Anekdotlar, Fıkralar
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
— Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
— Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
YIKA DA GETİR
—Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.
SUSTURUCU TEDAVİ
— Siz baytardınız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
— Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
NE ALIRSINIZ?
-Buyrun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
—Evlat, müsaade edersen bir nefes alacağım.
SIR SAKLAMAK
— Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle:
—Evet, hünkârım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
—Ben de bilirim.
CENNETİN YOLU
—Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
— Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?
NE ALIRSINIZ?
—Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
—Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.
ÇANAKKALE İÇİNDE
-“Çanakkale’de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz” deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
—Orada ne işiniz vardı?
HASTANIN YEMEĞİ
-“Hastamıza ne yedirelim?” diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
—Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.
NEYZEN’ İN NEZAKETİ!
—Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.
GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
—Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
-Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.
BÖYLE KORUNUR
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
—Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ
-“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
—Peder ne der, kader ne der.
ÇIKMAYAN MANA
—Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim” cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
—Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
SOKRAT VE BİLEYTAŞI
—Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
—Evlat, demiş Sokrat. Bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder...
ANLADIĞININ İSPATI
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
—İyi ama der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
—Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
BİRBİRİNE BAĞLI
—Aman hâkim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Hâkim cevap vermiş:
—Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.
AKŞAM YEMEĞİ
—Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
—Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
—İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
HAKLI ÖLÜM
—Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
—Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürseydim?
HZ. ÂDEM’İN MİRASI
—Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
—İkimiz de Hazreti Adem’ in çocukları değil miyiz? Demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
—Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
—İstanbul’u niçin fethettin?
Cevap verir:
—Önce o benim gönlümü fethettiği için!
DÜŞMANIN CANI
—Merhaba canım! Demiş.
Nef’i durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
—Derhal çıkıyorum.
FİKİR YAKALAMAK
—Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
—Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?
UYKU KARDEŞLİĞİ
Yanındaki talebesi:
—Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
—Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
DÜNYANIN YÜZÜ
—Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
—Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.
BRAVO!
-Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz?
Victor Hugo:
—Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu.