Arayişlar

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bu aleme geldiğimiz andan itibaren,hep iyiyi,güzeli aradık.
Bazen bulduğumuzu zannetsekte,aldandığımızı anladık.
Yinede arayışımız sürdü. Dünyanın 4/3 ü ,su iken .
Biz bahri ummanı aradık. Çünkü kullanılabilir
Ab'ı hayat suyu oydu.
Hani Musa As. Kul'u bulduğu nokta ,hani pişmiş balığa ,
bir damla su deyince,balığın dirilip Ab'ı hayata daldığı nokta.
Deryaların içinde,deryalardan daha büyük ,
daha hacimli Bahri umman.
Burayı talep ettik.Çok kolay olmadığını söylediler.
Buraya girenlerin,yok olduğunu söylediler.
Işıksız buraya girilmez çok karanlık dediler.
Ne olursa olsun ,razıyım.Talebim benim bu.İstiyorum dedim.
Önce bir ışık verdiler.O ışık benim ışığımdan çok üstündü.
Adeta benim ışığımı yok etti.
Çünkü benim ışığım anca karada geçerdi.
Oysa bahri ummana dalacaktık.
Önce itirazı ,inkarı ve şikayeti bırakacaksın dediler.
Bunları bırakamazsan,Bahri ummana dalamazsın.
Yazması ,söylemesi kolaydı ama.Bunları bırakabilmek !!!!!!
Bu işin şakası yoktu.Fakat başka çareside yoktu.
Unutmamak için söylüyorum kendime.
İtiraz,inkar ve şikayet bitmedikçe olmaz.
En iyisi bir ilahiden bir bukle ile noktalayalım.

BU AŞK BİR BAHRİ UMMANDIR.
BUNA HADDİ KENAR OLMAZ.
DELİLİM SIRRI KURANDIR
BUNU BİLENE DEHAR OLMAZ.
Bir tane daha söyleyelim.

BAHRİ UMMANDAN ZUHUR
BİR NUR'U CEMAL
NEDİR VAHDET.NEDİR KESRET
EHLİ NUR GÖRMEZ.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
İşin garibi,ben istedim, istedim ama yarım ağızla istedim .
Hani birisi pite yaparda, kızına git komşu teyzeyi
yarım agızla çagır. der.Kızda gider komşu teyzeye,
ağzının yarısını eliyle örterek,
Anam pite yaptı,senide çagırdı der.
Komşu teyze, niye agzının yarısını elinle kapatıyorsun deyince
Anam süledi,komşu tegzeyi yarım agızla çagır dedi.
İşte benim isteğimde böyleymiş meğer.Tabi bahri ummana dalamadım.
Fakat benim Talip isminde bir adaşım var. Gerçek talip.
O bahre daldı. Haber ide biz ondan almağa başladık.
Üç karanlık bölgeden geçtik , fakat öyle böyle karanlık değildi.
Eğer ışığımız olmasaydı bu karanlık bölgelerden geçmemiz mümkün olamazdı.Ne bir vahdet , nede bir kesret alameti yoktu.
Hatta ben dahi yoktum.Sadece ışık görünüyordu.
Işığın sayesinde baki olan fiil ve sıfatları seyrediyor,
bende bulunan fani fiil ve sıfatların,
baki olanlarda yok olduğunu görüyordum.
Bana ait fiil ve sıfatlar , kin,kibir,riya,ucup,yalan vs. gibi.
Bu fena denen fiil ve sıfatlar,hakikatıma ait değildi.
Bunların hepsi süfli idi.
Bahri umman benim kendi hakikatıma doğru
yaptığım gece yürüyüşü gibiydi.
Şunu anladımki ! Fani olan hiçbir şey.Baki aleme geçemeycek olduğuydu.
Benim dediğim,fakat benim olmayanları terk etmem çok zor oldu.
Çünkü uzun yıllar , ben onlarla arkadaşlık yapmıştım.
Aslında onlarla yaptığım arkadaşlığın,
Kendi nefsime eziyet olduğunu anladım.
Peki bu baki olan fiil ve sıfatları,kendime mal edebilirmiydim.
Tabiki asla.Çünkü bunlar Bakaya aitti.
Banada bu fiil ve sıfatları Hakka nispet gerekiyordu.
(Size iyilikten isabet eden her şey Rabbınızdan.
Kötülükten isabet edense nefsinizdendir.)
Çok dikkat etmem gerekiyordu. Dün bilmiyordum Şirk nedir diye.Bugünse öğrendim.Hakka nispet nasıldır.Hakka isnat nasıldır. Bunları bilinçli yaşayanlardan olalım.İnşaallah.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,988
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Sayın @selam

Bu güzel yazı için elinize sağlık.

Lakin şu cümlede sanırım hata var.

BUNU BİLENE DEHAR OLMAZ.

Bu Aşk Bir Bahri Ummandır
Bu aşk bir bahri ummandır, Buna haddi kenar olmaz.​
Delilim sırrı Kur’andır. Bunu bilende âr olmaz.​
Süregeldik ezeliden, pirim Muhammed Ali’den,​
Şerab-ı lâ-yezaliden içenlerde humar olmaz.​
Eğer aşık isen yâre, sakın aldanma ağyâre,​
Düş İbrahim gibi nâre, Bu gülşen de yanar olmaz.​
Kıyamazsan baş’ü câna, uzak dur girme meydana,​
Bu meydanda nice başlar, kesilir hiç soran olmaz.​
Hakk ile hak olanlara, kendi özün bilenlere,​
Dost yolunda ölenlere, kan bahası dinar olmaz.​
Bak şu Mansur’un işine, halkı üşürmüş başına,​
Enel-Hakk’ın firâşına, düşenlere tımar olmaz.​
Seyfullâh sözünde mesttir, Şeyhinden aldığı destdir.​
Divâneler kalem nîst’dir, ne söylese kanar olmaz.​
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Teşekkür ederiz sevgili kardeşim,Ebu Computer
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Fenafillah dendiğinde bir çok kişi ürküyor.
Oysa kişinin fani yani sonradan edinilmiş alışkanlıklardan
kurtulmasından ibarettir.Böyle şeylerinde olması
kabullenilmediğinden olsa gerek.
Mesela bir üç yaşında bir çocuk çocuk düşünün.
Anne yine hamile kalmış.
Çocuk sorar,anne karnında ne var ?
Sana yeni bir kardeş gelecek.
Çocuk çok sevinir.Ben ona ninni söyleyeceğim. Ben onu ayaklarımda sallayacağım.Çok mutludur çocuk .
O arada teyze,amca,dayı,hala vs. gelir.çocuğa
Senin pabucun dama atılacak artık derler.
Çocuk pabucun dama atılması nedir bilmez.
Pabucun dama atılması nedir?
Annen , baban onu senden daha çok sevecek derler.
İşte dışardan sokulan fitne. O sevinçten uçan çocuk,
başlar ben onu sevmeyeceğim.Ben onu döverim.Ben onu istemiyorum demeğe.Peki asında böylemiydi bu çocuk.
