Kİmİn Kİmden BaŞka Dostu Yok
Bilinen geçmişe dönüyor ve kimlerin kimleri mıhladığını, mızrakladığını, okladığını, topladığını, kurşunladığını araştırıyoruz.
Göktürklere son veren Uygurlardır. Yani birçok Göktürk'lüyü büyük ihtimal oklamışlardır.
Anadolu beyliklerinin durumunu bilenler vardır.
1402-Ankara Savaşı. Batıya yüzünü dönen Osmanlı Doğudan gelen bir güçle bozguna uğrar. Timur imparatorluğu bir Türk Devletidir. Ve Türkleri Türkler arkadan vurmuşlardır. Her ne ise, tarih ilerler Osmanlı eski ihtişamına ve daha ötesine yönelir. Mercidabık ve Ridaniye, Memlükler üzerine seferler yapılır ve bir Türk devleti son bulur. Bu devleti tarihten silen başka bir Türk devleti Osmanlı'dır...
Tarih ilerler 1909'a gelir. Abdulhamid'in yanında bulundurduğu ve memleketine gitmesine izin vermediği gözünün önünde durmasını istediği Şerif Hüseyin İttihad ve Terakki mensuplarınca koyverilir.
"Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Hicaz'da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916'da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun 'askeri açıdan' tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani 'asıl cephenin gerisi'nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur."
"Üstteki hakikati teslim etmekle birlikte, Arap milliyetçiliğinin Osmanlı'da Türk milliyetçiliğinden daha önce geliştiğini belirtmek gerekir. Arap milliyetçiliği, 1860'larda, Suriyeli Arap entellektüeller arasında doğmuştu. Osmanlı İmparatorluğu'na ve yönetimindeki "Türklere" karşı ciddi bir antipati besleyen bu entellektüellerin dikkat çekici bir yönü ise, çoğunun Hıristiyan oluşuydu. Butros El-Bustani, Faris Şadyak, Nakkaş, Corci Zeydan gibi Hıristiyan Arapların öncülüğünde başlayan bu harekete katılan Müslüman Araplar ise, çoğunlukla Batılı fikirleri benimsemiş seküler aydınlardı. Arap milliyetçiliğini geliştirirken "Arapların İslam öncesi tarihlerine" ilgi duymaları, bundan kaynaklanıyordu."
Mekke Şerifi Hüseyin'in bu hareketi tarihe bir Türk-Arap düşmanlığı kazandırır. Ya da bazıları sürekli Araplar Türkleri arkadan vurdu söylemini tekrarlatır.
Araplar'dan sadece bir kısmının Türkleri arkadan vurmuş olması ne Araplar'a ne de Türklere birşey kazandırmamıştır bu edebiyatın sürmesi ise herkese zarar vermektedir.
Üç küz
Bir zamanlar dağda bayırda hep birlikte gezen üç öküz varmış. Akçaöküz, sarı öküz ve kara öküz hiçbir sürüye katılmazlar ve birbirlerinden ayrılmazlarmış. Birlikte otlar, yemeklerini paylaşır, aralarında zaman zaman anlaşmazlık çıksa da herhangi bir düşman saldırısı karşısında birlikte savaşırlarmış. Karşısında altı sivri boynuz gören saldırgan da fazla uzatmadan arkasını döndüğü gibi kaçarmış. Ünleri iyice yayıldığından fazla saldıran da olmaz, üçöküz istedikleri çayıra gider, rahat rahat otlarlarmış.
