iyi anlaşılabilir.

Bölgemizdeki ve Türkiye’deki gelişmeler Irak’tan bağımsız değerlendirilemez. 91 yılındaki Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in yaptığı çıkış olmasaydı eğer, bugün İslâm coğrafyasında Batı emperyalizmine karşı verilen efsanevî savaş bu seviyede olamazdı. Emperyalizmin yerli işbirlikçileriyle beraber unutturmaya çalıştığı hakikatlerin başında bu gelir.

Bugün dahi hâlen devam eden şehid Saddam Hüseyin üzerindeki kara propagandalara baktığımızda emperyalizm için nasıl bir tehdit unsuru oluşturduğunu görebiliriz.

2005’in 30 Aralık sabahı katledilen Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin şehadetiyle Amerika’ya ve kuyrukçularına karşı verdiği mücadeleyi zaferle mühürlemiştir.

Osmanlı emperyalistler tarafından tasfiye edildikten sonra Kurtuluş Savaşı Osmanlı topraklarında devam etmiştir. Irak merkezli İslâm coğrafyasında Amerika’nın başını çektiği hristiyan-yahudi Batı emperyalizmine karşı verilen bugünkü mücadele aslında Kurtuluş Savaşı’nın devamı niteliğinde olup, hâlen sürdüğünü göstermektedir.

İBDA, Batı emperyalizmine karşı ideolojik mânâda dünya çapında ilk ve tek dünya görüşünü örgüleştirip ortaya koyarken, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin de devlet çapında hristiyan-yahudi Batı emperyalizmine karşı ilk isyan bayrağını açan olmuştur.

İstilâcı Amerika nezdinde Saddam Hüseyin’in affedilmez tek suçu budur. Tarihte İslâm milletinin kahraman evladı olarak yerini almış Irak Devlet Başkanı’nın birinci Irak savaşında sarfettiği “savaşların anası” sözünün ne kadar da doğru olduğu yaşanan süreçten belli olmaktadır. I. Körfez savaşının doğuracakları bir yana doğurduğu savaşlar meydandadır.

Saddam Hüseyin ve Irak Devletinin direnişi ile birlikte İBDA’ya bakış antiemperyalist mücadelede turnusol kâğıdıdır. Yani Saddam ve İBDA düşmanlığıyla anti-emperyalist şuur örtüşemez!.. Bazı Amerikancı “Anti-amerikancı ulusalcılar”ın Saddam Hüseyin’e karşı duydukları kin ve nefretin altında yatan sebep, ne gariptir ki doğrudan kurtuluş mücadelesiyle alâkalıdır.
Tuncay Özkan gibi milliyetçiliğin içinin İslâm’la dolmaması yani, İslâm’a bağlı İslâm muhtevalı bir milliyetçiliğin oluşmaması için hayatını “vakfetmiş” Amerikancı ulusalcıların Saddam düşmanlığı doğrudan M. Kemal’le alakalıdır. Bu sahte anti-amerikancı kurtuluşçular Saddam’a bakınca karşılarında şeriatçı M. Kemal’i veya yarım kalmış M. Kemal’i görmenin şokunu yaşadılar. Bu şokla gerçek kurtuluşun ve gerçek kurtuluşçuluğun nerede ve nasıl olacağını tesbit edip kim tarafından bu kurtuluşçuluğun verildiğini söylemek yerine Saddam ve İBDA düşmanlıkları kat be kat artmıştır.

Çünkü Saddam Hüseyin ve İBDA sahte kurtuluşçuluk etrafında ifade edilen “ittifak, uzlaşma, reel politik, anlaşma, buluşma” gibi masalları bizzat verdikleri mücadeleyle bir tekmede devirmişlerdir. Uzlaşma ve teslimiyetle kurtuluşçuluk olamayacağını ve bugüne kadar anlatılan kurtuluşun yalan olduğunu bir anda Saddam’ın mücadelesinde gören bu amerikancı “anti-amerikancılar” hakikate teslim olmak yerine yalanlarına daha bir kuvvetle sarılarak hakikatin temsilcilerine saldırılarını arttırmışladır.

Irak Devlet Başkanı şehid Saddam Hüseyin, iradesi ve muradı İBDA olan 1919 şartlarının kan ve can pahasına neticelendirilmesi gerektiğini bu sahtekârlara gösterdiği için düşman olmuştur.


Hadise gayet açık!.. Anti-emperyalist bir niyetle başlayan 1919 şartları, kurucu fikir ve ideoloji yani devleti tahkim edici, şekillendirici ve diğer İslâm milletlerine örnek teşkil edici dünya görüşü gelene kadar devam etmeliydi.

Ki bu dünya görüşü Büyük Doğu olarak 1938’de gelmişti zaten!

1991’de başlayıp, 17 seneden beri hâlen devam eden Irak kurtuluş savaşıyla 1919’da başlayıp 1920’lerde bitirilen bir takım “çata pata”larla bitirilen Anadolu’daki mücadeleyi “kurtuluş” ekseninde kıyasladığınızda gerçek bir kurtuluş savaşı için hangi hareket tarzını benimsemek ve hangi niyetlere sahip olmak gerektiği kendiliğinden meydana çıkar.

İşte anti-amerikancı gibi gözüküp aslında amerikancı olan bazı Batıcıların Saddam Hüseyin ve İBDA düşmanlığını derinleştiren husus yukarıda dile getirdiğimiz hakikattir!..

İBDA iradesi ve Saddam Hüseyin’in devlet çapında başlattığı mücadele benimsenmeden hiçbir gerçek kurtuluştan bahsedilemez. 1919 şartları ancak bu irade ve bu mücadeleye sahip çıkılarak gayesine erdirilebilir. Çünkü gayesine ermemiş savaş bitmemiştir. 1919’da Doğulu ve Batılı emperyalistlerin İslâm coğrafyasında başlattıkları istilâya karşı fitili ateşlenen mücadele, gayesine ermediğinden dolayı Saddam Hüseyin çıkmıştır. 1919’da başlayan bu mücadelenin devamı olarak görülmedikten sonra Irak direnişi, kurtuluş adına sarfedilen her söz, sadece ve sadece Batılı emperyalistlerin uydurdukları yalanların buradaki değişik versiyonları olacaktır.

Muradımız “gayesine ermemiş savaş bitmemiştir” diyenlerle emperyalizmin surlarına toslamak!..

51. Sayı Çıktı!..
Bayinizden İsteyiniz...


"Benemsâl":
Alah'ın İradesi Saddam'dır!
"Bu bir Anglo-Fars ittifakı... Asrın başlarında, Çanakkale’ye saldıran “kâfir koalisyon güçleri”ne karşı cihat çizgisinde direnip, göğsünde Kur’an, dilinde ayet, şehâdete koşarak muzaffer olan Mücahit Memetçik ruhundan, başında Amerikan bezinden çuvalla ramboluğa firar eden Türk’ün hainiyle; Irak’ı sırtından hançerleyen güya Kürt görünüşlü şımarıklarda bu ittifakın içinde. Tamah eden Türkmenin haini, Arabın öküz kafalısı da...
"

Röportaj:

Prof. Dr. Hasan KÖNİ : Türkiye'nin Ortadoğu Politikası Bitmiştir!
"Kürt sorununun 98’de açığa çıkması, 2003’ten sonra yükselmesinin nedeni, Amerika’nın
Kuzey Irak’ta bulunmasıdır. Bunu herkes biliyor… Buna da ses çıkaramadık.
Neden ses çıkaramadık Ordu, NATO ordusudur. Sistem, ona göre kurulmuş bir setsimdir ve
NATO ordusu Amerika’nın geliştirdiği bir sisteme karşı çıkamaz.
"


Ali Haydar Can : Alevî’nin Canı Can da,
Sünnî’ninki Patlıcan mı? -III-
"
Gözaltına alınanlar özellikle Alevî kökenli işkencecilere teslim edildi. Bu işkenceciler, spontane bir halk hareketini örgütlü bir ayaklanma gösterebilmek için bütün hünerlerini gösterdiler... Tabiî işgal medyası kudurmuş gibi saldırıyordu:
“Gericilerrrr!!!Yobazlar!!! 33 aydınımızı diri diri yaktılarrr!!!”


İbrahim Şarklı: Üç Kıtanın Mücahidi Süleyman Askerî
"Çölün ateş parçası kumlarını düşman çizmelerine ezdirmemek için yüreği ateş sarmış fedailer… Onları resmî tez palavraları unutturamayacak bize! Devrimin yeni nesli görecek, bilecek, anlayacak, yaşatacak!"

M. Seyfullah Kılıç: ‘İslâmcı Basın’da Takiyye Kültürü ve BARAN Dergisi Farkı
"Bugün Türkiye’de "Hakk" iddiasındaki İslâmcı basının yaptığı,
dolaylı olarak işin köleliğe yol açan kısmını işaret ediyor..."


Baki Aytemiz: Bebek Katili Amerika'ya Karşı Ortak Cephe
"
Amerika’nın kuklalarının görüntülerine kanmadan, kimi zaman Kürtçü, kimi zaman Türkçü, kimi zaman Müslüman olan bu görüntünün arkasındaki gerçek düşmanı asla gözden kaçırmamak kurtuluş için başta gelen şart. Yoksa birbirimize düşer, asıl düşmanın elinde oyuncak oluruz."


Ünsal Zor: 3 Saatlik Operasyon, 30 Milyon Dolar
Defne Bayrak - ÜRDÜN :
2007:
Filistin Halkının Ezilişinin Yasalaştığı Yıl
İktibas: Behiç Gürcihan: CIA Ve İsrail'e Hizmet Edene
Aç Bir Coca Cola
İktibas: Fatma Sibel Yürek:
AKP - Elit Çatlağından Fazıl Say Doğdu
Av. Harun Yüksel:
"Tilki Günlüğü'nde Abdülhakîm Arvasî Hazretleri" Var Mı?
Cihad Kolgezen: Maarifin "...hanelerden" Neyi Eksik?
Mustafa Saka (Dilemma):
İsviçre Hastalığı
Dilmurat (BARAN Orta Asya):
Kırgızistan Seçimleri: "Orta Asya'da Satranç Oyunu"


Polisin Örgüt Raporu

Yürüyüş'e Kapatma

Irak Devlet Başkanı ve Irak Mücahit Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Şehid Saddam Hüseyin’in Halkına Son Mektubu
İstanbul Paris Olur Mu?
Marcos: Silahlı Mücadele Yeniden Başlayabilir

İslâm Dünyasından:
Fedaî Anne ve İstikbâli
Maysara Şehid!
Pakistan'da Şehadet Eylemi

Kültür-Sanat:

Röportaj - Ömer Lütfi METE :
Batıcılar, Türkiye’de, Türk Milleti’nin Dostluğunu ya da
Düşmanlığını Doğru Algılamasından Rahatsızlık Duydular
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B52.jpg


Selâm ile…

Tam da Irak Devlet başkanı Saddam Hüseyin’in şehadetinin birinci yıldönümünü idrak ediyorken uzun yıllardır kökten Batıcı olmak üzere İngiliz mandıralarında semirtilen bir işbirlikçinin ölüm haberi geldi. Tam da BARAN’ın birinci yıldönümüne girmişken...

Derginiz BARAN, birinci yıldönümüne, İslâm düşmanlarını dipsiz bir korkuya düşüren, Asya’nın mübarek topraklarından gelen bu müjdeli haberle girmiştir: Butto’nun ölümü...

Bu topraklar gerçek sahiplerine kavuşana kadar; teröre alkış tutana, müslümanın evini, mescidini basan için “nefes kesen operasyon” diyen işgal basınına, nefes kesen haberler gelmeye devam edecek! Allah büyüktür... Kulunu müjdesiz bırakmaz.

Hemen başladılar tabi, şu şunun adamıydı, bu bunun işine yaradı zübüklüklerine...

Ya İslâmcı denen basın?

Kimine göre suikast, demokrasiyi kesintiye uğratan bir darbe teşebbüsüymüş...

Demokrasinin, Batı emperyalizminin işgaline kapıyı içeriden açmak olduğu hakikati işlerine gelmeyenler...

Zaman’a göre, dünya ayağa kalkmış, suikasti kınamış...

Dünya dediği Amerika, suikaste uğrayan da azılı bir İslâm düşmanıdır. Vatan gazetesinin, “cesur laik” diyerek, dinsizliğini açık ettiği Batıcı soydan liderdi Butto...

Bunlara göre Ladin Amerika’nın adamıysa meselâ, Tayyip de Amerika’nın adamı değil mi?!.. O zaman neden Ladin kötü oluyor da Tayyip iyi oluyor? Veya Amerika yapınca müdahale, Müslümanlar yapınca kaos-anarşi-terör oluyor? İlk ayakta düştünüz!

Kurtuluş savaşını yedi düvele karşı verdik, bu coğrafyada ilk kurtuluş savaşını biz başlattık diyenler, Irak’taki insanımızın kurtuluş savaşına neden terör der?

Batıcı hedonizm bunlar için hayat tarzı... Bunlar hayvan... Bunlar, davasının hakkını vermek şerefinden mahrum, hedefini saptırdıkları savaşın alçak kaçkınları... Hiçbir ideale baş koymamış, hiçbir şeye inanmayan küspelik organizmalar...

Bakıyoruz, yahudi mamûlü uçak modellerini çarşaf çarşaf basanlar, Doğu’muzdaki bombardımanı basa basa bitiremeyenler, yılbaşı gecesini kat kat karanlık altında geçirdiler!.. Meydanlarda hayvan güdüleri için olsun tepinemediler.