İşte dışardan sokulan bir fitne, sevgi dolu bir çocuğu ne hale getirdi.Bu sadece bir misal.Daha neler var neler .
İşte fenafillah bu sonradan edinilmiş fani olması gerekl olan
fiil ve sıfatların terk edinilmesine denir.
Peki bu fena fiil ve sıfatlardan kurtulmayı kim istemezki.
İş tabiki yazıldığı gibi kolay değildr.
Kişinin bunlardan kurtulması için , bir kamil insan gereklidir.
Yine itiraz edebiliriz. Aracıya ne gerek var deriz.
Kamil insan dediğimiz bu vazifeyle vazifelendirilmş kişidir.
Yani ona aracı değildir. Bu onun işidir.
Buna mesleği Resul derler.
Allah bu alemi yarattı başı boşmu bıraktı. Yani (insansızmı)
Biz bu öğrendiklerimizi bir insandan
Allahın peygamberinden öğrenmedİkmi?
Onun öğrettiği özel insanlar yokmuydu.
O özel insanlar , Hz.Peygamberden nasıl öğrendi ise ,bu günde o öğrendiklerine asla bir ilave yapmadan öğretirler.
Bu iş nasıl olur dersek ! Öğreti ancak ve ancak
benlik varlığın yok olmasından geçer.
Benlik varlığını yok edenlerin,benliği yokturki ,Allah ve Muhammedin dediğinin dışında bir şey öğretsin.
Zaten öğretilmek istenen tek hakikat
Benliksiz . olan gerçek hakikatımızı
bilmemiz,bulmamız ve olmamızdır. İşin en güzel tarafıda
Bilmekten ,bulmaktan ve olmaktan beri olmamızdır.
Hacı Bayramı Veli efendi , bir tecellide şöyle demiş.
KİM BİLDİ EFALİNİ. O BİLDI SIFATINI.ANDA GÖRDÜ ZATINI
BAYRAM ÖZÜNÜ BİLDİ.BİLENİ KENDİNDE BULDU.
BULAN OL KENDİ OLDU.

SELAM SEN SENİ BİL SEN SENİ.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Kendini bilmenin,bulmanın ve kendinle
birlikte olmanın zorluğundan söz ettik.
Sonrada bunlardan beri olmak dedik.
Bu dahada zordur. Çünkü her an bir şan alış var.
Bu şan alışların bir tanesini dahi,kendine mal edemezsin.
Hem kendimizi bildik,hemde kendimize mal edemiyoruz.
Ne acaipliktir dersek.
Bu işin zevki buradadır. Hani fenada tüm güzellikleri Hakka nispet vardıya.
Bakadada Hakka isnat var. Sen yine yoksun.
Yada var ile yok arasındasın.
Varım diyemezsin.Yokum diyemezsin.
İşte burda marifet dili gereklidir.
MARİFETTİR ADEM'E VEREN HAYAT.
MARİFETSİZ ADEM'İ SÜRÜYE KAT

Fenada acaip olan şeylerden kaçanlar.
Bakada hayret edilecek yere ulaşırlar.
Bu nasıl birşeydir dersek. Şan alışların hiç birisi bizim aklımızın köşesinden dahi geçmeyen ,
Kalbimizde bir nokta kadar dahi yeri olmadığındandır.
Peygamber efendimiz S.A.V.
Hep hayretimi artır Ya Rabbi dermiş.
Biz bu hayreti dünya anlayışıyla anlamağa çalışıyoruz. Bunuda beceremiyoruz.Çünki ümmi değiliz.
Çok okuduk,çok dinledik.
Biz biliyoruz sevdasından kurtulamıyoruz.
Mesela EKMEK yazıyor kitapta. Ekmek varmı?
Yasin yazıyor, kitapta Yasin varmı ?
Ekmekğin ve Yasin'in ne olduğunu biliyormuyuz.
Hadi fırıncı ekmeğin vasıflarını bilsin bu onun işidir.
Peki biz Yasin'in vasıflarını biliyormuyuz?
Üç İhlas bilinmeden.Fatiha işitilmeden Yasin ve onun vasıfları bilinebilirmi.?Birşey anlamamız için anlatırlar Mervan kuran ayetlerini yazarken,
Aliimran suresini,Ali mervan diye yazmış.
Efendimiz niye böyle yaptın deyince.
İstedimki bizim sülalemizde Kuranda olsun demiş.
Peki kuranın sülaleyle ilgisi varmı?
İşte dünya aklı,Kuranı böyle anlar.
Kuranda (Senin ceddin ne yücedir) ayetinden ne anlayacak.
İnsan'a ait vasıflar olmadan bu nasıl anlaşılır.
Onun için derler.7 Noktayı üst üste koy ,sonra onları birleştir. O noktalar Elif olmuştur.
Elif Allah'ın ilk tecelligahıdır.
Noktaları üst üste koyabildikmiki Elif'i ötürü okuyalım. Bunlar zevk işidir.
Teheccüt namazı farz değil sana.
Yetim malıdır yakar baştan başa.
Teberüken kılar
Fehmi yok haşa.
İşte kamil insan .İsnat nasıl yapılır gösteriyor.
Dinimizin gereğini yapalım. Zevkimize bakalım.
İNŞAALLAH
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bahri ummana giren arkadaş şöyle dedi !
Ummandan , deryaya baktım birçok suretler gördüm. Görünen suretlerde canlılık cinlilik var fakat
hayat emaresi yoktu. Suretler birbirlerini çekemiyor bir birbirleriyle husumet içinde yaşıyorlardı.
Zaman zaman birbirlerinin ,suretlerini çalıyorlar,
sonra o suretleri perişan ediyorlardı.
Yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyeyim dedim.
Deryalar hep böyledir dediler.Karışırsan senide kendilerine benzetmek isterler.
Eğer bahri ummandan haberdar olsalardı yapmazlardı.
DERYALAR İÇİNDE SUSUZ GEZERİM .
BENİ KANDIRACAK UMMAN BULUNMAZ !
Varlık içindeler, varlık nedir bilmezler. Ne acaip işti bu.!!!
(Nas uykudadır .Öldükten sonra uyanırlar) aytini hatırladım.
Demekki böyle bir şeyi anlatıyordu. Varlık içinde,varlığın farkında değiller.
Bunların uykusu,olsa olsa gaflet uykusudur dedim.
Tabii uykudan uyanmak kolay amma ,
Gaflet uykusundan uyanmak çok zor.
Bana hitaben dediki ! Sende sakın kendi hayatım var zannettme. Sana hayat vereni unutma.
Seninki bu hayatın içinden bahş edilen bir ömür.
Ömrünü, hayatı sana bahşedene göre tanzim et,o şekilde yaşa.Kimseye özenme,kimseyide hakir görme. Ömrün zevk içinde geçsin.ZEVK hayatı bilerek yaşamaktır. Yaşamazsan zevk edemezsin.Peygamber efendimiz S.A.V. (Az sadaka ömrü uzatır) buyurmuş.
