Amerika, İsrail, İran Üçgeninde Erdoğan ve Cifir Savaşları !

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ebced hesabı caiz mi?

Ebced hesabı, büyü ve tılsım yapımında istifade edilen, gelecekten bazı haberler vermek için de kullanılan bir sihir dalıdır. İbni Abbas ra’den rivayet edilen hadiste buyrulur ki; “Yıldızlara bakan ve ebced harfleriyle uğraşan kimselerin Allah katında hiçbir nasibi yoktur” [1]

Yine İbni Abbas ra’ın rivayet ettiği merfu hadiste buyrulur ki; “Kim yıldızlardan bir ilim elde ederse, sihirden bir şube elde etmiştir” [2]

Abbas ra der ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’den çıktım Sonra Medine’ye dönüp baktı ve buyurdu ki; “Eğer onları yıldızlar saptırmazsa, Allah bu ülkeyi şirkten temizler” [3]

Cifr, ebced, cümmel vs gibi adlar verilen rakam değerli harf sistemiyle olayların zamanını, yerini, durumunu, sırrını keşfetmek için yapılan bu hurâfecilik işlemine “hurûfîlik” adını verebiliriz. Tarihte bu adla ünlenmiş bir ekol de bulunmaktadır. İran’lı Fazlullah Hurûfî (ö 1394) adlı bir kişinin kurduğu bu grupta, görülmeyen güçleri harekete geçirmek ve tabiat üstü kuvvetleri kullanmak için birtakım harf, rakam ve şekillere özel anlamlar yüklenir.

İmam Şatıbi ra diyor ki; “Bir çok insan Kur’an üzerindeki iddialarında sınırı aşmışlar ve ona tabiat ilimleri, matematik, mantık, ilm-i huruf gibi öncekilerin onrakilerin bütün ilimlerini yüklemişlerdir. Bu iddia yanlıştı.r Kaldı ki, sahabe, tabiun ve selefi Salihin, Kur’anı ve Kur’an ilimlerini, Kur’anda bulunan esrarı en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte onlardan hiç kimsenin bu iddia doğrultusunda söz ettiği bize gelmemiştir. Onlar, Kur’andan sadece tevhid delilleri, teklifi hükümler, ahiretle ilgili hükümler ve bunlarla ilgili konuların ispatına çalışmışlardır. Eğer onların bu iddia doğrultusunda çabaları olsaydı, meselenin esasına delalet edecek şeyler mutlaka bize ulaşırdı. Böyle bir şey ulaşmadığına göre, bu iddianın onlarda mevcut olmadığı anlaşılır. Bu da Kur’anda onların iddia ettiği gibi bütün ilimlerin esaslarının bulunmadığına bir delildir.

Evet Kur’an bazı ilimleri içermektedir, ancak bunlar Arapların bildikleri ilimlerdir. Yahut onların bildikleri ilimler üzerine kurulu olan ve akıl sahiplerinin taaccüp ettiği, işaretleri gösterilmedikçe, yolları aydınlatılmadıkça, üstün akıl sahiplerinin dahi kavrayamayacağı türdendir. Kur’anda bunların dışında başka bir şeyin bulunması noktasında ise cevap; 'hayır' olacaktır.

İddia sahipleri muhtemelen kendilerine şu ayetleri delil getirirler; “Sana; her şeyi açıklayan, hidayet ve rahmet, müslümanlara da bir müjde olan kitabı indirdik” (Nahl 89) “Biz, kitabta hiçbir şeyi eksik bırakmadık” (En’am 38) Ayrıca onlar surelerin başında bulunan harfleri ki bunlar Arapların yabancı oldukları şeylerdi özellikle Ali ra olmak üzere seleften bazılarından nakledilen sözleri delil getirmektedirler.
Delil olarak kullandıkları ayetlerden maksat, müfessirlere göre yükümlülük ve Allah’a karşı kulluk icrasında gerekli olan hususlarla ilgili şeylerdir. İkinci ayette ise levhi mahfuzdan bahsedilir.

