Aşı karşıtlari çoğalıyor

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Çocuklar tehlikeli hastalıklara karşı aşılanmalı mı? Bu konudaki kararı ailelerin vermesi gerekiyor. Uzun süredir bazı ailelerin çocuklarını aşılatmamasının nedenlerini araştıran psikolog Cornelia Betsch, bu ebeveynlerin tümünün aşı karşıtı olmadığı görüşünde.
Psikolog, bazı ailelerin çocuklarını aşılatmamasının arkasında, çok basit nedenlerin bulunduğunu hatırlatıyor ve ailelerin gündelik hayatlarını iyi organize edemedikleri için çocuklarını aşılatmayabildiğini söylüyor. Bunun yanı sıra korkuların önemli bir etken olduğunu belirtiyor. Ancak risklerin yeterince algılanmamasının ise bir başka önemli faktör olduğuna işaret ediyor. Betsch'e göre aileler internette aşının risk ve avantajları konusunda yeterince bilgilenerek bu konuda bir karar vermeli.

Diğer faktörler neler?
Uzman, ailelerin çocuklarını aşılatma konusunda başka faktörlerin de etkili olduğunu kaydediyor. Bazı ailelerin, 'Herkes çocuğunu nasıl olsa aşılatıyor, o zaman benim çocuğum tehlikede değil, aşılatmasam da olur' görüşünü savunduğunu belirtiyor.
Ancak böyle düşünenlerin gözden kaçırdığı bir nokta var: Kızamığa yol açan virüsün agresif biçimde yayılmasının önlenmesi için halkın yüzde 95'inin virüsten korunması şart. 2012 yılında Almanya'da bir ve ikinci kızamık aşısını olanların oranı 92,4'tü. Salgın, virüsü birbirine yayabilecek yeterince insan olursa ortaya çıkıyor.
Aşı yaptırmama Almanya'ya özgü bir sorun değil
Dünya genelinde birçok ülkede farklı kaygılarla çocuğunu aşılatmayan aileler var. İngiltere ve ABD'de aşıya şüpheli yaklaşanlar İngiliz gastroenterolog (mide ve bağırsak hastalıkları uzmanı) Andrew Wakefield'in araştırmasını dayanak olarak gösteriyor. Wakefield, kızamık aşısı ile ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan otizm arasında bir bağlantı olduğunu savunuyor. Gerçi bu araştırma çoktan çürütüldü ancak ABD'deki aşı tartışmalarında Cumhuriyetçi senatör Rand Paul, yine de "Kızamık aşısı ile zihinsel engel arasında bağlantı olduğunu duydum" tezini dile getirdi.