Ayette (Hayat ne uzar,nede kısalır) buyuruyor. İşte bu .
Eğer sözümüzde sadık olursak, bizim ömrümüz uzar.
Hayat zaten hep var.Hepte var olacaktır.
Şu ömrümüzün uzamasını niye isteriz ?
Bizlere ömür vereni layıkıyla tanıyailmek.
Ve onun sevdiği Kullarından olabilmek için.
Böyle kullardan olursak, birilerinin seksen sene öküz hayatı yaşayıpta anlamadığını, Olaki İNSAN ve KUL olarak bir anda yaşayanlardan oluruz.
Şöyle derler. Seksen sene öküz hayatı yaşamaktansa , bir (AY) insan hayatı yaşamak eftaldir.
Mesele gaflet uykusundan ayabilmekte .
İsteyen ,istediği gibi anlasın . Yazan ne anlatmak istemiş acaba demek gerek.
SEVGİ ANLAŞMAK DEĞİLDİR. NEDENSİZDE SEVİLİR.
BAZEN KÜÇÜK BİR AN İÇİN. ÖMÜR BİLE VERİLİR.

 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bahri ummandan bakınca neler görünüyor.
Yaratılan bedenler,yaratılmayan bedenler.
Yaratılmayan bedenler , hep hüsran içersindeler.
Ne yapmaları gerektiğini, nede yapmamları gerektiğini bilmiyorlar.Ve her şeyden şikayetçiler.
Bir yerde on kişi toplanmış konuşuyorlar.
O esnada 80 yaşında bir kamil abi geliyor.
Buyur ediyorlar.Çay ikram ediyorlar.
Bir sohbet oluyorki ,sohbetullahın güzelliğinden
mest oluyorlar.Bir saat sona kamil abi gidiyor.
Bir sual geliyor soruyorum !!!
80 yaşında X Bir kişiyi davet edip ,
çay ısmarlasaydık.Bize ne anlatırdı ?
Ya eşinden ,ya çocuklarından,ya gelininden,ya damadından, şikayetlerini.Bitermiiii Ya ev giderlerinden,ya piyasalardan,ya devletten hep şikayet.
Peki gelen kamil abi başka bir alemdemi yaşıyordu ?
Tüm sayılan şikayet edilen konuları bu abi yaşamıyomuydu?Bunlardan hiç söz etmedi.Hep Hakkın güzelliklerini anlattı.
İşte Yaratılan ve yaratılmamış kişiler arasındaki fark .
Hem yaratılmış , hemde halk olunmuş İNSAN.
Yaratılışının idrakına varabilene,lutfedilen Sultani Ruh.
Yaratılışı anlamayana Sultani ruh ikram edilirmi?
Yartılmış olanlarda ,cemadat,nebadat,hayvanat ve insan ruhu
nef edilmiştir.Bizim bahsettiğimiz Sultani ruh'tur.
Ayettede (Onlar daha ruh kokusunu duymadılar) Buyuruyor.
Yunus Emre bir tecellide (EN SON İNSAN İSMİ VERİLDİ BANA)
Ayette (ÜZERİNDEN O KADAR ZAMAN GEÇTİKİ.
İNSAN ADI ANILAN BİR VARLIK DAHİ DEĞİLDİ) Buyuryor.
Dedimya deryadan bakınca çok farklı görünüyor herşey.
Ben demedim.Deryaya giren söyledi.Bende onun doğruyucusuyum.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bahri ummana dalan kişiler , kendinden gayrı hiçbir şeye bakmıyor.
Zaten gördüğü hayret edilecek gerçekten başka,bir şey görmüyorki baksın.
Kendilerine nasılsın diye sorulduğunda ! LUTFEDİLDİĞİ KADAR iyiyiz.diye cevap veriyorlar.
Bize göre lutuf basit bir kelime,fakat lutufedileni
görmediğimiz için öyle zannediyoruz.
Lutuf içi boş bir kelime.Bu kelimenin içini doldurmak gerek. Eğer dolduramaz isek.
Lutufa dahi buğuz ederiz.Mesele lutfedileni zevk edebilmektir.
O zaman , gayrılara bakmayı bırakırız.
Gayrılarla uğraşmanın bize birşey kazandımadığını , hatta çok şey kaybettirdiğinin bilincine varırız.
Umanda engeçerli sözlerden birsi.
ALLAH BİR.MUHAMMET HAK.SEN KENDİ İŞİNE BAK.
Tüm bunlar benliksiz olarak anlaşılabiliyor.
Askere gidenlere ilk öğretilen =BÜTÜN İHTİYAÇLARI DEVLET TARAFINDAN KARŞILANAN ,ER'DEN MAREŞALA OLAN KADAR HERKES ASKERDİR.
Tabiki herkes üzerine düşen vazife ne ise onu icra eder.
Ummandada aynen böyle , Herkes sorumluluğun bilincinde.Kimi temsil ettiğini bilyor.
Temsil ettiğine söz getirmemenin gayretinde.
Mareşal ,Nasıl Mareşal olmuş diye soruyorum.
Öyle ya, oda insan ,bende insanım.
Niye ona saygı duymamız gerekiyorki.?
ASKER OLARAK, ÜÇ MEYDAN MUHAREBESİNİ KAZANANA MAREŞAL DENİR. Sen daha bir meydana gelmedin.
Daha meydana girmedin.
Hele hele meydan muhaberesinden haberin yok.
Ne farkım varki diyorsun.
Yunus Emrem , bir tecellide şöyle söylemiş.
Herkim merdane gelsin meydane.
Yunus sen bunda meydan isteme,
Meydan içinde merdaneler var.
Kolaymı ALLAH ALLAH NİDALARIYA 3 meydan muharebesi kazanabilmek.
ÇAKMAK OLMAK GEREKİR. FEVZİ ÇAKMAK
bizede ona selam çakmak gerekir,
Umanndan gelen bu anlatılanlarıda ÇAKMAK gerekir.
Anlayanlardan oluruz İnşaallah.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bütün ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması ne güzeldir.
Mesela , ayaktaki bot,üstündeki elbise.başındaki şapka .
Elindeki silah,belindeki kasatura Hepsi Devletin. Peki sen kiminsin ?Elbette devletinsin. Devlet ne derse peki der yaparsın.Yani benim iradem var .Ben başka birşey yapacağım diyemezsin.
Peki benim ne yapmam gereklidir.
Sorumluluğun vardır.Sana verilen her şey devletindir.Ancak şapkada bulunan bir
nefte yi kaybedemezin. Silahını , kasaturanı kaybedemezsin.Kaybedersen , divanı harp mahkememesinde yargılanırsın.
Birde sancak nöbeti nöbeti vardır.
Eğer sancağı çaldırırsan.Tüm bölük sorgulanır ve sürgün edilir.Bunlar çok önemlidir. Birde kendimizi sorgularsak.!!!!