Sure başlarındaki harflere gelince, alimler bunlar hakkında Arapların bilgisi bulunduğunu gerektirecek şekilde açıklamalar getirmişlerdir. Mesela bunlara siyer müelliflerine göre, Arapların ehli kitaptan öğrendikleri cümmel hesabı gibi yorumlar yapılmıştır. Yahut bunların Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği müteşabihattan olduğu söylenmiştir. Bunları Arapların hiç bilmediği şeklindeki yorumlara gelince, bu asla caiz değildir ve seleften hiç kimse böyle bir iddiada bulunmamıştır. Dolayısıyla iddiacıların elinde kendi davalarına delalet edecek hiçbir delilleri yoktur. Ali ra’den ve başkalarından nakledilen şeyler sabit değildir. Kur’anın gerektirdiği şeylerin inkarı caiz olmadığı gibi, ona onun gerektirmediği şeylerin nispeti de caiz değildir. Dolayısıyla onu anlamak için özellikle Araplara nispet edilen ilimlerle yetinmek gerekir.

Kur’andaki hükümlere ancak bu yolla ulaşılır. Kuranı anlamak için bundan başka yollar arayanlar, onu asla anlayamayacaklar, Allah ve Rasulüne kasdetmedikleri anlamları nisbet edecekler, onlara söylemediklerini söyleteceklerdir
” [4]

Bazılarına göre sure başlarındaki bu harflerden maksat, bu ümmetin ecelini belirleyen sayı remizleridir (cifir hesabı gibi)... Bu iddianın dikkate alınabilmesi için, Kur’an indiği sırada Arapların harflere belli sayılar yükleyerek tarih düşürme ya da zaman belirleme gibi bir usulü bildikleri sabit olmalıdır. Halbuki onların böyle bir şey bildikleri asla sabit değildir. Bunun aslı, siyer müelliflerinin dediği gibi; Yahudilere dayanmaktadır.

İlme intisap ettiklerini, hatta eşyanın hakikatine keşif yoluyla vakıf olduklarını söyleyen bazı kimseler, bu görüşleri Kur’an hakkında ileri sürdükleri iddialarına hüccet kabul etmişler ve bunlardan bir kısmını da Ali ra’a isnad etmişlerdir. Bunlar, sözü edilen yorumları, ilimlerin aslı, dünya ve ahiret hallerine mükaşefe yoluyla vakıf olabilmenin kaynağı sanmışlardır. Gariptir ki bu kimseler, bu konuda hiçbir şey bilmeyen ümmi Arap halkına yönelik olan ilahi hitaptan Allah’ın muradının bunlar olduğunu iddia etmişlerdir. Haydi diyelim ki onlar, kısmen sure başlarında murad olsun, peki onların çeşitli şekillerde terkip edilmesi ve birbiri ile çarpılması yoluyla her hal ve durum üzerine delalet ettiklerine, onların dört tabiata nispetine ve varlık aleminde etkin olduğuna, her mufassalın özü, her mevcudun unsuru olduğuna delil nerede? Onlar bu konuda çeşitli tertipler yapmaktadırlar ve onların hepsi de keşif ve gayba ıttıla esası üzerine dayandırılmaktadır. Keşif iddiası, şer’i konularda kesin olarak bir delil değildir. Kaldı ki şeriat dışında diğer hususlarda da delil sayılmamaktadır” [5]

Örnek verecek olursak; bazıları kıyametin “ansızın” manasına gelen “بغتة” kelimesinin ebced değeri olan “1407” hicri yılında kopacağını söylemişler, fakat kıyamet bu tarihte kopmamıştır. Şayet insanlar ebced ve cifir hesabını delil kabul edip “Kur’an, kıyametin 1407 yılında kopacağını belirtiyor” diye iddia etselerdi, bu tarihte de kıyamet kopmayınca Kur’an yalanlansaydı kopacak fitne akla hayale gelmezdi.

Yine Muhyiddin Arabi “ج ف خ” geçtikten sonra mehdi çıkar demiş, bunun ebced değeri olan hicri 683 yılından beri mehdi çıkmamıştır. Şa’rani de mehdinin hicri 1255 yılı şaban ayında çıkacağını söylemiş, tarih aksini göstermiştir. (Şimdi hicri 1436'dayız)

Cifir yoluyla haber verilen bazı şeylerin çıkmış olması, cifrin hak olduğunu göstermez. Çünkü bir kimse, olması muhtemel olan pek çok şeyi haber verirse, şüphesiz bunların bazısı doğru çıkar. Eğer cifir hak olsaydı, bu yolla verilen her haberin doğru çıkması gerekirdi.

