Bana Mutluluğun Resmini Çizer misin?

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
mutlulugunresmi0it.jpg


KÜÇÜK MUTLULUKLAR



Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan



Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir

Büyük nehri ararken üzerinden atladığın

Arkana dönüp de bakmadığın



Küçük mutluluklar

Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında

Aniden radyoda karşına çıkan şarkı

Kar yağınca tatil olan okul



Başarılı bir rejimin birinci günü

Sokakta sevebildiğin kedi

Yürüyen güvercinin kafası

Tenekedeki fesleğen



Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi

Geri gelen elektrik

Babanın hikayeleri

Annenin yemeği

Tamir ettiğin alet



Yeşil t-shirtün, yatarken giydiğin

Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin



Elini sımsıkı tutan minik el

Dudağında ıslık yürüdüğün yol

Birden çıktığın yolculuk



Sana açılan kapılar

Sana kapıyı açanlar

Hoş gelenler

Hoş buldukların



Yalnız kalabilmek - dilediğinde

Kavuşabilmek - özlediğinde

.

.

.

(Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum;

kendi küçük mutluluklarını yazman,

bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle...)


ebreseresim72tj.jpg
 

AdımcA

Akşam ... Yine Akşam ...
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
2,420
Tepkime puanı
8
Puanları
0
birinci resime bayıldım ya.
meşhur bir ressamındı galiba.
adını hatırlayamıyorum.
çok hoş yaaa. :clap2:
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
siir100911nw.jpg


Bugün; bütün ağaçlar yüreğimdeydi
Bütün çiçekler gözlerimde
Güneş, ışıklarını dudaklarıma kondurmuştu
Neydi kanımı kaynatan bu güzelliğin adı?
Mutluluk muydu?


Bugün,
Ne varsa hüzünden yana
denize fırlattım az önce
Sanki beklemiş gibi hepsini
hop hop hoplatıverdi dalgalarında
En güzel maviliğiyle oynaşıp durdu
''Bak'' dedi ''fırlattığın hüzünlerine...
İşte; onların bendeki hükmü sadece bu!''


Sonra şakalaşırcasına
bir kaç tuzlu damlasını
sıçratıverdi yüzüme
Gülümsedim mahcup mahcup,
onun bu neşesine ...
Duruldu
Bir deniz yıldızı bıraktı avuçlarıma
Yoksa mutluluk bu muydu?


Herkes kalabalıkken,
içimdeki yalnızlığı
alıp, gidiverdi sihirbaz martılar!
Bir de arkasından o bildik
şen kahkahalı bağrışmalar!
Hiç bu kadar güzelini görmemiştim.
Beyazmış meğerse
beni, onlarla bütünleştiren mucize!
Kanat çırpa çırpa,
yüreğimdeki isyanları uçurdular...
Yaşamaktan aldığım tad; işte buydu!
Yoksa mutluluk bu muydu?



''Sen mutluluğun
resmini çizebilir misin arzu,
Evet... Adım İNSAN...
Ya, tabii ki çizerim!


Az önce;
ağaç oldum,
çiçek oldum,
güneş oldum,
deniz oldum,
martı oldum,
ölümsüzleştim...


Meğerse, hep yanıbaşındaymış
bu güzel resim!
Ben çizdim. Adı umudum'du!
Yoksa tüm umutlarım
beni hiç terketmeyen
mutluluğum muydu?


Mutluluk
hepimize sadece
kendi çizdiğimiz resimler
ve uzaklıklar kadar
yakındır!.....
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Bilmem size de oluyor mu? Benim geçenlerde başıma gene geldi. Akaretler yokuşundan yukarı çıkıyorum gece vakti. Üstüne üstlük Saadettin Kaynak'ın "Dertliyim Ruhuma Hicranımı Sardım da Yine" şarkısını mırıldanmaktayım. Aa, o ne? "Sensiz karanlıktır her günüm Leyla.." dizesinden sonrası aklıma gelmiyor. Ya bu ne iştir? Bir şeyler daha olacak, sonra ".. üzgünüm Leyla" diye devam edecekti şarkı. Ama, işte orası neydi?

(Bu şarkıyı rahmetli Zeki Müren söylerdi hakkıyla. Bir de Gönül Yazar'ın yorumunu severdim ben. )

Çıldıracağım.. Yoldan geçen taksileri çevirip şoföre 'Birader, nasıldı bu şarkının sözleri' diye sormak geliyor içimden ama, taksici esnafından sokak ortasında dayak yemek düşüncesi beni ürpertmekte.

