Anne babalar çocuklariyla neden iletişim kuramaz

bencan

Üye
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
188
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İLETİŞİM uzmanları, anne baba ile çocuk arasında yaşanan çatışmaların konuşma sırasında yapılan dil hatalarından kaynaklandığını ifade etmektedir. Sözel iletişimi engellediği. için bu hatalara 'iletişim engeli' diyoruz. Anne babalar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar. kullandıkları dilin çocuklar in bir anlamı vardır. Bu anlam, çoğu zaman anne babanın İyi niyetiyle örtüşmez. ve beklediklerinin aksine bit sonuç ortaya çıkabilir, çoğu anne-baba tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan iletişim engellerini 12 başlık altında toplayabiliriz.

1. Emir vermek, yönlendirmek

• Çocuğa kendi duygularının ve ihtiyaçlarının önemli 01rıadığını hissettirir. Çocuk kayıtsız şartsız anne ve babanın isteklerini yerine getirmek zorundadır:

• "Anneciğim arkadaşım ödevine yardımcı olmam için kütüphaneye gitmemizi istedi, izin verir misin?"

• "Arkadaşının ne istediği umurumda değil, hemen eve gel!"

• çocuğa o anki durumunu beğenmediğimizi gösterir:

• "Babanın yanında nasıl oturuyorsun? Topla ayaklarını

• Anne babanın gücü çocukta korku yaratır. Çocuk kendi sinden büyük ve güçlü biri tarafından incitileceği tehdidini hisseder:

•• Çabuk kahvaltıya gel! Gelmezsen getirmesini bilirim!"

• çocuğu kırar ve kızdırır. Anne babaya karşı gelmeye, düşmanca duygularını açığa vurmaya iter:

''Ahmet'le arkadaşlık yapmanı istemiyorum. Bir daha onunla görüştüğünü duyarsam fena yaparım!

• Anne babanın çocuğun kararlarına ve yeteneğine güvenmediğini gösterir:

Bilgisayarımdan uzak dur, ne yapacağın belli olmaz!"



2. Uyarmak, gözdağı vermek

• Çocuğu korkak, kendine güvensiz ve aşırı uysal yapar:

• "Bir daha pijamayla kahvaltıya oturursan, seni buna pişman ederim. "

• Anne babanın çocuğun istek ve ihtiyaçlarına göstermediğini anlatır.

Çocuk bazen anne babanın gözdağını yerine getirip getirmeyeceğini test etmek için tüm uyanlara rağmen o şeyi yapmayı sürdürebilir:

-Gitar çalmayı bırakıp dersine başaramazsan bozuşuruz,



3. Ahlak dersi vermek

• Çocuğun başka kişi ya da konulara İlişkin bakış açısına yenilmediğini gösterir. Çocuk otoritenin ve gücün baskısı altında kendini aşağı ve yetersiz görür:

~I Öğretmenlerine her zaman saygı duymalısın. "

• Anne babanın çocuğun yargılarına güvenmediğini anlatır, Çocukta suçluluk duygusu uyandırır:

ii Kardeşine böyle davrandığın için utanmalısın!



4. Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek

• Anne babanın çocuğun çözüm bulma yeteneğine güvenmediğini gösterir:

• Çok çalışmakla daha başarılı olamazsın. Etkili ders çalışma yöntemlerini öğrenmen gerekir."

• Çocuğa kendi düşüncelerine güvenmemeyi öğretir, anne babaya bağımlı hale getirir:

• "Arkadaşlarını iyi seçmelisin, Görgüsüz, kaba ve tembel çocuklardan uzak durmalısın. "

• Yerini bulmayan öğüt, bazen çocuğu kendisini anlamayan ve duygularını önemsemeyen anne babaya karşı gelmeye iter.

Anne: "Hayır, dersini bitirmeden dışarı çıkmana izin veremem."

Çocuk: "Arkadaşıma söz verdim, çıkmam gerekiyor. Bir saat sonra döneceğim, o zaman dersimi yaparım."

Anne: "Bize danışmadan söz vermemelisin. Hayır dedim, tartışma bitmiştir."

Çocuk: "Şu anda neler hissettiğimi bilsen böyle davranmazdın. İşte çıkıyorum! Ne yapacağın umurumda değil!"

5. Nasıl yapacağını göstermek, her fırsatta mantıklı düşünceler önermek

• Yaptığı işe müdahale etmek. nasıl yapacağını göstermek, çocuğa, kendisini beceriksiz ve küçük gördüğümüzü telkin eder.

• 'Kaşık öyle tutulmaz. Bak, işte böyle tutacaksın."

