UFAK BİR AÇIKLAMA
Ancaak, unutmayalım ki, ünlü laik hukukçulardan Sâmi Selçuk bile, 1982 Anayasası’nın hile ve cebr kullanılarak, süngüucu zorlamasıyla kabul ettirildiğini ve bundan dolayı, ‘mutlak butlanla bâtıl olduğunu’ ve hukuken, ‘keenlemyekûn (bütünüyle yok) sayılması gerektiğini’ söylemişti.. Bu sözün önemi, Selçuk’un o sırada Yargıtay Başkanı olmasından geliyordu..
Bütün bu anayasa yapımları ve uygulamalarında da itirazlar olduysa bile, bunların herbirisinin ortak özelliği, sistem-içi itirazlar olmasıydı.. İktidara kim gelirse gelsin, yönetim mekanizması egemen güçlerin istediği şekil ve yönde işliyordu.
Şimdi yapılan değişiklikler için ise, mevcud sistemi temelden bozabileceği, sistemde bir gedik açıp, laik diktatörlüğe karşı olanların işini kolaylaştırabileceği korkusu hâkim..
Çünkü, bu son değişiklikleri yapan siyasî iradenin başı Tayyîb Erdoğan, ısrarla, ‘devletin değil, insanın yüceltilmesini esas aldığını’ ve bu değişikliği, oligarşik ve bürokratik diktayı kırabilmek için yaptıklarını söylemekte ve böylece egemen laik anlayışa ters düşmektedir.
Gerçi, anayasada bu son tartışmalı değişiklikleri gerçekleştirmek isteyen irade de, bu rejimin koyduğu kuralların içinde kalarak yönetmeyi esas aldığı için; korku, ondan da değil.. Ama, yapılan bu değişikliklerin, mevcud sistemin temellerini ileride dinamitleyebileceği korkusundan geliyor.
Halbuki, yapılan değişiklikler, sistemin gerçekten de halkımızın istek ve iradesine uygun bir çerçevede yapılması gerekenlerin binde biri bile değil.. Ve, itiraz edenlerin de bir takım görünür ve mevcud menfaatlerini tehlikeye atan bir durum da yok, henüz...
Ama, teorik olarak, ileride kendi dünya görüş ve ideallerinin zarar göreceği vehmine dayalı bir muhalefet cebhesi oluşturulmuş bulunuyor.
Bugün, mevcud sosyo-politik yelpazede CHP, MHP ve BDP gibi birbirine karşı ve zıd kutublarda gözüken güç odakları ve diğer kurum ve örgütlerin, 12 Eylûl 80 Darbesi’nin anayasasını korumak için cansiperâne bir şekilde çırpınmalarının temelinde, kendi dünya görüşlerinin hayat alanının daha bir daralacağı ve halkımızın birazcık da olsa rahat nefes alıp, haklı taleblerini, daha yürekli olarak dile getirebilecekleri korkusu yatmaktadır..
Bu referandum da, önceki referandumlar ve seçimler gibi, egemen kemalist / laik dikta rejiminin genel çerçevesi içinde cereyan etmektedir. Ve mevcud anayasanın Başlangıç kısmında yazılanlar ve değiştirilmesinin teklif bile edilemiyeceği ilk 4 maddesi ile, insan hak ve hürriyetlerine aykırı olarak anlaşılamıyacağı, anayasa metninde açıkça yazılarak, gerçekte insan hak ve özgürlüklerine aykırı olduğu itiraf olunan ‘inkilap kanunları’nın varlığına rağmen; kemalist-laiklere bu garantiler de yetmemektedir..