Sebebini, unutulup gitmiş asker kayıplarına bağlayanlara kimse inanmıyor. Asıl sebebi, son haftalardaki alevlere bağlayanların dediği gerçek... İşgal basınının basamadığı gerçek!.. Basıldınız!
***

Öte yandan cezaevinden, Türk’ün de Kürt’ün de ifa ettiği bin yıllık Allah’ın emri “kurban”ın aleyhinde konuşup, vatanseverlik yerine hayvanseverlik vahşiliği yapan bazı şapşallar var. Ve bunlar Kürt halkının dinine ve değerlerine ne kadar derinden bağlı olduğunu bilen tipler... Öteki de çıkıp buna tam ters bir açıklama yapıp “Ümmet” hakikatini Kur’an’dan gösteriyor.

Ya bu tipler Kürt halkının dediğine gelecek, yada Kürt halkı bunları alaşağı edecek!
***

Birinci yılımızı doldurduğumuz miladî yılbaşında Irak Savaşı’nı kurtuluş savaşının merkezine almış hareket olarak İBDA, ESAS DÜŞMAN’ı Amerika diye işaret etmiş BARAN’la yekûn hattını çekmiştir. Ya bizdensin ya onlardan!..

Ruhların felç olduğu bir dönemde BARAN, esas düşman Amerika’yı işaret ederek, içinde son kırıntısı kalmış insanımızın vatan duygusuna, iman öfkesine, fikir namusuna sahiplikte vesile olmuştur.

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in tecellî eden şehadetini yüksek sesle duyurarak, kurtuluş savaşının haysiyet ve şerefine sahip çıkan BARAN olmuştur. Unutturulmaya çalışılan bu savaşta, teröristbaşı Amerika vahşetiyle yıldırılan kitlelere alternatifsiz basın olmuştur.

İşgal basınının her yalanına bir gerçeği çarparak işgale direnenleri, savaşanları selamlamıştır. Selamlıyor!..

5 Kasım’la birlikte işbirlikçilerin ellerinde eşantiyon plânlarla girişilen ve Rambo basının eşlik ettiği Amerika’yı kurtarma operasyonu, Butto’nun ölümüyle yele gitmiştir. Bütün delikleri kapatayım derken, bütün delikleri açıkta kalan “Ahmak Fil” Amerika’nın gemisine kendini atanlar, aynı gemide dibi boylayacaklar. Çöldeyse çölde, denizdeyse denizde!

Milâdi 2008’in İslâm coğrafyasında nice zaferlere, müjdelere ve hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ederiz.
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B54.jpg


Selâm ile...

2008 yılının kritik bir yıl olacağı, ülke ve dünya siyasetinde önemli gelişmelere gebe bir yıl olarak geçeceği kanaati hemen her çevrede hakim düşünce... Amerika’nın Ortaasya’daki büyük yatırımlarından Butto’nun öldürülüşüyle yeni milâdî yıla girmiştik.

5 Kasım 2007’den itibaren Amerika’nın çöküş sürecini, Türkiye’de “yeni dönem” havası dayatarak görünmezleştirmeye çalışan işbirlikçi kadrolar, Amerika ziyaretlerini “fast food” havasında ve turistik mahiyette ele alacak kadar rahatlık içinde vermeye başladılar.

Bush’a “2008 sizin son seneniz” dediğini söyleyen Abdullah Gül, aynı şeyin Türkiye için de geçerli olacağının idrakinde, Amerika’yı “stratejik müttefik, dev bir makine” olarak gördüğünü söylüyor.

Stratejik vizyon... Amerika’nın vizyonu... Herşey Amerika’ya göre, Amerika için, Amerika tarafından!.. Irak’ın kuzeyi, Irak’ın işgali, Kıbrıs, İsrail sorunu, AB, Kürt meselesi, Ortaasya, enerji sorunu, iç-dış borç, Anayasa, başörtüsü, yolsuzluklar, Alevîlerin durumu, reformlar vs. her şey, her şey rotası Vaşington bir zihniyetin sivil-asker işbirlikçi kadrolarının elinde...

Türkiye haritadan silinmelidir” diyen Woodrov Wilson’un yüz yıllık plânının tezahürü bu kadrolar son olarak cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, aynı adamın adıyla tesis edilmiş işgal politikalarının merkezinde yaptığı konuşmadan da anlaşılacağı gibi faaliyetlerine devam ediyor. Türkiye işgal-tecavüz altında ve haritadan siliniyor.

Süreç bu istikamette iken, içeride çepeçevre Amerikan muhibbi basın-medya kuruluşlarıyla varolan Amerikan nefret ve düşmanlığının önü alınmaya çalışılıyor. Önce psikolojik hava... Bu önemli; çünkü Amerikan nefret ve düşmanlığının zirve yaptığı memleketimizde, işbirlikçi politikaların kurtuluş getireceğine inandırmak için evvela psikolojik şartların işbirlikçilerin lehinde olması lazım.

Şunun şurasında 80 yıl kadar evvel çarpıştığımız emperylistler, şimdi hiçbirşeye dokunmadan içeride yetişmiş kadrolarıyla dış müdahaleye gerek duymadan işgali “meşru” gösterebiliyor. İşgal sorgulanmıyor, katliam-tecavüz-soykırım sorgulanmıyor, ihanet sorgulanmıyor, aşağılama hakaret sorgulanmıyor!.. Çünkü tarih sorgulanmıyor. Bu sorgulamanın yapılmaması için her şey yapılıyor. Hatta Türkiye’de İslâm hakimmiş havası bile veriliyor.

Oturduğu köşkün altındaki mahzenin şarap dolu olduğunu söyleyen Gül, üst kata kabul ettiği İsrail’li, Amerikalı, Batılı ziyaretçileriyle kadeh tokuşturuyor. İçi Filistinli’nin, Iraklı’nın, Afgan’ın, Peştun’un, Çeçen’in, Türk’ün, Arap’ın, Kürt’ün kanıyla dolu kadehler!..

Türk’e Türk propagandasıyla en ileri Türk düşmanlığı yapılıyor; çuval, İncirlik, Guantanamo, Ebu Gureyb’in üstü örtülüyor. Misyonerlike hız verilir, kilise evler açılırken, kürsüde ilâhî okuyan küçük kızlarımız ekran başında aşağılanıyor, tekmeleniyor ve hiç bir şey olmamış havası estiriliyor. Başörtüsü düşmanlığı cesaretlendiriliyor, başörtülünün onuru çiğneniyor. Bir avuç azınlık, Batı hayat tarzını halka dayatıyor, insanımıza ne yazabileceğini, ne konuşabileceğini, nerede yaşayabileceğini buyuruyor.

Öğretmeni öğrencisini pazarlıyor, öğrenci öğretmenini katlediyor, insanımız cinnet geçirip ailesini vuruyor, intihar patlamaları yaşıyor, polis adam vuruyor, Kürt kürt olduğu için linç ediliyor!..

Ve bütün bunlar bir zamanların İslâmcı denen tiplerin en tepelere yerleştiği-yerleştirildiği bugün, Çankaya ve son seçim öncesinden daha saldırgan, daha vahşi, daha azılı yapılıyor!.. Seçim sonuçlarının “zafer havası”nı halka tattırıp “finale gelenler”, medeniyetler ittifakının eşbaşkanının ağzından kovulmuş Anadolu kızını telefonla teselli ederken, Alevî çocuğu için bürokrasiyi ayağa kaldırıyor. Ehl-i Sünnet düşmanlığı, dinî-itikadî ölçüler içi boşaltılarak Amerikan İslâm’ı dayatılıyor. Sünnîliğin siyasî anlayışı, devlet plânında tezahür etmemesi için inkâr ve dejenere politikalarla yok ediliyor. Alevî Alevîliğini bilip, şu kadar yıllık adetlerinin çiğnendiğini, varlığının Amerikan projelerine yamandığını fark ederek “Yas orucu”nun şen sofralarına peşkeş çekildiğini görüyor ve rest çekiyor. Alevîler de anlıyor ki halk düşmanı bir proje yürütülüyor. Hak ve halk düşmanlığı, Hak’ka ve halka hiçbirşeyi bırakmamacasına bütün kesimlerin peşkeşçisini, çapulcusunu çatısı altına toplamış AKP eliyle yürütülüyor. Ve bu şimdiye kadar görülmüş tüm kadrolardan daha pervasız ve yüzsüz bir şekilde yapılıyor. Takiyyeci-imansız-Allahsız Amerikan sömürge politikalarının baskısı, bütün kesimlerin her şeyini pazarlık metaı haline getirmiş birleşik kadroları tarafından AKP-Deccal markalıdır. Tabanını Allah’ın adıyla aldatan Allahsızlar içeride ve dışarıda sona gelindiğinin idrakiyle 2008’i final yılı ilân etti. Bütün iç-dış faaliyetlere bu istikamette hız verildi.
Son hamleler deneniyor.

Psikolojik dayanıklılık esastır.
Savaş bizden bunu ister.
Dik duracağız!.. Direneceğiz! Savaşacağız!..
Ve Kazanacağız!..

Yalnız Allah için seveceğiz, yalnız Allah için nefret edeceğiz. Allah düşmanlarını düşman, Allah dostlarını dost bileceğiz. Dostu Allah olanın dostu Allah’tan yardım, düşmanı da daha büyük zaferler için engelleri aşmak üzere imtihandır.
Yanıbaşımızda 17 Ocak 91’den beri Allah’ın adını yüceltenler savaşıyor. Anadolu’da Allah’ın adını Allahsızlığın işgali için kullanan tüm kesimlerin takiyyecilerini esen havanın bulanıklığı samimileri şaşırtmasın. Türkiye’de sözü İslâm özü küfür, iğreti tuzakların, yalan beyanların, takiyyeci vaatlerin kendi aşağılık kadrolarını bulduğu bir dönemde, ne yapılacaksa esas düşman Amerika gözden kaçırılmadan yapılmalıdır.

Esas düşman seni çağırıyor!.. Ya ondansın; işgale evet diyen, yada ona düşmansın; savaşa devam eden!

54. Sayı Çıktı!..
Bayinizden İsteyiniz...



Osman Halid:
Şeytan Yeni Plân Peşinde
"AKP kadroları da yetişme şartları ve aldıkları eğitim icabı, başta İslâm olmak üzere, coğrafyayı ve bu coğrafyada yaşayan İslâm milletlerini geçmiş hükümetlerden daha iyi tanıdıklarından dolayı, muhakkak ki, sömürgecinin işine daha fazla yaramaktadırlar."

Yazarımız Gönüldaş Carlos’tan(Illich Ramirez Sanchez-Çakal Carlos) BARAN’a Tebrik Mesajı


Kâzım Gökbayrak:Beşyüz Bin Saatimiz
"İdeolojimiz billûr gibi yolumuzu aydınlatırken sağımıza solumuza bakmamıza gerek yoktur. Çevremizdeki miskinler ölçümüz değil, ideolojimizin aydınlığı ölçümüzdür. Bizde ağabeycilik, hizipçilik vs. olmadığı için, sadece tavizsiz istikamet çizgisidir ölçümüz…"

Röportaj:
Gazeteci - Yazar Behiç KILIÇ:
Türkiye’nin İşi Lozan’da Bitirilmiştir!
"Şimdi, bu Cumhurbaşkanı olan arkadaş Amerika’ya gidiyor. Ben sabahtan beri Amerikan basınının haberlerine bakıyorum. Alay ediyor resmen. “Niye geliyor bu?” diyorlar. “Tayyip’le rekabete geliyor” diyorlar. Altı yok. Yani, böyle bir naylon görüntü vermişin, “Ya bu Abdullah Gül niye böyle yapıyor?” dediğin zaman senin tepene biniyor taraftarları, isyan ediyor. Neden? Satın almış adam kömür torbasına..."

Benemsâl: Ne Oldu, Ne Oluyor, Ne Olmalı, Nasıl Olmalı? -III-
"Belli bir saldırıya uğramış mağdur taraf olmak, esas savaşın ille o saldırıyla başladığı mânâsına gelmez. Esas savaşı haksız yere başlatan taraf, bu haksızlığını bir hak olarak görüp göstermeyi, savaş sürerken mağdur durumlara düşmeyeceğinin sanki garantisi sanıyor. Savaşta mağdur duruma düşünce, hemen köşe iblislerini, medya borazanlarını “kötü adamların saldırısına uğramış bir mazlumum ben!” diye çan çan öttürüp, ortalığı velveleye veriyor."
Benemsâl'in 51.sayıdaki, "Allah'ın İradesi Saddam'dır!" başlıklı yazısının ingilizce metni için tıklayınız...

Murad Salih:
“Hişşşt! Hişşşt! Geeeliiyor!”
"Mesele hijyen olsaydı; kendi evlerinin küvet ve jakuzilerinde keyif yaparken niye aynı tiksintiyi hissetmiyorlar? Vücutlarındaki bütün kıl, tüy, bok, sidik, salya sümük, mikrop, bakteri ve virüsler de aynı suda onlarla beraber küvet veya jakuzi keyfi yapmıyor mu? Bu ne midesizlik böyle: Öğğkkk!"

Ali Haydar Can : Alevî’nin Canı Can da,
Sünnî’ninki Patlıcan mı? -6-
"Teröristbaşı ABD, yeni projesi için önce Sünnîleri AKP yoluyla teslim almış, sıra AKP içindeki “liberal” Alevîleri kullanarak Alevîleri teslim almaya gelmiştir... İftar yemeğiyle Alevî cephesinde ilk gedik açılmış, taşlar yerinden oynatılmıştır... Bunun gerisi de gelecektir...
Gördüğümüz kadarıyla da, teslim olmaya can atan ama bu arada fiyatını ükseltmek için naz yapan bir hayli Alevî önderi de açık arttırmayı başlatnıştır.”