Bizim tüm ihtiyaçlarımızı , kim karşılıyor ????
Çocuk olsak cevap kolay.Anam,babam deriz.
Biz ne diyoruz ? Ben çalışıyor,ben kazanıyorum.Kendi ihtiyacımı, kendim karşılıyorum.
Ne güzel bir cevap. Fakat bu dünyaya ait bir cevaptır.
Biz aynı zamanda baka'ya da,hazırlanıyoruz.
Burda verilecek cevabımız ne olmalıdır. ?
Deryadan bir cevap geldi ! Kuran oku.
SİZİN İŞLEDİĞİNİZ VE İŞLEYECEĞİNİZ
TÜM FİİLLERDE FAİL ALLAHTIR.
Allah allah , Dünyalık aklım ermiyor bir türlü.
KURAN'ı elden bırakmamam ve onu anlamağa çalışmam gerekiyor.Deryadan yine bir nida geliyor.
LA FAİLE İLLALLAH de diyor.
Yalnız dil ile değil, fiil ve sıfatınla söyle
Çünkü Kuran yaşamak içindir.
Bir talebeye , efendisi ders verir. Her fiilde fail Allah'tır.
Karada, denizde, havada ne hareket olursa Allah'a aittir.Bunu bil.Hayata geçir.
Buna EF'AL DENİR.Talip tamam der gider.
Ertesi gün efendi, talebenin yanına gider. Bakarki talebe hiçbir şey yapmadan miskin miskin oturuyor.
Talebe , efendiyi görünce ayağa kalkar , buyur eder
çay ikram edeyim der.
Oğlum benim bir müşkülüm var. Allah ne iş yapar ?
Amma yaptın efendi.Havada,karada,denizde ne hareket olursa ,Allah'ın işdir.
Onu bende biliyorum oğlum.Ben sordum !
Allah sende ne iş yapar.
Ne bir iş yapıyorsun.Ne tefekkür ediyorsun.
Sende ne iş yapar senddee.
Hani Peygamber efendimiz gezerken, birsinin yanından geçerken selam vermez. Adam düşünmeye başlar. Selamsız hiç geçmeyen Peygamber efendimiz,
neden selam vermedi. Alır bir sopa toprağı
karıştırmağa başlar. Efendimiz tekrar oraya gelir selam verir. Adam sorar !Niye demin selam vermediniz ?
Demin hiç bir iş yapmıyor, miskin miskin oturuyordun.
Bak şimdi toprağı karıştırıyor,ve selamı hak ediyorsun.
Bizimde Kuran'ı elimizden bırakmayıp,manalarını anlamaya çalışır ve bunları hayata geçirirsek,toprağı karıştırmağa başlarsak.
Selamı hak edenlerden oluruz .İNŞAALLAH.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Hala her fiilde fail Allah'tır sözünü daha iyi nasıl anlarım.
Deryadaki arkadaş .ENFUS'a bak dedi. Enfus (İÇ ALEM)
olduğunu anladım.O an aklıma gelen,kalp,mide,bağarsak vs.geldi.Olsun orayada bak dedi. Bütün bu organlar seninse,niye onlara hükmedemiyorsun.
Midene acıkma de. karnına ağrıma de. Hele Kalp'ten hiç söz etmiyoruz.Peki bunlarda fail kimdir.
AFAK'A BAK dedi. (DIŞ ALEM.)
Dağda ,taşta,kurtta,kuşta Fail kim? Bunlar kendiliğindenmi oldu ?
Yoksa yaratanmı var. İyide hayvanda nasıl fail Allah olurki !!!Hayvan görürsen olmaz. Baktığında yaratanı ve onun kudretini görmen gerek.
Arı'nın gövdesini , kanatları asla taşıyamaz.
Bırak gövdeyi o kanatlarla birde yük taşıyor.
Acaba bu iş nasıl olur.
Hah işte faali yaratılmışa değil,
yaratana nispet edersen olur.
BİZ AYETLERİMİZİ ENFUSTA VE AFAKTA APAÇIK GÖSTERDİK buyuruyor.
Enfus ve afakta bizim bu ayetleri görmemiz,
Fail olanı müşahade içindir.
SÜKÜN VE HAREKETE Bak diyor. Sükun (SAKİN)
Hareket (CANLILIK)
Kişi önce kendi içinde sükuna ermelidir.
Bunu başarmak içinse içindeki birçok sevgilerden (HAYALİ HEVES) kurtulup, sevginin sadece ve sadece
Allah'a bağlaması gerekiyor.
Ayetleri iyi anlayıp Nispeti Hak'ka verenlerden ,
sükuna erenlerden Huzuru bulanlardan.
HUZURA VARANLARDAN OLURUZ İNŞAALLAH.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Acaba diyorum Enfus denilen iç alem , unsurlardan ibaretmi?
Tabiki değil. İç alemimin ne olduğunu arıyorum.
Bu alem nasıl oluştu ?
Dünya alemine geldiğimiz an.Ümmi idik.
Önce anne ve babamızı tanıdık,
Tabiki onlar kendilerini tanıttılar, Sonra akrabalarımızı tanıttılar.
İç alemimiz yavaş yavaş oluşuyordu, Bu oluşumlar, hep güven ve itimat içinde oluşuyordu. Elini tutacağım bir annem,
Beni kötü olan herşeyden koruyabilen bir babam vardı.
Yemek ihtiyacım,giyim ihtiyacım ,benim hiç efor sarfetmem
gerekmeden karşılanıyordu.Sanki cennet hayatı yaşıyordum.
Sonra biraz büyüdük ,sokağa çıkmağa başladık. Annemiz bize hep tembihte bulunuyordu.Aman çocuğum ,yabancılarla konuşma.Yabancı birisinden birşey alma vs.
Sonra sokaktan öğrendiğimiz bilgilerle ,iç alemimiz oluşuyordu.
Sonra okuldan öğrendiklerimiz ve Hacı ve hocalardan dinlediklerimizle İç alemimizi oluşuyordu.
Bu oluşumlar kimimize hoş geliyor.Kimimize yetmiyor.
Neden yetmiyor diye araştırıyorm. Anatılanlar sadece zahiri yönümüzle.Oysa benim birde Batini (ENFUS) tarafımız vardı. Zahiri yönümüz tamamken, Batını yönümüz açtı.
Onun için zahiri oluşumlar ,kifayet etmedi .Çünkü
tek kanatlı kuş uçamazdı. Allah yaratırken insanı iki yönlü yaratmıştı. Sadece benmi böyleyim diye düşünüyordum!
İmamı azamı (NUMAN) düşündüm.
Mezhep sahibiydi,bilmediği yoktu.Ne olduda
Caferi Sadığa gitme ihtiyacını hisseti.
Hz.Musa peygamber olduğu halde, niye KUL (hızır) ile buluşup
yolculuk yapmak ihtiyacını hissetti. Demekki bu iki yönlü ZAHİR ve BATIN olarak yaratılışın neticesiydi.