ABD'de aşı karşıtları bir hareket olarak görülüyor
Almanya'da aşıyı reddeden çok sayıda grup var. Ancak ABD'den farklı olarak kamuoyunda bir bütün olarak görünmüyorlar. ABD'de aşı karşıtları kendilerini Anti-Vaxxer, yani 'Aşı Karşıtı' olarak nitelendiriyor. Bu hareketin taraftarları çok sayıda yeni enfeksiyonun ortaya çıkmasıyla medyada ilgi görmeye başladı. ABD'de 2000 yılından bu yana kızamığın üstesinden gelinmiş gibi görünüyordu. Ta ki geçen Aralık ayına kadar. Aralık ayında yüzlerce kişiye kızamık teşhisi konuldu. Ancak ABD'de kamuoyundaki tartışmalara bakıldığında, aşı karşıtları bilinçli görünüyor. Muhafazakârlar devletin karşısında kendi karar verme yetkileri olduğuna işaret ediyor. Dini çevreler ise aşının kürtajla alınan ceninlerdeki hücrelerden yararlanılarak geliştirildiğini belirterek, bu durumun dini inançlarıyla bağdaşmadığına dikkat çekiyor. Bir başka grupsa bilimsel çalışmaları gerekçe göstererek aşıya toptan karşı çıkıyor.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
'Bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım'
Yedi yaşındaki oğlunun ilk aşılarını sorgusuz sualsiz yaptıran Asena Devlet, dördüncü yaşta yaptırdığı aşıyla gelen olumsuz reaksiyonlardan sonra aşılara şüpheci yaklaşmaya başlamış. İki yıldır bu konuyu araştıran Devlet, oğluna artık aşı yaptırmıyor. İsmi bizde saklı bir diğer anne ise bir yaşındaki kızını aşılatmıyor. Nedenlerini bu iki anneden dinledik.ayan yazı dizimizde kısa süre önce Türkiye 'de yeniden gündeme gelen aşı tartışmasından bahsetmiş, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül'ün, aşının ne olduğu ve neden gerekli olduğuna dair açıklamalarına yer vermiştik. Bugün ise aşılara eleştiri getiren ve çocuklarına aşı yaptırmayan iki anne ile birlikteyiz.Asena Devlet yedi yaşında bir erkek çocuk annesi. Boğaziçi Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu, Türkiye'de editörlük, çevirmenlik ve yabancı dil öğretmenliği yapmış. Şu anda yaşadığı Hollanda'da oğlunun dünyaya gelmesinin ardından bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra işten ayrılıp tam zamanlı annelik yapmaya başlamış bir kadın. Kendisiyle, kurucusu olduğu ve ebevynleri 'çocuklarını aşılatmadan önce bilgi sahibi olma' yönünde uyaran bir Facebook topluluğu vesilesiyle buluştuk.Devlet'in 'aşı meselesine' olan ilgisi; oğlunun yaşadığı aşı reaksiyonu sonrasındaki tedavi ve araştırma sürecinde başlıyor. Bugün yedi yaşında olan oğlunun aşılarını, oğlunun dört yaşındayken aşıya karşı gösterdiği reaksiyon ertesinde yaptırmayı bırakıyor.İki yıldır yoğun olarak internet üzerinden bütüncül sağlık, beslenme ve fonksiyonel tıp alanlarındaki sertifika programlarına katıldığını, ailesinin sağlığı için güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeye çalıştığını söyleyenAsena Devlet sorularımı yanıtladı.Çocuğunuza aşı yaptırmama kararını nasıl aldınız?Aşılarla ilgili tek bir şüphesi ve bilgisi olmayan bir anneydim. 1974 doğumluyum, Elazığ'da bulunduğumuz okul öncesi dönemde ağabeyimle su çiçeği haricinde tüm hastalıkları peş peşe geçirmiş çocuklarız. '80 döneminde okullarda uyguladıkları aşılar dışında aşı bilmeyen, o olduğumuz toplam belki üç doz aşıdan sonra da belirgin bir yan etki göstermemiş nesildeniz biz.Yabancısı olduğumuz ve usulleri, kanunları henüz tam bilmediğimiz bir ülkede oğlumuzun doğumunda sonra davet edildiğimiz rutin kontrollerin birinde, "Aşılarını olması lazım bebeğinizin, ileride kreşe veya okula girişte problem de olur" denilerek önümüze bir form konuldu ve çocuğunun sağlığı için en iyisini yapmaya zaten hazır ve 'yabancı statüsünde' olduğumuz ülkenin bürokratik engelleriyle uğraşmaya niyeti olmayan taze anne-babalar olarak formu bile okumadan imzayı attık. Oysa ne Hollanda'da aşılar kanunen mecburi, ne de kreş veya okula girişte aşı şartı aranıyormuş.KKK (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşısı ile ilgili şaibeler kulağımıza çalınınca ailemizdeki eski ve yeni kuşak hekimlere danıştık ancak net bilgi alamadık. İlk iki senelik aşılarını tereddütlerimize rağmen oldu oğlum. Ancak dördüncü yaş aşılarından sonra gelişen reaksiyonla acil servisin yolunu tuttuk. Hayatımızda yeni bir sayfanın açıldığı dönem oldu bu.Ve araştırmalara mı başladınız? Aşıların yan etkilerine dair bilimsel dayanaklara mı ulaştınız?En başta yapmam gerekeni yapmadığım, araştırmadan oğluma bunu yaşattığım için büyük suçluluk duygusuyla araştırmaya başladım. Araştırdıkça oğlumun gördüğü zararın görünürdekinden nasıl daha ağır ve derin olduğunun farkına vardım. Dünyam karardı.Aşıların prospektüsteki yan etkilerini okudukça, geriye dönük küçükken aslında aşılardan sonra yaşadığımız fakat asla aşıyla ilişkilendirmediğimiz sorunlar yerine oturdu. Dünyanın her yerinde anne-babaların benzer sorunlarla boğuştuğunu, sisteme dair büyük sorunların, ihmallerin olduğunu anladım. Bu arada oğlumun sağlığı hızla bozuluyor; iştah kaybı, içe kapanıklık ve çekingenlik, ard arda geçirilen üst solunum yolları enfeksiyonları, nörolojik tikler, alerjiler birbirini kovalıyordu.Yolumuz bu noktada homeopatiyle kesişti. Naturapat (Doğal tedaviler uygulayan alternatif tıp uzmanı) ve klasik homeopat olan hekimimizin kontrolünde bağırsak ve üst solunum yollarına yönelik tedaviye başladık, aşılar için özel tedaviler (remedy) uygulandı, lenfatik sistem desteklendi, vitamin destekleri aldık ve oğlumuz sadece bir, iki haftada nefes alabilmeye, yemeğini yemeye başladıç. Birkaç aya kalmadan tikler gitti. Çok daha mutlu ve canlı bir çocuk haline geldi. Ailecek büyük bir dönüşüm yaşadık; sağlığa, beslenmeye bakışımız değişti, dar kalıpların ötesindeki alternatifleri keşfettik.Hayatta en güvendiğim hekim olan babamın bu süreçte her şeyden önce çocuğumla ilgili alacağım kararı annesi olarak bana bırakması, seçimlerimizi saygıyla karşılaması, anlattıklarımı dikkate alıp üstüne bir de üşenmeden araştırma yapıp bana bilimsel kaynak sağlaması, bana olan güven ve desteği, benim için her şeyden kıymetli. En büyük bilimsel dayanağım, vaksinolojinin neredeyse tamamıyla bilimsel dayanaktan yoksun olmasıdır.(Vaccine Illusion, Tetyana Obukhanych, İmmünolog)Peki var olan aşı programına temel itirazınız nedir?Bugün yenidoğanın bağışıklık sistemiyle ilgili ne kadar az bilgiye sahip olduğumuz bizzat immünologlarca çeşitli yayınlarda ifade ediliyor(Novel Roles for Immune Molecules in Neural Development: Implications for Neurodevelopmental Disorders, Front Synaptic Neurosci. 2010)Her gün muazzam giriftlikte bir yapı olan immün sistemimizle ilgili yeni keşifler geliyor(Immunosuppressive CD71+ erythroid cells compromise neonatal host defence against infection. Nature. 2013 ve Molecular mechanisms underlying anti-inflammatory phenotype of neonatal splenic macrophages. J Leukoc Biol. 2007). Hal böyleyken; Amerikan yasalarınca 'kaçınılmaz olarak güvenliği sağlanamayan' (unavoidably unsafe) ilaç kategorisine alınıp, ilaç firmalarına dava açılmasının yolu bütünüyle kapatıldıktan sonra, daha güvenli hale getirmek için ortada hiçbir nedenlerinin kalmadığı, ilaç firmalarının her ne zarar verirse versin yasalarca her türlü hukuki sorumluluktan muaf tutuldukları tek ürünü olan aşılarla, yenidoğan ve bebeklerin vücutlarına yoğun bir immünolojik saldırı yapılıyor. Temel itirazım budur.Popülasyonun zayıf bireylerine 'kaçınılmaz olarak zarar verileceği' bilinmesine rağmen, sürünün bütünü, genelin selameti için bu bireylerin kurban edilmesinde sakınca görmeyen yeni bir tıp etiğinden bahsediyoruz.