Allah'ın rızası önemli!

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
ALLAH'IN RIZASI ÖNEMLİ!
22536.jpg

Sorumluluk ne? Bilmiyoruz!
Sel felaketinden sonra Pakistan'daki yardım çalışmalarına gönüllü olarak katılan Hacer Nur Kibar ile konuştuk..

18 Aralık 2010 Cumartesi 16:30
Yaşanan geniş çaplı bir sel felaketi neticesinde hemen yanı başımızdaki komşu ülkemiz Pakistan'da büyük dramlar yaşandı. Selden neredeyse ülkenin tamamı etkilendi. Oradaki acılardan ve yokluktan ise dünyanın tamamı etkilenmedi! Bir çok ülke yardım konusunda acele (!) etmedi. Türkiye yine Orta Asya, Yakındoğu ve Uzakdoğu merkezli yardım organizasyonlarında olduğu gibi sağladığı imkan ve olanaklarla yardım eden ülkeler arasında liste başı oldu.
(+)Peki biz tam olarak neye ve niçin yardım ediyoruz? Bunda başarılı mıyız? Yardım insani sorumluluğun bir parçası mı?
Bölgeye doktor, teknisyen, sağlık memuru, ilaçlama ekibi, mühendis, elektrikçi, sondaj ekibi, tamir ekibi gönderilecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bölgeye çok geniş bir ekiple dahil oldu: İstanbul İtfaiyesi araka kurtarma ekibi çalışmalarıyla, Halk Ekmek seyyar fırınlarıyla, İSKİ ekipleri temiz su için sondaj ve arıtma çalışmalarıyla, sağlık bölümü ise doktor, hemşire ve sağlık memurlarının yanı sıra aşçılarla ve tıbbi ilaç ve malzemelerle bölgeye yardım elini uattı.
Gönüllü olarak İBB'nin çalışmalarına katılan genç arkadaşımız Hacer Nur Kibar'a Pakistan'ı sorduk:

(+)Pakistan’a gidiş amacınız neydi?
Dünyadır benim memleketim derim hep. Yeryüzünde ne kadar acı, yoksulluk, haksızlık, adaletsizlik varsa hepsini sahiplenirim, içimde hissederim yaşanılanları. Eğer niyetiniz bir yoksula yardım etmekse öncelikle yoksul kendiniz olmalısınız ancak samimiyetle sahiplenirseniz açlığı, acıyı, adaletsizliği önlersiniz. İşte o zaman yaptıklarınız yapacaklarınız anlam kazanır, içlerinde bulusunuz kendinizi. Halkın sizi arasına alıp benimsemesi sizin niyetinizden içtenliğiniz ve samimiyetinizden gözlerinize yansıyanı görmeleriyle alakalıdır. Gözler o kadar çok şey anlatır ki o küçücük yerleşim biriminde.. uzun uzun muhabbet ettiğinizi düşünürsünüz bazen. ‘Selamün aleyküm’ veya ‘inşallah’ demişsinizdir oysa sadece, ama derinden bir eyvallah çekip birbirinizi Allaha emanet etmişsinizdir.
(+)Amacım ne kadar canım varsa onu oraya bırakıp ülkeme geri dönmekti. Elimden ne kadar geliyorsa o kadar koşturabilmek… İslam’ın inananlara yüklediği bir sorumluluktur bu; yeryüzünde aç kalan bir yoksul varsa onunla birlikte aç kalmayı emreder dinimiz.

