Aykut Akça - Bilgi Obezi Olmak!

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
BİLGİ, BİLMEK AMA NASIL


Önemli bir sorunumuz var arkadaşlar. Bir türlü istenen kıvama gelememiş, demini alamamış, hayali kurulan hazza erişilememiş, belki de yarım kalmış bir halde oluşumuz, sizce de önemli bir sorun değil mi? Özelde bizim ülkemizin, en geniş boyutta tüm İslam âleminin böyle bir sorunu yoktur diyebilir miyiz, bence hayır.

Bir dönem, din adına doğru kaynaklara ulaşamama, dini sahih bir şekilde öğrenememe sorunu yaşanıyorken, son dönemlerde sorun daha tehlikeli bir evre olan edinilen bilgilerin hayatta karşılık bulamaması şekline dönüşmüştür. Edinilen bilgiler hikmetten yoksun bir şekilde biriktirildiği için üzerimize oturmamış, tıpkı bir başkasının ceketi gibi eğreti durmuştur. Aslında hep birlikte şahit olduk ki öncelikli sorunumuz bilgisizlik değilmiş. Bunu fark edene kadar epeyce bir zaman geçti. Bu zaman zarfında birçoğumuz obez olduk, bilgi obezi. Doymak bilmez bir iştahla saldırdık tabiri caizse. Aşırı kiloları yüzünden hareket kabiliyeti kısıtlanan obezite hastaları gibi, aşırı bilgi biriktiren ve biriktirdiği bu bilgilerinin altında ezilen, kendi hareket alanını kendisi daraltan kişiler olduk. Evet, arkadaşlar, önemli bir sorunumuz var. Bilgi bizde aksi tesir oluşturdu. Başlangıçtaki gayeye ters sonuçlar doğurdu. Bu bağlamda birbirimizle ve çevremizdeki diğer insanlarla iletişim sorunları yaşar hale geldik. Edindiğimiz bilgiler bizi, düne göre daha doğruya iletme fonksiyonu taşımalıydı, burası kesin ama pek de istediğimiz gibi olmadı. Bilgi, bizi günden güne olgun başaklar kıvamına getirmeliydi. Bu sayede de insanların güven duyacağı, korkmadan bize yaklaşabileceği ve bizim de kendilerine yaklaşabildiğimiz ortamları yaşayabilecektik ama buda olmadı maalesef.

Bilgi, hazmedilip hayatta karşılık bulduğu zaman, bir anlamı ve kıymeti olur. İdrakine varılamadığı için hoyratça sağa sola savrulan bilgiden, ne dile getirene ne de o bilgiye muhatap olana fayda olmadı. Vereceğim örneği görünce çoğunuza tanıdık gelecek arızalı bir davranış olduğu konusunda da hem fikir olacağımızı düşünüyorum.

90’lı yıllardı, o zamanın popüler konularından olan hilal bağlantılı ramazan ve bayram başlangıcı tartışmaları meselesidir vereceğimiz örneğin konusu. Halk arasında kendisini “Kur-an Müslüman’ı” olarak tanıtan bir kardeşimiz, diyanete göre arefe günü olan ama hilâle göre bayram olan bir gün şehrin orta yerinde, herkes oruçlu iken hem de onları sözlü bir şekilde aşağılayarak bir şeyler yiyip içmesi, “Kur-an Müslüman’ı” olmanın gereği değildi herhalde. Burada bilgi sahibine itibar kazandıracağı yerde aksine bu bilgiyi dillendiren kişiyi ve o kişinin sözde temsil ettiği davasına da zarar vermiş, insanlarda güven problemleri oluşturmuştur.