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Tüm aşıların mı yoksa belli aşıların mı çocuğa fayda yerine zarar getireceği düşüncesindesiniz? Dolayısıyla yaptırmak istemediğiniz -ya da keşke yaptırmasaydım dediğiniz- aşılar programın tamamındaki aşıları mı kapsıyor?Şöyle yanıt vereyim, bir çocuk daha yapacak olsam hiçbir aşıyı yaptırmazdım. Kişiyi koruyacak bir tek şey var, o da kendi bağışıklık sistemi. Bağışıklık sistemini diğer vücut sistemlerinden bağımsız olarak manipüle edemezsiniz. Vücudun herhangi bir noktasına yaptığınız müdahale, silsile halinde birbirini takip eden değişim ve etkileşimleri doğurur. Vücutta bilinmeyen ve kontrolünüz dışındaki sayısız değişken olduğunu ve immünoloji dalının bu açıdan baktığınızda kısıtlarını çok net ifade eden, Stanford Üniversitesi'nden bir araştırmacının yazısını öneriyorum okurlarınıza(http://sm.stanford.edu/archive/stanmed/2011summer/article7.html)Yine, 10 yıl öncesine kadar beynin kendine ait bir bağışık sisteminin olduğu dahi bilinmez, savaş halinde olduğumuz mikroplar sayesinde hayatta kalabildiğimiz bugün anlaşılmış ve bu mikropların ana makamı olan sindirim sisteminin bağışıklık sistemimizin yüzde 80'ini oluşturduğu ancak son birkaç yıldır telaffuz edilmeye başlanmıştır.Tüm dünyada sağlığa daha bütüncül bir yaklaşım hakim olmaya başlamışken hekimlerimizden bizlere bağışıklık sistemimizi nasıl güçlendireceğimizin yollarını öğretmelerini, beslenmenin ve mikrobiyotamızı çeşitlendirmemizin hayati önemini halka anlatmalarını bekliyoruz. Olması gerektiği gibi küçük yaşta tahrip edilmemiş, desteklenmiş bağışıklık sistemi sayesinde geçirip edineceği kalıcı bağışıklığı neden, hangi nedenlerle beş senede bir tekrarlayıp bütün riskleri yeniden yeniden almamızın gerektiğini, üstelik koruma garantisi bile olmayan, yüzde 100'e yakını aşılı popülasyonlarda bile aynı hastalıkların düzenli olarak patlak verdiğini gördüğümüz aşıların yapay, taklit korumasına neden tercih etmemiz gerektiğine dair geçerli bir açıklaması yok tıp dünyasının.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Oğlunuz için aşının koruduğu, korumayı amaçladığı hastalıklara karşı ne tür önlemler alıyorsunuz?Aldığı homeopatik tedaviden ve hayatımızdan olabildiğince ekstra kimyasalları çıkarıp yüzde 100 organik beslenmeye geçişimizden sonra oğlumun bağışıklık sistemi, ateşi gereken şekilde yükselterek kendi kendine enfeksiyonları hiç müdahalesiz kısa sürede yakıp bitirecek ve bu kısa hastalık periyodu sonrası çok daha zinde olacak denli güçlendi. Şu aşamada tek kaygım, çocukluk döneminde geçirip de kalıcı bağışıklık sağlayamadığı hastalıklarla ergenlik döneminde karşılaşması olur. O yüzden bu evrede ne kadarını geçirirse kardır diye bakıyorum, engellemeye çalışmıyorum.Yine de son derece temiz beslenen, düzenli uyuyan, stres ortamı oldukça düşük ve sadece doğal malzemelerle, teknolojisiz eğitim veren bir okula devam eden, farmasötik ilaç/antibiyotik kullanmayan, mikroplardan kaçmak yerine doğayla haşırneşir olmaya teşvik edilen ve böylelikle hem aldığı probiyotik gıda ve desteklerle iç florası, hem de vücudunun dış florası zenginleştirilen, GDO ve Glifosat'tan mümkün olduğunca kaçınılan, sevilen, değer verilen ve mutlu bir çocuğun aldığı bu temelle ve kazandırılan alışkanlıklarla hayatının geri kalanını da sağlıklı geçireceğini düşünüyorum, ümid ediyorum.Anne-babası olarak eşimle sürekli kendimizi geliştirmeye, gerektiğinde kullanmak üzere alet çantamızı zenginleştirmeye, imkanlarımız dahilinde sağlıkla ilgili mevcut ne olanaklar varsa bunlardan yavaş yavaş edinmeye ve deneyimlemeye çalışıyoruz."Modern anneler kabakulak, kızamık gibi hastalıkları görmemiş. Bu hastalıkların 50 sene kadar önce ne kadar öldürücü olduğunu bilmiyorlar" görüşüne yanıtınız ne olurdu?Bu Amerika'da tıp ve ilaç sektörünün aşı konusundaki en faal aktörü Prof. Dr. Paul Offit'e ait bir ifadedir. Bu bildirimin aksi çok rahat şekilde Amerikan ve İngiliz resmi mortalite ve morbidite kayıtlarından teyit edilebilir. Aşıların devreye girmesinden çok önce, bu hastalıklardan ölümler yüzde 90'ın üzerinde düşüş göstermiş, aşısı olmayan hastalıklar da doğal bir seyirle etkisini kaybetmiştir.Bu istatistikleri görmeseniz dahi, çok basit şekilde 1920 ve 30'ların tıp fakültelerinde okutulan ders kitaplarına bakıldığında o dönemin hekimlerinin bu şimdi vebadan tehlikeli diye lanse edilen basit çocukluk hastalıklarını nasıl tarif ettiğini ve ne denli rahat olduklarını görürsünüz.Bu hiç komplikasyon olmuyordu demek değil tabii ki ancak Holywoodvari bir dramatizasyonla nakledilen bu tip yalan yanlış ifadeler yüzünden bugünkü genç anne-babalar bu hastalıkları geçiren her çocuk ölecek zannediyor. Korkarım buna bugünün genç hekimleri de dahil.Hekimlerimiz çocuklukta geçirilecek normal hastalıklarda komplikasyon neden oluşur, anne-babalara bunu anlatmalı ki kendileri için gerçek risk nedir, değerlendirebilsinler. Bunlar da çok basit şeyler aslında; anne sütü yerine kullanılan formül süt, konvansiyonel/pastörize inek sütü, sıklıkla kullanılan farmasötik ilaçlar ve özellikle antibiyotik, bozuk/kötü beslenme, aşılar ve elbette evde bakım için uygulanacak basit yöntemlerin bilinmemesi.O yüzden, sonsuza kadar aşılanıp durmazsak "Bir zamanların bu ölümcül hastalıkları aşı öncesi dönemdekine çıkar" bildirimleri resmi istatistikler bakımından doğru değil. Ölüm oranları aşılar devreye girmeden önce yüzde 90'ların üzerinde azalmış durumda zaten. Hem de modern zamanlarda bu hastalıklardan ölümlerin neden azaldığına dair daha rasyonel bir açıklama mevcut. Yok hayır, aşı değil elbette bu... Hijyen, yani temizlik. Makalenin adı, 'Hijyen ve enfeksiyonlar arasındaki neden-sonuç ilişkisine dair kanıtlar.'(Allison E Aiello and Elaine L Larson, What is the Evidence for a Causal Link Between Hygiene and Infections?)Türkiye'nin geleceğinden bahsediyoruz, yarınımız çocuklarımızın zihinsel, ruhsal ve bedensel sağlığından. 2025'te her iki erkek çocuktan birinin otizm teşhisi alacağı öngörülen, psikoterapötik ilaç kullanma yaşı 4'e inmiş, çocuk nüfusunun yüzde 54'ü bugün kronik hastalık sahibi, 10 sene öncesinin verilerine göre her 50 çocuktan birinin otizmli olduğu, sağlık sistemi büyük bir çöküntü içindeki Amerika'dan gelecek yönlendirmelere ihtiyatla yaklaşılmalı, mesajı kimin verdiğine dikkat edilmeli derim ben naçizane.SÖZ; BEBEĞİNE AŞI YAPTIRMAYAN BİR BAŞKA ANNEDE:'Ya aşıdaki koruyucu madde çocuğuma kalıcı zarar verirse?'35 yaşında, üniversitede biyoloji eğitimi almış ve bir yaşında bir kız çocuk annesi. Yargıtay'ın 'Geçerli bir gerekçe yoksa aşı için ebeveyn rızası aranmaz' yönündeki kararının ardından kendisine ulaşıyoruz ancak bilinçli olarak aşı yaptırmayı reddeden pek çok ebeveyn gibi isim vermek istemiyor. Aşılara neden şüpheli yaklaştığını kendisinden dinledik...