İBB'nin oradaki çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?
Birçok sivil toplum kuruluşu vardı orada. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları en kapsamlısıydı. Amaç İstanbul’daki belediyecilik hizmetlerini orada aynen uygulayıp, yerel personel alımı yaparak sistemimizi öğretip projenin 4 ayla sınırlı kalması değil, biz döndükten sonra da aynı sisteme devam etmelerini sağlamak.
(+)Belediyenin tüm ekiplerinden sorumlular vardı; atık yönetimi, İSKİ, ilaçlama, sağlık, itfaiye, halk ekmek vb. Atık yönetim çöp toplama alışkanlığını kazandırmaya çalışıyor, itfaiye sel sularını çekiyor, ilaçlama bölgedeki haşereleri yok etmeye çalışıyor, sağlık ekibi hastalara bakıyor; ilaç dağıtımı, çocuklara süt, bez dağıtımı yapıyor. Yaşam şartlarından dolayı oluşan mikropların yanı sıra sağlık ekibinin üzerinde durduğu problem kronik vakalardı. Hastaların vücudunda oluşan bir yara anlık ihmalden dolayı büyüyüp içinden çıkılamaz bir hale giriyor hiç görmediğimiz mikroplara çözümü olmayan yaralara dönüşüyor.
Pakistan ve Türkiye'de insanlar arasında belli farklar var mı? Her iki ülkedeki yaşamı kıyaslayabilir misiniz? Sel felaketinden önce ve sonra?
(+)Öncelikle şunu belirtmeliyim sanırım sel felaketiyle birlikte yoksul düşen bir ülke değil Pakistan. Zaten orada öğrendiğimiz sel felaketini aslında her yıl yaşadıkları, bu yıl kayıplar arttığı için bu kadar gündeme oturmuş durumda sadece.
Ülkenin temelinde alt yapısında çok ciddi problemleri var yollarda çöp kutuları, kanalizasyon kanalları yok, evlerin yanlarındaki çukurlardan geçiyor atıklar. Bu durum da görünen bir kirlilikle beraber birçok sağlık problemine sebep oluyor. Doktorlar ise hasta yoğunluğundan küçücük hınca hınç dolu bir odada masa başında oturarak sırayla, teker teker gelen hastaları ufak bir muayeneden geçirerek reçete yazıp gönderiyorlar.
(+)Türkiye için sosyologlar ‘gelişmekte olan ülke’, Pakistan içinse ‘gelişmemiş ülke’ tanımını kullanıyorlar. Türkiye’de son elli yılda büyük değişimler mevcut. Pakistan’a göre şehirler çok daha düzenli çok aşama kat edilmiş. Birçok farklılık olmasına rağmen biliyoruz ki burada da aç, sokakta yaşayan insanlar var. Karnı aç dolaşan birine “bak ama ülkemiz temiz binalarımız yüksek” diyemezsiniz. Karın doyurmaz bunların hiç biri. En önemli problem; bu tüm insanlığın problemidir, paylaşmamak. Tutkularımız var makam mevki hayallerimiz ve hırslarımız var fakat sorumluluklarımızın bilincinde değiliz. Elimizdekinin aslında bizim olmadığını bilmiyoruz. ‘Allah; rızkı dilediğine, bilgiyi ise okuyana verir.’Rızkı bol olanın sorumluluğu paylaşmak, dar olanınki ise sabretmektir. “Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: ihtiyaçtan arta kalanı.” (Bakara Suresi 219) Rab, bize paylaşmayı emreder ihtiyacımız olandan ötesini harcamamayı israfa kaçmamayı lüks yaşamamayı.
(+)Pakistan, İslam’ın kurallarıyla yönetildiğini iddia eden bir ülke olmasına rağmen zengin/fakir ayrımı çok fazla ve orta sınıf neredeyse yok. Ülkelerin gelişmişlikleri, gelişime müsait ve açık olmaları ülkede orta sınıf oranının geniş olmasıyla ilgilidir. Zengin kesim yoksulluğun idrakinde değil sorumluluklarının da farkında değil. Müslümanlık elindeki ekmeğin yarısını yanındakiyle paylaşmaktır. Paylaşmayı maalesef hiç bilmiyoruz.
"Yokluk" kavramı şu an Pakistan için geçerlidir diyebilir miyiz? Daha önce hiç "yokluk" veya daha doğrusu yoksulluk ile toplumsal düzeyde karşılaşmış mıydınız?
Eğer çocuğunuza ilaç verebilmeniz için tok olması gerekiyorsa ve evinizde ekmek ve çay dışında bir şey olmadığı için o ilacı veremiyorsanız ya da çocuğunuzun ayaklarındaki yaraların iyileşmesi için toza toprağa bulaşmaması bunun içinde kapalı bir ayakkabıya ihtiyacı varsa ve bunu karşılayamıyorsanız; yokluk buysa eğer; evet Pakistan için tam da yokluk kavramını kullanabiliriz.
(+)Çocuklar var ayakları çıplak ve açlar. Topları yollardan geçen kanalizasyona kaçıyor çıplak ayaklarıyla toplarının peşinden koşuyorlar. Bata çıka toplarını kurtarıyorlar ama kendilerini kurtaramıyor, hastalığa kapılıyorlar. Doktorlar ayakta muayene edip ilaç yazıyor ama o ilaçları alamıyorlar. Muayene kapısından çıkarken o çocuğun, serum verilmezse iki gün içinde öleceğini biliyor doktor; ama güler yüzle uğurluyor. Yapacak bir şeyi yok. Zenginler paylaşmıyor yoksullar doymuyor. Pakistan’da düzen böyle işliyor.
Bu denli çözümsüz bir yoksullukla karşılaşmadım ama diyeceğim şudur hiçbir ülke yok ki yoksulluk problemini kökünden çözmüş olsun. Yalnızca ülkede yoksul nüfus oranları değişiklik gösteriyor. Tüm dünya ülkelerinde aynı problem kimi obezite yüzünden kimi ise açlıktan hayatını kaybediyor.
Pakistan'a yardım etmek isteyenlere ne türde tavsiyeleriniz olur?
(+)Sağlık problemini çözmek için öncelikle ülkenin kanalizasyon probleminin oluşturduğu sinekleri ve bu yolla insanlara bulaşan sıtma gibi hastalıkların önlenmesi için sistemli bir şehir planlamasına ihtiyaçları var. Vicdanımızı rahatlatmak için değil de gerçekten bir şeylerin değişmesi için çözüm arıyorsak altyapıyı oluşturmaya yönelik projeler yapmalı. Pakistan hükümetine öneriler sunup ortak çalışmalıyız. Kısa zamanlı giden yardımlar mutlaka ufak iyileştirmeler yapacaktır ama ülkenin yeniden yapılanmaya ciddi şekilde ihtiyacı var.
(+)Doğduğumuz ülkeyi, koşulları, şartları, yoksul ya da varlıklı ailelere doğmayı biz seçmiyoruz. Ailemizin bize sunduğu imkânları ya da çalışıp kazandığımız da hakeza öyle. Allah verdiği rızkı tamamen bizimmiş gibi dilediğimizce kullanmaya hak tanınmıyor bize. Bu hakta ise Pakistan’da ayakları çamur içinde yalpalaya yalpalaya sokaklarda top koşturan çocukların payı yok mu? Allah dilediklerini rızıklandırırken bir de sorumluluk yükler onlara: “kendileri ona karşı duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula yetime ve esire yedirirler. Biz size ancak Allahın yüzü(rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür.” (İnsan Suresi 8/9). Kişi elindekini paylaşmalı ve bunu zaten yapması gerektiği için, elindekinde yetimin yoksulun da hakkı olduğu için, varlığının hepsi kendisine ait olmadığı için yapmalı. Karşılığında bir teşekkür beklememeli, kibirlenmemeli, ‘veren benim’ diye debelenmemeli.


Kerem Abadi konuştu
 
Üst