Allah Teala buyurur ki; “Onlar, ancak zanna uyarlar ve yalnız yalan söyleyip dururlar“ (En’am 116)

De ki: Rabbım, açığıyla, gizlisiyle tüm hayasızlıkları, günahı, Allah'a şirk koşmanızı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır” (A’raf 33)

Hakkında bilgin olmadığı şey üzerinde durma. Çünkü kulak da, göz de, kalb de bütün bunlar ondan sorumludurlar” (İsra 36)

Rabbından apaçık bir burhan üzerinde bulunan kimse; işlediği kötülükleri kendisine güzel gösterilen ve heveslerine uyanlar gibi midir?” (Muhammed 14)

Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi? Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler” (Şuara 221-222)

Bununla beraber onların çoğu, sadece biz zan peşinde gider, ama zan gerçek adına hiçbir şey ifade etmez! Şüphesiz Allah onların ne yaptıklarını çok iyi biliyor” (Yunus 36)

Sana kitabı indiren O'dur O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düşünebilirler” (Ali İmran 7)

Acaba gaybın bilgisine sahiptir de o alemin sırlarını mı görüyor?” (Necm 35)

Halbuki onların bu hususta bilgileri yoktur Onlar, sadece zanna uyarlar Zan ise hiç şüphesiz gerçekten bir şey ifade etmez” (Necm 28)

Hurâfeci Tahrif Akımlarından Hurûfîlik, Ebcedcilik, Cifircilik:

İnsanlık tarihinde tevhid akîdesini bulandıran bir yığın hurâfe çeşidi olagelmiştir. Bunlar bazen ağaç, ırmak, inek, yıldız, güneş, ateş, yer, gök gibi müşahhas/somut varlıklar olabildiği gibi, bazen de peri, gulyabânî, dev, hortlak vs gibi mücerret/soyut tasavvurlar da olabilmektedir. İnsanın, olmayan bir şeyi vehmetmesiyle, eşyada olmayan bir gücü onda varmış gibi hissetmesi arasında temelde bir fark yoktur .Bunların tümü birer “tahrif”tir, imanın tahrifi.

Somut birer varlık olan eşyada güç vehmetmekten daha beter bir hurâfe olan soyut birer sembol olan harf ve rakamlarda birtakım sırlar ve manalar vehmetmek, insanoğlunun en eski hurâfelerinden biridir. Bu hurâfeler, kendisine inanan insanlarda gösterdiği etki sayesinde yaygınlaşmakta, bâtıl da olsa, insanın duyuları üzerindeki baskısı sonucunda gerçekleşen birtakım fizikî tezâhürler, “evhamlı” insanların hurâfelere inanmasına delil olmaktadır.

Din, her şeye gücü yeten bir varlığa (Allah); sihir ise, tabiattaki somut ya da soyut bir güce yönelmektir. Dinin bir cemaati, sihrin ise sadece müşterisi vardır. Dinde günah ve haram anlayışı varken, sihirde yoktur. Dinde açıklık ve anlaşılırlık, sihirde ise kapalılık ve gizem esastır. Dinde erdem, itaat ve bağlanma; sihirde ise menfaat vardır. Sihir, ilâhî otorite ve ahlâkî kuralların dışındadır. İddiası, olmayan ilahları zorlayarak bir şey yaptırmaktır. Sihirbaz, menfaati için her kutsalı kullanmakta bir beis görmez.

Hurûfîlik, tarihin en eski hurâfe yöntemlerinden biridir Harfler ve rakamlarla insanların duyguları üzerinde baskı kurma, onları, tabiat üstü varlıkları harekete geçiren birer parola olarak kullanma işinin bir parçası olan rakam değerli harf sistemini (ebced, cifir), yahûdileşen İsrâiloğulları sistematik bir biçimde kullanmışlardır.

Sihirbazlık ve yıldız falcılığı Tevrat’ta yasaklanmasına rağmen (bkz Levililer, 19/26, 31; 20/27; Çıkış, 22/18; İşaya, 47/ 8-14) yahûdiler bu işi yapagelmişlerdir. Hatta Kabala adı verilen ve ebced hesabına çok benzeyen bir rakamsal sihir sistemi yahûdilere atfedilir. Kur’ân-ı Kerim, Hz Süleyman’ın “peygamber” değil de; büyücü olduğunu iddia eden yahûdileri reddederek sihrin ilk defa nasıl ortaya çıktığını Bakara sûresi, 102 âyette bildirir.