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Aşılarla ilgili şüpheleriniz nasıl başladı?Özel sektörde çalışıyorum. Bir arkadaşım vesilesiyle homeopati ile tanıştım, kendi şikayetlerim için kullandım. Yıllardır süren regl sancılarım ve gözlerimde kaymayla birlikte ağrı vardı, hiç birisi kalmadı. Yöntemle ilgili derin araştırmalar yaptım. Aşı ile ilgili yazılmış yazılara ve yaşanmış bazı örneklere de ulaşma şansım oldu. Okudukça annemin söyledikleri aklıma geldi, tüm aşılarım yapılmış ama çocukluk çağı hastalıklarımı oldukça zor geçirmişim. Ancak kardeşimin aşı vakti gelmeden ona benden tüm bu hastalıklar bulaşıyor ve çok kolay atlatıyormuş. Bir yazıda çocukların bağışıklık sistemi tam gelişmeden yapılan gereksiz uyarmaların bağışıklık sisteminde uzun vadede problemler yaratabilecegini yazıyordu. Aşı yapılması gerekliliğini savunan uzman görüşleri ve karşıt uzman görüşlerinin ulaşabildiğim kadarını okudum.Ailemde neredeyse herkeste otoimmün hastalıklar var. Otoimmün hastalık ne demek? Bağışıklık sistemindeki savaşçı hücreler yabancı ve zararlı etkenlere karşı savaş açar ve onları yok ederler. Biz de bu vesileyle hastalıklardan kurtuluruz. Ancak bazen bir nedenden dolayı savaşçı hücreler kişinin kendi hücrelerini yabancı zanneder ve onlara savaş açar. Bu saldırı sinir hücrelerine yapılırsa, MS dediğimiz hastalık ortaya çıkar.Kendi durumunuzdan dolayı daha hassastınız yani...Evet, kendimden yola çıktım. Genetik olarak otoimmün hastalıklara sahip bir ailenin çocuğuyum. Bu demek ki bende bağışıklık sistemi gerekenden fazla tepki verme potansiyeline sahip. Sonra ne oluyor, ilk aşı ile bağışılık sitemim uyarılıyor sonra ikinci aşı ve hatta yetmedi karma aşı dediğimiz aşılar ve sistem kontrolden çıkıyor çocukluk dönemim sürekli hastalıklarla geçiyor. Ve alerjen bir çocuk oluyorum, neredeyse her şeye alerjim vardı. Peki alerji ne demek? Bağışıklık sisteminin her şeyi düşman zannedip tepki vermesi demek.Resim kafamda şekillenmeye başlamıştı. Bu bilgilerim ve yeni bilgilerim ışığında etrafımı ve çocukları gözlemlemeye başladım. Görüyordum ki toplumda alerjileri olan çocuk sayısı her geçen gün artıyor, evet yapılan aşılar için gerekçe gösterilen hastalıklar çok tehlikeli ama bu alerjen çocukların başına ne geleceği ve tehlikenin boyutu henüz bilinmiyor. Bu konuda tıp dünyasının daha geniş kapsamlı araştırma yapması gerektiğini düşünüyorum.Bir deyim vardır; yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal. Ailelerin tam da bunu yaşadığını düşünüyorum. Ben de anne olunca bunu yaşadım. Çocuğum benden genetik hafızasını almıştı. O da potansiyelde aşırı hassas bir bağışıklık sistemine sahipti. Daha çok okudum, örnekleri araştırdım. Daha yeni İtalya'da bir anne, çocuguna aşı vurulduktan sonra kolunun ağrımasıyla başlayan şikayetlerin asla durmadığını, başka şikayetlerin de üstüne bindiğini ve en son çocuğunun otizm oldugunu bildirerek İtalyan hükümetine 'aşı sonrası mağdur olduğuna dair' dava açtı ve kazandı. Hem kendisine tazminat ödendi, hem de hükümet para cezası aldı. Sanırım yargı bu kararı verirken tıbbi düzeyde araştırmalarını yapmıştır.Bilimsel otorite otizm ve aşı arasındaki bağlantıyı halen araştırıyor. Aşılarda civa vardı eskiden, sonra civanın sinir sistemine olumsuz etkileri kanıtlandı ve aşılardan kaldırıldı. Yani ne oldu? "Afedersiniz yanlışlık yaptık, bu zamana kadar şimdi düzeltiyoruz." Şimdi aşılara koruyucu olarak biraz alüminyum koydular ama bu madde de sinir sitemi üzerinde olumsuz etki yaratır. Bütün bunlardan sonra çocuğuma aşı yaptırmama kararı aldım ve yaptırmadım.Aşı programına temel itiraz noktanız nedir?Kişilere bakılmaksızın herkese aynı uygulamanın yapılıyor olması. Her insan bir değil ki. Bir virüs var, grip virüsü olsun ve beş kişiye bulaşsın. Birisi hapşırıkla atlatıyor, birisinin gözünden yaş geliyor, birisi kemiklerinin ağrıdıgını söylüyor, birisinin ateşi çıkıyor, birisinin çıkmıyor... Etken aynı olmasına rağmen tepkiler farklı çünkü her insanın yapısı farklı. Tedavi veya koruma sürecinde bu farklılıkları önemsemez, herkese aynı şeyler uygulanırsa uygulamanın güvenilirliğini yitirdiğini düşünüyorum. Hangi hastalığı hangi kişinin nasıl geçireceğini bilmiyoruz, bu yüzden kişiye özgü yaklaşım diyorum... Birisinin aşının içeriğinde bulunan herhangi bir maddeye karşı hassasiyeti varsa ve bundan dolayı ölürse veya kalıcı hasar bırakan bir hastalık geçirirse, hesabını kim verecek? Arı sokması ile anaflaktik şoka girip ölen insanlar var, biliyorsunuz. Aşıların içeriği kesinlikle açıklanmalı.Herhangi bir ciddi hastalıkla karşılaştı mı çocuğunuz şu ana kadar?Çocuğum şu an ciddi bir hastalıkla karşılaşmadı ve inanmayacaksınız ama daha hiç ilaç kullanmadım; ağrı kesici, ateş düşürücü, öksürük ilacı vs hiçbirini kullanmadım. Kızım gayet sağlıklı ve hastalıkla bedeni gayet rahat savaşabiliyor. Yaşıtlarına oranla oldukça sağlıklı. Ama bu demek değil ki asla ilaç kullanmayacağım. Demek istediğim her şey gerektiği kadar olmalı, her çoçuk Dolven, Calpol kullanmamalı ama buna ihtiyacı olan çocuklar tabii ki kullanmalı.AŞILAR KONUSUNDA YETERİNCE BİLGİLENDİRİLMİYORUZAilelerin rutin aşılar öncesi tıbbi olarak yeteri kadar bilgilendirildiğini düşünüyor musunuz?Aşılar konusunda yeteri kadar bilgilendirilmiyoruz. Kim diyebilir ki "Ben aşının yan etkileri ve etkileri konusunda Sağlık Ocağı'ndan tatmin edici bilgi aldım, vücuduma zerk edilen sıvının tüm içeriğini biliyorum ve kesinlikle güveniyorum." Kişi tamamen bilgilendirilmeli ve kendi isteğine bırakılmalı.Aşının koruduğu hastalıklara karşı sizin aldığınız önlemler neler?Hastalık sürecinde tıbbın yeterli deneyimle yaklaşıp yardımcı olacağına inanıyorum. Ve sağlıklı bir çocuğun da bu hastalıkları çok sıkıntılı ve ciddi boyutlarda geçireceğini düşünmüyorum. Ayrıca alternatif tıp ile uğraşan çok değerli hekimlerimiz var. Bu hekimlerimize hastalık sürecinde güvenip, çocuğum için gereken neyse onların insan odaklı ve kişiye özel bir yaklaşımla tedavi edebileceklerine inanıyorum. Bu konuyla ilgili Türkiye'de deneyimli ve kendini yetiştirmiş hekimlerin olduğunu bilmek çok güzel.Doktorlar günümüzde kabakulak, kızamık gibi hastalıklarn ne kadar tehlikeli, ölümcül olabileceğini günümüzde unuttuğumuzu anımsatıyor...Bazı ölümcül hastalıklar için geliştirilen aşıların koruyuculuğu ömür boyu değil ki. Örneğin Hepatit B aşısının koruması bir süre geçerli. Belirli aralıklarla yenilemek gerekiyor . O zaman da sıklıkla aşı yaptırmamız gerekecek. Bugün çözümü olmayan bir sürü hastalık var ve modern dünyanın getirisi olan hastalıklar bunlar. Neden bunları da düşünmüyoruz? Hayat biçimimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, GDO'lu besinler, kullandığımız kimyasallar, aşırı stres... Bütün bunlar öldürücü bir çok hastalığın nedeni. Kızamıktan ölmeden aşı ile kurtardığımız çocuğumuzu hayat boyu yavaş yavaş zehirliyoruz, yaşamak bu değil bence. Sağlıklı, mutlu, huzurlu olmak, coşkulu olmak demek yaşamak. Bu yüzden hastalık etmenlerine yönelik önlem almak, doğayı bilmek, doğa ile insan doğasının armonisini bozmadan önlem almak demektir. Bu yaklaşımda çalışan tüm sağlık çalışanlarımıza canı yürekten teşekkür ediyorum.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Aşı gereksiz bir kullanımdır vesselam...
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
AŞI HAKKINDAKİ GERÇEKLER