Böyle durumlarda, o hatırlayamadığın detayı kafaya taktın mı, öldür Allah hatırlayamazsın. Başka şarkıya geçmek lazım. İTÜ Maçka kampüsünün önünde "Derman Kar Eylemez" şarkısına geçtim. Ama durum daha feci! Bu şarkının hemen hemen hiçbir yerini doğru hatırlamıyorum ki...

Şarkı sözü deyip de geçmemek lazım. Hepimizin hayatında bazı şarkıların özel bir yeri olur. Bazen de şarkıların sözlerinde derin anlamlar keşfederiz. Mesela o şarkının sözlerini duyduğumda kulaklarıma inanamadım, ama gerçekten öyleydi:

"Çık güzelim çık ortaya çık
Aşktan saklanmak ne demek?
Mutluluğun formülü çok açık
Bir sen, bir ben, bir de bebek..."

(Üstelik bu şarkıyı ilk kez duyduğumda, Fatih Ürek söylüyordu Kanal D televizyonunda. Bu olay bile kendi başına şok ediciydi zaten.)

Absürditenin inceliğine ve güzelliğine bak! Madem bebek yapmak mutluluğun bu kadar açık formülü, hızlı nüfus artışına rağmen bu millet hala neden mutlu değil diye düşünmekten insan kendini alamıyor...

Döndürüp dolaştırmanın gereği yok, lafın sonunu baştan söyleyelim:
Mutluluk dediğin şey, bir yanılsamadan ibarettir.
Albert Camus'ye bakacak olursak, mutsuzluk bilmemekten ve umut etmekten kaynaklanır. Eğer "bilir" ve "umut etmezseniz" mutlu olma şansınız var. Yani teorik olarak.

Zaten insanı mutlu eden şeylerin hepsi ya yasaktır, ya günahtır ya da şişmanlatıcı etkiye sahiptir, (ama şu an bunun konumuzla ilgisi yok) Eh, n'oolacak şimdi?

Her ne kadar Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi marifetiyle 'İnsanların mutluluk arama hakkı' siyasi literatürde yer almış da olsa, ne dinlerin ve sair ilahi düzenlemelerin ne de politik sistemlerin insanlara 'mutluluk sağlama' gibi bir taahhüdü yoktur.



Voltaire'in Candide adlı eserinde (laf aramızda, adam bu romanı üç günde yazmış bitirmiş. İşe bak! Ne zaman mı? Ya kardeşim herşeyi de ben mi anlatacağım size? Sizin evde ansiklopedi falan yok mu?) romanın kahramanı çıktığı uzun yolculuğun son demlerinde İstanbul'a varır ve bilge bir dervişe hayatın anlamını sorar. El cevap: "Sana ne be adam? Bu senin işin mi ki?"
"Ama efendim.. Dünyada bu kadar acı ve sefalet var. Bütün bunlar neden oluyor?" diye üsteler kahramanımız. Velakin bilge dervişin cevabı bize umut vermez:
"İyilik olmuş, kötülük olmuş, bundan ne çıkar? Padişahımız Mısır'a bir gemi yolladığı zaman içindeki sıçanların rahatını düşünüyor mu?"

Hadi buyrun buradan yakın!..

Bir de Tim Burton'ın 1988 yapımı BeetleJuice (Beterböcek) diye fantastik bir kara mizah filmi vardı. (Filmi seyretmiş olanlar bilirler) genç bir çift trafik kazasında ölür ve hayalet olarak eski evlerine dönerler. Fakat başlarından dert ve sıkıntı eksik olmaz. Sorunlarına çözüm bulmak için gittikleri danışman sorar bunlara:
"Evet, sizin sorununuz nedir?"
"Biz çok mutsusuz.." diye cevaplar kadın
Danışman hiç de umursamaz: "Ne bekliyordunuz ki? Siz ölüsünüz.."

Şimdi şu kara mizahın tadını çıkaralım. Öldükten sonra da herhangi bir "mutlu olma" durumu söz konusu olmayabilir.

Yukarıdaki dialogu 'yaşayan' insanların dünyasına aktarsak farklı mı olacaktı?

Sıkıntılarınızdan bunalıp bir psikiyatriste gittiğinizi varsayalım:
"Doktor, ben çok mutsuzum..."

