amenerresulu-hikmeti

leyli

Paylaşımcı
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
208
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
mağara :)
Ebu Hüreyre (ra) rivayet ediyor:

Cenab-ý Hakk’ýn “Ýçinizdekini açýklasanýz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediðini baðýþlar, dilediðine azab eder...” (Bakara, 284)

ayeti nazil olunca bu bilgi Sahabe’ye çok aðýr geldi. Resulullah’a (sas) geldiler, diz çöküp oturdular ve dediler ki:

“Ey Allah’ýn elçisi, bize yapabileceðimiz iþler emredildi: Namaz, oruç, cihad ve sadaka, bunlarý yapýyoruz.
Ama Cenab-ý Hak sana þu ayeti inzal buyurdu. Onu yerine getirmemiz mümkün deðil.”

Resulullah (sas) onlara: “Yani sizler de sizden önceki Yahudi ve Hýristiyanlar gibi ‘Dinledik; ama itaat etmiyoruz!’ mu demek istiyorsunuz?

Hayýr öyle deðil þöyle deyin:
“Ýþittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz affýný dileriz, dönüþ Sanadýr.” Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alýþýnca, bir müddet sonra Cenab-ý Hak Bakara 285. (Amenerresulü diye bildiðimiz aþirdir.) ayeti inzal buyurdu.
Bu ayeti kerimede þöyle deniliyordu:

“Allah kiþiye ancak gücünün yeteceði kadar yükler; kazandýðý iyilik lehine, ettiði kötülük de aleyhinedir.
Rabbimiz! Eðer unutacak veya yanýlacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resulullah (S.A.V) bu duayý yapýnca Allah Teala Hazretleri:

“Pekala, yaptým!” buyurmuþtur).
Rabbimiz bizden öncekilere yüklediðin gibi bize de aðýr yük yükleme! (Allah Teala Hazretleri: “Pekiyi” buyurmuþtur.)
Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmiyeceði þeyi taþýtma (Rabb Teala Hazretleri: “Pekiyi” diye buyurdu.). Bizi affet, bizi baðýþla, bize acý. Sen Mevlamýzsýn, kafirlere karþý bize yardým et (Rabb Teala buna da Pekiyi demiþtir). (Müslim, Ýman 199)
 

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45
Bakara Sûresi (Amenerrasulu )




sol-parantez.png
285
sag-parantez.png
O peygamber de, Rabbinden kendisine indirilmiş olana iman etmiştir, müminler de (indirilenlerin tümüne inanmışlardır)! Her biri Allâh’a, meleklerine, kitaplarına ve rasûllerine inanmıştır. “Rasûllerinden hiçbirinin arasında ayırım yapmayız!” (demişlerdir.) Onlar (Allâh-u Te`âlâ’nın, peygamberler vasıtasıyla kendilerine yöneltmiş olduğu yükümlülükler karşısında): “(Buyruğunu) işittik, (emrine) itaat ettik! Ey Rabbimiz! Mağfiretini (dileriz)! (Ölümden sonra diriltilerek) varış(ımız) ancak Sanadır!” demişlerdir.



sol-parantez.png
286
sag-parantez.png
Allâh hiçbir nefse güç yetireceğinden başkasını yüklemez! (Herkesin, hayır nâmına) kazanmış olduğu şey kendi lehinedir. (Kötülüklerden canı çeke çeke) gayretle kazanmış olduğu şey de yine kendi aleyhinedir. (O müminler şöyle dua ederler.) “Ey Rabbimiz! Unutursak yahut yanılırsakbizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Kendisini bizden önce (geçmiş) olan (Yahudi ve Hristiyan) lara yüklemiş olduğun o (zor) şeyin bir benzeri olarak, bizim üzerimize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Kendisine karşı bizim için tâkat bulunmayan (ağır) şeyleri (; musibet ve belâları) bize taşıtma! Bizden (günahlarımızı) affet! Bizim için (ayıplarımızı) bağışlamada bulun ve bize rahmet buyur! (Gerçek dostumuz ve) Mevlâ’mız ancak Sensin! (Bir efendiye yakışan; düşmanlarına karşı kölelerine yardım etmektir.) O halde o kâfirler toplumuna karşı Sen (de) bize yardım et!”


Bu âyet-i kerîmelerde zikredilen: “Kalpten geçenlerden dolayı sorgulanma” hükmünün neshedilip edilmeyişi, müfessirler arasında ihtilaf konusudur:

1- Nesh görüşünde olanların delili, Ebû Hureyre (Radıyallâhu anh)ın şu rivayetidir: “Vahyin ilk muhatapları olan sahabe-i kirâma bu âyet-i kerîme çok ağır geldiği için bu hususta Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e müracaatta bulunmuşlar ve diğer uzuvlarına mâlik olsalar da, kalplerine mâlik olamayacakları özrüyle bir kolaylık istemişlerdir. Bunun üzerine bir sonraki âyet-i kerîme indirilerek, Ehl-i Kitap gibi itiraza kalkışmayıp, ‘İşittik, itaat ettik!’ demekle emrolunmuşlardır. Onların bu emri tutması üzerine bir sonraki âyet-i kerîmenin inzâliyle, ellerinden gelmeyen şeylerin sorumluluğunun kendilerinden kaldırıldığı bildirilmiştir.” (Müslim, İman: 57, No: 125, 1/115)

Bu yüzden Ebû Hureyre (Radıyallâhu anh) hadîs-i şerîfinde: “Konuşmadıkları yahut işlemedikleri sürece, ümmetimin içlerinden geçirdiklerini Allâh- u Te`âlâ şüphesiz bağışlamıştır.” (Müslim, İman: 58, No: 127, 1/116; Buhârî, Itk: 6, No: 2391, 2/894) buyrulmuştur.


2- Neshe kâil olmayanların delili ise; “Neshin, haberlerde vârid olmayıp ancak emir ve yasaklarda geçerli oluşu” kâidesidir. Bu görüş erbâbının, kendi aralarında farklı birçok îzâh tarzı varsa da, itikatta İmamımız EbûMansûr-u Mâtürîdî (Rahimehullâh)ın görüşü tercihe şâyandır. Şöyle ki; âyet-i celîlede bahse konu olan “Kalpte bulunan kötü niyet”, insanın gayri ihtiyârî kalbine gelen şeytânî vesveseler ve nefsânî düşünceler olmayıp, kendi irâdesiyle inanıp azmettiği hususlardır. Bu durumda; kâfir olmaya azmetmek, insanı kâfir eder. Azimsiz olarak içinden geçen günah yapma isteği ise, tevbe şartı olmaksızın bağışlanır. Günah yapmaya karşı taşıdığı azim, pişman olup tevbe ettiği takdirde hiç yazılmaz. Ama örneğin zina gibi bir kötülüğü yapmaya kesin kararlı olup, elinde olmayan bir nedenle yapamayan kişi, o günahı yapmış gibi cezalandırılmayacaksa da, cumhûra göre, bu azminden dolayı özel bir sorumluluk taşır.

Ancak bu cezânın âhirete bırakılmayıp, dünyada çektiği dert ve sıkıntılarla telâfi edileceği Âişe (Radıyallâhu anhâ)dan rivayet edilmiştir. (Nesef î, Hâzin, Beyzâvî)
 
Üst