Dr. Aidin SALİH

(Zorunlu tutulan veya kullanılması için baskı oluşturulan aşılar
hakkında)

Ne ilaç üreticileri, ne doktorlar, ne de devlet birimleri aşı ile
oluşacak zararlar karşısında sorumluluk kabul etmez.


Ağustos 2009'da İngiltere ve Fransa'da Domuz Gribi aşısı, hayvanlardan
sonra az sayıda insan üzerinde, ABD'de ise 2 bin kişinin üzerinde
denenmiştir. Ancak sonuçlar en fazla 2 aylık verilerle sınırlıdır.

Büyük ihtimalle, domuz gribi aşısı Türkiye'de aşıyı satan firmanın
kendi personeli vasıtasıyla uygulanacaktır. Böylece Faz-1 deneyi
Türkiye'de 28 milyon kişi üzerinde yapılmış olacaktır. Önceden hiçbir
olumlu verisi olmayan, tehlikesi büyük olan bir aşının 6-36 aylık
bebeklere, çocuklara, sağlık çalışanlarına ve savunma mensuplarına
uygulanması bugüne kadar Türkiye'nin göreceği en büyük tehlike
olabilir.

Aşılar Zararlı mı?

Grip aşıları dahil tüm aşıların, aşılanan kişiyi ömür boyu etkileyecek
derin zararları vardır. Yeni üretilen bir aşının yan etkilerine
yönelik araştırmalar kısa vadeli sonuçlar verir. Dolayısıyla yan
etkilerinin 2-10 yıl sonra ortaya çıkabileceği gözardı edilmektedir.
Çocuklarımıza yapılacak bir aşı eğer kısırlığa yol açıyorsa, bu, 15-20
yıl sonra çok acı bir şekilde anlaşılacaktır. AIDS virüsü çocuk felci
aşılamasından 10-12 yıl sonra, otizm 2-4 yıl sonra, kas-kemik ve bağ
dokusu hastalıkları 4-6 yıl sonra; sinir sistemi hastalıkları 2-10 yıl
sonra ve Guillain-Barre sendromu hemen veya birkaç yıl sonra ortaya
çıkmıştı. Aşının yan etkileri aşıdan hemen sonra ortaya çıkmayabilir.
Aşının sebep olacağı bir hastalık 20-30 ve hatta 50 yıl sonra ortaya
çıkabilmektedir.

Her ilacın kutusunda hangi maddeleri içerdiğine dair bir prospektüs
bulundurma zorunluluğu vardır. Fakat uygulanan bir aşı partiler
halinde gönderilmekte ve tek bir prospektüs taşımaktadır. Dolayısıyla
hastanın prospektüsü inceleme imkanı yoktur.

Grip aşılarının Bilinen İçeriği

1-Alüminyum hydroxide, alüminyum fosfat, amonyum sülfat, amphotericin
B

2-Domuz dokuları, At kanı, Tavşan beyni, Köpek böbreği, Maymun
böbreği.

3-Civciv embriosu, Tavuk-Kaz yumurtası, Sığır serumu, Betapropiolacton

4-Doğmamış sığır serumu, Formaldehyde, Formalin jelatin, Köpekbalığı
karaciğeri yağı.

5-İnsan fetusu ( Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre
içinde ana rahmindeki canlıya verilen ad)

6-Maymun böbrek hücreleri

7-Yıkanmış Koyun kanı

8- Monosodyum Glukomat

9- Polioksidonyum (Sentetik proteinler ve nano materyaller içerir.
Bunlar gende değişiklik yaptığı gibi fenotipte de değişmeler
yapmaktadır)

10- İnsan spermi

11- Etilen gliserol (antifriz)

12- Antibiyotikler

13- Skualen

Tüm aşılarda etki arttırıcı ve koruyucu olarak kullanılan maddeler
bellidir ve hemen hemen aynıdır. Çoğunun özellikleri araştırılmamıştır
ve etkileri tam olarak bilinmemektedir. Bu maddelerin deride
kabarcıklar, beyin zarı iltihabı, kan yapısında bozulma, sinir
iltihabı gibi rahatsızlıklara sebep olduğu tespit edilmiştir.

İmmünolojist Hugh Fudenburg'un ifade ettiğine göre son 10 yılda art
arda 5 grip aşısı olan kişilerin alzheimer olma ihtimalleri 10 kat
artıyor. Bunun sebebi ise kullanılan aluminyum ve civadır.
(thimerosal)

Formaldehid kanserojen olma özelliğinden dolayı mobilya üretiminde
bile yasaklanmıştır.

Thimoresal, çocuklarda konsantrasyon problemi, öğrenme zorluğu,
konuşma bozukluğu, havale, epilepsi, hiperaktivite, sürekli ve yüksek
sesle ağlama ve daha bilinmeyen bir çok probleme yol açmaktadır.

Alüminyum hidroksit kas ve kemik gelişimi bozuklukları ve felçlere
sebep olabilir.

Skualen, Körfez Savaşı sırasında Amerikan askerlerine verilen şarbon
ilaçlarında mevcuttu ve ALS gibi immün sistemi tahrip eden çok ağır
hastalıklara yol açtığı tespit edilmiştir.

Dr. J. f. Graetz aşının yanetkileri nedeniyle hastalananların hemen
hemen hepsinde farklı derecede beyin tahribatı olduğunu tespit
etmiştir.

Aşılar ve içerdiği katkılar sebebiyle ölümle sonlanabilen şiddetli
alerji, tansiyonda ani düşme, ateş, havale, eklem iltihabı, kas
ağrıları, deri döküntüleri, lenf bezlerinde büyüme, kronik yorgunluk,
kronik baş ağrıları, bütün vücut kıllarında dökülme, kapanmayan
yaralar, hafıza kaybı, sara nöbetleri, felç, kansızlık, ruhsal ve
sinirsel problemler, nefes darlığı, kronik ishal, gece terlemesi ve
daha pek çok rahatsızlık ortaya çıkmaktadır.


Aşı Denen Şey Korur mu?

Dr. G. Buckwald'a göre: Herhangi bir aşının (domuz gribi aşısı da
dahil) hastalıklara karşı koruyucu olduğunu ispat eden herhangi bir
veri yoktur. Yani hiçbir aşı korumaz. Aksine her aşı bağışıklık
sistemine karşı açılan bir savaş, büyük hastalıklara hatta ölüme
açılan bir kapıdır.