Seyfi Çabukel: Maarifin Neyi Eksik?
Mustafa Saka (Dilemmâ): Oksimoron ve Terör
Levent Topaloğlu:
Terakki İslâm’dadır!
Ömer Faruk Sorgun: Beşiktaşlı Delgado’dan Tayyib’e Reddiye
Cihad Kolgezen: Çıfıtın Sefiri Defolup Gitti!
İktibas- Ayhan Kıskaç:Başörtüsü Hangi İlde Bayraktı
Şimdi Hedef Oldu?
İktibas- Mustafa Armağan:
“Bave Kurdan”: Abdülhamid Uğruna Ayaklanan Kürtler

BARAN Haber:
- BAAS Dönmedi Zaten Oradaydı!..
-Türban Eylemleri Devam Ediyor!
- Said-i Nursi Hazretleri’nin Büyük Doğu Aşkı
- Irak İslâm Ordusu
- İşte AKP’nin Irak’taki Soykırıma Verdiği Desteğin Belgesi!
- Hakk’a Yürüyüş Dergisi Basın Açıklaması
- Panorama

İslâm Dünyasından:
- Direniş Günlüğü

Kültür-Sanat:

Aydın Alkan: Benito ve “Resimde Dehâ” Üzerine
Selçuk Arslan: Gülmek Bir İhtiyaç mıdır?
- Eskimeyen Yazılar - Osman Yüksel Serdengeçti
- Furkan’ın 21. Sayısı Çıktı!
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B55.jpg



Selâm ile...


Haber müdürümüz Fazıl Duygun gözaltına alınıp tutuklandı!

Özel bir iş için Maraş’a giden sayın Duygun, 301. ve 5816. sayılı maddelerden dolayı daha önceden yargılandığı davalardan hüküm giydiği anlaşıldı.

301’den veya herhangi bir sebepten dolayı şu an cezaevinde bulunan gazeteci yok diyen Başbakana hadiseyi ithaf ediyoruz. Daha önce de çeşitli basın davalarından dolayı tutuklanıp cezaevine giren haber müdürümüz sayın Fazıl Duygun, belki de Türkiye’de bu kadar sıklıkla hapishaneye girip çıkan tek gazeteci!..

Gelişmeleri bir dahaki sayımızda etraflıca siz sayın okurlarımıza duyuracağız. Sayın Duygun’un bir an önce görevinin başına dönmesi için dua ediyoruz.

***
Dergimiz yayına hazırlanırken Asya borsalarının çöktüğü son dakika haberi olarak ajanslara düştü!.. Küresel kapitalizm merkezi olan Amerika’da çözülmeye başlamış ve bu çözülmenin bütün dünyayı etkisi altına alması, durdurulamaz bir süreç olarak devam etmekte! Güllük gülistanlık havası yayan “bizimkiler” muhakkak ki paniği en çok yaşayacak olanlardır. Çünkü dünya ölçekli ekonomik kriz ilk elden Türkiye gibi her şeyiyle dışa bağımlı ülkeleri etkileyecek.

2008’in başından beri neredeyse bütün ekonomi uzmanları bu yılın kriz yılı olacağı konusunda hemfikir. Mevcut gelişmeler de zaten onları destekler mahiyette...

Belki de, sömürgeci Amerika, kriz yüzünden askerlerini İslâm coğrafyasından çekebilecek maddî imkânı dahi bulamayacağı korkusuyla, efendilik yaptığı kuklaların her türlü nazlanmasını ve her türlü şirretliğini idare eder ve boyun eğer bir görünüm arz etmekte...

Muhtelif bölgelerde kuklalar Amerika’ya rağmen bir takım işler yapıyorlar demiyoruz, ama kuklaların yaptığı bir takım işlere Amerika yaşadığı çözülme sürecinden dolayı göz yummak zorunda kalıyor.

Bizce şu an, Amerikan imparatorluğundaki çözülme İslâm coğrafyası başta olmak üzere Latin Amerika’dan Balkanlara kadar bir takım boşluklar meydana getirmeye başladı. Şu an o boşlukları kuklalar, kendi menfaatleri ve iktidarları açısından kullanıyor olsalar da bu anti-amerikancı unsurların boşlukları dolduramayacakları anlamına gelmez!

Hadise neredeyse bir zamanlama meselesi! Yani küstah Amerikan yönetimi ve iktidarının çözülmeye başlamasının getirisi olarak, nüfuzunun azalması, Amerikan sömürgeciliğinden gerçekten kurtulmak isteyen hakikî vatansever unsurlara bir fırsat doğurmaktadır. Bu fırsatı değerlendirmenin tek yolu şahsiyetli duruşla birlikte biraz cesarettir.

Tayyip Erdoğan’ın “türban siyasî simge” açıklamasını ise, ifade etmeye çalıştığımız Amerika’nın çözülmesinden dolayı oluşan boşluğun değerlendirilmesine dair bir fırsatçılık olarak görülemez. Çünkü, Amerikan işbirlikçilerinin fırsatçılığı sadece Amerika’nın menfaatlerinin korunması yönündedir. Hâliyle Tayyip tarafından başörtüsü ile ilgili başlatılan tartışmaların yegâne sebebi, çözülmeye başlayan ve Türkiye’de de artık güç kaybetme sürecine giren Amerika’nın kurtarılmasına yöneliktir.

Tüm işbirlikçiler çok iyi biliyorlar ki, varlıkları efendilerinin varlığıyla kaimdir. Efendinin olmadığı yerde köle de yoktur. “Etkili diplomasi” diye Türk’e Türk propagandası yapanlar varlıklarını işgalcinin bu çözülüşü üzerine insanımıza dayatmaktadırlar.

“Etkili diplomasi yürütüyoruz” demekten kasıtları da, antipatik olan sömürgecinin antipatikliğini unutturarak, insanımız nazarında sempatik hâle getirmek. “Amerika artık eski kibrinden uzak, eski küstahlığı yok” diyenlere de şunu deriz:

Ne yaparsanız yapın, ne derseniz deyin, İslâm coğrafyasını yangın yerine çeviren, İslâm milletine soykırım uygulayan işgalci, işbirlikçileriyle beraber yargılanıp cezalandırılmadan ve hak ettiği şekilde onu topraklarımızdan burnunu sürterek kovmadan, ona karşı hiçbir sempatik iyi niyet ve duygularımız olmayacaktır.

Çünkü biz unutanlardan değiliz!..



 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B56.jpg


BARAN'dan (Kâim ve Dâim):

Selâm ile...

Temel çelişki gerçek kutuplaşma, bugüne kadar hep gizlendiğinden;

İnsanımız sahte kutuplaşmalara mahkûm edildiğinden;

Sunî çelişkilerden üretilen siyaset, üretenin değil de, kuklacının işine yaramıştır. Bu şekilde üretilen siyasette, her şart altında farklı kimliklerde yaşatılan Batıcı düzen olmuştur. Bu düzenin gerçek sahiplerinin bugüne kadar ciddî mânâda hiçbir zarar görmemesinin sebebi, temel çelişkileri gizleyen sahte kutuplaşmalardan üretilen siyasettir.

Yine bundan dolayı, bütün kesimleri içine katarak söylüyoruz ki, hiçbir zaman samimiler iktidar olamamışlardır.

Özellikle 1950 yılından itibaren “kafir” CHP, “müslüman” DP ayırımında yaşanan kutuplaşmanın bugünkü neticesi AKP’dir. 1950 yılından itibaren sağ-Amerikancı partilerin Müslümanların oyuyla iktidar olması, Batıcı düzeni yaşatan en büyük unsurdur.

Yani mevcut düzeni CHP olarak algılayıp, ona karşı, ondan ayrılma DP çizgisini “kurtarıcı” olarak gören Müslümanlar, mevcut Batıcı düzenin yegâne yaşatıcısı olmuşlardır. 1950’den sonra “Türkiye’de Batı tipi politikacı yetişmiştir ve artık Türkiye’ye dışarıdan müdahaleye gerek yoktur” diyen Batılı ne kadar da haklıydı!.. Biz, kendi ellerimizle karşı olduğumuz mevcut düzeni yaşatacak olgunluğa erişmiştik. “Zihinlerin iğdiş edilmesi”ni bir kenara bırakarak, mevcut düzene olan düşmanlığı şahıs plânına indirgeyen anlayış, bugüne kadar karşı olduğu iddiasıyla mevcut düzeni yaşatan anlayıştır da!..

CHP ve DP çizgisinin bir ayniyetin iki farklı kanadı olduğunu görmeden, birini tutarak birine düşmanlık yapmanın getirdiği nokta, emperyalizme tam teslimiyeti ifade eden AKP’dir.

Bir netice olarak AKP’nin “doğru” olduğunu ifade edenlere zaten söyleyecek bir söz yok!.. Fakat yaşanan pratikten görülüyor ki, AKP yanlış bir netice...

Onca mücadelenin, fedakârlığın, çilenin, kanın ve gözyaşının neticesi, AKP teslimiyetçiliği mi olmalıydı?

Aynı sahte kutuplaşma oyunu yine sahnelenmek isteniyor. Bugüne kadarki kutuplaşma, muhasebesi yapılmadan kaldığı yerden devam ettirilse, kazanacak olan AKP teslimiyetinin temsil ettiği Batı emperyalizmi olacaktır.

Ülkemizde, mevcut iktidar dönemi boyunca, AKP eliyle sürdürülen bir Amerikan operasyonu sözkonusu... Amerika, çeşitli tertip ve düzenlemelerle çıkarlarını tehdit eder gördüğü farklı farklı unsurları tasfiye etmeye çalışıyor. Türkiye, AKP eliyle Batı politikalarının sorunsuz uygulandığı, “stabilize” edilmiş bir coğrafyaya dönüştürülüyor.

Geçtiğimiz haftada yaşanan türban tartışmaları, Veli Küçük başta olmak üzere birtakım şahıslara yapılan operasyon ve Antep’teki ev baskınının hepsi birbiriyle bağlantılı...

Kendisine duyulan düşmanlığı azaltmak için başörtüsü sorununu çözmeye çalışan Amerika, işgale ve sömürüye karşı direnen farklı kesimlerden unsurları da tasfiye etme peşinde... Fetullahçıların başat rol oynadığı bu operasyonlarda Amerika, geçmişte adı devlet adına işlenen cinayetlere karışmış insanları “ulusalcı anti-amerikancı” diye kamuoyuna lanse ederek anti-emperyalist mücadeleyi çetelerle aynı kareye oturtup sulandırma derdinde...

Veli Küçük denince akla Susurluk gelir; eğer bu operasyon gerçekten çete operasyonuysa Veli Küçük neden Susurluk’tan dolayı sorgulanmıyor?

AKP üst kadroları bu operasyonlarda şuurlu görev icrâ etmekteler. Kandil’e yapılan operasyonun karşılığı olarak da sömürgeci, bugüne kadar görünmez kılınan Amerikan işgaline karşı direnen her kesimden ani-emperyalist unsuların kanını istiyor.

İstihbarat veriyor, evler bastırıyor. Ankara’daki “turuncular” için, son bir aydır, neredeyse Vaşington’daki Beyaz Saray, Ankara’daki Çankaya köşkünden, Başbakanlık konutundan ve Genelkurmay karargâhından daha çok uğradıkları mekân oldu.
Başbakan gidiyor, arkasından genelkurmay ikinci başkanıyla cumhurbaşkanı...

Genelkurmay 2. başkanı ne zaman geldiği daha anlaşılmadan, bir de bakıyorsunuz, yine gitmiş Vaşington’a... Bütün bu ilişkilerin Beyaz Saray’da yapılan 5 Kasım’daki Bush-Erdoğan anlaşması çerçevesinde yürütüldüğü herkesin malûmu... Bütün bu gelgitler arasında ülkemizdeki ve bölgemizdeki aktörlerin kafaları oldukça karışık...

Bir bakıyorsunuz, uzaktan yakından “nakşilik”in ne olduğunu bilmeyen bir “aktör”, “iktidarda nakşîler var” diyor. Gerçek nakşiliği bilmediği şuradan belli ki, Tayyip’in iktidarının bedeli olarak Bolu cezaevine konulan ve Nakşîliğin fikirde ve aksiyonda gerçek temsilcisinden bahsetmeden iktidardaki sahte nakşîleri gerçek olarak algılıyor.

Bu da yetmiyormuş gibi bu sahte nakşiliğin üzerinden bilerek veya bilmeyerek gerçek nakşîliği de Amerikan dostu gibi göstertiyor. İktidarda olan işbirlikçi sahte nakşîlerdir.

Bunu böylece bilip ona göre politika üretmek gerekir.

Temel çelişki işgale, sömürüye direnen her kesimden, tam bağımsızlıkçı gerçek vatansever inananlarla Vaşington-Londra-Telaviv’in öncülük ettiği Batı emperyalizmi arasındadır. Siyaset her kesimden samimilerin iyi yönleriyle ittifak yaparak bu temel çelişki üzerinden yürütülmeli...

Kuklaların kuklacının parmaklarında birbirleriyle savaşır görüntüsü içerisinden meydana getirdikleri sahte gerilim ortamını soylu siyasetin üretileceği zemin olarak görenler yanılırlar. At izinin it izine karışmaması için bu yanılgıya düşmemek gerekir.

