emmargah
Profesör
- Katılım
- 17 Haz 2006
- Mesajlar
- 3,348
- Tepkime puanı
- 6
- Puanları
- 0
Bakmak - Görmek
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken
yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına
oturan çocuğa :
- Buraların yabancısıyım...
Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu
söylediler...?
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra :
- Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor
herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş.
Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş.
Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği
nerden
biliyorsun?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk.
Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız,
fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek
için döndüğünde farketmiş çocuğun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın
kendisini farkettiğini...
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki.
Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, senin benden iyi
gördüğündür.
- Gösterdim... gördü anlamına gelmez
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez...
Gökten elmalar düştü.
Akılgözü ile gönül gözünü birleştirip, farkında olanların başına...!
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezinirken
yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına
oturan çocuğa :
- Buraların yabancısıyım...
Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu
söylediler...?
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra :
- Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor
herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş.
Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş.
Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği
nerden
biliyorsun?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk.
Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız,
fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek
için döndüğünde farketmiş çocuğun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın
kendisini farkettiğini...
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki.
Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, senin benden iyi
gördüğündür.
- Gösterdim... gördü anlamına gelmez
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez...
Gökten elmalar düştü.
Akılgözü ile gönül gözünü birleştirip, farkında olanların başına...!