Peki Bu Israrın Sebebi Ne?

Tüm bunlar karşısında neden aşılama üzerinde bu kadar ısrar
edilmektedir sorusu akla geliyor.

Günümüzde bütün aşıların üretiminde genetik klonlama ve rekombinant
DNA teknolojisi kullanılmaktadır. Kullanılacak DNA parçası, maymun ve
domuz da dahil olmak üzere herhangi bir organizmadan alınabilir. DNA
parçasında genleri manipüle edilir ve bu şekilde rekombine edilmiş DNA
parçası aşılarda kullanılır. Aşılardaki Rekombinant DNA insan DNA'sına
'sıçramakta' ve kalıcı olarak yerleşmekte, özelliklerini değiştirmekte
ve bozmaktadır.

Ayrıca aşı üretiminde, tavuk embriyosu, tavşan beyin hücresi, maymun
böbrek hücresi, buzağı ve domuz doku hücresi kullanılmakta ve bu
dokuların hücre ve proteinleri aşının içeriğinde kalmaktadır. Bu doku
kalıntıları çeşitli virüsler ve kanser hücreleri taşıyabilir. Bu
şekilde kanser ve benzeri ağır hastalıklar aşılar vasıtasıyla
yayılabilir.

Maymunlaşmak ve Domuzlaşmak!

Aşı, enjeksiyon, ağız, burun, vajina mukozası veya genetiği
degiştirilmiş besinler yolu ile hücre çekirdeğine ulaşmakta, yumurta
ve sperm hücreleri dahil hücre genomuna yerleşmektedir. Tavuk, buzağı,
tavşan, maymun ve domuz DNA'sı aşı ile kalıcı olarak insan genomuna
karışmaktadır. Bu demektir ki insan, tavuklaşacak, sığırlaşacak,
tavşanlaşacak, maymunlaşacak veya domuzlaşacak ve gelecek nesilde bu
hayvanların fiziksel ve ruhsal özellikleri gibi fenotipik
değişiklikler görünür hale gelecektir. Kur-an'ı Kerim'de Maide Suresi
60. ayette bu durum şu şekilde bildirilmiştir:

De ki: "Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber
vereyim mi? Onlar, Allah'ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı,
içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara
tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru
yoldan daha çok sapmışlardır."

Yakın zamanda domuz endometrimundan (rahim iç zarı) insanda
kullanılabilecek özellikte kök hücre elde edildi. Bu, ilaç üreticileri
için çok sevindirici bir buluştu. Çünkü ilaç üretimindeki zorluklar ve
maliyetler bir anda ortadan kalkmış oluyordu. Domuz rahmini kürtaj
ederek hemen hemen bedava, istendiği kadar kök hücre elde edilebilir.

Ancak kök hücrenin hedef hücrelere nasıl aktarılacağı araştırma
konusuydu. Öyle görünüyor ki en kolay ve en etkili yol bulunmuştur:
Domuz gribi aşısı burun mukozası yoluyla, yani hipofize giden en kısa
yol ile verilmektedir. Hipofiz, bütün iç salgı bezlerini yöneten,
bütün hormonların üretiminde ve hormonlar vasıtasıyla bütün süreçlerde
rol alan en önemli salgı bezidir. Bu yolla fenotipik değişimler çok
kısa zamanda gerçekleşmektedir.

Genetik Yapıyı Değiştirmek... Ne Demek?

Bu komplo teorisi gibi görünebilirdi. Ancak modern tıpta ve
biyoteknolojide "Bugün hastalıkları ve belirtilerini ilaçlarla tedavi
etmek yerine hastaların Genetik Yapısının Değiştirilmesi ya da eksik
olan genin verilmesi tercih edilir" temel prensibine karşı her teori
zayıf kalır.

Halbuki Kur'an-ı Kerim'de sadece aşılarda bulunan Genetik Müdahalelere
değil genetik yapının değiştirilmesine dair her türlü müdahaleye karşı
Nisa suresi 118 ve 119. ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

"Allah o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından
elbette belirli bir pay alacağım" dedi. Onları mutlaka saptıracağım,
mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de
Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı
dost edinirse şüphesiz o, apaçık bir hüsrana düşmüştür."

Hastalık Üreten de İlaç Üreten de Aynı

İlaç şirketleri, 20. yüzyılda keşfettikleri "Hasta olanlara zaten ilaç
satılıyor. Yeni hedef kitlemiz hasta olmayanlar" prensibi ile
'koruyucu hekimlik' adı altında sağlıklı bireylere aşı, biyolojik
aktif maddeler ve vitaminler satıyor. İlginç olan şu ki, her ilaç
firması sadece ilaç değil, GM tohumlar, tarım ilaçları, aromalar ve
katkı maddeleri de üretiyor. Yani hastalık üreten maddeler de "tedavi"
için sunulan maddeler de aynı şirketler tarafından üretiliyor. Ancak
daha ilginci şu ki, milyarlarca insan şifa umuduyla hastalık
üreticilerinden "ilaç" satın almaya devam ediyor.

İçeriğinde domuz hücrelerinin bulunması fıkhi olarak aşının durumunu
ortaya koymaktadır. Fakat bazı din adamları 'zaruret' halini ileri
sürerek, henüz ortaya çıkmamış, hatta belki hiçbir zaman da
oluşmayacak bir salgını 'zaruret' kabul etmektedir. Hatta bu zaruret
halini belirlemede Dünya Sağlık Örgütü gibi İslam dışı otoritelerin,
İslam kaynaklı olmayan görüşlerini temel almaktadır.

Korunmak İçin Ne Yapmalı?

Prof. Dr. A. Rasim Küçükusta aşı hakkında şöyle diyor: "Domuz gribi
ağır bir hastalık değildir. Belirtileri diğer grip türlerine göre daha
hafiftir. Hastaların ateş düşene kadar evde istirahat etmeleri
yeterlidir. Hastalık kendiliğinden geçer"

Ayrıca hastaların, iştahı gelene kadar yemek yememesi, bol miktarda
limon suyu, greyfurt suyu içmesi, sarımsak ve soğan yemesi daha kısa
zamanda iyileşmelerini sağlar.

Aşıların Etkili Olma İhtimali Var mı?

Bugüne kadar 863 tür grip virüsü belirlenmiştir. Bu 863 türden sadece
3 zincire karşı aşı geliştirilmiştir. İlaç şirketleri tarafından her
yıl bu 863 türden biri için aşı geliştirildiği ve bu aşının da o türe
karşı ortalama olarak %30 oranında koruma sağlayabileceği biliniyor.
Ancak bu yıl 863 grip türünden hangisinin aktif olacağını doğal olarak
kimse bilemiyor. Üstelik her sene başında tesadüfen seçilen türün, aşı
üretildikten sonra mutasyon geçirmiş olma olasılığı yüksektir.
Dolayısıyla aşı büyük ihtimalle hiçbir olumlu etki göstermeyecektir.
Çünkü bu durumda aşı tamamen başka bir virüse karşı üretilmiş
olacaktır.

Bu durum çok komik olabilirdi, trajik olmasaydı. Öyle görünüyor ki
birisi insanlarla açıkça alay ediyor.