Antep’teki baba-oğula “terörist” diyen “İslamcı” medyayla türbana karşı çıkıyor görüntüsü altında işgalin ve sömürünün devamını sağlayan CHP arasında hiçbir fark yoktur. Her iki kanattaki hainler Irak’ta soykırıma tabi tutulan Müslüman Araplardan İncirlik Amerikan işgal-terör üssünden, terör örgütü NATO üyeliğinden, Filistin’deki İsrail kahpeliğinden, üç bin ailenin kan emiciliğinden bahsetmeme ortak paydasında birdirler!..

Peki AKP, CHP ve diğer partiler ve benzeri kurumların çatısı altında toplanan bu işbirlikçi hainlerin aralarındaki didişmeden kurtuluşçu bir siyaset üretilebilir mi?Yasin Hayal’İn avukatı Fuat Turgut, Beşiktaş Ağı Ceza Mahkemesinin önünde bağırıyor:

“Tayyip ve Fettoşu sevmemek terö suçu. Bir de Abdullah Gül’ü!..”

Sayın Av. Fuat Turgut’un yukarıdaki sözlerini anti-emperyalist duruşuyla birlikte değerlendirirseniz, Amerika ve işbirlikçileri açısından Antep’teki baba-oğul’la aynı çizgide olduğunu anlarsınız. Bu sebepten dolayı her iki operasyonun kararı aynı yerde, aynı kişiler tarafından alındı ve aynı saatte başlatıldı.

Baba-oğul’la sayın Av. Fuat Turgut’un “suç”u aynı, düşmanları da ortak!..

56. Sayı Çıktı!..
Bayinizden İsteyiniz...


Oğuz Gürses:
“El Kaide” ve “Ergenekon” “Operasyonları”:
“İstihbarat Paylaşımı” Tam Gaz Sürüyor
"Soru bir: AKP’nin iktidarının devamı karşılığında, Bebek Katili ABD ve işbirlikçileri, Haçlı Ordusu NATO ile Teröristbaşı Bush ve hempalarının kan denizine çevirdiği müslüman coğrafyadaki sınırsız lojistik ve istihbarî destek hizmetini bir adım daha ileri götürerek ülke içinde, kendi vatandaşlarına karşı tetikçiliğe kadar vardırmasına parti içinden herhangi bir itiraz duyulmaması İslâmî açıdan dehşet verici değil midir?
Soru iki: Sizce böyle bir günah/vebali örtebilecek büyüklükte bir türban var mıdır?"

Haber Müdürümüz Fazıl Duygun Tutuklandı!


Osman Halid: “Vurun Antepliler Vurun!.. Namus Günüdür!”
"Saatlerce Müslümanların yaşadığı evlere mermi yağdırıyor... Emperyalizme karşı direnen mücahidlere “terörist” diyor... “Bunlar Müslüman değil” diyor. İnkârcı, münafık ve mürted soyuna mensup bütün işbirlikçiler emperyalizmin kucağında zevkten dört köşe, “reelpolitikçilik” oynarken Müslüman oluyor da, emperyualizme karşı vatanın “tam bağımsızlık”ı için savaşan Müslüman olmuyor!.. ”

Röportaj:
Gazeteci - Yazar Avni ÖZGÜREL:
Bugün AKP’nin İslâmî bir düzen kuracağı zannediliyor!..
"Bugün AKP’nin İslâmî bir düzen kuracağı zannediliyor... O da “kuracağım” diyor. Ama kimsenin bir şey yaptığı filan yok. Her şey bir lunaparkta yaşarmış gibi Türkiye’de halbuki... Efendim bakıyorsun, şaşaâ ve debdebede bir rekabet var Türkiye’de."

Kâzım Gökbayrak: Hükümetten 4 Müslümana İnfaz
"Mehmet Polat’ın öldürülme sebebi, onun arkadaşı olan Mehmet Yılmaz’ın, Kerkük’te işgalci Amerikalılara karşı savaşırken şehid düşmesi olarak gösteriliyordu Zaman Gazetesi’nde. Yani “teröristliğine” delil olarak sanki dava oymuş gibi, selefi olmaları ve mezar ziyaretlerine karşı olmalarını da ilave ediyordu Zamane fitnecileri. Sünnî devrimci olsalar düşman ve terörist görülmeyecekler miydi? Amerika’nın istediği “ılımlı İslâmcılık” hainlerinden başkasına hayat yok onlarca."
Salih Erdal: Tavşan Yürekli Sezarlar
"Anıtkabir avlusundan hızlı tavşan adımlarıyla kaçarken hatırladığımız ve daima o haliyle hatırlayacağımız Tavşan Yürekli Sezar ve benzerleri, yiye yiye şişmiş, kalçaları ve
göbekleri sağa sola yalpalayan tombul tombul adamlar, esip gürlemeye devam etsinler..."


Ali Acar: Krizi Doğru Okumak
"Bugün finans piyasalarında yaşanan sıkıntı, kasıtlı olarak 2007’de ortaya çıkan Morgıç kriziyle ilişkilendiriliyorsa da özünde çok derinlerden gelen bir sistem krizidir ve Amerikan hegemonyasının çöküşüne işaret etmektedir. Zaman zaman Roma İmparatorluğu ile karşılaştırılan Amerikan hegemonyası, Roma’yı yıkan “Ordu gücüne güven ve aşırı lüks ve sefahat” ile aynı akıbete doğru rol alıyor."

Av. Ali Rıza Yaman: ABD/AKP “Örtüsü” Neyi Örtmek İstiyor?
"‘Bizim örtü’müz ‘onlar’ın boyunlarına dolanacak ve onca ah alan işbirlikçileri, Allah mesabesinde gördükleri ve uğruna insanların imanları ile oynadıkları Amerika bile kurtaramayacaktır!"

Levent Kaplan: Türkiye’de Savaşlar ve Umutlar
"Tarihi bir değişim başlamış demektir. Benimsemedikleri merkezi emirlerden ve kurallardan bunalan Kürt grupları PKK’da fiili gedikler açıyorlar. Devlet bunu bir süre izleyip seyrine göre davranışını belirleyecektir. Belki sızacaktır da, aynı PKK’ya sızmayı başardığı gibi. ”

Mevlüt Koç: Mevsim Artık Sonbahar
"Tarihi bir değişim başlamış demektir. Benimsemedikleri merkezi emirlerden ve kurallardan bunalan Kürt grupları PKK’da fiili gedikler açıyorlar. Devlet bunu bir süre izleyip seyrine göre davranışını belirleyecektir. Belki sızacaktır da, aynı PKK’ya sızmayı başardığı gibi. ”

İktibas - Behiç Gürcihan: Gladio’ya Mektup IV:
Operasyon Fetullah’a ve Yalova’ya Uzanır mı?
"Kimi; savcılara ayağından altından çekmekle tehdit ettiği kırmızı halılar sunarak, Kimi; “Başbakan’ı 3 kuruş tazminata mahkum ettiren adam gözaltında, bunda bir gariplik var?” şüphesini duyacak kadar bile vicdan ve akıl damlası taşımadan; Kimi; penis yazma konusunda gösterdiği medeni cesaretin onda birini kendi yazarına sahip çıkma konusunda gösteremeden; Kimi; “bir insan birisini tanıyor diye; bir adam birisinin arkadaşı diye onun suçuna ortak olur mu?” sorusunu soracak kadar bile bırakın hukuk nosyonuna, temel bir ferasete sahip olmadan; manşet atıp, cadı avına gözcülük yapıyor.”

“Benemsâl”: “Yüz gün üst üste söyle...”
"Cevabı baştan bilinmeden sorulacak bir soru değil de ondan...Bazı sorular akla cevaplarıyla birlikte gelir, bu sorduğun soru gibi mesela...Hattakilerden kim cevap vermek ister? Sahi, neden, “Babil Gazetesi” demek yerine, “Irak lideri Saddam Hüseyin’in oğlu Uday’ın sahibi olduğu Babil gazetesi” diye şeceresini çıkarma ihtiyacı duyuyorlar?...
-"İnanmayın ha!" demek istiyorlar, “Gazetenin sahibi Uday’ın babası Saddam Hüseyin olduğuna, ABD’de Saddam Hüseyin’i devirmek istediğine göre, demek ki Babil gazetesin’de yazılanlar doğru değil”... oluyor.”
Benemsâl'in 51.sayıdaki, "Allah'ın İradesi Saddam'dır!" başlıklı yazısının ingilizce metni için tıklayınız...

Baki Aytemiz: Sömürü Düzeni Çökerken
Mustafa Saka (Dilemmâ): Çözeni Çözen Çözüm
Sezai Dilbilen:
Sırlardan Bir Sır “EL”
Şükrü Sak (Bloknot) : “Zübük Siyaset veya Mikrofon Terörü”
İbrahim Şarklı:
Amerika ve İsrail’i Ortak Düşman İlân Et!
Gabar Senin Olsun!

BARAN Haber:
- Emine ŞENLİKOĞLU Kanal 1’e Konuştu:
Elimde olsa, Mirzabeyoğlu'nu serbest bırakırım!
- Irak Devlet Başkanı Şehid Saddam Hüseyin’in Mektubu...
- Hakka Yürüyüş G. Antep Temsilcisi Yaralandı!
- Mahmud Alınak: Operasyonlar Öldürmek İçin Yapılıyor
- Esenler’de Duvarlar Yazıldı, Lastikler Kesildi!


Panorama:
- AKP’nin Türban Kıvırtmaları
- Çolakoğlu İntihar Etti
- Polis, Mimarı Öldürdü
- İhale Pazarlığı Yapan Askerlere Soruşturma Yok
- Bombalama, Araba Yakma ve Molotoflamalar...
- Gösteri ve Protestolar
- Chavez: “Ortak Düşman Amerika’dır!”


İslâm Dünyasından:
- Direniş Günlüğü
- ENSAR EL SÜNNENİN KURULUŞ MANİFESTOSU
- Hamas televizyonu El Aksa’da, bir Filistinlinin gözyaşları içinde yaptığı dua
- Bebek Katili Soykırımcı İsrail!
- Basra’da Savaşan Şiiler

Kültür-Sanat:

Faruk Selim: “İbnelik Sanat Değildir!”
Y. Zeyneb Arslan
: Zindana Mektup...
Karaçalı ft. Saian - Kutub-u Şikeste (II)
Çizgi Dili-İbrahim Gülşen: Şehrazat
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B63.jpg

Selâm ile...

Bizim anlayışımıza göre demokrasi, Batı’nın içtimai yapısını şart koşan bir teamül rejimidir. Hedefimiz Batı’nın içtimaî yapısına benzer bir yapı meydana getirmek olmadığına göre, hiç kimse bizden demokrasi oyununu oynamamızı beklememeli...

Bilindiği üzere demokrasi vasat, hatta vasatın altında ayaktakımının yönetici olduğu sistemin adıdır. Demokrasilerde toplumu sürükleyecek toplumun hafızasını kendi şahsında yaşatacak liderler çıkmaz; çıkamaz. Meselâ Saddam gibi bir adam, Batı’nın zorladığı demokratik nizam içerisinde var olamaz. Saddam gibi bir adam var olamayınca da Batı, demokrasi oyunuyla Irak gibi ülkelerin yer altı-yerüstü zenginliklerini yağmalayabilir, yiyebilir.

Bugün demokrasiyi bir “din”miş gibi insanımıza dayatanlar, demokrasiyi zorlayan Batı’nın önceden seçip daha sonra halka seçtirdikleridir. Bu ifadeden demokrasinin önceden seçilenlerin daha sonra halka seçtirilme oyunu olduğunu anlıyoruz.

Değişmeyen “dinin esasları”dır. Onun haricinde herşey değişir.

Bush’un ağzından da defalarca duyduğumuz üzere Batı, demokrasinin “evrensel yönetim” şekli olduğunu kendi görevlerinin de bu “evrensel yönetim” şeklini dünyanın her tarafına taşımak olduğunu söyler.

Diğer taraftan da dinin “evrensellik” iddiasını terörizm olarak algılar.

Kaynağı insana dayanan ve insan yapımı bir disipline “evrensel” deyip kaynağı Allah’a dayanan dine “terörizm” demek, demokrasi kılıfı içinde din düşmanlığı yapmak mânâsına gelir.

Demokrasiyi “evrensel yönetim şekli” olarak dayatmak ve bunu, “medeniyet götürüyorum” diyerek Afrika’nın en hücra noktasından Ortadoğu’ya kadar bütün yeryüzüne hakim kılmaya çalışmak, barbarlığın ve sömürgeciliğin adıdır.

Demokrasi bezirgânlarını bu mânâ içinde değerlendirebilirsiniz. Bu demokrasi çetelerinin niçin Amerika’nın yaptığı bütün katliamlara ve giriştiği tüm işgallere çanak tuttuğunu anlamak için demokrasinin din karşıtlığını gözden kaçırmamak gerekir.

Demokrasi bezirgânları demokrasinin karşısına dini değil de din düşmanlığını perdelemek için hep “darbe ve diktatörlüğü” koyarlar. Sanki demokrasinin karşıtlığı diktatörlükmüş gibi!

Bunu yaparken de gizledikleri en önemli şey, devamlı bir darbe faaliyeti içinde olduklarıdır.

Meselâ Irak gibi bir ülkede Saddam Hüseyin gibi bir lider, yabancı şirketleri ülkeden defedip petrolü millîleştirdiği zaman “darbeci” olur. Müslüman halkın teveccühüyle iktidarda şu kadar sene duran aynı lider, yerli hainlerle birlikte o kovduğu şirketlerin silahlı gücü Amerikan ordusu tarafından suikaste uğrayıp şehid edildiğinde ise bunu adı, “demokrasi ve özgürlüğün zaferi” olur.

