Doğu Roma, kitap ehli, hıristiyandı. Fars ise mecusi, müşrik idi. Harbin neticesi müslümanları üzmüş, Mekke müşriklerini de, pek sevindirmişti. Müşrikler, müslümanlara, (Bir savaş çıksa, sizin de akıbetiniz, hıristiyanlar gibi olur) demişlerdi.
Bu olaylar esnasında, hiç kimse, savaş gücünü kaybeden Romanın yeniden güçleneceğine ihtimal bile veremiyordu. Rum suresinde, "Rumlar, en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. (RûmSûresi : 2-3-4-5)" buyuruldu. Ama müşriklere göre bu, inanılacak şey değildi. Halbuki Allahü teâlânın vâdi mutlaka gerçekleşecekti.
Hz.Ebu Bekir, sure-i celilenin inişinden sonra, müşriklere, "Sevinmeyin, birkaç yıl sonra Roma, Farsa galip gelecektir." demişti. Müşrikler, "Bu birkaç yıl ne kadar?" diye sordular. "3 yıl"diye cevap verdi. Übeyy ibni Halef, (Yalan) diyerek, on deveye Hz.Ebu Bekir ile bahse girdi.
Hz.Ebu Bekir, durumu Resul-i ekreme haber verdi. Peygamber efendimiz, "Birkaç yıl, 3-9 yıl arası demektir. Deve sayısını çoğalt ve müddeti de uzat" buyurdu.
Hz.Ebu Bekir, Übeyyi arayıp buldu. Übeyy, "Ne o, pişman mı oldun?" dedi. Hz.Ebu Bekir, "Bahsi artır. Yüz deve ve 9 yıl olsun." dedi. Übeyy, durumdan çok emindi. Romanın yeneceğine ihtimal vermediği için, "Peki" dedi.
Dokuz yıl sonra, Bedir’de Müslümanlar, müşriklere Allahın yardımı ile galip geldikleri sırada, Roma da, Farsa galip gelmiş, Hz.Ebu Bekir bahsi kazanmıştı.
Übeyy, Uhudda yaralanıp, dönüşte öldüğünden, Hz.Ebu Bekir, develeri Übeyyin vârislerinden aldı.
Bu durum müşrikleri çok düşündürdü. İçlerinden bir çoğu, müslümanlığı kabul etti. Böylece Kur'an-ı kerimin bir mucizesi daha meydana çıktı. (Medarik, Tibyan)
Mekke, o zaman İslam ülkesi olmadığı ve Hz.Ebu Bekirin kazanması garanti olduğu için, bu bahis caiz görülmüştü. Bunun için İmam-ı a'zam ile İmam-ı Muhammede göre, riba ve kumar gibi şeylere ait fasid akidler, dar-ül-harbde, müslüman ile gayri müslim arasında caizdir. (Mülteka)
Dar-ül-harbde, kazanmak şartı ile bahse girmenin caiz olduğunu gösteren bir misal daha verelim:
Meşhur bir pehlivan olan Rükâne, koyunlarının üçte birini bahse koyarak Peygamber efendimize güreş teklifinde bulundu. Resulullah efendimiz, defalarca Rükâne’yi yenip koyunların tamamını aldı. Sonra da ihsan ederek hepsini geri verdi. Rükâne müslüman oldu. (Mebsut, Mevahib-i ledünniyye, Şevahid-ün-nübüvve)
Bu olaylar esnasında, hiç kimse, savaş gücünü kaybeden Romanın yeniden güçleneceğine ihtimal bile veremiyordu. Rum suresinde, "Rumlar, en yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip geleceklerdir. (RûmSûresi : 2-3-4-5)" buyuruldu. Ama müşriklere göre bu, inanılacak şey değildi. Halbuki Allahü teâlânın vâdi mutlaka gerçekleşecekti.
Hz.Ebu Bekir, sure-i celilenin inişinden sonra, müşriklere, "Sevinmeyin, birkaç yıl sonra Roma, Farsa galip gelecektir." demişti. Müşrikler, "Bu birkaç yıl ne kadar?" diye sordular. "3 yıl"diye cevap verdi. Übeyy ibni Halef, (Yalan) diyerek, on deveye Hz.Ebu Bekir ile bahse girdi.
Hz.Ebu Bekir, durumu Resul-i ekreme haber verdi. Peygamber efendimiz, "Birkaç yıl, 3-9 yıl arası demektir. Deve sayısını çoğalt ve müddeti de uzat" buyurdu.
Hz.Ebu Bekir, Übeyyi arayıp buldu. Übeyy, "Ne o, pişman mı oldun?" dedi. Hz.Ebu Bekir, "Bahsi artır. Yüz deve ve 9 yıl olsun." dedi. Übeyy, durumdan çok emindi. Romanın yeneceğine ihtimal vermediği için, "Peki" dedi.
Dokuz yıl sonra, Bedir’de Müslümanlar, müşriklere Allahın yardımı ile galip geldikleri sırada, Roma da, Farsa galip gelmiş, Hz.Ebu Bekir bahsi kazanmıştı.
Übeyy, Uhudda yaralanıp, dönüşte öldüğünden, Hz.Ebu Bekir, develeri Übeyyin vârislerinden aldı.
Bu durum müşrikleri çok düşündürdü. İçlerinden bir çoğu, müslümanlığı kabul etti. Böylece Kur'an-ı kerimin bir mucizesi daha meydana çıktı. (Medarik, Tibyan)
Mekke, o zaman İslam ülkesi olmadığı ve Hz.Ebu Bekirin kazanması garanti olduğu için, bu bahis caiz görülmüştü. Bunun için İmam-ı a'zam ile İmam-ı Muhammede göre, riba ve kumar gibi şeylere ait fasid akidler, dar-ül-harbde, müslüman ile gayri müslim arasında caizdir. (Mülteka)
Dar-ül-harbde, kazanmak şartı ile bahse girmenin caiz olduğunu gösteren bir misal daha verelim:
Meşhur bir pehlivan olan Rükâne, koyunlarının üçte birini bahse koyarak Peygamber efendimize güreş teklifinde bulundu. Resulullah efendimiz, defalarca Rükâne’yi yenip koyunların tamamını aldı. Sonra da ihsan ederek hepsini geri verdi. Rükâne müslüman oldu. (Mebsut, Mevahib-i ledünniyye, Şevahid-ün-nübüvve)