Balyoz, tatbikat, yargı soytarı veya gazeteci

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Amerikan filmlerinde izleriz hep, tanıklara ‘’Gerçeği ve yalnız gerçeği söyleyecekleri’’ne yemin ettirirler.
Gerçek bazen tehlikelidir.
Özellikle gazetecilikte.
Balyoz Darbe planının gerçekleşmesi halinde tutuklanacak gazetecilerin isimlerini okuduk dün.
Sadece işlerini yaptıkları için.
Gerçeği dile getirdikçileri için yani.
Genelkurmay Başkanlığı, adı geçen belgelerin bir tatbikat olduğunu açıkladı.
Velev ki, tatbikat olsun!
Bir ordu kendi halkına karşı tatbikat düzenleme hakkını kendinde nasıl görür?
Böyle bir tatbikatın varlığını kabul etmek bile en temel insan hakları ihlali değil midir?
Halk, aleyhine tatbikat düzenlenecek düşman mıdır yani?
Camilerin bombalanması, gazetecilerin tutuklanmasını öngören zihinsel bir egzersiz.
Askerin halka bakışının açık dışa vurumu.
Kendi gibi düşünmeyeni düşman kabul eden bir zihniyet.
Hesap vermeye tenezzül bile etmeyen bir yaklaşım.
Tatbikat de, geç
Bu tatbikatların hangi koşullarda hayata geçtiğini, insanların, gazetecilerin nasıl tutuklandığını biliyoruz artık.
12 Eylül de böyle tatbikatlar sonucu gerçekleşti ve balyoz tatbikatı sıkıyönetim komutanının öngördüğü gibi çok kanlı oldu.
Ama içleri rahat etsin.
Askeri Yargıtay gibi, emir-komuta zincirinde çalışan Anayasa Mahkemesi, beklediğimiz gibi, askerlerin sivil yargıya hesap vermesini öngören
değişikliği iptal etti.
Daha önce de emirle 367, başörtüsü kararlarını vermişti.
Mısır’ın yarı-resmi El-Ahram gazetesi gibi, bizim de yarı-askeri yüksek mahkememiz var.
‘’Şak’’ emir geliyor, ‘’Tak’’ karar veriyorlar.
Artık rahat rahat tatbikat hazırlığı yapabilir çok yıldızlı generaller.
Hesap verecekleri bir yer kalmadı.
Sovyetik sistemi sürdürmek için müzelerde çocukları havaya uçurmaya çalışabilirler.
Nasıl olsa güvendikleri gazeteler, daha doğrusu yarı-askeri bültenler var.
Ana haberde karşılarına aldıkları emekli generallere çanak tutan televizyoncuları var.
Şu anda 2006 yılında öldürülen Rus gazeteci Anna Politkovskaya’nın ‘’Nothing But The Truth’’ (Sadece Gerçek) isimli kitabını okuyorum.
Politkovskaya kitabının girişinde Rusya’daki sirklerde çalışan soytarılardan bahsediyor.
İki şov arasında sahne alan soytarılar seyirciyi güldüremezse yuhalanır, o zamanda işlerine son verilirmiş.
Politkovskaya daha sonra konuyu gazeteciliğe getirip şöyle diyor:
‘’Nerdeyse günümüz Rus gazetecilerinin tamamı ve merkez medya bu soytarılara benziyor. Halkı eğlendirmeye çalışan ve ciddi bir şey yazmak zorunda kalırsa güç piramidinin ne kadar şahane olduğunu anlatan büyük soytarılar.’’
Evet gazetecilik ile soytarılık arasında çok ciddi bir ayırım var.
Darbe, tatbikat, suikast, bomba planları arasında bu ayırımın altını bir daha çizmekte yarar var.
Ama umutsuz olmayın, gerçek sonunda kazanır.

Star
 
Üst