Asiltürk İmam Hamanei'yi Hastanede Ziyaret Etti

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
asilturk-imam-hamaneiyi-hastanede-ziyaret-etti-4520.jpg

Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, İslam Devrimi lideri Seyyid Ali Hamanei’yi hastanede ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu.


Uluslararası Gazze Konferansı dolayısıyla Tahran’da bulanan Milli Görüş lideri Oğuzhan Asiltürk ve konferansa katılan diğer bazı şahsiyetler prostat ameliyatı olan İmam Hamenei’yi yatmakta olduğu hastanede ziyaret ettiler.
ZiyaretTe Oğuzhan Asiltürk'ün yanı sıra Lübnan Hizbullah Genel Sekreter yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Lübnan İslami Tevhid Hareketi Lideri Şeyh Bilal Şaban, Lübnan'dan Şeyh Ali Fadullah, Lübnan Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Ahmed Zeyn, Komor Adaları Eski Cumhurbaşkanı Ahmed Sambi, Pakistan'dan Sacid Nakavi, Affanistan'dan Asıf Muhsini, Irak'tan Şeyh Sadreddin Kapanci de yer aldı.
Sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyarette karşılıklı dua ve başarı dilekleri dile getirildi.
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
oguzhan-asilturk-tahran-konferansinda-konustu-4508.jpg

Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk Tahran'da düzenlenen Uluslararası Filistini Destekleme Konferansında yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulun

du.
Ramazan Bursa/Tahran

Asiltürk: “İslam BM ve NATO’sunu kuralım, dünya siyasetine ağırlığımızı koyalım”
Toplantıya Türkiye’den katılan Saadet Partisi Yüksel İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’te Konferansta bir konuşma yaptı.
Konuşmasında, İslam Ülkelerinin üç ana prensibi esas alması gerektiğini söyleyen Oğuzhan Asiltürk; “Bunlardan birincisi Müslüman Ülkeler birlik ve beraberlik içinde olmalı, İslami ölçülere uymalı, zalimlere destek olmamalıdır. Bu çok önemli ilkedir. İkincisi Müslümanlar Batılı ülkelerin dümen suyunda gitmemeli Şahsiyetli Dış Politika izlemelidir. Bütün insanlığın özlediği hakkı üstün tutan bir dünya düzeninin kurulması için İslam ülkelerinin güçlü olması gerektiğinden, İslam ülkeleri uydu değil lider ülke olmaya çalışmalıdır. Üçüncüsü ise, Müslüman Ülkeler yeryüzünde fesadın önlenmesi, bütün insanlığın saadeti için mücadele etmelidir şeklinde konuştu.
Müslüman ülkelerin kendi Birleşmiş Milletlerini kurarak dünya siyasetine ağırlığını koyması gerektiğini belirten Asiltürk; “Bugünkü yanlış kurulmuş olan Birleşmiş Milletlerin yerine 60 tane bağımsız Müslüman ülkenin öncülüğünde Âdil Düzene dayanan yeni bir Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı, hakkı üstün tutan inanca dayalı olarak kurulmalıdır. Böylece yeryüzündeki 1,5 milyar Müslüman’ın tek bir kuvvet olarak dünya siyasetine ağırlığını koyması sağlanmalıdır” dedi.
Müslüman ülkelerin en acil yapacağı işin kendi NATO’sunu kurmak ve Gazze’de ki zulmü engellemek olduğunu söyleyen Asiltürk; “Bugünkü NATO İslam’a karşı kullanılıyor. Kuvveti üstün tutan bir anlayışla kurulmuş olduğundan zulüm makinesi gibi çalışıyor. Bunların yerine Herkes bu dünyada âdil bir düzen içerisinde yaşamalıdır. fikrini koruyacak olan Müslüman Ülkeler Savunma ve İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. Bu Teşkilat derhal Gazze’de zulmü önlemek üzere görev almalıdır” ifadelerini kullandı
 

KAFKAS

Kıdemli Üye
Katılım
3 Nis 2014
Mesajlar
6,397
Tepkime puanı
445
Puanları
83
Konum
İstanbul
ASİLTÜRK'ÜN KONUŞMASININ TAM METNİ