İnşaallah Bunu anlayanlardan oluruz.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bahri ummandan bir ses şöyle dedi.
Önce enfus alemini temizlemen gerek.
Düşündüm ! nasıl temizleyeyim . nasıl bir su.nasıl bir sabun gerek.Hangi deterjanı kullansam ?
İç temizliği zikir ,le olur dedi.
Peki,kendi anlayışıma göre bir esmayı zikretsem olurmu? Olmaz.İçini temizleyecek olan bir esmayı zikredeceksin.
Peki o esma hangi esmadır.
Sende çok bedavacısın.Ehlini bulup isteyeceksin.
Neden gerekliydi zikir.! Tabiki sokak ilimleriyle enfusumuz kirlenmişti.Hergün bir kir o aynamıza sıçramış,aynamız zamanla kapkara olmuştu.
İyi ama biz Kuran'da okuduk,muhabbetlerde dinledik. Temizlenmedimi?
Kuran'ı okurken,sohbeti dinlerken,Ruh halin nasıldı ?İdrak seviyen neydi?Borçlarımı düşünüyordun. İşimi,kazancımı düşünüyordun? Bu halde iken
dinlediğin sohbetten ne anladığını anlatabilirmisin. Dedi.
Aklıma birisi geldi.Bir çocuğu babası elinden tutup hocaya götürüyor.Benim çocuğum ortadoğunun en büyük din alimi olsun.Eti senin ,kemiği benim diyor ve cocuğu oraya bırakıp gidiyor.
Çocuk öyle öğreniyorki Kuranı,okadar olur.
Tüm hadisleri ezberliyor. Peh peh peh.
İlimde önünde kimse duramaz.
Fakat bunları öğrenirken,öyle eziyet görüyorki.
Bu sebebten içi kin ve nefret dolu.
Ve öğrendiği ilimlerden dolayı,ülede çok yüksek makamlara geliyor.Fakat içi rahat değil.
Önce bir partiye gireyim diyor,o partiyi beğenmiyor.
Bir illegal örgüte gireyim diyor.O örgütüde beğenmiyor. En iyisi ben ateist olayım diyor. Ve oluyorda,
Öyle kitaplar yazıyorki,öyle inkarlarda bulunuyorki.Ve bunları yaparken hep ayet ve hadislerle destekliyor. Zamanın Dinayet reisine gel halkın
huzurunda konuşalım.Diye haber gönderiyor. Yani inkarını ispat etmeğe çalışıyor. Peki, Bu kişi Kuran okumadımı ? İbadet yapmadımı ? Bütün hadisleri yutmadımı ? Peki bu hali nasıl izah edebiliriz. Ummandaki arkadaşa hak verdim.
Kuranı okumak,onu anlamak için enfus alemimizin tertemiz olması gerekiyor.
Huşu içinde okuyalım.Huzur içinde dinleyelimki !anlayıp yaşayanlardan olalım.
Bu gün müslüman aleminde yaşanan savaşlar,acılar ve üzüntülerin sebebi ben böyle anladım.hayır senin anlayışın yanlış.ben böyle anladımın neticesi değilmidir?
Oysa Kuran bize benlik (dünya)anlayışımızadan kutulmayı öğütlüyor.
YER YÜZÜNÜ ,GÖK YÜZÜNÜ SİZE MURAHHAS KILDIM.
ORAYI İMAR EDİN ,GÜZEL HALE GETİRİN. DÜNYADAN UZAK DURUN.
DÜNYA BİR CİFEDİR.ONUN TALİPLİSİDE KÖPEKLERDİR. Buyuruyor.
Evet islam dini ! AKIL DİNİDİR ,FİKİR DİNİDİR. Amma
Tertemiz bir akıl.tertemiz bir fikir olması luzumludur.
Bu akıl Kuran aklıdır.Bu fikir Kuran fikridir. Senin aklın,benim aklım buna ermez.
SİL SÜPÜR GÖNÜLDEN GAYRIYI.TA TECELLİ EDE HAK.
PADİŞAH KONMAZ SARAYA .HANE MAMUR OLMADAN.

Allahın kulunun gönlünde,asla ve kata gayrı sevgi bulunmaz.
İnşaallah O Kulun ve resulün ve ehilbeytine layık olanlardan oluruz.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Temizlik faslı , önce zikir ve onunla birlikte ilimle olur.
Bu mütekellim benlik duygularından arınmış olmalıdır.
İmamı Azam'dan söz ettik. Cafer'i Sadık'a gittiği ilk günlerde harkulade hallerle yüz yüze gelmiştir.
Şimdi anlatacağımızı suret olarak anlamadan idrak etmeğe çalışacağım . Bir gün Numan abdest almak
için kuyunun yanına gelir. Bakarki ne bir kova nede başka bir şey.Sağa sola bakıp suyun nasıl kuyudan çıkabileceğini düşünürken.
Cafer'i Sadık'ın , kerimesi gelir. Amca biz bu kuyuya HU deriz su yükselir. Alacağımızı aldıktan sonra HU deriz yerine iner.der.
Olurmu öyle bir şey deyince.
Kerime HU der. Su yükselir. HU der yerine iner.
Ne güzel bir kuyu der.Dur bende Hu diyeyim bakalım der.
HU su yükselmez. HU yine yükselmez. HUUUU yok yine yükselmez. Caferi Sadık efendiye durumu anlatır.
Bende HU dedim. Kerimede HU dedi.
Ona yükseldi su.Bana yükselmedi.
El cevap: HU aynı HU ama .Ağız aynı ağız değil.
Yani hemen olmuyor bu işler. Süleyman Çelebi Hz.
BU GECE ŞADAN OLUR ERBABI DİL !!!
BU GECEYE CAN VERİR ASHABI DİL !!!
derken anlatmak istediği budur.
Nasılki yeni ehliyet alan birisi ,arabayı ilk kullanırken çok tedirgindir.Belli zaman sonra , meleke kazanır.
Erbab olur. Arabayı kullanırken Bir taraftan şarkı dinler.
Bir taraftan para alır,verir, nerede vites değiştirecek, nerede duracak artık önemli değildir.
Otomatik pilot olmuştur adeta.
Bu işte böyledir. Buna mesleği Resul derler.
Benlikten kurtulmadıkça bu meslek icra edilemez.
Meleke kesbetmedikçede erbab olunmaz.
Biraz öyle ,biraz böyle olsak olmazmı ?
İbrahim Peygamber ! Neden İsmail'i As.
Kurban etmek istedi. Koç kurban oldu.
Peyamber sadece insandan olur da ondan.
Musa As. Firavun'la aynı kanala girdi. O kanaldan çıkan Musa As.dı.Peki neden Firavun çıkamadı.
Çünkü hem Musa, hem Firavun olmaz.
KUYUYA ATILMADAN.KERVANA KATILMADAN.
KUL OLUP SATILMADAN.SULTANLIK ARZULARSIN.
Sözlerim kendimedir.Sizleri tenzih ederiz.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Peygamber Efendimiz (BEN ÜMMETİMİ SIFATLARINDAN TANIRIM) buyuruyor.
