Allah'ın suyu

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
mustafa_kutlu1_b.jpg

Mustafa Kutlu


Allah'ın suyu


Altmışlı yılların başında lise mezunu bir genç olarak ilk kez taşradan İstanbul'a gelmiştim. Rahmetli dayım beni lokantaya götürdü. Masa üzerindeki cam şişeler (su şişesi) dikkatimi çekti, sordum: "Bunlar ne?", dayım gülümseyerek: "Sudur yeğenim, burası İstanbul su da para ile".
Şoke olmuştum. Allah'ın suyunu şişeye koymuş, para ile satıyorlar. O yıllarda taşrada böyle bir şey yoktu. İçimde bir isyan kabardı. Dayıma "Olmaz böyle şey. Su ve toprak Allah'ındır" dedim. Dayım sakin, "Bunlar derin mevzular, yorma kafanı" dedi.
Şu günlerde dünyada 1,2 milyar insan suya ulaşamazken, beş milyon insan da içme sularına atık su karışması sebebi ile hayatını kaybediyor.
Her gün dünyada üç bin sekiz yüz çocuk kirli su içmek zorunda kaldığı için ölüyor. Buna mukabil BM raporlarına göre Avrupa'da yılda on bir milyar dolarlık dondurma yeniyor. Oysa bütün dünya insanlarına düzgün kanalizasyon yapmak ve temiz su sağlamak için yıllık dokuz milyar dolar kâfi geliyor.
Allah'ın suyu Ticaret Genel Anlaşması (GATS) ile küresel ölçekte ticaret unsuru sayılmıştır. Küresel ölçekte "su pazarı" giderek büyüyor. Öyle ki su şirketlerinin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllık gelirinin yarısına ulaşmış durumda.
Ülkemizde dahi gün geçmiyor ki yeni bir su şirketi kuruluyor. Barajlar dahi öyledir. Bakın Hindistan elli yıl öncesine göre 20 kat fazla elektrik üretiyor ama yine de evlerin yüzde sekseninde elektrik yok.
Bütün dünyada elde edilen gelirin yüzde seksenine zirvede oturan yüzde onluk bir mutlu azınlık el koyuyor, altta kalanın canı çıksın. Dünyadaki temel haksızlık, temel zulüm ve alçaklık budur. Bu zulmü işleyenlerin dilinden demokrasi, insan hakları, özgürlük lafları düşmüyor. Bu sebeple bu laflara inanmıyorum.
BM'nin hazırladığı "Su raporu"na göre Türkiye 2025 yılında su sıkıntısı çekmeye başlayacak. Aslında bu tarih daha önlere çekilebilir. Biliyorsunuz evvelki sene oluşan kuraklık sebebi ile barajlarımız kurumuştu. Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun bu yıl bereketli yağmurlar barajları doldurdu. Ama küresel ısınma ensemizde duruyor, Ortadoğu'da yakın zaman içinde "su savaşları" çıkacağı söyleniyor.
Gelişen metropollerin alt yapı eksikliklerinden ötürü sıkıntı çektikleri, kullanma sularının kirlendiği biliniyor. Su işini üstlenen şirketler masraf olur diye arıtmayı ciddiye almıyor.
Bu arıtma eksikliği yüzünden sanayi kuruluşları bütün büyük ırmaklarımızı kirletti.
Bugün Gediz, Menderes, Sakarya, Meriç, Ergene simsiyah akıyor. Bu suların tarımda kullanılması bile zararlı.
Suyun ticarileşmesi şirketleri zengin ederken vatandaşı mağdur ediyor. Pahalı su yüzünden insanlar yağmur yağdığında kova, leğen, kap kacaklarını çatılara koyarak su depoluyor. Ben de vaktiyle su sıkıntısı yüzünden büyük şehirlerde "sarnıç" uygulamasının teşvikini teklif eden bir yazı yazmıştım. Büyük şehirler bir yana Ege yöresinde tarımda sulama için Roma döneminden kalma sarnıçlar var. İçme suyunu tarımda kullanacağımıza köylünün sarnıç inşa ederek kurak aylarda bundan yararlanması akla yakın.
Suyun özelleştirilmesi tehlikeli bir uygulama. Güney Afrika'da bu teşebbüs sonucu su pahalı hale gelince fukara vatandaş su ihtiyacını umumi tuvaletlerden temin etmeye başladı ve bir kolera salgını çıktı.
Tarımda vahşi sulamanın israfından çok sanayide daha fazla su kullanılıyor ve bu pek dikkat çekmiyor. Üstelik sanayinin kirlettiği su hem toprağı, hem su kaynaklarını zehirliyor.
Su konusunda yapılan tartışmalar, incelemeler, uygulamalar bizi şu sonuca götürüyor: Su dağıtımı özel şirketlere mi bırakılacak, yoksa kamulaştırılacak mı?
Bu hayati bir konudur.
ABD'de kişi başına düşen su miktarı 575 litre iken, Avrupa'da bu rakam 200-300 litreye düşüyor.
Şimdi siz varın bu rakamlara bakıp Afrika'da, Ortadoğu'da kişi başına düşen su miktarını hesaplayın. Öyle ülkeler var ki kişi başına 20 litre ile idare etmeye çalışıyor. Sevgili Ekrem Işın'ın "Osmanlı'da Gündelik Hayat" adlı kitabında su ile ilgili harika bir bölüm vardır. "Küçük Musluk Tarihi". Ekrem Işın bu çalışmasında tarih boyunca su sıkıntısı çekmiş olan İstanbul'da çeşme lülelerine musluk takılmasının getirdiği meseleleri inceliyor. Çeşmelere musluk takılınca kıyamet kopmuş. Ama zamanla alışmışlar. Suyun israf edilmemesi lazım. Kainat sudan yaratıldı. Su azizdir. Kıymetinin bilinmesi lazım. Öyle ki o bütün insanlığa aittir. Asla özelleştirilemez. Adil biçimde dağıtılmalıdır. Dünya nüfusu arttıkça, küresel ısınma devam ettikçe su açısından insanlar şirketlerin insafına terkedilemez.
 
Üst