Yapılan araştırmalarda, insanoğlunun karşılaştığı kişi ve ortamlarla ilgili kanaatlerinde, ilk izlenimin çok önemli olduğu görülmüştür. Öyle ise herkes kendi adına, başkalarına vereceği ilk izlenimi önemsemesinden daha doğal bir şey olamaz. Hele de temsil ettiğiniz bir davanız olduğunu iddia ediyorsanız, o zaman iki kere hassasiyet göstereceksiniz demektir. Çünkü vereceğiniz olumsuz bir fotoğraf sadece sizin için değil davanız adına da hüsran olacaktır. İlk izlenimde ağzımızdan çıkan laf/bilgi kalabalığından ziyade bu laf/bilgininin bizim tarafımızdan ne kadar ciddiye alınıp, sahiplendiğimiz önemlidir. Lafa değil icraata bakılır çünkü. Bu nedenle, ilk izlenimde muhatabımıza vereceğimiz güven duygusu muhtemel gelecek için en önemli belirleyici unsurdur.

“Allah’tan, kulları arasında (hakkıyla) ancak alimler korkar” iken bizim ilme, bilgiye karşı olmamız düşünülemez. Aksine ilme, bilgiye ihtiyacımız var. Çünkü hakkaniyetle bildikçe, hakkıyla kulluk etme yolunda ilerleyebileceğiz. Bilmeden gidilebilecek bir yol değil bizim koyulduğumuz bu yol. İtirazımız bilgiye değil, bilginin şarjördeki mermiler haline getirilmiş olmasınadır. Bilgi içe dönük yolculuğumuzda olmazsa olmazımızdır. Ama gelinen nokta itibarıyla içe dönük yolculuğumuzun azığı olacağı yerde, dışa dönük çatışmaların en ukalâ mızrakları olmuştur.

İlk defa içinde bulunduğumuz ortamlar ve bizi ilk kez gören insanlara karşı izlenecek yol, neye mal olursa olsun mutlaka onları şoklamak mı olmalıdır. (Nede olsa her zaman yumruğu ilk atan kazanır kavgayı değil mi?) Onlara öyle bir bilgi/silah ile saldırmalıyız ki ya bize (tanımlayamadıkları bir) hayranlıkla bakacaklar yada korkup kendilerini bize kapatacaklar. İki durumda da bizim lehimize olmayacak ve bilgi/silah elimizde patlayacaktır.

Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız şey insanlarla ilk temasımızda, doğru dokunuşu yakalamak için göstermemiz gereken hassasiyetin altını çizmekti. “Kaş yapalım derken göz çıkartmayalım”dı maksat. Yoksa politik davranıp, ortamın rengini anlayıp ondan sonra nabza göre şerbet verme ucuzluğunu benimsediğimizden değil. Nerde, ne zaman, kime, neden ve nasıl davranacağımızı, onlarla neyi ne kadar konuşmamız gerektiği konusunu iyi hesap etmeliyiz. Nerde sesimizi gür çıkarmamız ve nerede (daha doğru bir zamana ertelemek kaydı ile) susacağımızı iyi tespit etmeliyiz.

Susan kendi menfaatine mi susmuştur,

Konuşan kendi aleyhine mi konuşmuştur…

Bazen söz gümüş iken sukut altındır bazen de konuşan kıyam ederken iken susan dilsiz şeytandır.

Burada ayrıştırılması gereken şey kendimizi gizleme yada açık etme yada bunun şekli nasıl olursa nefsimizin hoşuna gideni değil de dinimizin faydasına iş yapmış olacağımız kaygısıdır.

Elbette ki halkın, muharref din algısına itibar etmeyeceğiz. Ne haliniz varsa görün, cehenneme kadar yolunuz var diyip yönümüzü de çevirmeyeceğiz. İşin doğrusunun ne olduğunu öğrenmek herkesin hakkıdır. Herkesin hakkı olduğu bir şey daha var ki oda insanlara onların anlayacağı bir dille bilgileri aktarmak. Rabbimiz, biz anlayalım diye kitabında öyle yapmıyor mu? Vahye ilk muhatap olan insanların günlük hayatta kullandıkları deyimleri bile sıkça görmüyor muyuz Kur-an satırları arasında. Neden, çünkü dinin derdi anlaşılmak, insanlara faydalı olmak, en nihayetinde onları kurtuluşa götürmektir. Sahip olduğumuz bilgiler bizi olgunlaştıracak ve de güçlendirecek. Bilgiyi öğrenme ve aktarma üzerine kurulan bu meşakkatli yolculukta olgun ve güçlü olmak zorundayız çünkü. Karşılığını yalnızca Allahtan bekleyerek sahih bir bilgi ve sabırla, ilmek ilmek öreceğiz inşallah geleceğimizi. Sahih bilgiye, sağlıklı akıla ve merhamet dolu bir gönüle ulaşma duası ile..