Ukrayna’da, Gürcistan’da, Soros’un sponsorluğuyla Amerikancılar iktidarı ele geçirdiklerinde “darbe” olarak değil de “turuncu devrim” olarak nitelenir bu çeteler tarafından!.. “Turuncu devrim”e engel olmaya çalışan seçilmiş devlet başkanı ise “darbeci”dir.

Bir din gibi dayatılan demokrasi, insanımızın zihnine öyle bir ağ örmektedir ki iş nihayetinde “sömürgeyiz ama türbanımızla da okula gidebiliyoruz.” noktasına gelmekte... Halbuki bir müslümanın mantığı, “sömürge kalmayacağız, tam bağımsız olacağız, türbanımızla da her yere gireceğiz!” şeklinde olmalıyken; demokrasi bezirgânları bunu tam tersine çevirerek yukarıda söylediğimiz mantığa getirmişlerdir.

Bu mantık sadece müslümanların mı zihnine yerleştirildi. Hayır!

Diğer tarafta da durum hiç farklı değil!

Liberal çapulcuların zihnî operasyonuna maruz kalan “diğer taraf”taki samimi unsurların mantığı ise benzer şekilde şudur:

“Bağımsızlıkçıyız, dine de saygılıyız. Ama şeriat gelir, bizi keserse ne olacak? Onun için bağımsızlıkçı olalım; dine saygıda da kusur etmeyelim ama, şeriata da karşı olalım!”

“Demokrasi bezirgânı” çetelerin, zehirlediği kavramların başında şeriat gelmektedir. Yukarıda ifade ettiğimiz mantığa sahip diğer tarafa mensup samimi unsurlar şeriatı bildiklerinden değil, liberal çapulcuların ve sahte İslâmcıların zihinlerini şeriat konusunda zehirlediklerinden dolayı karşıdırlar.

Şeriatı bilmiş olsalar; anlarlar ki İslâm, vatanın bağımsızlığını ve fert hürriyetinin hakikatini temsil eden yegâne dindir.

Kendilerini her kesimin hainlerinin merkezi konumunda gören liberal çapulcuların İslâm’ın bugünkü gerçek temsilcilerine düşmanlıkları, gerçek samimi İslâmcı hareketin her kesimin samimisine “merkez” olma hüviyetindendir.

Bugüne kadar özellikle 90’lı yıllardan itibaren anti-kemalist söylemle sahte kutuplaşmanın kurbanı olan müslümanlara, kendilerini bir kene gibi taşıtmış olan liberal çapulcuların ve sahte İslâmcıların bu söylemlerinin vardığı netice “canavar Saddam!” olmuştur. Yani bizim dışımızda kim anti-kemalist söylemle meseleye yanaştıysa, işi “canavar Saddam” edebiyatında bitirmiştir. Bundan dolayı da Irak’ta Deccal Komitesi tarafından katledilen iki milyon müslümanın acısını kesinlikle ve kesinlikle, hiçbir zaman hissetmemişlerdir. Yine bundan dolayıdır ki, değişimin, devrimin, mevcut düzene karşı dik duruşun hakikatini canı pahasına temsil eden Salih Mirzabeyoğlu’na, hiçbir şeye düşman olmadıkları kadar düşmandırlar!

Ve bunlar, her kesimin içine sızmış provokatör ve kafa konforunun bozulmasını istemeyen statükocular eliyle, samimi unsurların emperyalizme karşı pratik ittifaklar yapmasını da maalesef bugüne kadar engellemişlerdir.

Meselâ... Bir komşunuz var. Adam Budist veya ateist... Komşunuzun bu durumu, bugüne kadarki komşuluk ilişkilerinizi belirleyen en önemli unsur olmuştur. Bir gün evinizi yağmalamak, karınıza kızınıza tecavüz etmek için bir çete saldırıyor. Bu saldırıyı duyan budist veya atesit komşunuz da size yardıma geliyor. İşte liberal çapulcuların etkisi altında olan konformist provokatörlerin kendilerini gösterdikleri yer de tam bu noktadır. Evinize yapılan bu tecavüze karşı kendisi hiçbir şey yapmayıp, komşunuzdan gelen yardımı gören bu konformist, artık kendisine ihtiyaç kalınmayacağını bir anda hissettiğinden dolayı hemen size dönerek; tecavüze ve yağmalanmaya karşı evinizi korumak için verdiğiniz mücadelede, size yardıma gelen komşunuzun hemen, “ateist, budist” olduğunu hatırlatır. Ve onun geçmişteki durumundan bahsederek onunla evin kurtuluşu için bir ittifak yapılamayacağını söyler. Böylece “keskinlik” de ona kalmış olur.

Tabi bu arada ev tarumar olmuş; insanlar ölmüş gitmiş kimin umurunda!

Açıkça ifade edelim ki bu savaş, Deccal Komitesi’yle onun saldırısına ve uygulamalarına karşı çıkan farklı fakat samimi kesimler arasındadır. Samimiler, örgütlü olan bu Deccal Komitesi’ne karşı örgütlenme ve merkezî bir siyasî iradeye kavuşma arefesindedir.

Demokrasiyi bir din gibi insanımızın dininin yerine ikame etmeye çalışan Deccal Komitesi’ne ve onun işbirlikçisi liberal çapulcu, sahte İslâmcı, sahte ulusalcı ve sahte sosyalistlere karşı yapılan her türlü atraksiyonu destekliyoruz!

ERGENEKON ÇIKIŞIYLA başlayan ilahî yolda, doğudan batıya büyük zafer yürüyüşünde karşına çıkan dahilî-haricî engelleri şimdiye kadar nasıl ezip geçtiysen, yine öyle ezip geçeceksin!

Ergenekon Mücahidleri!..

Silahlı Mücahid Kuvvetler!..

“Masum Anadolu”nun yiğit fedaileri!..

Demokrasi çetelerini, liberal çapulculuğu, vatanın ismet-i harîminde BOĞ!..

www.barandergisi.com
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B65.jpg



AKP ile Beraber Mecliste Bulunan
CHP, MHP ve DTP de Kapatılmalı!

SUÇLARI: Emperyalizmle işbirliği... Irak’ta yapılan Arap soykırımına yardım ve yataklık... Teröristbaşı Amerika’ya işgal - terör üssü tahsis etmek... Uluslararası ve ikili-gizli anlaşmalarla ülkenin işgalini görünmezleştirmek... Bağımsızlığı ilga... İnsanımızın millî ve dinî hafızasına kast etmek... İstiklâl Savaşı vermiş bir orduyu, ülkesinin bağımsızlığı için İstiklâl Savaşı veren Mücahid Silahlı Kuvvetler’le karşı karşıya getirmeye çalışmak... Irak Devlet Başkanı Saddam’a ihanet etmek... Saddam’ın teröristleriyle işbirliği yapmak... Irak Devleti’ne ve ülkesine ihanet etmiş hainleri devlet adamı olarak ağırlamak... Yasadışı Fetullah-Talabani-Barzani Terör Örgütü’ne üye olmak... Yasadışı Terör Örgütü’nün üst düzey yöneticisi Talabani’yi Çankaya’da ağırlamak... İhaneti teşvik ederek hainleri ödüllendirmek... Afganistan topraklarına NATO Terör Örgütü’nün ***ını kurtarmak için muharip asker göndermeye çalışmak... Gelibolu Yarımadası’nı işgalci ANZAK kuvvetlerinin torunlarına hediye etmek... Askerin başına çuval geçirilmesine izin vermek... Kıbrıs’ı Batı’ya peşkeş çekmek... Millet iradesine aykırı bir şekilde Yahudi-Hıristiyan projesi BOP’un Eşbaşkanlığını yapmak... Bebek katili-yağmacı-ırz düşmanı Amerikan askerleri için duâ etmek... İncirlik işgal-terör üssünün kalıcı olması için oy kullanmak... Direnişçi müslümanları Amerika’ya teslim etmek... Iraklıların yer altı-yer üstü zenginliklerini yağmalamak ve çalmaya teşebbüs etmek... Özelleştirme adı altında ülkeyi yağmalatmak... Devletin ve milletin stratejik kurumlarını yabancılara peşkeş çekmek... Terör Örgütü CIA’nın müslümanlara işkence yapması için zemin hazırlamak... Ergenekon adıyla Türklüğe saldırmak... Milletimizin zihninde tarihi süreç içerisinde oluşmuş ordu fikrine saldırmak... Milletin tarihine saldırmak... İsrail Başbakanı’nı mecliste konuşturarak Filistinliler başta olmak üzere tüm müslümanlara ihanet etmek... İslâm’a ve Türklüğe Batı’nın istediği şekilde saldırmak... Batı hayat tarzını insanımıza dayatmak... Demokrasi bezirgânlığıyla çeteler kurmak... Laik-Antilaik sahte kutuplaşması üzerinden insanımızı bölmeye çalışmak... Ergenekon’a “terör” deyip, Nevruz şakşakçılığı yapmak... Çanakkale ruhuna ihanet etmek... Uzlaşma- konsensus, açıktoplum, şeffaflaşma, dışa açılma-saçılma, kendini keşfetmek, değişim, dönüşüm, kendini pazarlama, marka, tanıtım gibi seks tabirleriyle “****** millet” meydana getirmeye çalışmak... Devleti, milleti, dini ortadan kaldırarak Hedonist insan tipi meydana getirmek... Müslüman Anadolu’yu AB-D’nin fuhuş bahçesi hâline getirmeye çalışmak... Diyalog-hoşgörü adı altında İslâm’a saldırıya izin vermek... Vesaire... Vesaire...
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B66.jpg


Selâm ile...

Sözü, \Zihinlerinizi gerçek hayatta asla mevcut olmayan \mutlak kötü darbe\yle, \mutlak iyi şekli demokrasi\ saplantısından arındıracaksınız\ cümlesinde bırakmıştık. Arındırdınız mı?

Fakat bazılarınız bu saplantıdan arınmanın önemini anlamış gözükmüyor.

\AKP\nin her kesimden işbirlikçilerin yuvalandığı bir parti olduğunu, sadece lâiklik ilkesinin korunması bahanesiyle kapatılmasının yanlış olacağını biz de biliyoruz; bu yanlışlık yapılırsa daha büyük bir oy oranıyla geri dönerler\ dedikten sonra, \O halde darbeyle olmaz\sonucuna varırsanız; düşmanın \Büyük Doğu\ adının müspet çağrışımını tasarrufuna alma hesabıyla atik davranıp \Büyük Ortadoğu Projesi\ adıyla propaganda ettiği \küçük ortadoğu projesi\ni; bir kutupçuğu sadece lâiklik ilkesini güya muhafaza etme, diğeri güya karşı olma bahanesiyle birbirleriyle yıllardır kavga ederek, bir yandan \smokinleyip\ diğer yandan \türbanlayan\ sahte kutuplaşma tuzağına yuvarlanırsınız.

Düşmanın işine yarayacak olan \darbe\, her kesimden samimi vatanseverleri tasfiye edip uygun şartları oluşturduktan sonra bir \seçim tiyatrosu\yla daha büyük bir oy oranıyla sahneye sürmek üzere kukla örgütlerden \sadece AKP adlı örgütü ve üstelik sadece lâiklik ilkesini muhafaza etme bahanesiyle\ kapatmaktan ibaret bir \darbe\dir. Vatansevmez liberal çapulculuk böyle \şiir gibi bir darbe\yle yakayı kurtarabileceği gibi; \Efendim, vatana ihanet suçları işlediklerini biliyoruz ama, bir darbe maalesef AKP\nin işine yarar\ cinsinden bir \şekli demokrasicilik\ tekerlemesiyle de iktidarını koruyabilir.

\Büyük Doğucu\luktan \Vahşi Batıcı\lığa çark eden \küçük doğucu\larla, Talabani, Barzani maşalarının yuvalandığı \şemsiye örgüt\ AKP\yi, sömürgeciliğin saldırısında sorumluluğu bulunan bütün parti ve örgütlerle birlikte;

-batının zorladığı \�şekli demokrasi tiyatrosu\�na bir daha dönmemek;

-vaktin siyasilerinin M. Kemal\in ölüm döşeğindeki vasiyetini hiçe sayarak vatanımızı saldırılarına tahsis ettikleri taşeron terör örgütü NATO\dan çıkma kararı alıp, bu kararın icabını geniş halk kitlelerini seferber etmek suretiyle vatan sathındaki bütün işgal-terör üslerini mühürleyerek yerine getirmek;

-ve güya tam üye olabilmek için \uyum sağlamak, ayak uydurmak\ adı altında AB\ye parçalanmaktan vazgeçmek şartıyla kapatırsanız; bu hareket, ruh itibarıyla \ordu-millet\ olan Türk milletinin siviliyle-askeriyle düşmana indirdiği \destan gibi\ bir \darbe\ olur ki; indirilen bu \darbe\yi, \darbe\ deyince bazılarınızın zihinlerinde liberal çapulcu propagandayla çizilmiş menfi suret ve kavramları canlanan \darbe\lerle karıştırmamak lâzım.

\Şekli demokrasi\ hem batıda hem doğuda kitlelelerin afyonudur.



www.barandergisi.com


************************************************
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
69. Sayı Çıktı!..
Tüm Bayilerde...

B69.jpg

“Çay arası” vermek için neredeyse darbe yapmayı göze almış bir hâliniz var; “münasip değildir” diyemem ama evvela sözü tamamlamalı...