Psikiyatrist önce size bu durumun 'çok normal ve olağan' olduğunu anlatarak işe başlayacak. Sonra da size mutsuzluğunuzun nedenlerini bir bir bulup çıkaracak. Hatta bu işi de size yaptıracak. Ve böylece siz de 'ruh sağlığınızın sapasağlam olduğunu bilerek' mutsuz olmaya devam edebileceksiniz. Ne güzel!

Eskiden nedenini bilmeden hasta ve mutsuz oluyorduk. Bugün nedenlerini anlamak şansımız var hiç olmazsa...Dedelerimiz psikanalizi bilmeden yaşamlarını nasıl sürdürebilmişler diye insan hayret ediyor.




gazoz14kq.jpg


Demek ki neymiş? Mutluluk peşinde koşarak kendinizi heba etmeyin. Siz kuyruğu dik tutmaya bakın. Başınız öne eğilmesin, aldırmayın...
Yazıyı da şöyle bağlayalım da mesajımız iyice anlaşılsın:
Kendinizi iyi hissediyorsanız, telaşlanmayın. Birazdan geçer..

Oradan aklıma ne gelse iyi, Fransızca bir şiirin ve bir de romanın adları
(Fransızca bilenler bilmeyenlere anlatsın hesabı)

Il n'y a pas d'amour heureux
Aragon

Bonjour Tristesse
Françoise Sagan




Derken o şarkının hatırlayamadığım kısmı, Teşvikiye'de kendiliğinden dökülüverdi:

"Ayrılık mecnuna döndürdü beni, dertliyim, dertliyim yürekten, üzgünüm Leyla.."
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
photdxfg6rn.jpg

HERKES İÇİN BİRAZ MUTLULUK



Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi.
Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu
bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.

Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl
olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep..
“Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu...

Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,
Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.

Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye
gittim. Anlayamıyorum dedim.. Nasıl olur da, her zaman,
her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun...
Nasıl başarıyorsun bunu?

Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki
seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim.
Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki
seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak.

Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim.
Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var..
Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını
göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.

Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani?
Evet.. Kolay dedi Jerry.. Hayat seçimlerden ibarettir.
Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl
davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl
etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının
iyi ya da kötü olmasını seçersin...
Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..

Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar
görmedim. Ama, hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek
yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.

Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun
için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler...
Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış.
Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.

Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm.
Nasılsın? diye sorduğumda, Bomba gibiyim dedi
Bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim.
Yerde yatarken, iki seçimim var diye düşündüm..
Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü.. Ben yaşamayı seçtim.

Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi !..
Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı.
Bana hep İyileşeceksin merak etme dediler.
Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla
sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki
ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler
bana; Bana adam ölmüş diyordu. Bir şeyler yapmazsam,
biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten..

Ne yaptın? diye merakla sordum..
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak
herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu..
Evet diye yanıt verdim.. Var.. Doktorlar ve hemşireler
merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi
toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var !..

Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım..
Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin.
Otopsi yapar gibi değil..

Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları
sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük
katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni ders oldu.

Hergün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız
ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim..
Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu..


Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:

1. Unutup gitmek.
2. Kesip saklamak,
fotokopisini çıkarıp, dostlarınıza dağıtmak..

Ben, ikincisini seçip bunu sizlerle paylaşmayı tercih ettim.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
han573han9ey4.jpg


Bir Yeralti Nehrini Beklerken
.
Bir saz kadar mutlu
Ve hüzünlü basliyoruz bütün günlere
Ve bir türkü kadar sicak
Biliyoruz kidaglarin gögsünü saracak
Ve yerinden oynatacak olan safak
Onuru isik diliyle
Karanlikta koruyanlarla baslayacak
 

AdımcA

Akşam ... Yine Akşam ...
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
2,420
Tepkime puanı
8
Puanları
0
ya bu ArZu arkadaşımız tam mod olacak bir kardeş.

güzel şeyler buluyor, bize kendini okutuyor, görsel olarak da (fotograflarla)bizi hayran bırakıyor.

rastgele konu açmadan, tek konuyla bize şiir zevki sunmak... kolay iş değil.
tebrik ve teşekkürler... :clap2:
 
S

Sadece benja

Guest
Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin? :O

Kurtlar Vadisi'nde böyle bir söz vardı sanırım =)
 
S

Sadece benja

Guest
ya bu ArZu arkadaşımız tam mod olacak bir kardeş.