Sıfat Genel anlamıyla TEKELLÜM yani konuşmaktır. İnsanı ,hayvandan ayıran yegane özellik konuşmaktır. Tabiki sıfatı subutiye 8'dir. Bunlar Hayat,İlim,İrade,
Semi,Basar,Kudret,Kelam ve Tekvindir.
Tekvin tarifte zikredilmez.Çünkü Yaratmaktır. Yaratmaksa sadece Allah'a aittir.
Diğer subuti sıfatlarda Allah'aittir.
Ancak Allah bu sıfatları kulunda görmeyi istemiştir. Subut kelimesi bir yönüyle budur.
Bizim kendimize göre bir hayatımız var zannediyorduk.
Oysa HAY olan ve Hayat Allah'a aittir. İlim bize aittir diyorduk. Oysa Alim olan Allahtır. İrade bize ait zannettik, ALLAH DİLEMESEYDİ SİZ DİLEYEMEZDİNİZ.
Semi ve Basar bize ait diyorduk. ALLAH HER ŞEYİ DUYAN VE GÖRENDİR. Kudret bizim zannettik ALLAH'IN HER ŞEYE GÜCÜ YETER. Kelam bize ait dedik.
ALLAH'IN İZNİ OLMADAN YAPRAK KIPIRDAMAZ. Tüm bunlardan anlamam gerekiyorki Tüm bu Sıfatlar bize bir lutuftur. Şimdi iş bu sıfatları gereği gibi kullanmakta. Tabi öncelikle bunları benlik olarak görmememiz elzemdir.Yine bu benlikler zikir ile yok edilir.
Dışımızı abdest alarak temizleriz.
Kalbimizdeki gayrıları,kalbin abdesti denen
KALBİ ZİKİR ile temizleyebiliriz.
O zaman Hayatın hakikatına varırız.Bu hayatı sarf etmeyi bırakır.Bu hayat ile tasarruf etmeğe çalışırız.
ALLAH'IN SİZE KAZANDIRDIKLARI VARDIR.
BİRDE SİZİN KENDİ ELLERİNİZLE KAZANDIKLARINIZ VAR.HUZURA KENDİ ELLERİNİZLE KAZANDIKLARINIZLA GELECEKSİNİZ. Yani Allah'ın lutuflarından soru yoktur.
Bu lutufları nasıl kulandığımızdan sorumlu olacağımızın bilincine varmamız gerekiyor. İlimi nasıl kulanacağız,
İlimimizi asla gelip geçici olan,hayali heveslere yöneltmememiz. İnsanlığın hayrına değerlendirmemiz gerekiyor. İradeyi nasıl kullanmalı, Düşünsek Peygamber Efendimiz İradeyi nasıl kullandı. Neyi irade etti.
Bizim örneğimiz Peygamberimiz olmalı. Şöyle diyebiliriz. Biz Peygambermiyiz?Tabiki değiliz. Peygamber efendimiz bizim için iyliğimiz için 100 şey irade etmişse, bizde onun için 1 şey irade edelim. Bu iradeyi de (O na layık olanlardan olalım) diye kulanmamız gerekiyor
Ne dinleyelim (Semi) tabiki Hak sözü dinleyelim. Peki ne görelim. Tabiki Hak görelim.
MEVLAM GÖRELİM NEYLER.NEYLERSE GÜZEL EYLER.
Gücümüzü nasıl kullanalım. Tabiki güçsüzlerin elinden tutarak,bunuda asla benlik yapmadan yapalım.
En zor olana geldik KELAM. Kimi dinleyeceğiz?
Kiminle konuşacağız.? Anlamam için kendime soruyorum ? Bu güne kadar kiminle konuştuk. Konuştuklarımızın Allah'ın yaratıkları olduğunu fark ettikmi ?
Allah'ın yarattığı her şeyde bir eseri olduğunu zevk edebildikmi. Çok usta ressamlar,yaptıkları resmin en görülmeyen yerine imza atarlar.Usta olanlar o imzayı görerek hüküm verirler. Bu resim sahte değil derler.
Bizde konuştuklarımızde Allah'ın imzasını görüyormuyuz.
Az önce sübutu sıfatları saydık.Bundan daha büyük imza olurmu.Allah usta ressamlar gibi imzasını saklamamış, aksine aşikar etmiştir. Yaratılmış olanın ne hayatı,ne ilmi ,ne iradesi olur. Biz bu hakikatları önce kendimizde,
sonra yaratılmış her şeyde görmeliyiz.
Kelimeyi tevhid olacakki,Kelimeyi şehadet olsun.
Hem kelimeyi tevhit , hemde şehadet edenlerden oluruz İNŞAALLAH.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bahri ummandaki arkadaşa soruyorum.
Sizin orda konuşmalar nasıl oluyor ?
Biz uykudan uyandığımızda ,elimizi ,
yüzümüzü yıkarken Sübhaneke'yi okuruz.
Sonra ilk sözü karşımızdakine bırakırırız.
Önce o konuşur . Biz mukabelede bulunuruz.
İster anam ,ister babam,ister eşim,ister çocuğumuz olsun , önce o ne söyleyecek,ona göre biz nasıl mukabelede bulunacağız.
Çünkü bizlerden beklentileri var.
Bizler onların isteklerini yapmakla mükellefiz.
Çünkü onların istekleri bizlere verildi.
Eğer onlarda olsa idi , bizden istemezlerdi.
Bize verilmesinin sebebi.Onlara vermemiz içindi.
Yani verdiklerimiz bize ait değil.Zaten onlara aitti.
Ne var !bizi vesile kıldı.
Tabi anlattıklarımız Umman ile ilgili.
Dünyevi arzu ve istekler değil.
Burada bu istekleri karşılamak. Onların isteklerine mukabelede bulunmak bir zevk.
Çalıştığımız yerde de,ilk sözü karşıya veririz.
Sosyal yaşantımızda da böyle.
Mukabele okumak çok ama çok güzeldir. Sıkıntı,üzüntü yok.Onların istekleri bizde. Bizde onlara ait olanları,onlara veriyoruz.Bana ait bir şey istemiyorlarki.
Üzüntü sıkıntı olsun.Böyle olduğu için,mukabelelerimizde hep aşk ile oluyor. Konuşmak İnsan'a mahsus derler.
Ses kirliliğinden bahsetmiyoruz.
Ayet'te ANANIZI, BABANIZI ZİKRETTİĞİNİZ KADAR ALLAH'I DA ZİKREDİN. anlaşılmadı galiba.
ANANIZI BABANIZI ZİKRETTİĞİNİZDEN DAHA ÇOK ALLAH'I ZİKREDİN.ZİRA ANANIZI,BABANIZIDA YARATAN ALLAH'TIR.
Bakış açımızı bu minval üzere getirebilirsek.
Konuşmakta kolay olur.