[email protected]

İktibas Dergisi
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,114
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Çok güzel bir yazı olmuş..
Oluşan mizacımız beslendiğimiz kaynaklarla örtüşüyor...
Eğer bu kaynaklar diğer kaynakları elinin tersi ile itiyorsa bizler de aynısını yapıyoruz..
Oysa Allah Rasulü 'onlar bilmiyorlar' diyerek yüreğinin acısını dile getiriyordu..
Gerçekten bizim algımızın aksine sahip olanlara hakikati güzellikle anlatamaz mıyız ?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Valla Bilgi Obezliği UKALALIKTAN çok daha az tehlikeli bir hastalık olsa gerek! Biz öyle biliyoruz…

 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
Güzel bir yazı ve paylaşımdı eline sağlık....Bir kaç yazı izninle bende eklemek istiyorum...

Blginin fazla olması aslında o kadar mükemmelde değil kötüde değil...önemli olan bilgilerin dogruluğu ve geçerliliği senin tarafından ne kadar araştırılıp kanımsandırıldığıdır (yani gerçekle örtüştüğüdür)...

Etrafta bir çok bilginin dolaşması onların kesin NET bir doğru olduğunu kanıtlamaz...Bir bilgiden istifade eden biri Araştırma eğilim yükümlülüklerinde Tembel bir insan gibidir...

Bilgi her ne kadar nihayi gerçekle dogru net olsada KESİNLİKLE bir SİLAH aracı olarak kullanılmaması gerekir...Bilgi silaha dönüştüğü zaman işte kendini kavurur ve bir anda istenmeyen zararlı yapı teşkil eder...

Bilgi aslında ilk başlarda mahsumdur fakat zamanla silaha çevrildiğinde mahsumluğunu ve doğruluk payını yitirir ve bundan sonra bilgi artık bir savaş aracı haline gelir..

Gerçeğe yakın net bilgiler verebilmek kişilerin karakter analizi ile ilgili bir durumdur....Kişilerin yani insanların karakter analizinin en temel yapı taşını dini inanç öğretileri belirler...burada yalancılık burada samimiyet burada açık sözlülük burada dogruya dogru haksıza haksız diyebilme iradesi vb güzel ahlak ve değerler felsefeleri aslında ALLAH ın insanlar üzerinde İnanç değerleri bakımından istediği maneviyat hayat ı yaşam değerleridir...

Hakkın ve hukukun her yerde olabileceğini düşünebilmesi ve en temel hak özgürlükleri olan insanların yaşam ve paylaşım özgürlüklere saygı çerçevesinde bakabilmekte bilginin sunumunda ve dinlenmesinde bir insani görevlerdir..

Karşı ki tarafın sözlerini dinleyebilmek ve kişilik haklarına saygın uygun sevgi dili şeklinde riayet edip eleştirisel yada boyutsal anlamlandırılmış kelimeler ile ifade etmek devamında bilgi sunumunda kişiyi üzmemek toplum içerisinde rencide etmeden eleştirisel ifadeler varsa ekleyebilmek çok önemlidir..

Bilginin fazlalığını oluşturan insanların hayatlarında ve yaşantılarında dikkat etmesi gereken ödevleride vardır....bunlar toplumsal ve kamusal alanlarda sende fazla bilgi olsada eğolara yenik düşmemek büyüklenmemek çok önemli....mümkün çerçevede FİFTH DENGE KURAMI diye adlandırdığım dengeyi eşit tutabilmek çok önemli...

