- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Dün Alman haber sitelerine bir haber düştü. Alman meclisinde çalışan bir memur, meclisin bilgisayar ağına bağlı olan kendi bilgisayarına USB'sini takar. Takar takmaz güvenlik gerekçesiyle bütün bilgisayarlar kitlenmiş zira bu USB'de bir trojan vardır. Trojanı incelediklerinde ise çıkan netice daha vahimdir. Bu trojan özel olarak İngiliz ve ABD gizli servisleri tarafından üretilmiş ve bu servislerin kullandığı bir trojandır. Buradan şu anlaşılıyor ki Alman bürokrasisinin bilgisayarları özel bir yazılımla korunuyor. Bu noktada şunu merak ediyorum: Bizim devlet bilgisayarlarımız hangi yazılımla korunuyor? Diğer gizli servislerin ürettiği trojanlara karşı ne derece korunaklıyız? Bu alanda ne kadar geliştik, neredeyiz? Açık söylüyorum; eğer özel yazılım alanında gelişmiş değilsek kişisel bilgilerin bir merkezde toplanması pek o kadar da akıl kâri gibi gelmiyor bana. Dolayısıyla yapılan sarayın da pek bir anlamı kalmıyor. Zira bilgisayar ağınızı koruyan kendi yazılımınız yoksa siz odaları istediğiniz kadar böceklere karşı korunaklı yapın sıfırdır. Çünkü her bilgisayar, aynı zamanda gözdür, kulaktır. Mikrofonu yok derseniz hobörlörü mikrofon gibi kullanmak mümkündür. Hopörlörleri sökseniz bu sefer de dış kabın titreşimini değerlendirecek yazılımlar vardır. Kaba mantıkla ''yok canım'' diyebilirsiniz lakin unutmayın ki kullandığınız elektronik parçalar size ait değil. Bu parçaların her birinin fonksiyonuna mucid olarak siz hakim değilsiniz. Bu parçaları üreten firmaların, kendi devletlerinin özel istihbaratlarıyla olan gizli üretim anlaşmalarını bilmiyorsunuz. Size bir geyik başı hediye ederler, onu gider skanlersiniz temiz sanırsınız ama o geyiğin gözünde soğan zarı kadar ince bir tabaka vardır ve bu zardan titreşimi alıp sizi gene dinlerler. Bu işlerin önüne geçmenin tek çaresi var: Kardeşim maddeye sen hakim olacak, kendin üretecek, anlıyacaksın. Kemmiyeti bilmeyen milletler, o kemmiyetle yeni keyfiyyetler üretemezler. Bilim, Allah'ın yarattığı envâi çeşit kemmiyeti lego gibi kullanarak yeni yeni keyfiyyetler üretme işidir. Bu iş için, bu lego parçacıklarının rengini, şeklini, dişini, fonsiyonunu, nereyle birleşirse ahenk oluşturacağını vesaire bilmeniz gerekir. Bu bilgide yetmez, hayal gücünüzün, vizyonunuzun, aklınızın, idrakinizin gelişmiş olması gerekir. Aksi taktirde büyümek gibi bir davayı gütmeniz saçmalıktan öteye geçmez. Avrupa milletleri çocuklarını legolarla büyütürken madde idrakini açma amaçlı bunu yaparlar. Onlar bunu yaparken biz kör ebe, saklambaç, mustafa mıskık arabaya kıstık, yağ satarım bal satarım gibi meccani işlerle büyütüldük; kedi köpek taşladık, sinek avlayıp örümcek ağına attık. Onun bunun misketini nasıl üterizin hesabıyla yattık kalktık. E böyle yetişen nesillerin bugün sokakları karıştırmasını, saklambaç oynar gibi, kovalamaca oynar gibi birbirini sokaklarda kovalamasını, kedi köpek taşlar gibi taş atmalarını, başkalarının misketini üter gibi malına mülküne haset edip entrikalar kurmasını anlamak gerek. İnsanların büyüyünce ciddi duruşlarına aldanmayın. Herbir insan, çocukluğunda aldığı mânaları bir şekilde yolunu bulup yaşatır, hayata geçirir.