• Mantıklı düşünceler önermek, çocuğu aptallıkla suçlama anlamına gelebilir:

- Arkadaşınla kavga edeceğine öğretmenine şikâyet etseydin, disiplin kurulunda hesap vermek zorunda kalmazdın."

• Anne babaların yanılmaz olduğunu telkin eder. Hâlbuki onlar da her insan gibi yanılabilir. Yanılmalarına rağmen düşüncelerinde ısrar ettikleri takdirde çocuklarının gözünde güven ve saygılarını yittirirler

Anne: "Gel seninle biraz İngilizce gramer çalışalım."

Çocuk: "Gramer çalışmayı sevmiyorum. Gramerle İngilizce öğrenmek artık eskilerde kaldı. Şimdi yeni yöntemler var."

Anne: "Tembelliğine bahane arıyorsun değil mi?"

Çocuk: "İngilizce öğretmeninden daha iyi mi bileceksin? "

Anne: Annenle ne biçim konuşuyorsun?"

Çocuk: " Madem gramer biliyorsun. Neden İngilizce konuşamıyorsun? "

Anne: "Fazla olmaya başladın! Dilin çok uzadı."

• Çocuklar uzun nasihatler ve nutuklar dinlemekten nefret ederler. İçlerinden: "Bu işkence ne zaman bitecek?" derler.

'''Bunların hepsini biliyorum. Tekrarlamana gerek yok, çeneni boşa yorma

6. Eleştirmek. Yargılamak, suçlamak

• Çocuk kendisini aptal yerine konmuş, değersiz ve kötü hisseder:

Baba: "Ne zaman çalışmaya başlayacaksın? Bu zayıflar ne aman düzelecek? Anlaşıldı, senin adam olmaya niyetin yok!"

Çocuk: "Ne yapayım? Çalışıyorum: ama olmuyor. Ben işe yaramaz, aptalın biriyim işte!"

Çocuğu karşı eleştiri yapmaya itebilir:

Anne. "Yalan söyleme huyundan ne zaman vazgeçeceksin? Yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu bilmiyor musun?"

Çocuk: "Sen de yalan söylüyorsun! Daha geçen gün bana, telefon eden Hatice Teyzense annem evde yok dersin,' diye tembihlemedin mi?"

• Eleştirmek çocuğun duygularını ve yaptığı pek çok şeyi anne babasından gizlemesine neden olabilir:

Arkadaşı: "Babana öğretmenden haksız yere dayak yediğini söyleyecek misin?"

Çocuk: "Hayır, söylemeyeceğim. Kim bilir dayağı hak edecek ne yaptın?' der. En iyisi hiç anlatmamak."

• Sık eleştiri çocuklarda sevilmedikleri duygusu uyandırır

• Beni sevrnedikleri için yaptığım hiçbir şeyi beğenmiyorlar.

7. Övmek, yeteneklerini abartmak

• Çoğu anne baba övgünün faydalı olduğuna, çocuğu cesaretlendirdiğine ve güven duygusunu güçlendirdiğine inanırlar. Yerini bulmayan, hak edilmemiş bir övgü, beklenenin aksine, güvensizlik duygusu uyandırı. Çocuk övgünün kendisini idare etmek için kullanıldığını düşünür

Baba: "Gol atamadım diye üzülme, çok iyi oynadın."

Çocuk: Yapma baba! İyi oynamadığımı sen de biliyorsun. Dökülüyordum.

• Çocuğun duygularıyla örtüşmeyen övgü, kızgınlık ve nefret uyandırabilir:

Anne: "Kızım, bu sabah çok güzelsin."

Kız: "Güzel değilim işte! Gözlerimin altındaki şu morluklara bak! saçlarım çalı gibi. Saçlarımdan nefret ediyorum!

• Övgüye alışan çocuk, sorumluluk ve iç denetim kazanamaz. Yaptığı her işte övgü bekler:

Çocuk: "Bugün oyuncaklarımı topladığım için bir şey demedin?

Anne: "Aferin oğlum! sen tertipli bir çocuksun. "

• Övgü bazen çocukta anne ve baba tarafından anlaşılmadığı duygusu uyandırabilir:

Çocuk: u Ahmet artık benimle arkadaşlık yapmayacağını söyledi."

Anne: "Sen iyi bir çocuksun. Arkadaşın yakında yaptığı hatayı anlayıp senden özür dileyecektir."

Çocuk: Şu an ne hissettiğimi bilsen böyle söylemezsin.



8. İsim takmak, alay etmek, utandırmak

• Çocukların kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Onlarda kötü, değersiz, işe yaramaz oldukları ve sevilmedikleri duygusu uyandırır. Bazı çocuklar, dayak yeme pahasına, kasten anne babanın sevmediği davranışlarda bulunarak onları kızdırmaktan zevk alırlar:

Anne: Sen laftan anlamayan inatçı keçinin birisin!"

