Anlayamadım Sayın Başbuğ

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Gerçi siz,“herhalde herkes açıkça ne demek istediğimi anlamaktadır” dediniz, ama ben yine de bize neden savaş giysisiyle ve bir savaş gemisinden seslendiğinizi pek anlayamadım Sayın Başbuğ… Bence anladığını sananlar da yanlış anladılar. Daha da fenası, boş ve karanlık heveslere, hatta ihtiraslara kapıldılar belki de.
Sizi o kılıkta görünce, konuşmanızın içeriğinden çok görüntünüze kilitlendim bir an.... Ne yalan söyleyeyim, savaş çıktı sandım. Korktum yahu…
Savaş olmadığını anlayınca da darbe filan oldu sandım. Yine korktum…
Kendi adıma değil elbette… ben kimim ki korkayım… Ama her darbe döneminde fena halde canı yanan insanlar adına, demokrasi adına, Türkiye adına korktum…
Tam aydınlığa çıkacağız derken yine karanlık bir tünelin içine girmekten korktum.
Neyse ki ne savaş varmış, ne de darbe olmuş…
Birilerine göz dağı vermek istemişsiniz anlayabildiğim kadarıyla.
Ama kim o birileri?...
‘’ Terör olaylarını, TSK ile ilişkilendirmeyi PKK destekleyicileri ve PKK sempatizanları yapabilir. Ancak böyle ilişkilendirmeleri siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları yapamaz,yapmamalıdır.’’ demek, ne demek Allah aşkınıza?...
Aklı başında hiç kimsenin TSK’yı -bir kurum olarak ve tümüyle- terör olaylarıyla ilişkilendireceğini sanmıyorum ben… Lakin, her kurumda olduğu gibi TSK’da da çürük elmalar yok mudur?... Ve bunların temizlenmesini istemenin neresi yanlıştır?...
Kafalarda oluşan soru işaretlerinin ve ileri sürülen iddiaların sadece onda biri bile doğru olsa bu, halkın TSK’ya olan güvenini sarsan bir durum değil midir zaten?...

Ve bu güveni sağlamanın yolu, insanları korkutup susturmak mıdır, yoksa adli makamlarla beraber işin üzerine titizlikle gidileceğinin ilan edilmesi mi?
Peki, böyle düşünüyorum diye, bütün tehditlere rağmen, ta başından beri ve her fırsatta PKK’ya karşı olduğunu vurgulayan ben de mi bu kanlı örgütün sempatizanı sayılacağım şimdi?… el insaf yani…
Sizi en çok üzen ve yaralayan noktalardan biri de, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, canları size emanet edilen Mehmetçikler üzerinden kanlı hesaplar yapabilenlerin olduğunun düşünülmesiymiş…
Bu tür düşünceler sadece sizleri değil bizleri de çok üzer ve yaralar Sayın Başbuğ…
Bakın, sizi anlayamadığımı baştan kabul ettim ben. Ama sizin de anlamadığınız ya da yanlış anladığınız bir nokta var bana kalırsa...

Ben ve benim gibiler, ‘’kan hesabı yapanlar var,’’ derken, Şerefli Türk Subayları’nı kastetmiyoruz asla…
Cuntacıları kastediyoruz…
Hiç kimsenin de bizi bu yüzden kınamaya hakkı yok…

Çünkü: 12 Eylül cuntasını hazırlayanların ‘’Müdahale etmek için şartların olgunlaşmasını bekledik,’’ sözlerini unutmadık henüz. Ve o oluşan şartların bize neler getirdiğini de hep beraber gördük; görüyoruz.
Velhasıl, darbe ekenin kan ve ölüm biçeceğini hepimiz yaşayarak öğrendik.
Siz nasıl ki ‘’asker’’ olarak düşmana karşı teyakkuz durumundaysanız, biz de ‘’siviller’’ olarak ‘’cuntacılara’’ karşı uyanık olmak ve siz Şerefli Türk Subayları’nı da uyarmak zorundayız. Bu da bizim vatandaşlık görevimizdir bence…
Her neyse… Fazla uzatmayayım… Bu yazıda ele aldığım konular konuşmanızın en çok öne çıkan, daha doğrusu, medya tarafından ‘’sivriltilen’’ kısımlarıydı… Ben de –naçizane- kendi düşünce ve duygularımı paylaştım işte...

Son olarak da, konuşmanızın ''asıl'' önemli ve can alıcı kısmını tüm yüreğimle alkışlamak istiyorum:
‘’Son günlerde toplumsal olaylar artış gösterdiğini
ve şiddete başvurulduğunu görmekteyiz.

Bu olaylar hiçbir şekilde kabul edilemez.
Toplumun bütün kesimleri sağduyulu olmak,
tahriklere kapılmamak zorundadır.
Çatışma hiç kimseye, ülkeye ülkemize fayda sağlamaz.’’



Evet…
Hiç kimse kapılmamalı tahriklere.
HİÇ KİMSE!
Ve…
Herkes sağduyulu olmalı.
HERKES!


Anlayamadım Sayın Başbuğ köşe yazısı - 19 Aralık 2009 Cumartesi - Dilek YARAŞ
 
Üst