Yahûdiler, eski alışkanlıkları gereği hep gizemli şeylerin ardına düşüyorlar, tabiatta insanla uyum içerisinde yaşayan şeffaf güçleri, hasımlarının aleyhine kullanmanın yollarını arıyorlardı. Ayrıca “Ebû Câd hesabı” diye bilinip Türkçeye “ebced hesabı” olarak geçen rakam değerli harf sistemiyle, gelecekte vuku bulacak birtakım olayları bileceklerini iddia ediyorlardı. İslâm âlimleri, ebced sistemine hurâfe olarak bakarlar. İbn Hacer bu sistemle varılan sonuçların bâtıl olduğunu, ona itimat etmenin câiz olmadığını söyler. İbn Abbas (ra)’ın da ebced hesabından insanları sakındırdığı ve onu sihrin bir çeşidi sayarak “bu hesabın şeriatta yeri yoktur” dediği aktarılır. [6]

[1] sahihtir İbni Ebi Şeybe (6/129) Fethul Bari (11/351) Suyuti İtkan (2/26) merfuan zayıf senedle; Taberani (11/41) Deylemi (3250) Camiüs Sağir (4408) Durrül Mensur (3/331) Teysirul Azizil Hamid (s363) Kenzul Ummal (29154) ancak bu rivayetin de şahitleri vardır
[2] Sahihtir İbni Ebi Şeybe (6/129) Ebu Davud (3905) İbni Mace(3726) Ahmed (1/227,311) Harbi Garibul Hadis (5/195)
[3] Ebu Ya’la (12/6709-6714) Heysemi Maksadu Ali (612-613) Mecmauz Zevaid (3/299) Metalibu Aliye (663-64) Taberani’den; Cemül Fevaid (7623) zayıf ravisi vardır
[4] Şatıbi Muvafakat (2/77-79)
[5] Şatıbi Muvafaka t(3/383-384)
[6] Fethul Bari (11/351) Süyûti, el-İtkan (2/26)


Alıntıdır. Nette gördüm. Ulvi hoca derlermiş. Kaynaklı yazdığı için güvendim.

Alıntılayanın notu: Evliyaullah'ın Meşayıhın büyükleri, Kur'an'daki kelimelerde ya da ehlullahın tabirlerinde, harflerin çeşitli manaları olduğunu ifade ederler. Hatta bu manaların seslere kadar terettüp ettiğini beyan ile, bu şekilde manaların sonsuz sayıda mevcut olduğunu belirtirler.

Bu ariflerin dilinden neşet eden bir ilim çeşididir.

Fakat yukardaki bahsedilen hurufilikle ve ebced hesaplamalarıyla bunun bir alakası yok. Burada gaybdan haber vermek, tarih bulmak, geleceği okumaktan ziyade; harflerin manasına vakıf olma, ilim haznesini genişletmek ve nasihat babındandır; İslam'ı idrak ve inceliklerini daha iyi kavramak, sohbet cihetinden manaları kalbe indirebilmek maksadı vardır. Harflere sayı ve özel güçler yüklemek, bunlarla işlemler yapmak, tarihler bulmak, geleceği bilmek, gaybı taşlamak ise yoktur.

Bir misal verecek olursak: "Elif Lam Mim" Eliften mana Allah'tır. Mim'den manada Rasulullah. Lam ise Allah ile Rasulullah efendimiz arasındaki muameledir, sevgidir; mirac gibidir. vs...

Fi emanillah.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
fedai Hocam, ebced ve cifr ile ilgili aslında geniş bir arşivim var ama aramaya, tek tek okumaya üşendim. Netten arattım. Kolayıma geldi.

Daha önceki incelememde yukardaki yazının benzeri neticelere ulaşmıştım. Mana olarak budur. Kusura bakma, bununla idare edesin.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bana da öyle geldi

Peki Hacı Bayram Veli KS ın İstanbulun fethini ebced ile hesaplamasına ne diyeceksiniz?

ya da Muhyiddin Arabi KS ın Osmanlı yokken hatta adı bile anılmıyorken Osmanlıyı ebced hesaplarıyla anlatan kitabına??

Allah Tealanın bu zatlara ilham cihetiyle bildirmesi, başlarını kitaplara gömüp hesaplamalar yapmalarından akla daha yakın abi.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Elbette ilham yolu ile de olabilir

Ama cifr ile de olabilir

Veya ilham cifr hesaplaması gereken ayeti de gösteriyor olabilr

Değil mi?