güzel şeyler buluyor, bize kendini okutuyor, görsel olarak da (fotograflarla)bizi hayran bırakıyor.

rastgele konu açmadan, tek konuyla bize şiir zevki sunmak... kolay iş değil.
tebrik ve teşekkürler... :clap2:

Ben de aynı şeyi hagiarif için düşünüyordum. Spor Bölümüne yakışır kendisi ;)
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
ya bu ArZu arkadaşımız tam mod olacak bir kardeş.

güzel şeyler buluyor, bize kendini okutuyor, görsel olarak da (fotograflarla)bizi hayran bırakıyor.

rastgele konu açmadan, tek konuyla bize şiir zevki sunmak... kolay iş değil.
tebrik ve teşekkürler... :clap2:


çok teşekkür ederim adımca sizlerle paylaşmak güzel aslında fazla giremiyorum yoksa paylaşacak çok güzel şeyler var bu güzel düşüncen için tekrardan çok teşekkür ederim
 

zerefşan

sustum...
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
1,224
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Konum
bensiz başkent
anne kucağıdır belki...
10ilgincqv4.jpg


belki bir gözyaşının akmasıdır..ağlayabilmektir...

1sayfa2014sq8.jpg


O'nunla buluşmaktır...

5kh9.jpg


birlik olmaktır...
157is4.jpg


parçanın bütünle buluşmasıdır....

astrofatihsudamlasufz7.jpg


ya da...
tekelisercepj9.jpg
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Ekteki resim 9 yaşında bir çocuk tarafından çizildi.
Önce resme bakın size ne ifade ettiğini düşünün,
Sonra altındaki yazıyı okuyun.


adsztv4.jpg


Bana getirip "bu resim sana neyi ifade ediyor?" dedi. (Üzerindeki yazıyı yazmamıştı henüz)

Bir şeyler söyledim, çocuğun bakış açısını düşünüp neler ifade etmek
istediğini tahmin etmeye çalışarak...

Ama verdiği cevap beni çok şaşırttı. 9 yaşının çok üzerinde bir
anlayışla bana şunları söyledi..

" Kuşlardan biri özgür görünüyor, öteki de tutsak. Ama aslında ikisi
de tutsak. Çünkü özgür olan uçarsa arkadaşı düşüp boğulacak!"




Her Özgürlüğün İçinde Bir Tutsaklık Vardır!
Nazım Hikmet

. . . .
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
sophia0602051440421robsheppard.jpg


Mutlu, başarılı, huzurlu, sevilen, takdir edilen bir insan olmak için peşinden koştuğumuz şeyler, bizi mutsuz ediyor.

Bizi mutlu ettiğine ya da edeceğine inandığımız şeyler…

Bunları mutluluğun anahtarları sanıyoruz…

Ama aslında bize, mutsuzluğun kapısını açıyorlar.

Sevgi bile aynı şeyi yapıyor…

İyi, dürüst, güzel vb. olduğumuz için sevildiğimizi düşünmek bizi mutlu ediyor. Ama tüm cehennemlerimizin, acılarımızın, mutsuzluk ve incinmişliklerimizin kaynağı da bu kabulümüz, inancımız, bu beklentimiz…

Çünkü hep, yeterince iyi olmamızı gerektiriyor bu kabul…

Oysa bazen yeterince iyi, akıllı, güzel, başarılı, neşeli (ya da her neyse artık) olmayız biz, olamayız…

Bunun anlamı ve sonucu ise, sevilmemektir…

Eğer sevilmek, arzulanır olmak istiyorsak, daima bir düzeyi tutturmak, o düzeyin altına düşmemek durumundayız. Çünkü bize ilişkin beklentileri, hem de oluşmasında bizim de büyük katkımızın bulunduğu en yüksek beklentileri karşılayabilmemiz (o an aslında öyle olmasak da), hep en iyi durumumuzda olmamıza bağlı. Sevilen ve istenilen bir insan olmamız, bize ilişkin beklentileri karşılamamıza bağlı ve karşılayabildiğimiz süre ile sınırlı…

Bu beklentileri karşılayamadığımız an, bizlere duyulan sevgi de bitiyor…



Bu, sadece bize yapılan bir şey değil…

Bizim de başkalarına yaptığımız bu…

Çünkü sevgiden anladığımız bu.

Gerçek sevgi değil, yalnızca bizim anladığımız ve yaşadığımız sevgi bu…
 
Üst