Bana Mutluluğun Resmini Çizer misin?

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com


rainyheart1247491578.jpg


MUTLULUK
Rıza Tohumunu Kalbe Ekip,
Şükür Suyu İle Sularsan!
Tatdığın Çoğu Şeyin Adı
MUTLULUK OLUR

alıntı...​
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Zaman kimseyi beklemez, hayatın sırrı;

22479804113580352606.jpg


Uzun bir sure guzel hayat baslamak uzere diye dusundum. Gercek guzel hayat!
Ama hep bir engel daha vardi onde. Oncelikle yapilmasi gereken bir sey, bitmemis bir is, tamamlanmasi gereken bir hizmet,odenecek bir borc...
Hemen sonra guzel hayat baslayacak. Sonunda uyandim ki, hayat zaten bu engellerdi. Bu perspektif, mutluluk icin bir yol olmadigini, bilakis mutlulugun kendisinin asil yol oldugunu gormeme yardimci oldu.
Oyleyse yasanan her anin keyfini cikarmali, ve bu anlar, paylasilacak ozel biri ile gecirildiginde daha da cok keyfi hissedilmeli.
Zamanin kimseyi beklemedigini unutmamak lazim.
Oyleyse; okulun bitmesini, okula gitmeyi, on kilo vermeyi, 6 kilo almayi, cocuk sahibi olmayi, cocuklarin buyuyup evden ayrilmalarini, ise baslamayi, emekli olmayi, evlenmeyi, bosanmayi,
Cuma aksamini, Cumartesi sabahini, yeni araba-ev almayi, yeni araba ve evin borcunun bitmesini, bahari, yazi, sonbahari, kisi, ayin birini, onbesini, sarkinizin radyoda cikmasini olmeyi, yeniden dogmayi beklemeyin daha fazla mutlu olmak icin.
Mutluluk bir hedef degil yoldur.
Paraya ihtiyaciniz yokmus gibi calisin,
Hic incitilmemis gibi sevin,
Kimse seyretmiyormus gibi dans edin.....

ALFRED D. SOUZA

09500631158815544843.jpg
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com

Mutluluğu ertelemeyin

di-LUJM5BSM.jpg


Yarınlar... Ah yarınlar... Bitmeyen ertelemeler... Hep yarınlara havale etmeler... Bugünü yaşamadan, yaşamı yarınlara göndermeler... Mutluluğun yarınlarda bulunacağı aldatmacası Hep ertelemeler... Bugünde dünün yarını değimliydi...

İlginç olan şu ki yarını görebileceğimiz şüpheli...

Hayal etmek güzeldir... Umutlu olmak hayatın olmazsa olmazıdır... Ama bugünü yaşamayarak hep bizi mutlu edeceğini zannettiğimiz ve geceleri uyurken tatlı hayallerinin kurduğumuz beklentiler bizi yarınlarla avutuyor... Belki de hayal ettiğimiz, bizi yarınlarda mutlu edeceğini düşündüğümüz olaylar bir ömür boyu hiç olmayacak...

Peki, neden yaşamaya ve mevcut yaşamımızla mutlu olmaya bugünümüzden başlamıyoruz... Bunca geçen yaşanmamış, hep yarınlara ertelenmiş günlerin hesabını nasıl vereceksiniz...

Hayat geri dönüşü olmayan yol...ilerisi çok net görünmeyen ve sürprizlerle dolu bir yol...ölene kadar isteklerinizin bitmeyeceğini ve yaşamda mücadelelerin kesilmeyeceğini unutmamalıyız...

Ah bir hafta sonu gelse

Bahar bir gelsin

Ah bir işe girebilsem

Ah bir evlensem

Ah bir iş yerinde yükselebilsem

Bir ev alabilsek

Şu evin kredileri bir bitse...

Ayağımızı yerden kesebilecek bir araba alabilsek...

Sıfır arabamız olsa tamam...

Şu arabanın kredileri bir bitse...

Şöyle bir yazlık ev alsak...

Ah bir çocuklarım olsa...

Ya şu çocuk büyüse...

Ah şu birinciye bir kardeş lazım, ikinci çocukta olsa...

Ah bu iki numarada bir büyüse tamam...

Şu çocukların okulları bir bitse...

Ah oğlan fen lisesini bir kazanabilse...

Şu dershaneleri bir bitse...

Güzel bir yer kazanabilseler...

Şu üniversiteleri bir bitse...

Ya okulu bitirdiler birde işe sokabilsek...

Şükür işe girdiler birde askerliğini yapsalar...

Askerlikte bitti şunları bir evlendirsek...

Ah bir emekli olabilsem...

Yaşamak ve mutlu olmak için bu kadar güzel mazeret üretilir mi?

Mutluluğu erteleme bahanelerini artık bir yana bırakın... Ve hemen bir karar alın geçmiş ve gelecek zaman artık yok...