Allah Teala bildirecekse, doğrudan manayı bildirmesi akla daha yakın abi... :)
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Bir misal verecek olursak: "Elif Lam Mim" Eliften mana Allah'tır. Mim'den manada Rasulullah. Lam ise Allah ile Rasulullah efendimiz arasındaki muameledir,
Bir başka yoruma göre de (aklımda kaldığı kadar) Eliften mana Allah'tır. Mim'den manada Rasulullah. Lam ise Cebrail AS dır

Böylece Elif, Lam, Mim "Bu kitap Allah CC tarafından Cebrail As vasıtasıyla Hz. Muhammed Mustafa SAV ye inmiştir" manasına da gelir
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bence doğrudan da bildirir, bu şekilde de bildirir

Zaten ilim de bu şekilde bildirme ile olmuyor mu?

Şimdi tabii, buyurduğun tarih bulmaların bazısı kıssa olarak gelmiş. Kıssalar faydalı da olsa, ilmi tespit manasında mutlak kaynak değildir. Bazılarını da kulaktan duymuşuz. Kaynaklara inip bakmak gerekir. Acaba gerçekten böyle yazılmış mı? Hadi kaynakta buldun, eser sahibinin ne maksadla bunları yazdığına da vakıf olman gerekir. İnceden inceye tedkik etmek gerekir. Dahası konuyu ehlullaha danışmak lazım. Şimdiye kadar hiç böyle bir istişarede bulunmadık maalesef.

Fakat, Rasulullah efendimizin Ebu Cad hesabını yahudilere iade edip onları terzil ettiği hadise bir Hadis-i Şeriftir. Ya Kurtubi'de ya da Razi'de okumuştum. Şimdi, kusura bakma, tefsirde nerdeydi bulmaya mecalim yok. Tefsir sahibi bu Hadis-i Şerifi naklettikten sonra, ebced hesabının makbul olmadığının çok net bir şekilde altını çiziyordu. Sahabeden ya da tabiinden nakillerde bulunuyordu.

Abi, senden özür dileyerek, kıssalara ya da kulaktan gelme bazı haberlere kıyasla elbette biz Hadis ve Tefsir ilmine itibar ederiz.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com

Fahreddin Razi KS

Bakara Suresi Tefsiri

İkincisi: O harfleri, ebced hesabına vurmak, insanlar nezdinde bilinen bir adettir.
Onüçüncüsü: Bu, Ebu'l-Âliye'nin görüşüdür. Bu harflerden her biri, birtakım milletlerin ayakta kalma müddetleri ve diğer bazı kavimlerin de ecelleri hakkındadır.

1) En büyük meyli gözetleyenler, bu meylin mikdarını farklı farklı bulmuşlardır. Gözetlemesi daha eskiye dayanan herkes, bu meylin mikdarını daha fazla bulmuştur. Çünkü Batlamyus bu meyli (49) derece[59] olarak bulmuştur.

[59] Müfessir, rakamların sayı değerini ebced hesabıyla onlara tekabül eden harf değerleriyle bildirmiştir. Matbu Beyrut nüshasının hamişinde bu harflerin sayıya çevrilmesinde, bizimkine göre farklılık vardır. =30 + 8 + 10 + 1 = 49 olması gerekirken (549) yazılmıştır. Dizgi hatası sözkonusu olmalı.

Ali İmran Suresi Tefsiri

b) "O ancak bir mübarek idi. Zira, o insanlara dinlerini öğretiyor, onları hakkın yoluna davet ediyordu. Binâenaleyh, eğer onlar sapmışlarsa, Hz. İsa (a.s)'dan dolayı değil, kendileri yüzünden sapmışlardır. Hasan el-Basrî, Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir. "Hz. isa'nın annesi, İsa'yı katibiere teslim etti ve yazı öğreten kimseye, "Ben onu sana onu dövmemen şartıyla gönderiyorum" dedi. Derken, hocası ona. "yaz" dedi. Bunun üzerine Hz. Isa, "Neyi yazayım?" deyince. Hocası "Ebced yaz" dedi. Bunun üzerine Hz. İsa (a.s), başını kaldırarak, "Ebced'in ne demek olduğunu bitirmişin?" deyince, hocası, çubuğuyia onu dövmek fçtn ona doğru yükselip uzanınca, o "Ey müeddib, beni dövme; eğer bilmiyorsan bana sor; ben sana, öğreteyim. Elif, Alâullâh (Allah'ın nimetleri); be, bahaullâh (Allah'ın kadru derecesi, yüceliği); cim, cemâluilâh, daâ! da, Allah'ın hakkını edA etmektir" dedi.