Çocuk: Anne, sen keçinin nesi oluyorsun?"

Anne: "Şimdi terliği elime alırsam, nesi olduğumu görürsün!

9. Yorumlamak, analiz etmek, teşhis koymak

• Gerçek amacının ve duygularının ne olduğunu kendisine sormadan çocuğun söz ve davranışları hakkında tahminde bulunan, yorum yapan ve teşhis koyan anne babalar ona şu mesajı iletmiş olurlar:

"Ben aslında senin ne demek istediğini biliyorum. Aklından geçenleri okuyorum. "

Anne babanın bu acemi psikanalizciliği tutmadığında ise, çocuk kendisini yanlış anlayan ve haksız yere suçlayan anne babaya kızgınlık duyar.

Çocuk: "Kardeşime çok yüz veriyorsunuz! "

Anne: Demek onu kıskanıyorsun"

Çocuk: "Hayır, kıskanmıyorum. Kitaplanma zarar verdiği için kızıyorum.

10. Güven vermek, ümitlendirmek, cesaretlendirmek

• Çocuk bir şeye üzülmüş, canı sıkılmış veya korkmuş iken onu teselli etmek ve cesaretlendirmek, o anki duygularını hafife almak anlamına geleceği için işe yaramaz. Sizden duygularını saklamaya başlayabilir:

Çocuk: "Çok üzgünüm, Bugün matematikten yine zayıf aldım."

Baba: "Üzülme. Çalışır düzeltirsin. Sen akıllı bir çocuksun."

Çocuk: 'Çalışıyorum, ama yapamıyorum. Matematikten nefret ediyorum! Beni anlamıyorsunuz!

11. Sınamak, çapraz sorularla sıkştırmak

• Çocuğa arka arkaya sorular sormak! çapraz sorularla aynı konuya dönmek ona güvenmediğimiz, açığını yakalamaya çalıştığımız anlamına geleceği için, çocuk cevap vermek istemez, Kendisini mahkemede sorgulanan bir suçlu gibi hisseder:

Baba: "Bugün kaç saat ders çalıştın? "

Çocuk: "Bilmiyorum, saat tutmadım. Ödevlerimi soruyorsan, merak etme, yaptım. İstersen göstereyim. "

Baba: "Saat kaçta eve geldin?"

Çocuk: "Neden soruyorsun?"

12. Atlatmak, oyalamak konuyu saptırmak

• Anne babalar genellikle çocukların sorularını ve problemlerini ciddiye almaz, atlatma ve konuyu saptırma yolunu seçerler. Size ne kadar basit gelirse gelsin, çocuklar bir soru sorduklarında çok ciddidirler; ve cevabını almak isterler. Atlatıldıkları ve sorularına cevap alamadıkları zaman, önemsenmedikleri ve sevilmedikleri duygusuna kapılırlar:

Çocuk: "Anne bugün okulda ne oldu biliyor musun?"

Anne: Sonra anlatırsın. Yemek hazır, Ellerini yıka da gel"

Buraya kadar anlatılan iletişim engelleri, aynı zamanda, etkin dinleme ve kabul dili önünde de engeldirler. Bu engelleri ya da hataları yapmamak için çocuğumuzla iletişimde kendi duygularımızı ve önyargılarımızı askıya almamız gerekir. Bunu da, ancak kendimizi çocuğumuzun yerine koyarak başarabiliriz. Böylece çocuğumuzun gerçekte ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlamaya, olaylara onun gözüyle bakmaya başlarız. Psikolojide buna 'empati' adı verilmektedir.

Gerçek şu ki, duygudaşlık yapabilen; yani karşısındaki kişiyi dinlerken kendisini onun yerine koyabilen ve onu anlamak için çaba gösterebilen insan sayısı oldukça azdır. Çünkü karşımızdaki kişiyi gerçekten anladığımız ve duygularını kabul ettiğimiz zaman, kendi görüşlerimizi yeniden gözden geçirme re yorumlama gereği duyarız. Bu da bizi değişmeye; mevcut görüşlerimizin yerine başka görüşleri koymaya zorlar.

Neticede, İnsanlar arasında iletişim yoluyla bir şeyler öğrenen, kendilerine bir şey katabilenler, ancak karşısındakini gerçekten anlayabilenler, yani empati kurabilenlerdir. Dolayısıyla, empati, insanın karşısındaki insandan kendisine doğru duygusal ya da akli deneyimlerin aktarıldığı bir köprü kurnasıdır. Sanırım, anne babalar kadar her insanın ihtiyacı olan şey de bu.

http://goo.gl/oHFKQV
 
Üst