“... Ergenekon Saldırısı’nı tezgâhlayan Türk düşmanı vatan-sevmez turuncu borazanların gazıyla zehirlenmiş bir zihniyetin sahibiyseniz, ‘Vahşi Batıcı’lığın 93 yılı sonbaharında Rusya’da gerçekleştirdiği darbeyi, ‘reform önerilerini ve yönetim değişikliklerini engellemeye çalışan hantal-bürokrat-baskıcı -hatta darbeci eğilimler barındıran- Parlamentodan Rus halkını özgürleştirme hareketi’ olarak görürsünüz. Gördürülürsünüz” demiştik.

İnsanları böyle gördüren “o taraf”ın borazanları;

“haksızlık etmeyin, biz sadece ‘Parlamentonun fesh edilmesiyle Rus halkı aslında reform önerilerini ve yönetim değişikliklerini engellemeye çalışan hantal-bürokrat ve baskıcı –hatta darbeci eğilimler barındıran bir parlamentodan özgürleşmiş oldu’ dedik. Meclisin yerle bir edilmesini hiçbir zaman açıkça onaylamadık; çünkü biz demokratız, her çeşit darbeye karşıyız; sandığa inanıyoruz” diye itirazda bulunuyorlar.

İçimizden bazıları da;

“Peki ya her çeşit darbeye gerçekten karşıysalar? Bu insanlar darbe yönetimini benimsemeden bazı demokratik kazanımları savunuyor olamazlar mı?” diye turuncu turuncu soruyor.

Elbette olabilir, niçin olmasın... Ancak bu takdirde “hem her çeşit darbeye karşı olmak, hem de bazı darbelerin sonuçlarını “her çeşit darbeye karşı olma prensibinden kıl kadar olsun ayrılmış sayılmamak” kaydıyla benimseyip savunabilmek için “o her çeşit darbeleri” şöylece ikiye ayırma mecburiyeti doğuyor.

a- Ya Özal, Yeltsin ve benzeri misâllerde olduğu üzere, batı uygarlığının tek doğru ve evrensel bir uygarlık olduğuna iman etmiş; evin/vatanın kapılarını sömürgeci karar merkezlerinin “küçük doğu projesi” adıyla bilinen “demokratik sömürgeleştirme” maksatlı siyasî-iktisadî-askerî-kültürel taleplerine ardına kadar açmakta tam itaatkâr kadroların yolunu temizleyip, yönetimde tutmak; yada Irak, Afganistan, Yugoslavya hatta Ukrayna, Gürcistan ve benzeri birçok misâl olduğu üzere batı uygarlığının tek doğru evrensel bir uygarlık olduğunu kimisi hiç, kimisi yeterince benimsemeyen evin/vatanın kapılarını liberal çapulculuğa açmamakta kararlı samimi vatansever kadroları yönetimden uzaklaştırmak için, bazen açık güç kullanımıyla, bazen “seçim” yoluyla gerçekleştirilen karşı-devrimci darbeler.

Bu darbeler, yönetime gelme biçimi olarak elbette “kötü” kabul edilmekle birlikte, maksatları ve demokratik kazanımları “iyi” oldukları için “iyi-kötü darbeler” sayılıyor.

“O taraf”ın zihinlere “turuncu devrim” adıyla propaganda ettiği darbeler işte bu “iyi-kötü darbeler”dir.

b- Yakın tarih itibariyle, 1922 “Anadolu Darbesi”, 68 BAAS Darbesi, 60’ların başında Küba, 90’larda Venezuella, bugünlerde BBC, CNN gibi “yalan makineleri”nin psikolojik savaş yürüttüğü Zimbabwe ve benzeri birçok misâlde olduğu gibi, sömürgeci düşmanı kovup, evin/vatanın ardına kadar yağmaya açılmış kapılarını kapatarak önce Allah’ın sonra milletin olan mülkü, millîleştirme hamleleriyle yeniden milletine kazandıracak; kesim ayırımı yapmaksızın, işbirlikçi yiyici hainlerin yediklerini fitil fitil burunlarından çıkartacak vatansever kadroları yönetime getirmek üzere devrim hareketlerince kotarılmış darbeler.
Bu darbeleri, sadece yönetime gelme biçimi olarak değil, özellikle ve aslında millîcilik/ulusalcılık, İstiklâlcilik/tam bağımsızlıkçılık prensipleri ve de bu prensiplerle kazandırmaları “kötü” olduğu için “kötü-kötü darbeler” saymak gerekiyor.

“Bu nasıl şey” mi?

“Çok Uluslu Terör Örgütü”nün Irak’ın millîci-mücahit-vatansever yönetimi ve halkına yönelik, gerek 17 Ocak 91, gerekse 20 Mart 2003 tarihlerinde başlattığı açık saldırıları, “Her çeşit savaşa, her çeşit şiddete karşı çıkan “anti-militarist” insanlar olduğumuz için açıkça ‘saldır’ diyemiyoruz, sen saldırıp devrimine bak” anlamında, “Saldırıya karşıyız ama Saddam Hüseyin yönetimini de hiç mi hiç desteklemiyoruz haa!” demek suretiyle, açıkça “destekliyorum” demeden destekleyip, yine de desteklemiş sayılmamak gibi bir şey.

Buna mantık disiplinine turuncu tecavüz diyoruz. Mantığın kötü yola düşmesi...

Kaldı ki bir de “bu taraf” var. Bu taraftan bazıları da, haklı olarak;

“İleride bize haksızlık etmeyin diye şimdiden söylemiş olalım; meclisin bir darbeyle yerle bir edilmesini... demeyelim de, liberal çapulcu statükoyla birlikte varlığının ‘bu haliyle’ sona erecek olmasını, “Türk Milletinin aslında istiklâlci-reform önerileri ve yönetim değişikliklerini engellemeye çalışan laçka, şipşakçı teknokrat –hatta renk renk mini minnacık idareciklere bölünme eğilimleri barındıran- bir meclisten kurtulması olarak göreceğimizi” şimdiden söyleyip, niçin hâlâ ve pekâla darbe karşıtı demokrat sayılmamız mümkün olmasın?” diye sorabilir.


Ahmet Altan Ergenekon

www.barandergisi.com

BARAN 69'dan Başlıklar:​


SON DAKİKA: AMERİKAN ANZAKLARI SALDIRIYOR!
Dergimiz baskı aşamasındayken aldığımız ilk bilgilere göre, zaten “hükümlü cezaevi” olan Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan İBDA-C Davası’ndan “hükümlü” gönüldaşlarımızın bir çoğu işkence haberleriyle ünlü Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ne apar-topar “sevk” edilmişlerdir.

Kandıra F Tipi Cezaevi’nde bulunan Gönüldaşımız Ali Recep Kumru da müebbet hapis “ceza”sı aldı.

Dergimizden rahatsız olduğunu gizlemeyen Adalet Bakanlığı’ndaki Turuncu kafalı düşmanların emriyle gerçekleştirilen bu “sevk” bize gösteriyor ki, artık işin sonuna geldik.

Gönüldaşlarımızın BARBAR ANZAKLARI topraklarımıza sokmama kavgası akabinde gözaltına alınmaları, bu İslâm’a ve Türklüğe düşman mürtedleri anlaşılan o ki panikletti!..

Bu laik İslâmcılar, Amerikancı mürtedler her dönemin “kullanılanları” olmuşlardır!

Bugün de onları kullanan Liberal çapulcuların dolmuşuyla iş yapan ve her daim Yahudi’nin şeyini öpen bu pislik soyunun bu saldırıları tabiîdir ki karşılığını görecektir!

Şunu da ekleyelim ki; Gönüldaşlarımıza yapılan bu saldırının şeklindeki kaypaklık ve şirretlik bu Amerikan kuklalarına yakışmakta, Gönüldaşlarımızı ise şaşırtmamaktadır...

İslâm’a ve Türklüğe düşman ve her kesimin haininden müteşekkil Ankara’da çöreklenmiş bu güruh ne yaparsa yapsın mukadder olan sonlarını durduramayacaktır!

Hakk’ın divânı bu dünyada kurulduğunda nasıl hesap verdiklerine bütün âlem şahitlik edecek!
K. Salih Mirzabeyoğlu’na yaklaşık 9 seneden beri yapılan Telegram işkencesinden bir sonuç alamayan Çok Uluslu Terör Örgütü ve onun Turuncu Kafalı işbirlikçileri şimdi de olmayan akıllarınca O’nu yalnızlaştırmaya çalıştırıyorlar...

Öküz kafalı!

O zaten hep “yalnızdı”! Bugüne kadar elde edemediğini şimdi mi elde edeceksin!


Salih Mirzabeyoğlu Niçin İçeride?
AKP Niçin İktidar?

Av. Ahmet ARSLAN
"Salih Mirzabeyoğlu, Büyük Doğu'cu olduğu için içeride… AKP ise Büyük Ortadoğu'cu olduğu için iktidar… Recep Tayyip Erdoğan, BOP'un eşbaşkanı olduğu için, aslında Anayasa'ya da aykırılık ifade eden bu rolü üstlendiği için Başbakan, Salih Mirzabeyoğlu ise kendisine bu yönde yapılan teklifleri reddettiği ve halen de reddetmekte olduğu için içeride. AKP, liderleri, Irak'taki katil, tecavüzcü sürüleri için "inşallah sağ salim evlerine dönerler" diye dua ettiği için, böyle demeyi önceden taahhüt ettiği için iktidar…

Salih Mirzabeyoğlu ise, Amerika'nın başını çektiği emperyalist saldırıya karşı Şehid Saddam Hüseyin'i desteklediği için cezaevinde…

AKP, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı bir dünya görüşü olan "Büyük Doğu"yu "Küçük Ortadoğu" projesine tahvil ettiği, Büyük Doğuculuk'tan "Vahşi Batıcılığa" ve "Küçük Ortadoğuculuğa" iltica ettiği için iktidar. - Dünyada Büyük Ortadoğu Projesi tabiri yerine Genişletilmiş Ortadoğu tabrinin kullanıldığını, Türkiye'de ise Büyük Ortadoğu Projesi lafının ise AKP tarafından kitlelerin şuurundaki Büyük Doğu imajına hitap etmek için özellikle kullanıldığını belirtelim. Salih Mirzabeyoğlu'nun kurucusu olduğu Akıncı Güç, Ak-Güç ismine mukabil AK Parti, anti emperyalist ve yegane İslâmî dünya görüşü olan Büyük Doğu İdeolocyası'na mukabil Büyük Ortadoğu Projesi…"
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

ANZAK’ları ‘Ayin’de Basıp, Denize Dökeceklerdi!
BARAN Haber
Çanakkale - Gelibolu Yarımadası’na giden bir grup Gönüldaş,
ANZAK’laşmış, Turuncukafalı Balkabaklarının emriyle gözaltına alındı... Gönüldaşlar BARAN’a konuştu...
"- İşgalcilerin ayinine ve törenine katılım geçen yıllara göre yarı yarıya düşmüş...
- Biliyorsunuz Çanakkale’ye 100 yıl önce dedelerimizin yaptığı gibi ANZAK barbarlarını denize dökmek üzere hareket ettik.
- Birden 100 yıl öncesini hatırlamışlardır kesin.
- Dedelerimiz nasıl tarih yazmış bilmeli, anlamalı, unutmamalıyız. Üstad diyor ki, “Hatırlamak da ruhî bir aksiyondur!” Onlara yüz yıl öncesini hatırlatmak için her türlü vesileye yapışmalıyız.
- Şuurlara alternatif vermek için böyle hamlelere ihtiyaç var. Görülmez olarak yürütülen işgali gün yüzüne çıkarmak, hissettirmek! Bugün Anzaklar, yarın Amerikan’ın kendi malı gibi kullandığı İncirlik olur.
- ANZAK’lar bir sembol... Vatanın işgal altında olduğunun, insanımızın ANZAK’laştırıldığının, işgalcilere ve işbirlikçilere karşı tepkisizliğin sembolü!.. Dine, millete, vatana saldırıyı, vatanseverliği aşağılamayı tepkisiz karşılayan ANZAK’lık!..
- Tabi turuncu kafalılar her yerde ayırdedilebiliyor.

- Ne ile suçlanarak gözaltına alındınız?
- Tutanakta “izinsiz protesto gösterisine teşebbüs” yazıyordu. Bu nasıl bir “suç” anlayamadım.
- Telaştan otobüsten alındığımızı bile unutmuş olmalılar.
- Biz de merak edip sorduğumuzda, “hakkınızda ihbar var” denildi.
- ANZAK’lar ihbar etti herhalde?
- Yok yok!.. Turuncu kafalılar ihbar etmiş!"
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

İmam Gazalî ve Dağdaki Çobanın Oyu Bir Değildir. Ama...
Baki AYTEMİZ
"Sezarlar, krallar, imparatorlar, papazlar, derebeyleri, filozoflar elinde o kadar istismar edilmiştir ki, bütün bunların sultasına karşı, “güç”ün, iktidarın yozlaştırıcı tesirine karşı idare edicilerin güç ve iktidarını sınırlandırabilmek adına da demokrasi ve hukuk devleti kavramları işlevsel birer vasıta olarak tercih edilmiştir.