Ünlü Amerikalı çocuk doktoru Henry Bieler'e göre "Aşıların hastalıklar
üzerinde hiçbir olumlu etkisi yoktur çünkü hastalıkların asıl sebebi
mikroplar değildir. Hastalıkların sebebi toxemia (vücutta toksik madde
toplanması) ve toxemia'nın hücre düzeyinde sebep olduğu bozulma ile
mikropların çoğalması ve aktifleşmesine uygun ortam oluşmasıdır."
Toxemia'nın sebepleri arasında ise işlenmiş et ürünlerini, pastörize
sütü, gıda katkı maddelerini, aşıları, ilaç ve deterjan tüketimini,
tarım ilaçlarını sayabiliriz.

Dr. G. Buchwald 40 yılı aşan araştırmaları sonunda aşının bir faydası
olmadığını ama pek çok zararı olduğunu tespit etmiştir. O şöyle diyor:
"Aşı korumaz, Aşı yardım etmez, Aşı tahrip eder."

Dünya, Aşılara Karşı Mesafeli

2 Kasım 2000'de Amerikalı Doktorlar ve Cerrahlar Birliği (AAPS) St.
Louis'deki 57. toplantılarında çocuk aşılarının zorunlu olmasının
kaldırılması için oy birliği ile karar aldı. Bu karara bir tane bile
hayır diyen çıkmadı.

ABD Kongresi üyesi Dr. Ron Paul'un ifade ettiği üzere "1997'de
geliştirilen Domuz Gribi aşısından ölenlerin sayısı 25, gripten
ölenlerin sayısı sadece 1 idi."

İngiltere'deki doktorlar şu anda ciddi bir korku içindeler.
Tahminlerine göre bugün kullanılan grip aşısı Amerika'da 1976 yılında
yaşanan grip salgınında kullanılan aşının analogudur (eşi).

Aşılar Birçok Derin Hastalığa Sebep Oluyor

1976'da Amerika'da kullanılan grip aşısının sonuçları:

* Aşıdan ölenlerin sayısı gripten ölenlerin sayısından daha fazlaydı.

* 500 kişide Guillain-Barre sendromu tesbit edildi.

* Guillain-Barre sendromuna yakalanma riski 8 kat arttı.

* Grip aşısının Guillain-Barre sendromuna sebep oldugu ispat
edildikten 10 gün sonra aşılama durduruldu.

* Amerikan hükümeti tazminatlar için milyonlarca dolar ödemek zorunda
kaldı.

Aşıların sebep olduğu belirtilen bazı rahatsızlıklar şöyledir:

Çocuk Felci Aşısı: AIDS'e

Tetanos: Beyin iltihabı'na

Hepatit B: Multiple Skleroz'a (MS)

Kızamık: Kalın bağırsak iltihabı, Beyin iltihabı'na

Kabakulak: Şeker hastalığı, Kramplı hastalıklar, Nörölöjik
hastalıklar'a

Karma Aşılar: Ani çocuk ölümleri'ne

Grip Aşısı: Guillain-Barre sendrom'una, genetik ve fenotipik
değişimlere sebep olmaktadır

Düşünün ve Karar Verin

Kendinize ve ailenize yaptırılacak her aşı için geniş bilgi toplayın.
İçindekileri ve etkilerini öğrenin. Aşı olup olmamak konusunda SADECE
SİZ karar verebilirsiniz. Unutmayın; aşıların sonuçları karşısından
TEK SORUMLU SİZ OLACAKSINIZ.

Ne ilaç üreticileri, ne doktorlar, ne de devlet birimleri aşı ile
oluşacak zararlar karşısında sorumluluk kabul etmezler.

Dr. Aidin SALİH

 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
ABD'nin Michigan eyaletinde Rebecca Bredow adlı bir kadın oğluna aşı yapılmasını reddetti. Tutuklanan Bredow yargılandığı davada suç bulunarak, 7 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Bredow'un 9 yaşındaki oğluna aşı yapılmasına yönelik mahkeme kararı vardı.
BBC Türkçe'nin haberine göre, Mahkeme aşı yapılması için Bredow'un boşandığı eşine çocuğun geçici velayeti de verdi.
Michigan'da ebeveynler çocukların aşılarını kişisel inançları doğrultusunda geciktirme ya da atlama hakkına sahip.
Ancak Bredow oğluna aşı yapılması konusunda eski eşiyle geçen yıl yaptığı anlaşmayı uygulamadığı için yasal sorunla karşılaştı.
İki çocuk annesi Bredow "mahkemeye saygısızlık" ve "oğluna aşı yapılması yönündeki mahkeme kararını uygulamamaktan" ceza aldı.

redow eski eşiyle çocuğunun aşılarını geciktirecekleri konusunda anlaşmıştı.


ABC News Televizyonunun haberine göre çift 2008 yılında ayrıldı. Çocuğun babası ise oğluna aşı yapılmasını istedi.


Oakland bölgesi yargıçlarından Karen McDonald çocuğun ana varisi anne olmasına karşın, babanın da söz hakkı bulunduğuna hükmetti.

'İnandığım şeyler için hapse gitmeye razıyım'
Rebecca Bredow mahkemede "Ben iyi eğitimli bir anneyim. Çocuğuma aşı yapılması benim inançlarıma ters. İnandığım şeyler için hapse gitmeyi inanmadığım bir şeye boyun eğmeye tercih ederim" dedi.
Çocuklara aşı yapılmasına karşı çıkan gruplar aşıların çocuklara zarar vereceğini ve otizme neden olabileceğini savunuyor. Bu grupların iddiaları tıp dünyasında karşılık görmüyor.
Michigan, ABD'de çocuklara aşı yapılma oranı sıralamasında 50 eyalet içinde 43'üncü sırada yer alıyor.
Yetkililer ülkede çocuğuna aşı yaptırmayı reddeden ebeveynlerin daha önce de tutuklandığını söylüyor.
Aşı olmamış çocukların ABD'de okula gitmesi yasak. Bu nedenle pek çok anne baba çocuklarını evde eğitiyor.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Tablo şöyle özetlenebilir:
[FONT="pt_sansregular"] Bir tarafta aşıların muhakkak yapılması gerektiğini, aşı yapılmadığı takdirde çocukların ciddi ölümcül hastalıklarla karşı karşıya kalabileceğini, toplum sağlığının darbe alacağını, aşıların otizme ya da MS’e yol açtığına dair herhangi bir bilimsel delil olmadığının altını çizen uzmanlar.[/FONT]
Öbür tarafta
[FONT="pt_sansregular"] aşılamanın artmasıyla otizm, MS, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve alerjilerin de artış gösterdiğini, aşılar vasıtasıyla bebeklik çağında yabancı maddelerle tanışan bağışıklık sistemlerinin faydadan çok zarar gördüğünü öne süren, aşı ile otizm-MS ilişkisinin aksini iddia eden yayınların da var olmadığına dikkat çeken uzmanlar ve tabii bu endişe sebebiyle aşı yaptırmayı reddeden aileler.[/FONT]
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
AŞI NEDİR?
[FONT="pt_sansregular"]Aşı, iki türde yapılır. Hastalıklardan korunmak için, hasta olmadan önce vücuda o mikrobun taklidi veya bizzat kendisinin verilmesidir, aşı. Bu sayede insan vücudunun immünolojik sistemi bu mikrobu önceden alma imkânına sahip olur. Vücut bu mikropla tanıştırılır. Daha sonra vücut, mikrobun sahicisiyle karşı karşıya kaldığı zaman da ona güçlü bir yanıt verir. Çünkü bütün enfeksiyon hastalıklarında, hatta diğer hastalıklarda da, bütün mesele dışardan yabancı bir maddenin -ya da bu bazen insanın kendi molekülü de olabilir, romatizmal hastalıklar ve kanser de olabilir- vücut tarafından yabancı olarak algılanmasıdır. Buna karşı vücutta bir takım reaksiyonlar zinciri var. Genelde bu çatışma, hastalık tablosunu oluşturur. [/FONT]
[FONT="pt_sansregular"]Bakteriler, virüsler, mantarların her biri kendine göre reaksiyonlar yaratıyor. Vücudun da bunlara karşı bir reaksiyon biçimi var.[/FONT]
[FONT="pt_sansregular"]İnsanlık enfeksiyon hastalıklarından ve bulaşıcı hastalıklardan milyonlarca, milyarlarca kayıp verdi. Vebayı düşünün, Ortaçağ hastalığıdır. Ülkeler kayboldu, savaşlar kaybedildi. O bitti tüberküloz, kolera ve başka bir sürü hastalık tarihe geçti. Eskiden birçok çocuk kızamıktan ölüyordu. Bu çocuklar o virüsü aldıkları zaman üstüne başka enfeksiyon eklenmesiyle beraber ölüyorlardı. Bebek ölümleri ve anne ölümleri çok fazlaydı. Tetanostan insanlar ölüyordu. [/FONT]
[FONT="pt_sansregular"]İnsanoğlu 19. yüzyıl ve hatta daha öncesinde, çiçek aşısıyla, Çin’de ve daha sonra Avrupa’da sistematik bir şekilde söz konusu mikrobu önceden enjekte ederek yanıt üretebilme kaygısı başladı. Bu sayede teknoloji zaman içerisinde gelişti. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni gelişimler oldu. Ondan önceki aşı teknolojisi son derece geriydi. Birçok ülke sağlık alanında önemli aşamalar kaydetti.[/FONT]