Asıl olan şimdiki zamandır şimdiki an'ı adam gibi değerlendirin an'ın mutluluğunu yaşayın size nefes alıp verme özgürlüğünü tattırdığı için Allaha şükredin...

Ve bazı şeylerin olmasını beklemekten vazgeçin...

Her şey tastamam olduktan sonra hayatı yaşayıp mutlu olacağım zannından vazgeçin...

Unutmayın ki hiçbir zaman hiçbir şey tastamam olmayacak...

Bizim işler zamanın pek umurunda değil o akıp gidiyor...

Kaybettiğimiz ise ertelediğimiz hayatımız ve mutluluğumuzdur.


Mehmet Orhan Durdu
 

alp

Üye
Katılım
5 Eki 2011
Mesajlar
70
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Konum
Ankara
mutluluğun resmini çizmek oldukça zor bir iş olmalı :(
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
jbtw.jpg


Bence mutluluk “fark” etmektir
Elinizde var olan mutluluk kaynaklarını fark edip değerlendirebilme yeteneğiniz kadar hayatı kavrayabilir ve mutlu olabilirsiniz. Eğer böyle bir çabanız yoksa, bir gün hayat yine kendini fark ettirecektir, ama bu fark ediş çoğunlukla bir musibet eşliğinde gelecektir.
Bir gün amansız bir hastalığın pençesine düşüp günbegün ölüme yaklaşmaya başladığınızda, gerçek mutsuzlukla tanışırsınız. O zaman anlarsınız ki, daha önce sizi mutsuz eden kimi gelişmeler (olumsuzluk gibi görünen bazı olaylar) hakikatte sizi mutlu etme potansiyeli taşıyan ikazlarmış. Birden o günlerin değerini kavrarsınız.
Ağır tedavi şartlarında uzun süreli bir mutluluğunuz olmaz hiç. Tedavinize ilişkin gelişmeye bağlı olarak bazen bir an, bazen bir saat, bazen bir kaç saat ancak mutlu olabilirsiniz.
O an ağrıdan kıvranmıyorsanız, hayata yeniden bağlanır, tekrar hayatı iliklerinizde hissedersiniz.
Sonra tekrar kötü haberler, mutsuzluklar, hayal kırıklıkları. Uzun süren stres ve mutsuzluk sebebiyle hem ruhsal, hem de fiziksel açıdan tahrip olmaya başlarsınız. Derken, o süreçte anlık mutlulukları yakalayıp yaşamayı öğrenirsiniz.
Şunu söylemeye çalışıyorum ki, içinde bulunduğunuz tablo, genel olarak mutsuzluk yaysa bile (bu tespit “sonsuz mutluluk yok” gerçeğinin ışığında yapıldı) mutlaka hayatın bir yerlerinde bir umut ışığı, bir mutluluk parıltısı vardır. İnsan onu yakalamayı başarmalı.
Mutlu olmak için, tüm şikâyetlerimizin ortadan kalkmasını beklersek, kıyamete kadar bekleriz. Hem de mutsuz ve umutsuz halde bekleriz.
Yaşadıklarım, beni, anlık (kısacık) mutlulukları keşfedip ucundan yakalamayı öğretti. Hayata daha olumlu bakmaya, olayların olumlu ve güzel yönlerini de keşfetmeye yöneltti. “Şer” gibi görünen şeylerden bile bazen “hayır” fışkırdığını gözlemledim.
Sonuçta bu “dünya” denilen gemi aynı yere gidiyor. Bu yolculuğun tadına varmak lâzım.
Kimimiz çok zengin olunca mutluluğu yakalayacağını sanıyor, kimimiz bilmem kim kadar meşhur olunca. Sonra bakıyoruz ki, çok zenginlerden biri doğduğundan beri tekerlekli sandalyeye bağımlı yaşayan spastik oğlunu yürürken görmeye tüm servetini verebileceğini söylüyor. Çok meşhur bir şarkıcı, bizim yaşadığımız sıradan hayatı özlüyor ve ancak böyle bir hayatın içinde mutlu olabileceğini söylüyor. Yatağa bağımlı zengin bir hasta servetinden, şöhretinden değil ağrılarından, ilaçlarından, doktorlarından söz ediyor.
Birden zengin olduğumuzu fark ediyoruz!
Anlıyoruz ki, mutluluk hiç kimse için bazı şartlara (servet, şöhret, vesaire) bağlı değildir.
Mutluluk, kendinde olanı fark etme sanatıdır.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
resim yapmayı beceremem
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Geri dönmek imkansız…

2vyt2.jpg


Geri dönmek imkansız…
Dışarıda kar…
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa…Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…
Sucuk lükstü.
Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi…
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında, boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…

Dışarıda kar…
İçeride kanaat…
İçeride huzur…

Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek bütün bir gecenin mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı…
Domates de…
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar…
İçeride huzur…
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi… Kimin umurunda…
Ne güzel cahildik.
Mutluluğun resmini çiziyorduk…


alıntı...
 
Üst