“Mutlak” demokrasinin pratikte mümkün olmayışına nazaran da “temsilî” demokrasi cinsinden tevillerle demokrasi tatbik edilmiş olunuyor…

Demokrasilerin batı Kültür ve Medeniyet bütünü içerisinde bir teamül rejimi oluşu, bu tevili mümkün kılarken, demokrasi içerisinde oluşan profesyonel idareci kliğinin pratikte görüntüsü, basbayağı oligarşiden başka bir şey değil. Aslında tarih boyunca hep böyle olmuş ve iddia edilen rejimler ne olursa olsun, idare hep belli bir zümrenin elinde bulunmuş, her devirde oluşan belli bir azınlık gerçek karar verici olarak işleri idare etmiştir."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Teklif: ‘Beşer Zekâsının Sekreterliği’ MakamıAv. Ali Rıza YAMAN
"Salih Mirzabeyoğlu, ‘şuur süzgeci’nden, ‘bedahet davası’ndan, akıldan bahseder. Zaten ‘hayat tarzı’ meselesi de müntehasında buralara kıvrılır. ‘Hayat tarzı’nı kendine mesele edinen, mevzu konuşmaya buradan başlamalı. Yahut en basit, en müşahhas meselelerden başlayıp işi buralara kadar getirmeli. Öbür türlüsü basit itiş-kakış ve neticede kendi ‘ben’ine yabancılaşmadır. Bu yabancılaşmaya en müşahhas misâl; RTE’nin ‘Demokrasiyi tartışılır hâle getiriyorlar.’ sözüdür.

Bu sözü eden ediyor da BARAN’dan gayrı hiç kimse kalkıp; ‘Ee ne var bunda? Demokrasi vahiyle ikmâl olunan, bir peygamberi, bir kitabı olan bir din mi?’ demiyor. Bunun en büyük sebebi; demokrasinin bir bedahet gibi kabul edilmesidir. Bunun böyle kabul edilmesinin en büyük sebebi de; kendi dilini konuşmamak, zihin ve dil savaşında pasif kalıp, kendi kelimelerini kullanamamaktır. ”
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Tarımda Alarm Zilleri Çalıyor
Ali ACAR
"Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, “tarım, sosyal yardım amaçlı bir alan olmaktan çok stratejik rekabete dayalı iktisadi bir sektördür” şeklindeki açıklaması 2001 sonrası uygulanan politikaların bir özetidir. Bu anlayışla, bütçe giderlerini şişirdiği iddia edilen tarımı destekleme politikaları, adım adım tasfiye edilmeye başlandı. Tarıma her türlü mali destek 6 milyar YTL’yi bulmazken, 2007 yılı bütçe ödeneği olan 5,4 milyar YLT’lik destek, seçim yılı bahanesiyle ödenmemiş ve 2008’e ertelenmiştir.

Önceki ay RTE’nin “tarıma erken ödene yapıyoruz” diye açıkladığı 2 milyar YTL’lik destek, erken değil, geçen yılın gecikmeli ödemesidir. Kalan bakiyenin ve 2008 bütçe desteğinin ödenip ödenmeyeceği de şüphelidir."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

AKP’nin Liboş Müslümanlığı ve “Küresel Liberalizm” Üzerine
Kâzım GÖKBAYRAK
"Türkiye’de liberal çapulcular AKP ve Fetullahçılarla birlikte Amerika’nın Yeni Dünya Düzeni’ni tesise çalışıyorlar, çetelerle falan mücadele ise kendi işlerine geldiği kadarıyladır, onlara verilen hisse kadardır.

AKP’nin ve Fetullah’ın Müslümanları liboşlaştırma misyonu Amerika’nın onları tercih sebebidir."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

-------------------------------------------------------------
Salih Mirzabeyoğlu: İNSAN
-------------------------------------------------------------

Röportaj: Prof. Dr. Erol MANİSALI:
Bugün Küresel Çatışma, Sömüren Batı Kapitalizmi ile Sömürülen veya Sömürülmek İstenen Onun Dışındaki Unsurlar Arasında Yer Almaktadır
erolmanisali.jpg

Sınıflar arası çatışma ve çekişme durumu değişmiştir.
Bugün küresel çatışma, sömüren Batı kapitalizmi ile sömürülen veya sömürülmek istenen onun dışındaki unsurlar arasında yer almaktadır. Bu gün Türkiye de Batı kapitalizmi karşısında aynı noktadadır, Mısır da, Suriye de, Çin de, Rusya da, Hindistan da, Venezüella da aynı noktadadır. Hepi de Batı kapitalizminin hedefleri arasındadır.
...

Birinci ayağı Avrupa’ya ihale, ikinci ayağı IMF’ye ihale, üçüncü ayağında da “serbest piyasa” adı altında, serbest piyasa düzeninde, serbestliği sadece kendi partisine ve yabancı şirketlere sağlayan bir model geliştirip, iktisat politikası izleyerek üç ayaklı bir düzen oluşturup bunu gayrı millî bir zemine oturtma, AKP’nin iktisat politikası olarak benimsediği çizgidir.
...

Ben dinciyle de, ateistle de, sağcıyla da, solcuyla da emperyalizme karşı işbirliği yaparım. Çünkü en büyük tehlike emperyalizmdir.
...

Açken kollektif şuur olmaz, sınır güvenliğin yoksa yahut bir köyde otururken sana eşkiyalar saldırıyorsa kollektif şuur yine olmaz. İbadetini rahat yerine getiremiyorsan yine kollektif şuur olmaz."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!


Unutulmaması Gereken Bir Aydın: Kemal Tahir -II-
Ali Haydar CAN
"Sarp Kuray’ın bu özeleştirisi, Kemal Tahir’in Türkiye solu üzerinde halâ sürmekte olan doğrudan veya dolaylı etkisini anlayabilmek bakımından da, -şayet yaşasaydı- düşüncesinin bugün gelebileceğii yeri kestirebilmek bakımın da önemli ipuçları veriyor."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Cami Müdavimi Olup, Kiliseye Çalışanlar!
Sezai KIRLANGIÇ
"Tabi hemen gazetenizde diğer birkaç zatı gösterip savunmaya geçeceksiniz, biliyoruz bunu… Kızdığımız da bu zaten… Safınız neresi sizin?.. Kimsiniz?.. Açık konuşun açık söyleyin, kıvırmayın… Mert olun, bu sapıklığı hem yayacak hem “biz onlardan değiliz” diyecek kadar alçalacak mısınız? Müşteriniz mi artacak? Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışacak kadar düştünüz mü? Sapıklarla bu sarmaş dolaşlığın, bu birlikteliğin sonu nereye varacak… Önce Müslümanların gözünde itibar kazanmaya çalış sonra onlara sapık ‘itikad’ kitapları ‘hediye’ ederek ihanet et. "
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Kirli Zihinli Adam
İKTİBAS - Ahmet Hakan COŞKUN
"Ben aslında bu adama kızmıyorum...
Benim asıl kızdığım, bu tür adamları yeşerten atmosferi sağlayanlardır...
Şundan eminim:
Her konuda din adına ahkám kesen kalemler, bu kirli zihinli adam karşısında “gık” bile demeyeceklerdir...
Ne adam gibi kalkıp, “İslam’da çokeşlilik vardır... Hacı Mustafa Efendi dine, kitaba uygun bir yaşama sahiptir” diyeceklerdir...
Ne de Hacı Mustafa’nın “din” diye takdim ettiği kirli muhayyilesinin ürettiği tezlere küçük bir itirazda bulunacaklardır...
Susacaklardır...
Onlar sustukça da Mustafa Efendi, elindeki dini kılıfla, hem tesettür üzerinden para kazanmaya devam edecek, hem de dördüncü evliliğini yaparak fantezi dünyasını çeşitlendirecektir...
Ne diyelim...
Ortam müsait, istifade et Mustafa..."
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Süreç Neye Gebe?
İKTİBAS - Serdar AKİNAN
"Dün Afganistan’da Karzai’ye suikast girişimi oldu.
Kim üstlendi?
Taleban.
Afganistan’da ABD’nin Kâbil dışında bir kontrolü yok.
Şimdi kendini Kâbil’de de hissettiriyor.
Allah mücahit kardeşlerimizi muvaffak kılar inşallah.
Irak’ta vaziyet ortada.
Bu katilleri mi savunacağım, mücahitleri mi?
Açıkça kardeşlerimi savunuyorum. Korkmadan...
Bu katilleri lanetliyorum ve hakaret ediyorum.
Edenleri kardeşim, edemeyenleri işbirlikçi ilan ediyorum.
Bu katiller bu coğrafyadan, öyle veya böyle silinecek.
İşbirlikçi güruh ise Türkiye’de 3. faza geçme hazırlığında... "
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

İkâz
Gezgin’in Not Defteri - İbrahim GÜLŞEN
"Kadiri Tarikatı’na bağlı bir sohbet evindeyim… Sohbet veren Şeyhi dinliyorum. Aklıma, geçen geldiğimde sorulan bir soru geliyor ve söz isteyerek soruyorum:

-“Efendim geçenlerde sohbete katıldım, siz yoktunuz ve bir arkadaş;
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir!” deniliyor hocam, bu küfür değil midir?” diye bir soru yöneltti. Ve sohbeti veren hocamız da, “boş verin siz öyle şeyleri, bizim işimiz zikir yapmak, Kelime-i Tevhid’le Rabbimizi zikrediyoruz. Kafanızı karıştırmayın” diyerek, soruya bu şekilde bir cevab(!) verdi. Efendim sizce de böyle mi?

-Evet öyle ama, mevzuyu açmak gerek…"
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

BARAN-Özel:
- Hüseyin Üzmez Vak’ası Vesilesiyle...

BÜYÜK DOĞU İSTİKLÂL SAVAŞI:
- “Arapların Son Şövalyesi”
- İstiklâl Fedaisi’nin Kızına Vedâsı...
- IRAK İSTİKLÂL SAVAŞI
- AFGANİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- FİLİSTİN İSTİKLÂL SAVAŞI
- ÇEÇENİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI


Kültür-Sanat:
Hasan KURD: 'Çok Uluslu Terör Örgütü’nün Kültür-Sanat Kolu: İKSV
"Vaktiyle İnönü eliyle yürütülen “İslâm ve Türk’e dair ne varsa yok etmek lâzım” ‘fikri’ bugün, İstanbul’daki Bienallerin ve Film festivallerinin ana sponsoru İKSV adlı “Çok Uluslu Terör Örgütünün Kültürel Kolu” eliyle sürdürülmektedir...

İKSV’ye her türlü faaliyetinde “yer veren” AKP’nin Kültür-Sanat kolu Kültür A.Ş. (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Hizmetleri Anonim Şirketi) ile el ele...”
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

Ergun OYMAK (Hikâye): Sınır
"-Bunu deminde söylemiştiniz.
-Sizi de benim gibi böyle bir çağda göndermiş.
-Evet.
-Gönderenin kim olduğunu sormadan evet dediniz.
-Allah’ı kasdetmişsinizdir.
-Allah’ı kasdettiğimi hemen anlayacağınızı biliyordum. Sizin hakkınızda başka şeyler de biliyorum.
-Nasıl oluyor? Benim bir türlü hatırlayamadığım size, geçmişte anlattığım şeyler mi?
-Hayır. Ama ben burada iyi, doğru, güzel, hakikat adına her ne konuşsam bunların bir kısmında hatta çoğunda benimle mutabık kalacağınızı biliyorum.
-Tabii. Olabilir.
-Ama her ne şekilde olursa olsun bazı şeylerde, asla benim kabul ettiklerimi kabul etmeyeceğinizden de eminim.
-Nasıl eminsiniz. Mükemmel bir insan sarrafısınız da bir bakışta herşeyi anlıyor musunuz? ”
Devamı BARAN Dergisi 69. Sayıda... 69. Sayı Tüm Bayilerde!

İbrahim GÜLŞEN (Şiir): Ömürden...
yavuz69.jpg


www.barandergisi.com
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
B70.jpg


BARAN'dan
(Kâim ve Dâim-70)


Selâm ile...

“Dışa dayanmacı” kendi gücüne güvenmeyen, “nefs emniyeti” olmayan mantık her zaman korkak, tutucu ve teslimiyetçi olur.

Yine aynı zihniyetin şuuraltında hep, hedeflerini birilerinin yardımıyla gerçekleştirmek yatar. Meselâ Amerikan demokrasisiyle şeriatın gelmesini istemek gibi...

Diğer taraftan ise düşman medyasında sıkça rastladığımız üzere vatan topraklarını savunduğunu iddia eden birileri hem bunu söylüyor; ondan sonra da “Amerika oraya yerleşti, buraya yerleşti; 25 sene orada kalır, 30 sene burada kalır” gibi “fikirler” beyan edebiliyor.

Teslimiyetçi ruh budur.

Ayrıca yenme ve yenilme ölçüsünü de bu tür ifade kalıplarında aramak gerekir. Lider konumundakilerin bu tür ifadelerle mevcut durumu ele alması zaten milletin yenilmiş olduğunu da gösterir. Bir asker, bir general, bir lider yenme ve yenilmeyi “şu kadar tank imha oldu, şu kadar insan öldü” noktasında ele alamaz. Bu ancak C. Çandar’ın meseleyi ele alış şeklidir.

Düşmanı mağlup edebilmek için gücün yeterli olup olmaması başka, yenilgiyi kabul etmek ise daha başkadır. Yenmek ve yenilmek tamamen bir irade meselesidir.

Bir general coğrafyamızda yaşanan huzursuzluğun kaynağının terörist başı Amerika olduğunu söyleyip, ondan sonra da “Amerika Irak’a yerleşti, 25 sene buradan çıkmaz” derse, biz de ona deriz ki, “Amerika oraya yerleşirken sen neredeydin, bu millet seni niçin besliyor? İstiklâl Savaşı vermiş bir ordunun generali olarak senin vazifen, işgalci düşmanın komşu bir ülkeyi işgal etmesine erketelik mi yapmak mı?”