KIZAMIK ARTIK AZ GÖRÜLÜYOR’ DERSİNİZ, SONRA ÖYLE BİR SALGIN YAPAR Kİ…
Bugün çocuk felci aşısını nasıl inkar edebilirsiniz? Çocuk felci aşısı olmasaydı bir sürü insan sakat kalmış olacaktı. Türkiye’de çocuk felcinden sakat olanlar şu an 40 yaş ve üzeridir. Son vaka 1997’de, 20 sene önce olmuş.
“Kızamık artık az görülüyor” dersiniz, sonra kızamık öyle bir salgın yapar ki “Vay benim aşım niye yok” dersiniz. Tamamen yok olan hastalıklar ne? Örneğin çiçek. Çiçek 1978 yılında eradike edilmiştir, sıfırlanmıştır. Hastalıklarda elimine değil, eradikasyon önemlidir. Aşının kaldırılması için, hastalığın elimine olması değil eradike olması, sıfırlanması önemlidir. 1978’de Dünya Sağlık Örgütü dedi ki “Son vakamız 1978’de Afrika’da görüldü. O günden bu yana bir tek çiçek hastası yok.” Doktorlar teşhis edemezler artık, görülmediği için. Çiçek aşısı programdan çıkarıldı. Ama ben konunun uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve epidemiyolog olarak, “Kızamık artık nasılsa görülmez, aşı yapmayalım” diyemem.
[FONT="pt_sansregular"][/FONT]ENFEKSİYON HASTALIKLARINDAN SADECE HİJYENLE KORUNULAMAZ
Ergönül’e “Hijyen programlaması çok daha iyi ve yoğun olsaydı, enfeksiyonel hastalıklardan yüzde 100 hijyen sağlanarak ve güçlü bir bağışıklıkla korunmak mümkün olabilir miydi?” diye soruyoruz. “İnsanoğlu şu an o noktada değil” diyor ve devam ediyor: “Bu hijyen ve kişisel temizliğin ötesinde. HIV diye bir şey var. Milyonlarca insan öldü. Bunun aşısı olsa yapar mısınız, yapmaz mısınız? Hiç tartışmasız. Bulunmaya çalışılıyor. Aşısı üretilemedi, yapılamadı, kolay değil. Veba aşısı olmayız, çünkü veba yok. Bir risk teşkil etmiyor. Risk teşkil eden unsurları şöyle sormak lazım: ‘Bizim meningokok riskimiz ne kadar?’ Bilimsel ve mantıksal bir sorudur. ‘Riskimiz yoksa olmasak mı acaba?’ makul bir sorudur. Aşıyı topyekûn, kategorik olarak reddetmek çok yanlış. Yoksa tabii ki sorgulayabilirsiniz.
Dünyanın, bilimsel olarak gelişmesinde aşıların büyük rolü vardır. İnsan ömrünün uzamasına, hastalıkların etkisinin azaltılmasına... Bu aşı çalışmaları önemli bir disiplin olarak gelişmektedir, daha da iyiye doğru evrilmektedir. Elbette daha iyi, daha az yan etkili aşılar üretilebilir. Zaman içinde çok daha iyi aşılar üretilecektir. Belki 15 hastalığın tek bir aşısı olacaktır.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,056
Tepkime puanı
1,415
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Nurettin Yıldız hocaya birçok konuda katılsam da bu konuda katılamıyorum maalesef. Cenine kadar her türlü pislik katılan ve birçok yan etkisi zararı bulunan aşıların çocuklara yaptırılması vebaldir aslında. Hoca rapor yok felan demiş de Amerika'da bile yapılmış bilimsel bir sürü çalışma var. Merak edenler internet üzerinde bu linkteki makalelere ve çok daha fazlasına ulaşabilirler. İlaç firmalarını zengin etmek için yarışa girmeyin lütfen.. İlk çocuğuma bilinçsiz olduğum için 2-3 tane yaptırdım sonra bıraktım yeni bebeğimize hiç yaptırmıyoruz. Şükür büyük çocuk aşı yaptıranlar kadar hasta olmuyor. Ateşi yükseldiği zaman bile ilaç şurup bir şey vermediğimiz halde çoğu zaman 1 gün 1 gecede atlatıyor..

https://asihakkinda.com/
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,654
Tepkime puanı
2,337
Puanları
113
Konum
istanbul
aşı konusunu bilmiyorum ama gıda noktasında çok kötüyüz. her türlü pislik, yan ürün yediğimiz gıdaların içerisinde. kalite ve nitelik yerlerde.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,056
Tepkime puanı
1,415
Puanları
113
Konum
Muamma...!
aşı konusunu bilmiyorum ama gıda noktasında çok kötüyüz. her türlü pislik, yan ürün yediğimiz gıdaların içerisinde. kalite ve nitelik yerlerde.

Hocam aşı da gıda da ilaçlar da masum değil maalesef. Kemal Özer'in makalelerini takip etmenizi tavsiye ederim. Dünya Sağlık Örgütü ve ilaç firmalarının iç yüzlerini birçok belge ile gözler önüne seriyor.

Bu yazıda aşılar ve birçok istatistik mevcut örnek olarak..

http://www.gidahareketi.org/Asilarla-Ilgili-Korkunc-Gercek-1849-haberi.aspx
 
Üst