Besmele, Hamd, Salatu selam.
Bu çalışmaların ana hedefi Hakkı üstün tutan “Âdil bir Dünya Düzeninin” kurulması hedefidir. İslam ülkeleri üç ana prensibi esas almalıdır:
* Bunlardan birincisi Müslüman Ülkeler birlik ve beraberlik içinde olmalı, İslami ölçülere uymalı, zalimlere destek olmamalıdır. Bu çok önemli ilkedir.
* İkincisi Müslümanlar Batılı ülkelerin dümen suyunda gitmemeli Şahsiyetli Dış Politika izlemelidir. Bütün insanlığın özlediği hakkı üstün tutan bir dünya düzeninin kurulması için İslam ülkelerinin güçlü olması gerektiğinden, İslam ülkeleri uydu değil lider ülke olmaya çalışmalıdır.
* Üçüncüsü ise, Müslüman Ülkeler yeryüzünde fesadın önlenmesi, bütün insanlığın saadeti için mücadele etmelidir.
Bugün Filistin ve Gazzede uygulanan zulmüm yanında bütün İslam âleminin içinde bulunduğu baskı, zulüm ve her türlü sömürüden kurtulmanın tek yolu, yapılması gereken ilk şey, Müslümanların Kur’an’da emredildiği şekilde birlik haline gelmeleridir. “Müminler tek bir ümmettir”. Ehli küfür de tek bir millettir. Ancak Yahudi ve Hıristiyanlar Birleşmiş Milletler adı altında tek bir birlik oluşturmuşlar. Ve bütün dünyayı kendi çıkarları için yakıp yıkmakta, sömürmektedirler.
Bugünkü yanlış kurulmuş olan Birleşmiş Milletlerin yerine 60 tane bağımsız Müslüman ülkenin öncülüğünde Âdil Düzene dayanan yeni bir Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı, hakkı üstün tutan inanca dayalı olarak kurulmalıdır. Böylece yeryüzündeki 1,5 milyar Müslüman’ın tek bir kuvvet olarak dünya siyasetine ağırlığını koyması sağlanmalıdır.
Birleşmiş Milletleri Demokrasiden, insan hak ve hürriyetlerinden söz ederek kurdular. Ancak aynı zamanda bir de Güvenlik Konseyi kurdular ki bazı devletler burada veto hakkına sahipler. Onlardan birinin istemediği hiçbir karar uygulanamıyor. Böyle Milletler topluluğu olmaz. Onun için de bu Birleşmiş Milletler kurulduktan sonra bugüne kadar hiçbir müsbet işe yaramamıştır. Dünyadaki hiçbir zulmü önlememiştir. Çünkü kuruluşu yanlıştır. Dünyanın haksızlıklardan kurtuluşu Batılıların eline bırakılamaz.
D-8’lerde 8 tane Müslüman ülke bir araya gelmiş, çekirdek oluşturmuş, 1 milyarlık bir topluluk meydana getirilmişti. Bu teşkilatın hedefine ulaştırılması gerekir.
Avrupa Birliği gibi sömürücü ekonomik topluluğun yerine, âdil düzene dayanan bir ekonomik topluluğu, Müslüman ülkeler kendi aralarında kurarak dünyaya örnek teşkil etmelidir.
Müslümanlar kendi para birimine geçmeli, bütün ticaretlerini kendi paralarıyla yapar hale gelmeli, kendi Dünya Bankalarını, kendi Para Fonlarını kurmalılar.
Bugünkü NATO İslam’a karşı kullanılıyor. Kuvveti üstün tutan bir anlayışla kurulmuş olduğundan zulüm makinesi gibi çalışıyor. Bunların yerine Herkes bu dünyada âdil bir düzen içerisinde yaşamalıdır. fikrini koruyacak olan Müslüman Ülkeler Savunma ve İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. Bu Teşkilat derhal Gazze’de zulmü önlemek üzere görev almalıdır.
Bu işbirliği teşkilatı bütün Müslüman ülkelerin savunma araç ve gereçlerini standartlaştıracak, bunları üretecek ve böylece 1,5 milyarlık bir âlemin ortak gücüyle tarihte olduğu gibi yeryüzünde hak ve adalet korunacaktır.
UNESCO’nun yerine gerçek bir Kültür İşbirliği Teşkilatı kurulmalıdır. Bugünkü UNESCO, kuvveti üstün tutan ve hâşâ ilahlık iddia eden zâlim Eski medeniyetlerin tanıtılmasına gayret ediyor. Bu medeniyetler, insanlığa felaketten başka bir şey getirmemiş zulüm düzenleriydi.
Bu incelikleri batılılar anlamazlar. İyi, doğru, güzel, faydalı ve adaleti esas alan bir Kültür İşbirliği Teşkilatını Müslümanlar kurduğunda insanlığın hayrına hizmet yaparlar.
Bilindiği gibi dünyamız ırkçı emperyalist güçlerin 5 bin yıldan beri güttükleri amaçlarını gerçekleştirmek için azgınlaştıkları bir noktada bulunuyor.
