Kaptan
Mecra Yazarı
Ve Allah'tan bağışlanma dile. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (4/106)
Kulluk hayatımızda zaman zaman ayağımız kayabilir. Bu tür düşüşlerden sonra tekrar ayağa kalkabilmek ve kendimizi yeniden toparlayabilmemiz için tevbe-istiğfar'dan faydalanabiliriz. Rabbimizin sonsuz hilmi/merhameti günahlarımızdan/hatalarımızdan dönmeye fırsat tanımaktadır.
1. İki ayrı eylem: Tevbe ve istiğfar
İstiğfar, hatalarımız ve günahlarımızdan dolayı 'Allah'a yönelttiğimiz bir bağışlanma dileğidir', günahlarımızın bağışlanması için Allah'a iltica etmektir. İnsanların hata işlediklerinde birbirlerinden 'özür dilemeleri' gibi istiğfar da Allah'tan 'özür dilemektir'. Her özür dileme zımnen aynı hatayı bir daha yapmama sözünü içerir.
Tevbe 'hatadan dönmektir'. Burada bir dönme eylemi, dönüş yapma, girilen yanlış yoldan dönme söz konusudur, ki bunu gerçekleştirebilmek başlı başına salih bir ameldir/başarıdır.
Dolayısıyla istiğfar sözle olur, tevbe amelle gerçekleşir.
Tevbe-istiğfar, günah işlemek suretiyle Allah'tan uzaklaşanların tekrar Allah'a geri dönmelerine imkan sağlayan bir mekanizmadır. Bu açıdan tevbe bir arınma mekanizmasıdır. Oto yıkama yerinde arabamızı yıkayıp nasıl tertemiz hale getiriyorsak, tevbe-istiğfar da nefsimizin üzerindeki kirleri temizlemek için bir arınma yöntemidir, bir 'oto yıkama merkezidir'.
2. İnsan zaaf sahibidir:
İnsan imtihan edildiğinden dolayı birtakım negatif özelliklere sahip kılınmıştır. Bu özellikler onun zayıf yönünü teşkil eder. Bu niteliklerinden dolayı hata işlemesi ve günaha düşmesi mümkündür.
İmtihana tabi tutulan insandaki bu negatif durum tevbe kapısının açık olmasıyla telafi edilebilmektedir. O zayıf yanımızı telafi etmek bizim elimizdedir.
Bu nedenle insanda normal karşılayabileceğimiz davranışlardan birisidir onun günah işleyebilmesi. Kimse bu durumu yadırgamaz. Yani hiç kimse 'nasıl oldu da günah işledi, hata yaptı' diye bir şaşkınlık geçirmez. Herkes asıl bundan sonraki tavrına bakar.
Hz. Adem'in işlediği hatayı hatırlayalım. Her insanın ayağı büyük/küçük çapta kayabilir. Normal olmayan ve anlayışla karşılanamayacak durum ise hatadan tevbe etmemektir/dönmemektir. Çünkü bu durumda kişi üstüne basa basa aynı hatayı işlemeye devam etmekte, hür iradesiyle bu hatayı bilinçli bir şekilde sürdürme kararlılığı göstermektedir. İnsanı asıl azaba düçar kılacak olan da onun bu yönüdür.
Kulluk hayatımızda zaman zaman ayağımız kayabilir. Bu tür düşüşlerden sonra tekrar ayağa kalkabilmek ve kendimizi yeniden toparlayabilmemiz için tevbe-istiğfar'dan faydalanabiliriz. Rabbimizin sonsuz hilmi/merhameti günahlarımızdan/hatalarımızdan dönmeye fırsat tanımaktadır.
1. İki ayrı eylem: Tevbe ve istiğfar
İstiğfar, hatalarımız ve günahlarımızdan dolayı 'Allah'a yönelttiğimiz bir bağışlanma dileğidir', günahlarımızın bağışlanması için Allah'a iltica etmektir. İnsanların hata işlediklerinde birbirlerinden 'özür dilemeleri' gibi istiğfar da Allah'tan 'özür dilemektir'. Her özür dileme zımnen aynı hatayı bir daha yapmama sözünü içerir.
Tevbe 'hatadan dönmektir'. Burada bir dönme eylemi, dönüş yapma, girilen yanlış yoldan dönme söz konusudur, ki bunu gerçekleştirebilmek başlı başına salih bir ameldir/başarıdır.
Dolayısıyla istiğfar sözle olur, tevbe amelle gerçekleşir.
Tevbe-istiğfar, günah işlemek suretiyle Allah'tan uzaklaşanların tekrar Allah'a geri dönmelerine imkan sağlayan bir mekanizmadır. Bu açıdan tevbe bir arınma mekanizmasıdır. Oto yıkama yerinde arabamızı yıkayıp nasıl tertemiz hale getiriyorsak, tevbe-istiğfar da nefsimizin üzerindeki kirleri temizlemek için bir arınma yöntemidir, bir 'oto yıkama merkezidir'.
2. İnsan zaaf sahibidir:
İnsan imtihan edildiğinden dolayı birtakım negatif özelliklere sahip kılınmıştır. Bu özellikler onun zayıf yönünü teşkil eder. Bu niteliklerinden dolayı hata işlemesi ve günaha düşmesi mümkündür.
İmtihana tabi tutulan insandaki bu negatif durum tevbe kapısının açık olmasıyla telafi edilebilmektedir. O zayıf yanımızı telafi etmek bizim elimizdedir.
Bu nedenle insanda normal karşılayabileceğimiz davranışlardan birisidir onun günah işleyebilmesi. Kimse bu durumu yadırgamaz. Yani hiç kimse 'nasıl oldu da günah işledi, hata yaptı' diye bir şaşkınlık geçirmez. Herkes asıl bundan sonraki tavrına bakar.
Hz. Adem'in işlediği hatayı hatırlayalım. Her insanın ayağı büyük/küçük çapta kayabilir. Normal olmayan ve anlayışla karşılanamayacak durum ise hatadan tevbe etmemektir/dönmemektir. Çünkü bu durumda kişi üstüne basa basa aynı hatayı işlemeye devam etmekte, hür iradesiyle bu hatayı bilinçli bir şekilde sürdürme kararlılığı göstermektedir. İnsanı asıl azaba düçar kılacak olan da onun bu yönüdür.