ALLAH meziyetler verdiğinde bunun edinildiği değerler anlamında Mütevazi yapılığın kullanılması ve mümkün çerçevede öz değerlerde bir çok söz haklarının verilip dinlemesi çok önemlidir...

Demokrasinin temel nitelik eşiği olan birden fazla çeşitsel ve çoksal bilgilerin fazlalığı ve söz anlatımları çok önemlidir..Çok fazla konuşmacının eserlerini okumak dinlemek ve yorum analiz etmek oldukça önemlidir...Demokrasi bağrındaki hatalı hatasız tüm kelimeleri bünyesine alırken sonuç aşamasında süzgeçten eleyerek geçirir ve son nihayi tek bütünleştirilmiş bir bilgiyi oluşturur...

Eleştirisel boyutların hak ve özgür ifade biçimlerinde belirli insani kıstas sınırlamaları vardır bazen bu sınırlamalar dini özgürlük yaşam biçimlerinin sağlıklı işlemesi adına olması oldukça demokraside önemli olmalıdır...

İnsanların dini özgürlüklerinin yaşanamadığı bir hayat yaşam tarzında o bölge yada belde hatta ülkelerde demokrasinin temel nitelik haklarından söz etmek söz konusu dahi olamaz...devletler yada milletler kendi öz vatandaşlarının haklarını nasıl koruyabiliyorlar ise başka inanç ve özgür haklarında öz kimlik deger ve inançlarınıda koruyabilmeleri ve yaşatabilmeleri oldukça önemlidir...

Bilginin sunumunda egolar yada çıkarımlar üzerinde ufacık bir kayma ortaya samimiyet eksikliğini beraberinde ise inanç ve değerler anlamında zayıflıkları ifade eder...

Aslında sunum yapan bir insan şunu düşünmesi çok önemlidir...

Yazacağın ve yapacağın her etmen seni yansıtacak ki bundan daha önemlisi hayatın alanında ALLAH a karşı sorumlu olacaksın....İnsan şunu düşünebilmeli...nasıl yazabileyimde en güzel eleştiriyi karşı ki tarafı kırmadan mesaj şeklinde iletebileyim diye...

Neticede insan elde ettiği ünvana saygınlıkla bakar (bazıları hariç)...saygın bir makama karşı yapılacak eleştiriler aynı saygınlıkta rencide edici yada kırıcı olmaması çok önemlidir...ama bu demek değildir ki eleştirisel bir bilgi olmayaacak diye..elbette olmalı eleştirisel bilgiler hataları ayıklar dedim ya süzgeçin son aşaması bütünleştirilmiş tek bir bilgiye ulaşır diye önemli olan tek bir bilgiye ulaşabilmek için verilen emek çaba ve gayretttir...

Bugünlerin yada geçmüş zamanların dünyasında bile emeklemeden çaba ve gayret göstermeden ekmek bulamazsın...bilgide ÖYLE......bilgiye ulaşılmak için emek çaba gayret çok önemlidir fakat bilgiyi sunanın egolardan arınmış olması ve en önemlisi olayları pozitif subjektif yani tarafsız bakabilmesi gerekmektedir...

Her insan hayatında fanatiktir fakat bunun değer ivmesi vardır bu ivmede karşı tarafa söz hakkı ile olur....ama söz hakkı alıp bilgisini sunacak insanında aynı değerlerde kontrol mekanizmasını aşmaması gerekir....

Misal Dini değerleri olmayan ateist birini eleştirisel yaklaşabilirsin fakat o insanı üzmemen oldukça önemlidir...O insana insan gözüyle bakıp bak aslında şurada şu var burada bu işlenmiş diye güzel bir dille ifade edilmesi önemlidir çünkü inanç değerleri olmayan insanlar dünyadaki en kırılgan hassas insanlar sınıfındadır...bu tarz insanların benimsenmiş katı kuralları olur ki bu kurallardan ödün vermek bu tarz insanlar için büyük yıkım oluşturur...

O yüzden katı kuralları olan bir insanın yaklaşım tarzına göre bilgi sunumu önemlidir..