Birçok Müslüman ülke işgal edilmiş, görülmemiş zulümler yapmış ve bütün dünya kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.
Bu emperyalistlerin zihniyeti, Filistinde yaptıkları gibi ya öleceksiniz ya da kölemiz olacaksınız şeklindedir. İşte bugün Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Libya’da ve dünyanın birçok başka yerinde yapılan bu uygulamadır.
Müslüman ülkeler kendi Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler teşkilatlarını kuracaklarına, Irkçı Emperyalizm diye de bilinen Siyonizm’in kontrolü altındaki bu “Birleşmiş Milletler” teşkilatına katılarak yeryüzünde yapılan zulümlerin, akıtılan kanların veballerine ortak olmaktadırlar. Bu kabul edilemez bir durumdur.
İnsanlığın huzuru için Müslüman ülkeler bir araya gelerek kendi “Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler” teşkilatını âcilen kurmalıdır. Ancak bu şekilde Müslüman Ülkeler Allahın emrine uygun bir iş yapmış olurlar, tek bir ümmet, tek bir devlet gibi hareket edebilirler. Fiilen yapılması gerekli bu “Birlik ve Beraberlik” gerçekleştirilemezse ne yaparsak yapalım sömürüden de kurtulamayız ezilmişlikten de. “Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı yapışın” emrine uymuş olmayız.
Noksanlığı kendimizde aramız lazım. Kuran’a hep birlikte sımsıkı sarılmadığımız, tefrika yaptığımız, birlik olmadığımız için Müslümanlar olarak bu belâ ve musibetlere uğruyoruz. Elbette hepimiz değişik ölçülerde vebal altındayız. Birlik ve kardeşlik içinde olmak bir yana hayretle görüyoruz ki birbirlerini düşman gibi gören Müslüman Devletler var.
Afganistan işgal edildi, Irak işgal edildi, Libya işgal edildi, Mısır’da Siyonizmin kontrolünde bir askeri darbe yaptırıldı, Suriye üçe bölünmeye çalışılıyor. Sırada İran ve Türkiye var.
Bu toplantıya katılanlar, hükümetlerin temsilcileri olmadığı için kendileri karar alma ve icra etme konumunda değiller. Ancak şuurlu Müslümanlar olarak tebliğ görevlerimizi yapmamız, bulunduğumuz ülkelerde iktidarları bu hedeflere yönlendirmeye çalışmamız çok önemlidir. Peygamberlerin görevinin de tebliğ olduğunu hatırlarsak, yapacak çalışmanın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar.
Konuşmamı bitirirken yapacağımız çalışmaların Allahın izniyle nasıl etkiler meydana getirebileceğine gösteren bir olay anlatacağım.
Bundan yıllar önce çok büyük bir kasırga Avustralya’nın güneyinde teşekkül etmiş. Bu kasırga kuzeye doğru yürüyor. Asya’ya gidecek ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olacaktı. Çok büyük bir tahrip gücüne sahip ve herkes büyük bir felaket beklerken bir de görüldü ki, bu büyük kasırga
Avustralya’yı geçtikten sonra Asya’ya gidecekken, yön değiştirerek yönünü okyanusa çevirdi ve bütün enerjisini okyanusa boşalttı. İnsanlık büyük bir felaketten kurtuldu.
Meteoroloji uzmanları, fizikçiler ve kimyacılar bütün uzmanlar seferber oldular. Nasıl oldu da kasırga yön değiştirdi. Bunu incelemeye başladılar. Sonunda ittifakla tesbit ettikleri husus şudur: Meğer tam o tarihte, Avustralya’da kelebekler bir yerden bir yere göç ediyorlarmış. Bu göç esnasında o kelebek topluluğunun kanat çırpmalarından oluşan hava hareketi bu muazzam gücün yön değiştirmesini sağlamış.”
Bütün bunları niçin anlatıyorum? Kelebeğin kanat çırpışı kadar basit bir etki, kasırgaların yönünü değiştirirse, kasırga halinde insanlığı felakete sürükleyen birçok hareketin de önlenmesi, Allah’ın izniyle, müminlerin mütevazı çalışmalarıyla mümkün olabilir. Zira kudret kuvvet sahibi yalnız Allah’tır. O dilediğini yapar.
Allah buyuruyor “…kim Allah’a güvenirse Allah ona yeter.” Yeter ki bizler de Allaha güvenip çalışalım.
Şuurlu Müslümanların bu toplantısının, başta İslam âlemi olmak üzere bütün insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi Allah’a emânet ediyorum.
Esselâmu aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
 
Üst