O sıralardaormanlar kralı aslan biraz sıkıntılıymış. Bölgesindeki av hayvanlarının sayısı iyice azalıyor, kurtulanlar uzaklara kaçıyormuş. Üstelik başka yırtıcı hayvanlar da aslana rakip olmaya başlamışlar. Bir gün aslanın yolu üç öküzün otladığı çayıra düşmüş. Üçü de birbirinden besili öküzleri görünce aslanın ağzı iyice
sulanmış, “Bunların her biri beni bir hafta idare eder” diye düşünmüş. Öküzler de tehlikeyi hissedip birbirlerine sokulmuş, boynuzları ileri çıkarmışlar. İşinin kolay olmayacağını kestiren aslan yumuşak ve barışçı bir sesle “Merhaba öküz arkadaşlar, nasılsınız?” diye seslenmiş. Öküzler de tedbiri elden bırakmadan “İyiyiz sayın kralımız, sağolun” diye cevap vermişler. Öküzlerin yine de gevşemediklerini gören aslanın aklına bir fikir gelmiş. “Korkmayın öküz arkadaşlar” demiş “Buraya sizi yemek içingelmedim… ” Sonra inandırıcı sesiyle devam etmiş: “Tam tersine, siz bu otlaktayken dışarda beliren tehlikelere karşı sizi uyarmaya geldim. Haberiniz olsun, son günlerde kaplan, panter ve sırtlan çok azdı. Herkese saldırıyorlar. Üstelik insanoğlu da buraları keşfetti ve yiyecek bulmak için hergün gelmeye başladı. Ben de kralınız
olarak sizleri uyarmaya geldim.”
Bu sözler üç öküzün üzerinde gereken etkiyi yapmış, öküzler gevşemiş ve dışardan gelecek tehlikelere karşı kendilerini koruma planları yapmaya başlamışlar. Birkaç gün sonra aslanın midesi iyice kazınmaya başlamış. O sırada akça öküz ilerdeki dereden su içmeye gitmiş. Aslan kara öküzle sarıöküzü yanına çağırıp fısıldayarak ve sesine korku ifadesi vererek şöyle demiş: “Arkadaşlar büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Bu akça öküzün beyazlığı çok uzaklardan dikkat çekiyor, geceleri bile görünüyor. Düşmanlarımız bunu görür ve yerimizi bulursa mahfoluruz. Benim düşüncem şu ki, bu akça öküzden kurtulalım, böylece kendimizi
güvenceye alalım. Ne dersiniz ?” Uzun süredir aynı otlakta kaldıkları için yiyecekleri de azalmaya başlamış olduğundan sarı öküzle kara öküz hemen aslanın fikrine katılmışlar.”Aslan kralımız haklıdır” derken bundan sonra otlakların ikiye bölüneceğinidüşünüyorlarmış. Aslan devam etmiş: “Şimdi bunu otlaktan dışarı
gönderirsek hem yerimizi belli etmiş oluruz hem de akça öküz düşmanlara yem olur. Yani hem tehlike yaratmış hem de düşmanlarımıza iyilik yapmış olacağız. Diyorum ki akça öküzü ben yiyeyim de
düşmanlara yar olmasın.” Kara öküzle sarı öküz bu fikre de katılmışlar ve akça öküz hemen aslanın midesine göçüvermiş.
Aradan birkaç gün daha geçmiş, bu kez kara öküz ırmağa su içmeye gittiğinde aslan sarı öküzle konuşmuş ve kara öküzün karalığının yarattığı tehlikeleri anlatmış. Sarı öküz çabuk ikna olmuş ve kara
öküz de aslanın midesine gitmiş. Birkaç gün sonra aslan yine acıkmış ve sarı öküzü yanına çağırmış. Sarı öküz gelmiş ve meraklı bakışlarla aslanın karşısında durmuş. Aslan kükremiş: “Ey öküz oğlu
öküz! Niye öyle bakıyorsun? Sıranın sana geleceğini hiç düşünmedinki? Üstelik sana renginin sarılığıyla ilgili hikaye anlatmama da gerek yok!” Sonra bir pençede sarı öküzü devirmiş ve midesine
indirmiş.
ARAPLARIN TÜRKLERİ VEYA TÜRKLERİN ARAPLARI BİR ŞEKİLDE HALLETMESİ KİMİN İŞİNE YARIYOR...FİLİSTİN VE ORTADOĞU MESELESİNİ DE BU AYRIM NOKTASINDA BİR DÜŞÜNELİM...