Bilgiyi nereye nasıl ve ne şekilde aktaracağının yolu yordamı ve planı çok önemlidir...pLANsız bir bilgi akışı ve süreci bozuk bir bilgi gibidir....Plansız yada düzensiz bir bilgi her yere kayabilir...

Bir bilgi akışı yazılarda bile genel kitlesel mi yoksa bölgesel mi gibi akış süreçleri önemlidiri...yani bilginizi sunarken hangi kitleye hitap edebileceğinizi ve edeceğiniz kitlelerde ne tür bir akış süreci sağlamak istediğinizi iyi bilebilmeniz gerekir...

Askeri alanda taktisyen olan bir generalin göz önünde olması düşünülürse süreci akışı daha iyi irdeleyebilen olabilmesi çok önemli çünkü bu generaller göz önündedir ve işleri taktik üretmektir...bir nevi bilgiler içerisinde geleceği önceden GÜVENLİK anlamında okuyabilmeleri gerekmektedir...yoksa ULUSAL GÜVENLİK kavramını koruyamadıklarında bilgi akış süreçlerini iyi değerlendirmedikleri geri dönüşü olmayan bir VİRAJA girebilirler...Misal TÜRKİYENİN ÇANAKKALE ZAFERİ de aslında bilgi karmaşıklığının çok olduğu bir sürecin olduğu zamanlarda olmuştu...

Aslında Mustafa Kemal Paşanın kasıtlı olarak ortalıkta fazla bilgi karışıklığı yapması iyi bir strateji ve zaman kazanımıydı...Buradaki bilgi karışıklı hem zaman kazandırdı hemde toplanıp düzenli ordu için gerekli mühimmatlar elde etmeye yardımcı oldu....

fakat burada ki zaferdeki en önemli etmen Mustafa Kemal Paşanın bilgi üzerindeki etmen KARARLI VE AZİMLİ duruşu idi....Bu bilgin duruş HALK üzerinde GÜVEN VE İNANÇ kavramlarını getirdi...Zaten bir şekil toparlanıp KURTULMAK isteyen bir HALK vardı fakat ortada çok bilgi karışıklığı ve buna istinaden GÜVEN sorunu vardı....BAKIYORLARDI....Bazı din insanları yabancı kuvvetlerle bakıyorlardı bazı komutanlar yabancı askerlerle birlikte bilgi akışı veriyorlardı....

Bilginin kullanıldığı alan ve verildiği mesajları çok önemli....hangi bilgiyi nereye nasıl sunduğunuz misali gibi...Aslın

Aslında çok bilgi OBEZ lik değil bana göre ÇEŞİTLİLİK önemli olan bu çeşitlilik içerisinde SÜZGEÇ ten geçirenin oluşturacağı BÜTÜN TEK BİR CEVAP tır....

Tek cevap insanların emek çaba gayret ve azmi hatta samimi ve kararlı duruşu ile ilgilidir ki bu kişilerin genel inanç ve öz değer kimliklerini oluşturur diye düşünüyorum ...bu konu üzerinde çok şey yazılır şimdilik bu kadarıyla kalsın....

şahsen benim düşüncelerim...

Böyle..
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
KARAYEL sam ( sam ismini ben verdim daha hoş dursun diye :).) rüzgarları vardır bilirmisiniz bilemem...

Bilgide ÖYLE karayel gibi eser estiği son noktaya kadar gider artık son noktada nasıl bir bilgi şekillenir bilinmez fakat şu bilinir bilginin esip gideceği son yere kadar KARAYEL ile birlikte düşünüldüğünde bir çok geçiş yerlerinde karışıklıklara uğrayabileceğidir...Meselede Son durak noktada BİLGİ yi BÜTÜNLEŞTİRİP tek bir CEVAP a ulaşabilmek değil midir? (ama doğru olan bir bilgiye işte burada kişinin akışı işleyenin durumu önemlidir).. öyle..,

o zaman şu var kişilerin iyi bir araştırmacı ve okuyan olabilmesi çok önemli...OKUMAK güzeldir.

Böyle.
 
Üst