“Amerika oraya yerleşti” dedikten sonra Amerikan karşıtlığından söz etmek mümkün mü?

Sen bir general olarak Amerika’nın Irak’a değil de, Irak’ın Amerika’ya yerleştiğini göremeyecek kadar askerî strateji ve taktikten anlamıyorsan nerede kaldı senin generalliğin? Aynı zihniyetin dile getirdiği başka bir husus ise şudur:

Ne zaman Irak’ın kuzeyi söz konusu olsa hemen bir turuncu kafalı çıkar, “Sınırlar içerisinde kalacağız!” diye bir açıklama yapar. İçinde kaldığın sınırları çizen kim? İşgalci düşman!.. Onun çizdiği sınırlar içerisinde kalmak ne demek?

“Ne sınırı? Hayır! sınırlar içerisinde kalmayacağız!”
Diyemedikten sonra turuncu kafayla dolaşmaya devam edersin.

“Çuval” ve “kırmızı çizgiler” gündeme geldiğinde “kurtarıcılık” nedense kimsenin aklına gelmiyor. Halbuki tam da “kurtarıcılık” vasfının gösterileceği zaman bu zaman... Eğer burada kurtarıcı değilsen, diğer zamanlarda neyi kimden kurtarıyorsun?

Ankara’daki kuklalardan bir “domuz topu” koalisyonu oluştu. Türk’ün ve Kürt’ün haininden oluşan bu koalisyonun hedefi, Türk ve İslâm düşmanlığıdır.

Turuncu kafalılardan oluşan bu “domuz topu” koalisyonunun yapmak istediği tek şey, İslâm coğrafyasında emperyalizme karşı verilen Büyük Doğu İstiklâl Savaşı’nı terörist başı Amerika’nın lehine etkisizleştirmek, durdurmak!..

En son yapılan MGK toplantısının sonuç bildirgesinde yayınlandığı üzere, Irak’ın kuzeyindeki vatan haini çapulcu terörist yapılanmayla “ilişkiler” geliştirilecek. Bu ‘ilişki’nin mahiyeti şudur:

İnsanımıza terörist başı bebek katili Amerika’nın Irak’ta yenilmediği, aslında bir “zafer kazandığı” kara propagandasını yapmak!

Amerika’nın Irak’ı işgalinde Irak’a ve Irak Devlet Başkanı şehid Saddam Hüseyin’e ihanet eden Ankara’daki kuklalar, aynı ihanetlerine devam ederek şimdi de sömürgeci düşmanı Irak�tan kurtarmaya çalışıyorlar.

Laiklik kelimesini duyduklarında şartlı refleks gereği salyaları akan turuncu kafalılar, nedense ANZAK’lar, İncirlik işgal ve terör üssü dediğinizde tavana bakıp ıslık çalmaktalar.

Şu an devletin şekli ve adı ne kadar “Türk” olsa da devlet içinde mikroskopla arasanız dahi gerçek Türk’ü bulmak çok zor.

Ankara’daki “domuz topu” koalisyonunun bir kısmı Türk diye diye Türk’e düşman, diğer kısmı Kürt diye diye Kürt’e düşman, ayrıca her ikisi de İslâm düşmanı!..

İçinin İslâm'la dolmasını istemedikleri bir Türk ve Kürt milliyetçiliği anlayışına binaen Arap düşmanlığı yaparken aynı anda da İslâm’ı kullanarak "İslâm kardeşliği" edebiyatıyla Amerika adına Irak'ın kuzeyini kotarmaya çalışıyorlar.

Arap Müslüman, kardeşimiz değil mi?

Türkiye'nin “Kürt Meselesi”ni “Kötü Kürt” olarak işaretledikleri Abdullah Öcalan’ı tasfiye ederek, “İyi Kürt” olarak gösterdikleri çapulcu Talabani ve Barzani’yle çözecekler. Siyasî çözüm dedikleri bu!.. Amerika’nın omuz başından bölgeyi dizayn etmek. Uygulamak istenen bu senaryoya göre Nevruz ateşi sıcaklığıyla sağı solu taş yağmuruna tutanlar, “esas düşman” nitelemelerini tekrar gözden geçirmek zorundalar; taşların gerçek hedefinin çok da uzakta olmadığı görülecek o zaman.
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Baran (Dergi)

Çakal Carlos da Türk dergisinde yazarlık yapıyor

11 Ocak 2010, 12:54 Anadolu Haber

İmralı tutuklusu Abdullah Öcalan İtalyan Il Manifesto dergisinde yazmaya başladı. Peki, dünyanın en azılı teröristi Çakal Carlos'un Türkiye'de bir dergiye yazdığını biliyor musunuz?
İmralı tutuklusu Abdullah Öcalan İtalyan Il Manifesto dergisinde yazmaya başladı. Peki, dünyanın en azılı teröristi Çakal Carlos'un Türkiye'de bir dergiye yazdığını biliyor musunuz? O dergi, İslami terör örgütü İBDA-C'nin sosyalizme yakın duran yayını Baran
Ülkemiz her alanda olduğu gibi medyada da derin bir kamplaşma yaşıyor. Ulusalcı medya, yandaş medya tartışmaları basın dünyasını da ikiye bölmüş durumda. Bütün bu tozun dumanın içinde bir de 'öteki medya' var... Size bu haftaki yazımda 'öteki medya'nın hikayesini anlatacağım. Basın tarihimizde öyle gazeteler ve dergiler oldu ki bugünden bakınca nasıl olmuş da o kadrolar bir arada yazmış diyor insan. Örnekse 1920'lerden itibaren Sertellerin çıkardığı Resimli Ay dergisi, 1960'lara damgasını vuran Doğan Avcıoğlu'nun yönetiminde çıkan Mümtaz Soysal'ın, Çetin Altan'ın yazdığı Yön ve Devrim dergileri, Metin Toker'in çıkardığı Akis dergisi... Peki, Yankı dergisine ne demeli? Mehmet Ali Kışlalı'nın yönetimindeki dergide televizyon sayfasını Hıncal Uluç yapıyordu. Yazı işleri Yalçın Küçük, Ertuğrul Özkök, Ahmet Taner Kışlalı, Mehmet Yakup Yılmaz, Ayşenur Yazıcı ve daha nicelerinden oluşuyordu. Can Dündar stajyerdi; anlayın kadroyu...
Türkiye hep dergiler ülkesi oldu. Dergiler gündemi belirledi. Saymakla bitmez. Ama siyasi kutuplaşma dergiciliğimiz de vurdu. Şu anda gündemi belirleyen ve en çok konuşulan iki dergi Aksiyon ile Aydınlık. Oysa eskiden öyle değildi ama anlatmak istediğim başka bir konu. Tam anlamıyla 'öteki medya'dan söz etmek istiyorum.

17555_1258965268533_1061695374_30747031_4711579_n.jpg
SOSYALİST İSLAMCI DERGİ
Abdullah Öcalan'ın İtalyan Il Manifesto adlı komünist dergide yazmaya başlayacak olması aklıma İslami Büyük Doğu Akıncıları'nın yayını Baran dergisini getirdi. İBDA-C olarak bilinen örgütün ve onun lideri Salih Mirzabeyoğlu ismiyle bilinen Salih Mirzabeyoğlu'nun fikri takipçisi olan dergi sert bir İslami söyleme sahip. Ancak dergi sosyalizme de alabildiğince açık. Örneğin birkaç sayı önceki özel dosya konusu Lenin'di. Sendikal işçi mücadelesi Baran'ın konusu olabiliyor. Tabii derginin sert bir Anti-Amerikan ve Anti-İsrail söyleme sahip olduğunu da söylemeye gerek yok.

CHAVES'E SELAM ÇAKIYOR
Ama asıl ilginç olanı şu: Dünya sosyalist hareketinin en önemli eylemcilerinden sayılan İlich Ramirez Sanchez yani nam-ı diğer Çakal Carlos, Baran dergisinin yazarı. Evet, yanlış okumadınız. Çakal Carlos her hafta düzenli bir şekilde Baran dergisine yazılar yazıyor. Yazılarına 'Kumandan Salih Bey kardeşim ve Akıncılar' diye başlayan Carlos, Fransa'da yattığı Fleury Meragis Cezaevi'nden sadece Baran dergisine yazı yolluyor. Yan koğuşunda yatan bir Türk mahkum aracılığıyla her hafta kendisine gelen Baran dergisini okuyor. Hatta Venezüella'nın Komünist
lideri Hugo Chavez ve avukatlarıyla Baran dergisi üzerinden haberleşiyor. 'Gönüldaş Kumandan Carlos' başlığıyla verilen yazılarında Carlos'un İsrail ve Amerika karşıtı eylemlerini anlatıyor. OPEC Baskını, Filistin kampı günleri veya Romanya Devlet Başkanı Çavuşesku ile olan işbirliği derginin sayfalarını süslüyor. Carlos'un Baran dergisine gönderdiği Kurban Bayramı tebriği ise şöyle:
'Asil İslam” Mücadelemizin lideri sevgili Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve kahraman Büyük Doğu Akıncıları'nın 1430 mübarek Kurban Bayramlarını en iyi devrimci selamlarımla tebrik ederim.'
Yazılarını 'Allahu Ekber' diyerek bitiren Carlos'un 1975 yılında Müslüman olduğunu ve Salim Muhammed Nuri adını aldığını da ekleyelim..
DEVAMI>>.
http://www.aksam.com.tr/2010/01/11/yazar/15875/gurkan_hacir/_gonuldas_kumandan_carlos_.html

GÜRKAN HACIR/AKŞAM
 

KFK

İhvan Forum Üye
Katılım
2 Ocak 2010
Mesajlar
481
Tepkime puanı
51
Puanları
0
Victor Ostrovsky'nin Claire Hoy'la birlikte hazırladıkları Mossad:İhanet Çemberi kitabında birkaç operasyonunu okumuştum.Çok azılı olduğundan bahsediyordu kitapta.Müslüman olduğunu yeni öğrendim. (Bahsettiğim kitap şimdi Mossad:Hile Yolu adıyla yayınlanıyor.)
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Halka Değil Emperyalistlere Karşı Balyoz

tarih.gif
27 Ocak 2010, 17:33
kullanici.png
Anadolu Haber
Haftalık Baran dergisi 159. sayısı ile bayilerde.Bu hafta ki Baran Dergisinin kapağında Ordu'nun Balyoz isimli Darbe planlarına gönderme yapılarak 'Halka Değil Emperyalistlere Karşı Balyoz'spotu ile takipçilerine sunulmuş
Baran Dergisinin kapaktan büyük puntalarla belirttiği Halka değil emperyalizme karşı Darbe söylemi Yazarlarından olan Nazif Keskin'in ilk yazısı ile ayrıntıları ile açıklanmış.MİLLÎ ORDULAR DARBEYİ EMPERYALİSTLERE KARŞI YAPARLAR başlıklı yazıda Sayın Nazif KESKİN "Bu kadar samimi ve içten konuşan Sayın Genelkurmay Başkanının yapmasıgereken şey kendi halkıyla kucaklaşıp, şer odaklarına karşı milli bir orduya yakışır şekilde dik durmaktır" Diyerek kaleme aldığı yazısını bu hafta ki Baran'da okunabilir.

tazadjejejejej1552.jpg


tazadjejejejej1552.jpg

Ayrıca yine kapaktan verilen ve
TÜRKİYE’NİN GERÇEK DOSTLARI DOSTUMUZ DÜŞMANLARI DÜŞMANIMIZDIR! başlıklı haberde ise Türkistan'da ki Taza Din Hareketinin misyonu ve varlığı üzerine .... Türkiye ve Türkistan birdir ve bir olmak zorundadır diyen Albay Cumay Suyunaliyev'in muhteşem çıkışını dergiden okuyabilirsiniz.

İşte Baran Drgisinde Yayınlanan diğer yazı ve Makaleler.


MİLLÎ ORDULAR DARBEYİ EMPERYALİSTLERE KARŞI YAPARLAR! -->Nazif Keskin

BALYOZ-->Cihad Kolgezen

TURUNCU KAFES--> Hasan Kahraman

ABD YENİLMEYE VE SİLİNMEYE MAHKÛM --> CARLOS VE LE MONDE DIPLOMATIQUE TÜRKİYE GÖRÜŞMESİ

İPİN UCU KAÇMAK ÜZERE SİLKİNMEMİZ LÂZIM!--> Av. Bülent DENİZ (RÖPORTAJ)

GÖLGE'NİN RUHU NERDE?--> Şeyma DERBEDER - İktibas (dünyabizim.com)

TERÖR DEĞİL, CİHAD!--> Defne BAYRAK

TÜRKİYE’NİN GERÇEK DOSTLARI DOSTUMUZ DÜŞMANLARI DÜŞMANIMIZDIR! -->TAZA DİN Hareketi Lideri ALBAY CUMAY SUYUNALİEV

KORKULARIN İÇİNE GİZLENMİŞ İHANET-->Abdulmetin TORSUN

24 OCAK KARARLARI-ZAMANIN PANORAMASI-->Gökhan ALTUNSOY

ESATİR VE MİTOLOJİ--> Salih MİRZABEYOĞLU

AŞI NEYE KARŞI KORUYOR?--> Enbiya UÇUM

LİSEDE "FELSEFE YAPMAK"-->Gülçin ŞENEL

baran159.jpg
 
Üst