Taha Suresi Tefsiri

g) Tâ, harfi ebced'e göre dokuz, hâ ise beş eder. İkisinin toplamı ondörde ulaşır. Bu ise, "Ey aytnondördü (gibi güzel Mühammed)" demektir.
Sen daha önceki izahlarda da gördün ki, böylesi sözlere itimad etmek gerekmez.
İkinci görüşe göre, yani bunun harf değil de tam manası olan bir kelime oMuğunu söyleyenlere göre, iki izah şekli zikredilmiştir:

Fussilet Suresi tefsiri
Zahirî Mana AsıldırKelamcıların çoğu, mükellefin görevinin, Kur'ân'ın lafızlarını, Arapça'ya göre konulmuş (ifade ettiği) manalar ile indirildiğine inanmak olduğu, ama bu lafızları, bunun dışında başka manalara hamletmenin kesinlikle yanlış olduğu inancındadırlar. Meselâ, ehl-i bâtının (kelimelerden bâtını manalar çıkaranların) ileri sürdükleri şeyler gibi... Onlar meselâ, bazan harfleri, cümmel (ebced) hesabına göre değerlendirip, manalandırıyorlar; bazan da her harfi başka bir manaya hamlediyorlar. Sufîterin de bu konuda pek çok metod ve usulleri vardır. Onlar buna "mükâşefe" ilmi adını vermişlerdir. Bütün bunların hepsinin yanlış olacağının delili, ayetteki "Arapça bir Kur'ân" ifadesidir, Cenâb-ı Hak, Kur'ân'ı, Arabın kullanımına ve ıstılahlarına göre manalara delalet ettiği için "Arapça" olarak sıfatlandırmıştır.
İşte bu sıfat, Kur'ân'ın lafızlarının o manalara delâlet ettiğini, bunun dışındaki manaların yanlış olduğunu göstermektedir
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
15- Sebe' kavminin evlerinde, yukarıda açıklandığı üzere ataları Sebe' b. Yeşcüb b. Ya'rub b. Kahtan'ın adıyla yâd olunan Sebe' kavmi Neml Sûresi'nde hikayeleri geçtiği üzere önceleri güneşe taparlarken, Belkıs idaresinde Hz. Süleyman'a itaat ederek memleketlerini kurtardıktan başka, ilerlemişlerdi de. Meskenleri, merkezleri Yemen'de Me'rib şehri idi ki, Sebe' ona dahi denilir. Bunların mesk e nlerinde kendileri için bir ayet, bir ibret olmuştu, bu ayet, zikrolunacak iki cennet zannedilebilirse de Keşşaf'ın hatırlattığı üzere yalnız o değil, hikayelerinin tamamıdır. Şöyle ki Sağ ve soldan iki cennet, iki taraflı bağlar, bostanlar, hal dil i ile diyorlardı ki Rabbınızın rızkından yiyin de O'na şükredin. Bu nimetin değerini bilerek ona göre ibadet edin, çünkü beldeniz hoş bir belde, son derece şirin bir belde, Rabbiniz, bağışlaması çok bir Rabdır. Onun için şükrünü bilin de iyi hizmet edin. Çok güzel bir tesadüftür ki "Hoş bir belde" ifadesi ebced hesabıyla İstanbul'un fethine tarih düşmüştür. (857) Molla Cami rahmetlinin bir hediyesi olmak üzere meşhurdur ve bilinmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır
Sebe Suresi Tefsiri
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
"Hoş bir belde" ifadesi ebced hesabıyla İstanbul'un fethine tarih düşmüştür. (857) Molla Cami rahmetlinin bir hediyesi olmak üzere meşhurdur ve bilinmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır
Sebe Suresi Tefsiri

Allah razı olsun abi... Unutmuşum. Hatırlattın. Ebced değerlerinin, toplamalarının edebiyatta (mesela eserin yazıldığı tarihi beyitlerle vermekte), tarih düşmede (mesela olay olduktan sonra, mezar taşına ölüm tarihini yazmak gibi, bazı tarihleri kaydetmekte) kullanılması ise caiz görülmüştür. Burada gelecekte olacak hadise yoktur. Olmuş bir hadise vardır.

Razi'den aldığın nakiller, bizzat ilgili bahislerin hepsini okuyarak mı aldın? Yoksa birisi yazısında vermiş, ordan mı kopyaladın?
 
Üst