Konuşmak, kırmadan,dökmeden,bilerek,hep iyiyi Yaratanı,yaratılanda müşahade ederek,mukabelede bulunmak zevklerin en güzelidir.
İnsanın konuşması adeta,
Yaratanın o insana öğrettiğinin aynısı gibidir.
Bu bakımdan SIFAT'I SUBUTİYE (ALLAH'A AİT DEĞİŞMEYEN SABİT SIFATLARI)dır.
Peki RAHMAN OLAN ALLAH.ÖĞRETTİ KURAN'I YARATTI İNSANI derken ne anlayacağız.
BİZ ADEM'İ KILIKLANDIRDIK.BİZ ADEM'E KILIK VERDİK. ayeti bize ne ifade ediyor.
Kendi sıfatı subutiyesiyle kılıklandırmış olabilirmi.?
BENİM ÖYLE KULLARIM VARKİ.
ONLARI GÖRDÜĞÜNÜZE BEN HATIRINIZA GELİRİM.!!!
Demek ki Sıfatı subutiyeyi,bize nasıl öğretti ise RAHMAN Öyle değerlenirmemiz gerekiyor.
BİZ ADEM'İ RAHMAN SURETİNDE HALK ETTİK.
Bunlar çok ama çok önemli beyanlardır. Bu beyanlara göre kendimizi tanzim etmeliyiz.
İdrakımızı bunlara göre yükseltmeliyiz. Efendimiz YAPTIĞINIZ İBADETLER SİZİ FENALARDAN ALIKOYMUYORSA,UFKUNUZ AÇILIP İDRAKINIZ GELİŞMİYORSA SİZ İBADET YAPMIYORSUNUZ buyuruyor.
Sıfatların bir bölümü her şeyde varmı ? Var. Cemadat,nebatad,hayvanat,insan!!
bunlarda da kendilerine göre, Hayat,ilim,irade,semi,basar,kudret ve kelem var.
Güzel de ! Biz Allah'a ait , Allah'ın sadece ve sadece Adem'e lutfettiği KEMAL'İ SIFATLARI ANLAMAĞA ÇALIŞIYORUZ.
ÜZERİNDEN ÖYLE DEHİRLER (ZAMAN) GEÇTİKİ .
İNSAN ADI ANILIR BİR VARLIK DAHİ DEĞİLDİ.
Bizlerde, ummandaki arkadaşımızın ifade ettiği gibi LUTFEDİLEN Sıfatı subutiyeyei
Anlam ve mahiyetine uygun olarak idrak edip , yaşayabilenlerden olalım İNŞŞAALLAH
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Ayette ,BİZİM SİZE KAZANDIRDIKLARIMIZ VAR.
BİRDE SİZİN KENDİ ELLERİNİZLE KAZANDIKLARINIZ VAR.HUZURA KENDİ ELLERİNİZLE KAZANDIKLARINIZLA GELECEKSİNİZ. Buyuruyor. Bundan şunumu anlamamız gerekir acaba.
Allaha ait subuti sıfatların hiçbir sorumluluğu yok.
Sorumluluk bu sıfatları bizler nasıl kullandık.
Surette birisi bize iş yapmamız için bir sermaye verse,
Biz bu sermaye ile hava yapmaya başlasak.
Benim param,ben kazandım gibi.
O esnada sermayeyi verende gelse.Nasıl yüzümüz sararır,kızarır,kararır.
Sermayeyi verende ,kontrola geliyor.
bir iş yapıp ,bu sermayeyi değerlendirebiliyormuz,
yoksa lutfedilen sermaye ile havamı yapıyoruz.
İyide sermaye bizim değilki,
Bu sermaye ile kazandıklarlarımızdan sorumluyuz.
Cehennem'in ikinci katının ismi SAKAR.
Oraya düşenlere soru gelir.
Sizi SAKAR'a iten neydi.?
Yani Bu sıfatları niye doğru dürüst kulanmadınızda,
Kalpleri kırıp döktünüz. Sıfatlar kırıp dökmek için verilmedi.
Yerli yerince kulanmak için verildi.
Döven el. Seven el. Küfreden dil,Gönül yapan dil.
Birisi Muhammed'i terbiye görmüş,
Birisi terbiyesiz. Bu kadar açık.
ALLAH ,ADEM'E GÜZEL ESMALARI TALİM ETTİRDİ.
Talim ettirmekten murat ne ?
İşte bizim en büyük noksnlarımızdan biri de bu.
Sadece okuyor,ezberliyoruz. Talim eksiğimiz olduğundan,hemen unutuyoruz,ve ayağımız kayıyor.
Sonra ,ya ben biliyordum diyoruz. Yada ben tüm bunların hepsini bildiğim halde,yinede ayağım kayıyor diye hayıflanıyoruz.
Oysa talim etmiş olsak,asla unutmayız.
Güzel talim edenlerden oluruz İNŞAALLAH.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Sıfat'ı Subutiye sekizdir dedik. Fakat hep kelam'dan bahsettik.Çünkü sıfatların tüm tecellisi ,kelam ile ispata çıkar.Hayatı yaşayabildi isek,Bunun zevki ancak kelam ile paylaşılır.Yaşayamayanlar.Hep başkalarının yaşantılarını anlatır.Yada hep başkalarının yaşantısını çekemeyip,dedi kodu yapar.Zaten ,yaşayan ile yaşamayan kelimesinden belli olur.Hayat o kadar kıymetlidirki,Yaşayan kişinin sözleri Allah'ın rahmeti gibidir. Nası ki yağmur yağar da, o çorak topraklar bayram eder,adeta yeni bir hayat bulmuştur. O toptakta Yeni yeni güzellikler
meydana çıkar. Mesela bazı yağmurlar tufana yol açar.İşte bu hal Rahmet değildir.
Kelam da böyledir. Çünkü bu kelamda ilim vardır. İlmi olmayan kelama malayani denir. İlmi konuşma ise mutlaka aradığı hakikata ulaşmak için çok büyük bedeller ödemiştir. Havayı hevese dalmayıp , vaktini
aradığı uğruna yaşamıştır. Kelimedeki ,irade çok önemlidir. Kelime asla laf olsun diye ortaya çıkmaz. Hatta bir şey anlayalım diye şöyle söylerler.
ALLAH'TAN NE İSTENİR ? NE İSTENMEZ ?
Demek ki iradi kelam ,işkembeyi kübradan olmaz.
Dinlemesini bilmeyen ,konuşmasınıda bilmez.
Yetmez, dinlediklerini görmeğe çalışması şarttır.
(SEMİÜL BASİR)
Bu isimlerin bir birlikte zikredilmesi çok önemlidir.
Eğer dinlediklerini göremezse, hayali ihracat olur.
Bahri ummandaki arkadaşım çok zor şeyler söylüyor gibi geliyor bana. Ancak diyorki ! Allah'a iftira etme.
Çünkü bu sıfatlar Allah'a ait.
Benlik kulağıyla dinnenmez.Dinlesekte anlamayız. Hele hele benlik gözüyle asla görünmez.
Birde dışarda bir şeyler görmeğe çalıştığımızdan zor geliyor. Onun için dervişlerin kulakları ,Gözleri ,Dili içe dönük olur derler. İçerdeki KUDRETULLAH'I idrak
edilir. Sonra dudaklar kıpırdasada. Kelamda KUDRETULLAH görünür.
Bütün kelimeler Allah'a aittir denmesinin sebebi budur.
Birde bütün bunları anlarsak,yaşarsak
Haşa Allah'lıkmı yapacaz.
Asla biz KUL olsak yeter. ALLAH var MUHAMMET VAR
Bizde kul olmağa çalışmalıyız.
ALLAH BİR MUHAMMED HAK
SELAM SEN KENDİ İŞİNE BAK.
KUL OL KUL .OLASIN MAKBUL.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Bu alemde her şeyin aslı üçtür.
Üçü bilmeyenin ahirette işi güçtür.
Fiil,sıfat ve Zat.
(Zat=Vücut ) Vücut= Mevcut (Mevcut = Varlık.)
Varlık = Hu (Hu= Hüviyet) Hüviyet =Kişilik (Kişilik =Zat)
Bunların hepsi Zat'ın ,nasıl bir zat olduğuna işarettir.
Mutlak Zat asla bilinmez.
Bilinmekliğe murat ettiğinde ,ilmiyle bunları hem var etti,
hemde Peygamberleri vasıtasıyla anlattı.
ZAT temsil ile anlatılırken;
Körler ülkesine bir fil gelir, sesini duyan körler,gözü açık birini bulur sorarlar. Bu nedir ? Gözü açık kişi bunun bir fil olduğunu söyler.Merak eden körler,filin yanına giderler.
Biri filin kuyruğunu ,diğeri hortumunu,diğeri karnını tutar.
Fil yola devam eder, Körler başlar tartışmaya,
Fil denilen Kamçı gibi bir şey,hayır hortum gibi bir şey,
Ne hortumu! Fil tepsi gibi bir şeydi.
Tartışma kavgaya dönüşmeden,
gözü açık olan kişi,Arkadaşlar Bu saydıklarınız doğru ancak,
siz bir yerinden tuttunuz. O zannettiniz.
Oysa fil bunların tümüydü.
Tüm anlatılanlar Zat'ı anlatmak içindir.
Zat olmasa hiç bir şey olmaz.
Bunları anlamak ve kendimize anlatmak ve de yaşamak çok kolay değil.
Bu yere gelen kişi ta ki süfli olan tüm şeylerden ölmesi gerekir.
Onun için bu yere =Gönül bekleme yeri.Gönül paklama yeri.
Kabir yeri denir. Bu yer için ,kabir azabı diyenler de vardır.
Ancak bu azap,nefsin arzu ve isteklerinden kurtulmaya çalışmaktır.Çünkü uzun süre onun isteklerin doğrusunda yaşadık.Yaşadıklarımızı doğru zannettik.
İşte bunları terk etmek ,azap gelir Nefse.
Yoksa azap insana değildir .Taki süfli isteklerden ölünce.
Yeni bir kişilik kişilik oluşur. Bu kişilik ulvi bir kişiliktir.
BEN FANİYİM.FANİ OLANI İSTEMEM. Diyebilenlerden olalım
İnşaallah.
 

selam

Profesör
Katılım
26 Şub 2007
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
94
Puanları
0
Zat meratibini anlatan bir risalede.
Yürürürüm hiç hiç.Tutarım hiç hiç.
Görürürm hiç hiç demiş.
Demek ki bu yerin bir ismide HİÇmiş. (üç ,iç,Hiç.)
Hiç olmadan .Hep olmaz.
Bu sözler bizleri çok düşündürmüştür.
Dünya anlayışı,Hak anlayışında adeta bir hiçtir.
Şöyle ki .Kin ,kibir.riya vs. Bunlar hak katında yoktur.
Hak hep vardır. Asla bir değişimi yoktur.
HEP VARDIR.HEPTE OLACAKTIR.
Bizimde Hak (DOĞRU) olmamız için .
Hiç olmamız gereklidir. Şöyle bir bakalım.
Gözümüzün gördüğü fani olanlardır ,yada fani olacaklardır. Dünyada yaptığımız işlerde,yok olucudur.
O zaman ,iş yapmayalımmı ? Olurmu öyleşey.
Bunlar dünyaya ait bedenimizin ihtiyaçlarıdır.
Önemli olan araçları ,amaç gibi değerlendirmeyelim. Çünkü bedenimizde fani olacaktır. Önemli olan baki
olan tarafımızın olduğunu keşfedebilmektir.
Birisi öldüğünde Mezarlıkta dua okuyan şöyle der.
Hava , havaya.Toprak,toprağa.Su ,suya kavuşacak.
Sen bu kulunu yanına al Ya Rab.
Peki bu Kul kimdir ki!!Huzuru ilahiyeye
kabul edilen olsun.!!! Ayette
(BEN SİZİN GÜZELLİĞİNİZE BAKMAM.
GİYDİĞNİZ ELBİSEYE BAKMAM.
YAPTIĞINIZ İBADETEDE BAKMAM.
BEN SİZİN GÖNLÜNÜZE BAKARIM.)
Eyvah ,eyvah benim gönlüme bir
bakarsa,yat var.kat var.kot var.
Yani Allah'tan başka her şey var.
Eğer iş böyleyse ,Bende daha gönül oluşmamış demektir. Allah'ta böyle bir yere asla bakmaz.
Onun nazarı gönüledir.
BİZ BAZI GÖNÜLLERİ KAVİ KILDIK.
KAVİ KILDIĞIMIZ GÖNÜLDEN TECELLİ EDERİZ.
Böyle bir gönlün oluşması içinde,ç
çok gayret ve bedel gerekiyor.
Gönül nedir bilene,gönül veresim gelir.
Gönül bilmeyene biraz gülesim gelir.
Ehli Kemal bana baksa ne der.
Gülerim ağlanacak haline.Ağlarım gülünecek haline. Bana hep diyorlarki. Hiç olan şeyleri.
Hep sanma. Bu hiçleri,hiç et.!!!
Hep olan zaten aşikare görünsün.
Ne acayip bir durum ,yoku ,yok etmeye çalışmak.!!!
KÜLLİ ŞEY İN HALİKUN.İLLA VECHE HU.
Ayetide bunu anlatıyor gibi geliyor bana.
ALLAH'TAN BAŞKA HER ŞEY HELAK OLACAKTIR.
ALLAH'IN VECHİ BAKİDİR.
Mısrı Niyazi efendi,bir tecellide : Sil süpür gönülden gayrıyı.Ta tecelli ede Hak.Padişah konmaz saraya.
Hane mamur olmadan.
Ne güzeldir viran olan gönülün. Mamur hale gelmesi. Aklıma BEYTÜL MAMUR geldi!!!
İnşaallah gayrılardan gönlü temizleyenlerden oluruz.
 
Üst